Logo

2. Hukuk Dairesi2023/1730 E. 2023/4531 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Zina, hayata kast, pek kötü ve onur kırıcı davranış ile evlilik birliğinin temelinden sarsılması iddialarına dayalı boşanma davasında, boşanmaya sebep olan olaylarda hangi tarafın kusurlu olduğu, velayet, nafaka ve tazminat taleplerinin hukuka uygunluğu uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkeme kararında belirtilen gerekçeler, tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, dayandıkları belgeler ve dosya kapsamındaki tüm deliller birlikte değerlendirilerek, davalı erkek vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü nedenlerin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2020/1364 E., 2022/1866 K.

KARAR : Esastan ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 6. Aile Mahkemesi

SAYISI : 2019/71 E., 2020/352 K.

Taraflar arasındaki boşanma, davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına ve boşanmanın fer'îlerine karar verilmiştir.

Kararın davalı erkek vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı erkek vekilinin tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı kadın vekili dava dilekçesinde; tarafların 18.12.2010 tarihinde evlendiklerini, bu evliliklerinden 2013 doğumlu İrem isimli bir kız ve 2012 doğumlu ... isimli bir erkek çocuklarının bulunduğunu, davalının maddî durumu çok iyi olmasına rağmen ayrı bir ev tutmadığını, müvekkilinin davalının evinde, davalının annesi, babası, bekar erkek kardeşi ve bekar kız kardeşi ile birlikte yaşamak zorunda kaldığını, müvekkili hamile kaldığında davalının bir kez dahi müvekkili ile birlikte kontrole gitmediğini ve ilk çocukları dünyaya geldiğinde davalının hastanede dahi kalmadığını, davalının, müvekkilinin annesine gitmesine yasak koyduğunu, ilk çocukları olduğunda müvekkili ayrı bir eve çıkmak istediğinde ise davalının " anneme, babama gelinlik yap " diyerek hiç bir zaman ayrı ev tutma niyeti olmadığını gösterdiğini, davalının hiç bir zaman evlilik yüzüğünü takmadığını ve devamlı olarak eve geç geldiğini, hiç bir yere birlikte gitmediklerini, müvekkili dışarı çıkmak zorunda kaldığında davalının sürekli olarak yanına kız kardeşini almasını zorunlu tuttuğunu, davalının, telefonuna şifreler koyarak müvekkilin telefonunu kullanmasına izin vermediğini, müvekkilinin sosyal medya kullanmasına izin vermediğini, davalı tarafın eve alkollü geldiği bir gün müvekkilin yanında telefonun şifresini girmesi ile şifreyi öğrenen müvekkilinin davalının telefonunu karıştırdığını ve Rus kadınlar ile Rusça mesajlaştığını gördüğünü, Rusça yazışmaları Türkçe' ye çevirdiğinde ise mesajların " bekleyemiyorum, çok özledim, yanına geleceğim. " anlamına geldiğini gördüğünü, davalının sık sık Rusya' ya gittiğini, davalının müvekkilini nadiren götürdüğü yemeklerin birinde müvekkilin yanında arkadaşlarına " ne yapayım? Siz tutturdunuz eşlerle mecburi diye, ben de yanıma aldım. " diyerek müvekkilini küçük düşürdüğünü, davalının, müvekkili ikinci çocuğuna hamile kaldığında da hiç bir zaman müvekkili ile kontrole gitmediğini, hastane de kalmadığını, davalı eve erken geldiği günlerde, müvekkili sohbet etmek istediğinde " önce kitap oku, kendini geliştir sonra gel konuşalım. " diyerek müvekkilini küçük düşürdüğünü, davalı ile müvekkilinin balayı dışında bir kez bile birlikte tatile gitmediğini, davalının sürekli olarak müvekkilini kısıtladığını, saçlarını ne kadar kestireceğine bile müvekkilinin kendisi karar veremediğini, bunalan ve evi terk eden müvekkilinin daha sonra eve döndüğünde ise kayın pederinin, müvekkilini karşına alarak silahını masaya koyarak " bu iki çocuğu öldürürüm! Sana vermem! " diyerek müvekkilini tehdit ettiğini, müvekkilinin davalının bir çok gayrimenkulü olduğunu başkalarından tesadüfen öğrenmiş olduğunu, müvekkili bu durumu sorduğunda ise davalının şiddet uyguladığını, davalının kız kardeşinin sürekli olarak çocukları yanına alarak çocukların müvekkili ile zaman geçirmesini engellediğini, davalının, müvekkilini sürekli olarak " yetersiz " olmakla suçladığını, müvekkiline " ablam olmasa sen bu çocuklara bakamazsın.", " sen hizmetçisin! " dediğini, davalının çocukların kendisine " ağabey " diye hitap etmesinden hiç rahatsızlık duymadığını, müvekkili " baba deyin " dediğinde ise " sen karışma " diyerek müvekkilini azarladığını beyan ederek tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu(4721 sayılı Kanun)'nun 161'inci, 162'inci ve 166'ıncı maddelerine dayalı olarak boşanmalarına, müşterek çocuğun velâyetinin davacıya verilmesine, kadın için aylık 10.000,00TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, müşterek çocuklar için aylık 2.000,00'er TL tedbir ve iştirak nafakasına, kadın lehine 200.000,00 TL maddî, 200.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

1.Davalı erkek vekili cevap dilekçesinde; tarafların 18.10.2010 tarihinde evlendiklerini. bu evlilikten müşterek çocukları 2013 doğumlu İrem isimli bir kız ve 2012 doğumlu ... isimli bir erkek çocuklarının bulunduğunu, dava dilekçesinde iddia edilen hususların tamamının gerçek dışı olduğunu, müvekkilinin babasına ait tamamlanmamış, masraf gerektiren bir dairede oturacak olan davacı ve müvekkilinin, dairenin tam bitmemesi sebebi ile ve müvekkilinin bir yandan düğün masraflarını karşılamış olması sebebi ile , davacının da isteğiyle, bir süreliğine müvekkilin ailesinde yaşamaya başladıklarını, ortak karar ile müvekkilinin ailesinin yanına yerleşildiğini, ayrıca davacının defalarca kez," iyi ki ailenin yanındayız, çocuklara bakmam da yardım ediyorlar" diyerek defalarca memnuniyetini dile getirdiğini, davacının dilekçesinde müvekkilin kendisini aldattığı imasını vermekte olduğunu ancak bunu kanıtlayacak somut bir delil ortaya koymadığını, müvekkilinin çocuklarının doğumunda davacının yanında olmadığı iddiasının tamamen gerçek dışı olduğunu, çalışması gerektiğinden belki her zaman hastanede olamayacabileceğini, ancak bu durumun da ortak alınmış bir karar olduğunu, davacının aşırı kıskanç ve şüpheci bir kişiliğe sahip olduğunu, müvekkili kim ile tanışsa bunu sorun etmekte olduğunu, herkesten şüphelendiğini davacının son yıllarda internet bağımlılığına tutulduğunu, hiç bir zaman çalışmayan davacının, son yıllarda evdeki bütün vaktini internet de harcamasının ve bu sebeple çocuklarını ihmal etmesinin müvekkili için kabul edilemeyecek bir durum olduğunu, müvekkilinin işlerinin son yıllarda memleket şartları sebebi ile de bozulduğunu, müvekkilinin ödediği krediler ve borçlarını da gösterir belgelerin bu durumu kanıtlayacağını, müvekkilinin işleri de bozulunca davacının da müvekkiline karşı tavırlarının değiştiğini, maddî sebeplerle kendisine hakaretler etmeye, aşağılamaya başladığını, davacının açtığı davanın mesnetsiz olduğunu, ağır kusurlu olan tarafın davacının kendisi olduğunu, uzun süredir konutunu terk etmiş durumda olup, hiçbir şekilde ev ile ilgilenmemekte olduğunu, müvekkilinin çağrılarına cevap vermemekte olduğunu, davacının ağır kusurlu olması nedeni ile açılan davanın tazminat, velâyet ve nafaka yönünden reddine, tarafların boşanmalarına karar verilmesini talep etmiştir.

2.Davalı taraf sunduğu 04.02.2020 tarihli beyan dilekçesinde eşinden boşanmak istemediğini beyan etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, kadının zina sebebine dayalı boşanma talebi yönünden Mahkemece yapılan değerlendirmede, davacı kadın davalı erkeğin yurtdışına gittiği, ayrı bir ev tuttuğu bu nedenle zina eylemi içerisinde olduğunu beyan etmişse de dinlenen tanık beyanlarından davalı erkeğin başka bir kadınla birlikte olduğunu gören olmadığı, davalı erkeğin üzerine kayıtlı ev nedeniyle aboneliğinin bulunmasının da zinaya karine olarak Mahkemece kabul edilmediği, davacı tanığı ....'nin "yabancı dilde konuştuğu kadın mesajlarının davacı kadın tarafından kendisine gösterildiği" şeklindeki beyanda bulunmuş ise de içeriği tespit edilemeyen bu mesajlar nedeniyle davalının zina eylemi içerisinde olduğunun Mahkemeçe kabul edilmediği, diğer tanık Fatma B.'nin alınan beyanında ise "davalının kendisini yanlışlıkla aradığı ve kadın sesleri ile müzik ve kahkahalar geldiğini" belirtmesi karşısında konuşma içeriğinin net olarak belirtilmemesi nedeniyle Mahkemece bu beyanın da davalının zina eylemi içerisinde olduğunu ispata yeterli görülmediği gerekçesi ile zina nedenine dayalı boşanma davasının reddine karar verildiği anlaşılmıştır. 4721 sayılı Kanun'un 162 nci maddesine dayalı olarak açmış olduğu boşanma talebi yönünden Mahkemece yapılan değerlendirmede; davalının dosya içerisindeki mevcut hayata kast pek kötü veya onur kırıcı davranışa yönelik herhangi bir eylemi tespit edilemediğinden, 162 nci maddeye dayalı boşanma davasının reddine karar verildiği anlaşılmıştır. 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesine dayalı boşanma talebi yönünden Mahkemece yapılan değerledirmede; dinlenen hem davacı hem davalı tanıklarının tarafların fiilen ayrı yaşadıkları döneme kadar davalının ailesi ile birlikte aynı evde yaşadıkları yönünde beyanda bulundukları, davalının üzerine kayıtlı oturmaya müsait bir çok taşınmaz olmasına rağmen davacı tarafa ayrı ev açmadığı görülmekle davalı erkeğin bu davranışının kusur olarak kabul edildiği, yine davacı tarafın davalının psikolojik baskısı altında olduğu, bir birey olarak sosyal medya hesabı olmadığını kendisine yönelik kısıtlamalarda bulunduğunu beyan ettiği, davacı tarafın dinlenen tanık beyanlarından davacının sosyal medya hesabında herhangi bir resim koyamadığı, dışarı tek başına çıkamadığı, evlilikleri süresince beraber çok az tatile gittiklerini beyan etmeleri nedeniyle bu davranışlarının da kusur kabul edildiği, ayrıca davalı erkeğin başka kadınlarla mesajlaşmalarının olması, evlilik yüzüğü takmaması, çocuklarına baba dedirtmeyerek abi olarak seslenmelerini istemesi, ayrı bir ev açmaması, eşiyle birlikte dışarı çıkmaması bir bütün olarak değerlendirildiğinde davalının güven sarsıcı davranışlar içerisinde bulunduğu, tüm bu nedenlerle davacı kadının kusursuz davalı erkeğin tam kusurlu olduğu gerekçesi ile davanın kabulü ile evlilik birliğinin sarsılması nedeniyle tarafların boşanmalarına, müşterek çocukların velâyetinin davacı anneye verilmesine, davalı baba ile müşterek çocuklar arasında kişisel ilişki tesisine, müşterek çocuklar lehine aylık 700,00'er TL tedbir ve iştirak nafakasına, davacı kadın lehine aylık 1.400,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, kadın lehine 80.000,00 TL maddî ve 80.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesine karar verilmiştir

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı erkek vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı erkek vekili istinaf başvuru dilekçesinde, davacı ve ailesinin ekonomik durumunun kötü olması sebebi ile müvekkilinin evliliğin başından itibaren, evliliğin ekonomik yükünü kendi üzerine aldığını, davacının da isteğiyle, bir süreliğine müvekkilin ailesinde yaşamaya başladıklarını, ortak karar ile müvekkilinin ailesinin yanına yerleşildiğini, davacının defalarca memnuniyetini dile getirdiğini, yine müvekkilinin, İlk Derece Mahkemesinde süren duruşmalarda, müşterek çocukları da düşünerek ve çocuklarında istemesi üzerine evliliğine devam etmek istediğini beyan ettiğini, bunun yanı sıra İlk Derece Mahkemesi'nin gerekçeli kararında da, müvekkilinin maddî imkansızlıkları sebebi ile eşiyle birlikte ayrı eve çıkamamalarından başka hiçbir kusuru olmadığını, müvekkilinin maddî imkansızlıklar içinde olduğunu, yıllardır çalıştırdığı iş yerini kapatmak zorunda kaldığını, İlk Derece Mahkemesinin, müvekkiline yüklediği tazminat ve nafaka miktarlarının çok ağır olduğunu, müvekkilinin ekonomik durumunu gösterir belgelerin yeteri kadar incelemediğini belirterek kusur belirlemesi, davanın kabulü, hükmolunan tazminatlar ve nafakalar ile miktarları yönünden istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle davalı erkek vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı erkek vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı erkek vekili temyiz başvuru dilekçesinde, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü iddiaların asılsız olduğunu, daha önce sunulan dilekçelerinde davacının aşırı kıskanç ve şüpheci bir kişiliğe sahip olduğunu, bu takıntısı ile hem kendi hem de müvekkilinin psikolojisini bozduğunu, davacının son zamanlarda bütün vaktini internette harcadığı için çocuklarla ilgilenmediğini, müvekkilinin son zamanlarda işlerinin bozulduğunu, davacının da müvekkiline karşı olan tavırlarının değiştiğini, maddî sebeplerden ötürü müvekkiline hakaretler etmeye ve aşağılamaya başladığını, taraflar arasında her ailede olabilecek ufak sıkıntılar yaşandığını, davacının en ufak sorunu büyüterek müvekkim ile bağını koparmaya çalıştığını, diyalog kurmama yolunu seçtiğini, açılan davanın mesnetsiz olup, ağır kusurlu olanın davacı olduğunu, uzun süredir konutu terk ettiğini, ev ile ilgilenmediğini, müvekkilinin çağrılarına cevap vermediğini, bir eşe düşen sorumlulukları yerine getirmediğini belirterek, tazminat, velâyet ve nafaka yönünden tüm taleplerin reddine, boşanmalarına karar verilmesini beyan ettiklerini, bu beyanlar doğrultusunda inceleme yapılmadığını, belirlenen fahiş nafaka miktarı ve tazminat hususunda gerekli incelemeyi yapmadığını, buna ek olarak Mahkeme ilamını gerekçelendirmediğini, Mahkeme kararlarının gerekçeli olmasının adil yargılanmanın temel unsurlarından biri olup, hukuk devletinin ve hukuki güvenlik ilkesinin de bir gereği olduğunu, Mahkemece belirlenen nafaka miktarının fahiş olduğunu, belirlenen maddî ve manevî tazminat miktarının ne şekilde belirlendiğinin gerekçeli kararda açıklanmadığını belirterek, kusur belirlemesi, davanın kabulü, tedbir ve yoksulluk nafakası, iştirak nafakası, tazminatlar ile miktarları yönünden temyiz kanun yoluna başvurmuştur.

C.Gerekçe

1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme:

Uyuşmazlık zina, hayata kast, pek kötü ve onur kırıcı davranış ile evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki nedenine dayalı boşanma davasında, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun hangi eşten kaynaklandığı; tedbir nafakası, iştirak ve yoksulluk nafakası ile kadın lehine maddî ve manevî tazminata hükmedilmesi koşullarının bulunup bulunmadığı, hükmedilen nafaka miktarları ile maddî ve manevî tazminat miktarlarının hakkaniyete uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

2 İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 190 ıncı, 194 üncü, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri; 4721 sayılı Kanun'un 4 üncü ve 6 ncı maddesi, 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 169 uncu maddesi, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 175 inci, 182 nci, 327 nci, 328 inci, 330 uncu maddesi; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50 ve 51 inci maddeleri

3. Değerlendirme

1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen ..., tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı erkek vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,05.10.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.