Logo

2. Hukuk Dairesi2023/1735 E. 2023/4532 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle açılan boşanma davasında, boşanmaya sebep olan olaylarda kusurun kimde olduğu, tedbir nafakası, toptan yoksulluk nafakası, maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerekip gerekmediği ve hükmedilen miktarların uygunluğu uyuşmazlık konusudur.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkeme, tanık beyanları ve sunulan delillerle erkeğin boşanmaya sebep olan olaylarda tam kusurlu olduğunun kanıtlandığı, hükmedilen nafaka ve tazminat miktarlarının da uygun olduğu gerekçesiyle yerel mahkeme kararını onamıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 38. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2020/392 E., 2022/1897 K.

KARAR : Esastan ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 16. Aile Mahkemesi

SAYISI : 2018/550 E., 2019/748 K.

Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına karar verilmiştir.

Kararın davalı erkek tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı erkek tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı dava dilekçesinde; tarafların 22.04.1991 tarihinde evlendiklerini. bu evlilikten 1992 doğumlu ..., 1997 doğumlu ... ve 2000 doğumlu ... isimli ortak çocuklarının bulunduğunu, evliliklerinin ilk zamanlarından itibaren davalı tarafın, müvekkiline ve çocuklarına karşı olan sorumluluklarını yerine getirmediğini, özellikle son yıllarda gitgide artan ağır kusurlu ve şiddet içeren eylemleri,sadakatsiz davranışları ve davalının kendisinin ortak aile hayatını yok farzeden tavır ve davranışları, ortak çocuklara karşı olan ilgisizliği neticesinde taraflar arasında devam eden evlilik birliğinin, müvekkili açısından çekilmez hal aldığını, davalı tarafın, müvekkiline her fırsatta şiddet uyguladığını ve onu aşağıladığını, müvekkiline erkek çocuk doğurmadığı gerekçesiyle birçok defa şiddet uygulamış olduğunu, müvekkilinin ev hanımı, davalının ise emekli polis olduğunu, mücekkilinin ağır hasta olduğunu, bu nedenle müvekkilinin hiçbir şekilde çalışamamakta olduğunu, hiçbir gelirinin bulunmadığını, müvekkilinin, davalının şiddetine ve tehdidine maruz kalırken boşanması halinde başına gelebilecek tehlikelerden korkmuş olması nedenişle boşanma kararını uzun süre ertelemiş olduğunu, ancak davalının kusurlu hareketleri ve müvekkiline uyguladığı cebir ve şiddetin her geçen gün arttığını, davalı tarafın, müvekkilini yirmi sekiz yıldır eve kapattığını, hiçbir kimse ile görüşmesine dahi izin vermediğini, taraflar arasındaki evliliğin,davalının ağır kusur oluşturan zina fiili dolayısıyla müvekkilinin ruhsal ve manevî bütünlüğünün ağır çöküntüye uğradığını, davalı eşin, yaklaşık 15 yıldır müvekkilinden ayrı yatmakta olduğunu, müvekkili ile hiçbir şekilde iletişim kurmamakta olduğunu, zorunluluk halinde söyleyeceklerini dahi kağıtlara yazarak söylemekte olduğunu, davalı tarafın asabi ve geçimsiz bir kişiliğinin olduğunu, bir çok defa müvekkiline silah çekmiş olduğunu, bıçak ile öldürmeye kalkıştığını ve şiddet uyguladığını, tüm bu yaşananalara ortak çocukların da şahit olduklarını, davalı eşin, devam eden fiziksel, psikolojik ve sosyal şiddet uygulaması karşısında evlilik birliğinin onarılmaz şekilde derinden sarsılmış olduğunu, aile mahremiyetinin önemi dikkate alınarak, müvekkilinin hayat hikayesini anlatan mektubunun,gizlilik kararı çerçevesinde mahkeme kasasına alınmasını talep ettiklerini, müvekkilinin karşılıklı sulhen evliliğin bitirilmesini teklif etmesi üzerine davalı kocanın, böyle birşeye teşebbüs halinde dahi müvekkilini öldüreceğini defalarca söylemiş olduğunu ve kendisini tehdit ettiğini, müvekkiline ve çocuklarına karşı daima ilgisiz olduğunu beyan ederek, tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu(4721 sayılı Kanun)'nun 161'inci, 162'inci, 163'üncü ve 166'ıncı maddelerine dayalı olarak boşanmalarına, yasal faizi ile birlikte kadın için aylık 1.000,00TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, ortak ... için aylık 500,00 TL yardım nafakasına, kadın lehine yasal faizi ile birlikte 30.000,00 TL maddî, 50.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı cevap dilekçesinde; müvekkilinin emekli polis memuru olduğunu, aylık gelirinin 2.800,00 TL olduğunu, müvekkilinin evlilik tarihinden itibaren evlilik birliğinin taraflara yüklemiş olduğu yükümlülükleri yerine getirmek için devamlı çalıştığını, şiddet uygulama iddiasının dayanaksız olduğunu, davacının her fırsatta çocukların yanında tartışma yarattığını, müvekkilini tahrik ettiğini, erkek çocuk doğurmadım diye bunları yapıyorsun diyerek çocukları babalarına karşı kullanmaya çalıştığını, ortak evin kira olup aylık 600,00 TL kiranın müvekkili tarafından ödendiğini, ortak çocuk ...'un diş tedavisi için aylık 350,00 TL taksit ödediğini, sekiz taksit ödemesinin kaldığını, ayrıca daha önce alınan beş yıllık bir kredi için de aylık 380,00 TL'nin geri ödenmekte olduğunu, ayrıca ...'un hesabına düzenli olarak aylık 300,00 TL yatırdığını, bunların haricinde ...'un ve davacının faturalarını da ödediğini, müvekkilinin eline geçen aylık net ücretin 1.170,00 TL olduğunu, bu ele geçen paranın bir kısmı ile faturaların ödendiğini, almış olduğu emekli ikramiyesinden borçları ödeyip, acil ihtiyaçlar çıktıktan sonra geri kalan 60.000,00 TL'sini kızı ...'nın eğitiminde kullanmak üzere kızının banka hesabına yatırdığını, davalının, davacıyı yirmi sekiz yıl boyunca içeri kapattığı ve kimse ile görüştürmediği iddiasının doğru olmadığını, tam tersi bir durumun söz konusu olduğunu, her gittikleri yerde davacının ''bu sana neden selam verdi, bu kadın sana neden baktı, senin o bakanla ilişkin var, sen ona neden selam verdi'' gibi söylemlerle evlilik birliğini çekilmez hale getirdiğini, on beş yıldır ayrı yatma durumunun söz konusu olmadığını, müvekkilinin polis olduğu gece görev ve nöbetleri esnasında ayrı yatmış olabileceğini, davacının müvekkiline hakaret ederek ''Sen Türkçe bilmiyorsun, ben senden soğudum, gencim güzelim'' dediğini, davalının sineye çektiğini, davacıya silah çekmediğini, evlilik birliğinin taraflara yüklediği yükümlülükleri yerine getirmeyerek davacının evi terk ettiğini, kusurlu olan tarafın davacı olduğunu, terk olayından sonra karakola giderek kayıp başvurusunda bulunduğunu, eşinin ailesi ile dialoğa geçme çabalarının sonuçsuz kaldığını, ya telefonlara cevap verilmediğini, ya da hakaret ve küfürlerle telefonun yüzüne kapatıldığını, davacının ablası Gülseren Dalkıran'ın rencide edici hakaret ve küfürlerine maruz kaldığını, eşinin ablası tarafından tehdit edildiğini, davacının ablasının ''boşan, gel beraber rahat rahat yaşayalım'' şeklinde yönlendirmelerinin olduğunu beyan ederek boşanma davası ile nafaka, maddî ve manevî tazminatların reddine, şayet davanın reddi uygun görülmezse geçici bir süre ayrılığa karar verilmesini talep ettikleri anlaşılmıştır.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, fiili beraberlik süresince davalının davacıya sürekli şiddet uygulayarak hakaret ettiği, ayrıca on beş yıldan beri yataklarını ayırdığı, evlilik hayatının davacı yönünden çekilmez hale geldiği, bu nedenle taraflar arasındaki aile birliğinin davalının kusuru ile temelinden sarsıldığı gerekçesi ile davanın kabulüne, tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, davacı lehine aylık 500,00 TL tedbir nafakasına, davacının tüm yoksulluk nafakası haklarını karşılamak üzere 90.000,00 TL toptan yoksulluk nafakasının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ortak çocuk ... 'ün dava tarihi itibariyle rüşt yaşından büyük olduğu anlaşıldığından bu çocuk yönünden istenen nafakanın davacının husumet ehliyeti olmaması nedeniyle reddine, davacı kadın lehine 25.000,00 TL manevî tazminat, 30.000,00 TL maddî tazminata hükmedilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı erkek vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı istinaf başvuru dilekçesinde, Mahkeme hakiminin talep ile bağlı olmasına rağmen davacının taleplerini ıslah ettiğini, bu hususa kesinlikle muvafakatlerinin bulunmadığını, dava dilekçesinde yazılı olmayan, sözlü yargılama esnasında dile getirilmeyen taleplerin var kabul edildiğini, hukuka açıkça aykırı olan bu durumun bozma sebebi olduğunu, bu kararın icra kabiliyetinin bulunmadığını, müvekkilinin sosyal ve ekonomik durum araştırması dosyada olmasına rağmen hiç gözetilmediğini, müvekkilinin emekli aylığı dışında bir gelirinin bulunmadığını, kaldığı evin kira olduğunu ve ödemekle yükümlü olduğu taksitler bulunduğunu, bu karar oluşturulurken ''tarafların birbirleri ile karşılaşmamaları, nafaka azaltma, arttırma gibi konularda karşı karşıya gelmemeleri için '' şeklinde gerekçede yazıldığını, kararın toplumsal yaşam, gelenek ve göreneklere göre çeliştiğini, toplu yoksulluk nafakasına hükmedilmesinin davacı tarafı da mağdur edeceğini, çünkü müvekkilinin ödeme yapamayacağını, toplu nafakanın yanında hükmedilen madde ve manevî tazminatın da kabul edilebilir tarafının bulunmadığını, davacı tarafın sadece akraba olan tanıklara dayanırken, bu beyanların yalan ve yönlendirmeli beyanlar olduğunu ve bunların resmi kurumlardan alınmış belgelerle kanıtlamalarına rağmen gözetilmemesinin yasaya açık aykırılık teşkil ettiğini, dosyaya sundukları Türk Telekom görüşme belgeleri incelendiğinde davacı ile tanık ...'in 23.12.2017 ile 09.01.2018 tarihleri arasında 497 kez görüştüğünü, 23.06.2018 ile 01.07.2018 tarihleri arasındaki bir haftalık süre içerisinde tam 96 kez tanık ve davacının görüştüklerini, telefon görüşmeleri olmasına rağmen Mahkeme huzurunda görüşmediklerini, davalının görüşmeyi engellediğini beyan etmesinin ve mahkemenin bu hususları gözetmemesinin bozma nedeni teşkil edeceğini, tarafların ortak çocukları tanık ...'in yaklaşık 10 yıl önce evden ayrıldığını ve sadece bazı zamanlar eve geldiğini, görgüye dayalı bilgi vermesinin mümkün olmadığını, tanığın annesi ile geçinemediğini, annesine bıçak çekecek kadar ileri giden birisi olduğunu, görgüye dayalı bilgi vermesinin mümkün olmadığını, davalı tarafın kusurlu olduğunu , kendi isteği ile ortak konutu terk ederek ayrıldığını, dilekçelerinde belirttikleri hususlara gerekçeli kararda değinilmediğini, kusurlu olan tarafın nafaka ve tazminat talep etme hakkının bulunmadığını beyan ederek, bu hususlar ve resen gözetilecek hususlar ile kararın kaldırılmasını talep ettiklerini belirterek kabul olunan boşanma, kusur belirlemesi, hükmolunan tazminatlar ve nafakaların takdiri ile miktarları yönünden istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, taraflarca süresinde sunulan dilekçelerde dayanılan ve çekişmeli olarak belirlenen vakıalardan Mahkemece hüküm tesisine esas alınarak erkeğe yüklenen kusurlar tanıkların somut, görgüye dayalı, tutarlı beyanları ve sunulan delillerle kanıtlandığı, bu itibarla, erkeğin iddialarını ispat edememesi nedeniyle boşanmaya neden olan olaylarda tam kusurlu bulunduğuna dair kusur belirlemesine göre davanın kabulü ile boşanmaya hükmedilmesinde usul ve esas yönlerinden bir isabetsizlik bulunmamakta olduğu, Mahkemece, davacının terditli açtığı 4721 sayılı Kanun'un 161 inci, 162 nci ve 163 üncü maddelerine dayalı boşanma talebi hakkında olumlu-olumsuz hüküm kurulmamış ise de istinaf edenin sıfatına ve istinaf nedenlerine göre bu hususlarda yanılgıya değinilmekle yetinildiği, kadın yararına hükmedilen toplu yoksulluk nafakası ile maddî ve manevî tazminatların esası ve miktarları yerinde ve fazla olmadığı gerekçesi ile başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı erkek temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili temyiz başvuru dilekçesinde, istinaf dilekçesinde belirttiği hususları tekrar ederek kabul edilen kabul olunan boşanma, hükmolunan tazminatlar ve nafakaların takdiri ile miktarları yönünden temyiz kanun yoluna başvurmuştur.

C.Gerekçe

1.Uyuşmazlık ve hukuki nitelendirme

Uyuşmazlık, evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki nedenine dayalı boşanma davasında, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun hangi eşten kaynaklandığı; tedbir nafakası, toptan yoksulluk nafakası ile kadın lehine maddî ve manevî tazminata hükmedilmesi koşullarının bulunup bulunmadığı, hükmedilen nafaka miktarı ile maddî ve manevî tazminat miktarlarının hakkaniyete uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

2.İlgili hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri; 4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi, 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 169 uncu maddesi, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 175 inci maddesi, 176 ncı maddesi; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50 nci ve 51 inci maddeleri.

3. Değerlendirme

1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen ..., tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı erkek tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,05.10.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.