Logo

2. Hukuk Dairesi2023/1737 E. 2023/5296 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Taraflar arasında açılan boşanma davasında, boşanmaya sebep olan olaylarda kusurun kimde olduğu, velayet, iştirak nafakası, maddi ve manevi tazminat taleplerinin hukuka uygunluğu ve miktarları ile kişisel ilişki sürelerinde danışmanlık tedbiri uygulanmasının yerinde olup olmadığı hususlarında uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Dosyadaki deliller ve tanık beyanları değerlendirilerek, boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin tam kusurlu olduğuna, velayetin anneye verilmesinin uygun olduğuna, maddi ve manevi tazminat miktarlarının ve iştirak nafakasının yerinde olduğuna, kişisel ilişki sürelerinde danışmanlık tedbirine karar verilmesinin hukuka uygun olduğuna kanaat getirilerek, istinaf mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 38. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2020/722 E., 2022/2132 K.

KARAR : İstinaf başvurusunun kısmen kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm kurma

İLK DERECE MAHKEMESİ : Küçükçekmece 4. Aile Mahkemesi

SAYISI : 2017/631 E., 2019/798 K.

Taraflar arasındaki davacı kadın tarafından açılan boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne, tarafların boşanmalarına ve fer'îlerine karar verilmiştir.

Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacı kadın vekilinin başvurusunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle karar verilmiştir.

2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun 40 ıncı ve Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 18 inci maddeleri uyarınca yapılan ön incelemede; Bölge Adliye Mahkemesi kararının davalı erkek vekili tarafından adli yardım talepli olarak temyiz edildiği, bu sebeple de temyiz dilekçesi verilirken gerekli harç ve giderlerin yatırılmadığı belirlenmiştir.

Adli yardım, temyiz yoluna başvuru sırasında talep edilmekle; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 336 ncı maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca, adli yardım talebini inceleme görevi Yargıtaya aittir.

Adli yardım, 6100 sayılı Kanun’un 334 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Anılan maddelere göre gerçek kişiler ile kamuya yararlı dernek ve vakıfların yararlanabileceği adli yardımın şartları, ödeme gücünden yoksun olma ve talebin açıkça dayanaktan yoksun olmamasıdır. Adli yardım talebinde bulunan gerçek kişi veya tüzel kişinin yargılama giderlerini karşılayabilecek durumda olmadığını gösteren mali durumuna ilişkin belgeleri de mahkemeye ibraz etmesi gerekir. Adli yardım talebinde bulunanın ödeme gücünden yoksun olup olmadığı, bu belgeler incelenerek belirlenecektir.

Bu açıklamalar ışığında adli yardım talebinde bulunan tarafın, kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin gereken temyiz yoluna başvuru giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşıldığından, davalı erkeğin adli yardım talebinin kabulüne karar vermek gerekmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı erkek vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı kadın vekili dava ve cevaba cevap dilekçesinde özetle; erkeğin kadını kandırdığını, şiddet uyguladığını, ilk evliliğinden olan kızını istemediğini, tehdit ve hakaretler ettiğini, hamile iken de vurduğunu, eve hapsettiğini, evden çıkarmadığını, hamile olan kadına ağır işler yaptırdığını, sorunlu geçen hamilelik sırasında destek vermediğini, yurt dışına gittiğini, dönüşünde kadını ve çocukları yanına almadığını, çocukları görmeye de gelmediğini, hiç bir zaman maddî ve manevî katkıda bulunmadığını iddia ederek 4721 sayılı Türk Medeni Kanun'un (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesi gereğince davasının kabulüne tarafların boşanmalarına, velâyetin anneye verilmesine, çocuklar yararına ayrı ayrı aylık 1.000,00 TL iştirak nafakasına, kadın yararına 25.000,00 TL maddî ve 25.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap ve ikinci cevap dilekçesinde özetle; yetkili mahkemenin Reşadiye Aile Mahkemesi olduğu, iddiaların gerçek dışı olduğunu, kadının evliliğin 4. ayında evi terki sonrasında nerede olduğunun uzun süre bilinmediğini, sonrasında ailesinin yanına yerleştiğinin öğrenildiğini, kadının evlilik öncesinde iki kez evlenip ayrıldığını eşinden gizlediğini, çocukların davalı erkeğin çocuğu olup olmadığı hususunda tereddütler hasıl olduğunu, DNA testi yapılması gerektiğini, bugüne kadar çocukları erkeğe göstermediğini, evi terk etmesi nedeniyle kadının kusurlu olduğunu davanın reddine, aksi halde velâyetin babaya verilmesine, erkek yararına 50.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile erkeğin kadına fiziksel şiddet uyguladığı, kandırdığı, hakaret ve tehdit içeren sözler söylediği, eve hapsettiği, zorla evde tuttuğu ve evden çıkarmadığı, ilk evliliğinden olan kızını istemediği, hamileliğinde hastaneye götürmek istemediği, evden ayrılma sonrası eşini ve çocukları arayıp sormadığı, yanına almadığı, kadının haklı sebebe dayanarak evden ayrıldığı, boşanmaya neden olan olaylarda erkeğin tam kusurlu olduğu gerekçesiyle 4721 sayılı Kanun’un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereğince davanın kabulüne, tarafların boşanmalarına, velâyetin anneye verilmesine, baba ile kişisel ilişki tesisine, çocuklar yararına hükmedilen tedbir nafakalarının hüküm kesinleşinceye kadar devamına, her bir çocuk yararına ayrı ayrı aylık 250,00 TL iştirak nafakasına, kadın yararına 15.000,00 TL maddî ve 10.000,00 TL manevî tazminata, erkeğin manevî tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1.Davalı erkek vekili istinaf dilekçesinde özetle; yanlı tanık beyanlarının hükme esas alınamayacağını, kusur belirlemesinin hatalı olduğunu, kadın lehine maddî-manevî tazminat verilme şartlarının gerçekleşmediğini, miktarları yüksek olduğunu, manevî tazminat talebinin reddedilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek kararın davanın kabulü, kusur belirlemesi, tazminatlar yönünden kaldırılmasını, yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle karar verilmesini talep etmiştir.

2. Davacı kadın vekili katılma yoluyla istinaf dilekçesinde özetle; kişisel ilişkinin talep olmamasına rağmen yatılı olarak kurulduğunu, danışmanlık tedbiri uygulanarak düzenleme yapılması gerektiğini, iştirak nafakası miktarının düşük olduğunu, bu taleplerini ıslah yoluyla her bir çocuk yararına 1.000,00 TL'ye yükselttiklerini, kadın lehine hükmedilen tazminat miktarlarının da yetersiz olduğunu ileri sürerek kararın kişisel ilişki, iştirak nafakası ile tazminat miktarları yönünden kaldırılmasına yeniden esas hakkında hüküm kurmak suretiyle karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile taraflarca usulüne uygun olarak sunulan dilekçelerde dayanılan çekişmeli vakıalardan, hüküm tesisine esas alınarak erkeğe yüklenen kusurlara ilişkin maddî vakıaların dosya kapsamında sunulan somut, tutarlı, görgüye dayalı tanık anlatımları ve sunulan delillerle kanıtlandığı; erkek tarafından kadın için öne sürülen vakıaların delili gösterilen tanık beyanlarının soyut ve yetersiz olduğu, iddiaları ispata yarar başkaca delil sunulmadığı; boşanmaya neden olan olaylarda erkeğin tam kusurlu olduğu, yüklenen kusurların nitelendirilmesi, kusur derecesinin tayini ve kadına kusur yüklenilmemesinin yerinde olduğu; kadının yasal koşulları gerçekleşen davasının kabulü ile boşanmaya hükmedilmesinin doğru olduğu; boşanmaya neden olaylarda erkeğin tam kusurlu davranışlarının aynı zamanda kadının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği, boşanma yüzünden kadının evlilikten mevcut veya beklenen maddî menfaatlerinin zedelendiği, erkeğin gerçekleşen kusur derecesine göre lehine manevî tazminata ilişkin yasal koşullar oluşmadığı; tarafların sosyal ve ekonomik durumları, kusur dereceleri, fiili evlilik süresi, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırının niteliği ve ağırlığı, ihlal edilen mevcut veya beklenen menfaatlerin kapsamı, hakkaniyet ilkesi ile 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 50 nci ve devamı maddeleri hükmü nazara alındığından kadın lehine hükmedilen tazminat miktarları yetersiz olduğu; çocukların babayı tanımadıkları ve bu güne kadar da aralarında kişisel ilişki kurulmadığı, çocuklar ve davalı baba hakkında 5395 Sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun (5395 sayılı Kanun) 5 inci maddesinin birinci fıkrasının ( a) bendi uyarınca gerekli görülecek sürede danışmanlık tedbiri uygulanması, çocukların esas alınması gereken üstün yararlarını uygun olacağı; çocukların ve bakım ve ihtiyaçları için yapılan giderlere velâyeti kendisinde olmayan ebeveynin de katılma yükümlülüğü çerçevesinde hükmedilen iştirak nafakası miktarlarının, erkeğin belirlenen geliri ile tarafların ekonomik sosyal durumlarına göre yetersiz kaldığı gerekçesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (2) inci alt bendi gereğince davacı kadın vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesinin ilgili hükümlerinin kaldırılmasına yeniden esas hakkında hüküm kurmak suretiyle kadın yararına 25.000,00 TL maddî ve 25.000,00 TL manevî tazminata, her bir çocuk yararına ayrı ayrı aylık 500,00 TL iştirak nafakasına, ebeveyn-çocuk ilişkilerinin güçlenmesi, çocukların eğitim ve gelişimleri ile ilgili sorunların çözümünde yol göstermeye yönelik rehberlik etmek üzere taraflar hakkında 5395 sayılı Kanun’un 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca kişisel ilişki sürelerinde danışmanlık tedbiri uygulanması hususunda gereğinin takdir ve ifası yönünden Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğüne ihbarda bulunulmasına; davalı erkek vekilinin tüm, davacı kadın vekilinin diğer itirazlarına konu istinaf başvurularının 6100 sayılı Kanun’un 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) inci alt bendi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı erkek vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı erkek vekili temyiz başvuru dilekçesinde özetle; tanık ifadeleriyle kusur tespiti yapılması ve bu doğrultuda kanaat edinilmesi usul ve yasaya uygun olmadığı, darp iddiası hastane raporuyla ispatlanmadıkça, şiddetin varlığından söz edilemeyeceği, şikayet etmeyerek bu olaylarda af iradesini gösterdiğini, dinlenilen tanıkların davacının önceki evliliğinden kızı, kardeşi ve ağabeyi olduğu,taraflarla birlikte yaşamadıkları ve görgüye dayalı bilgilerinin olmadığı yoktur. Hangi eylemin ne zaman gerçekleştiğini açıklamayarak hükmün gerekçesiz olduğunu, kadın yararına tazminat hükmedilmesinin hatalı olduğunu, kendi tazminat talebinin reddine karar verilmesinin doğru olmadığını, tedbir uygulanması ve iştirak nafakasının hatalı olduğunu ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının kusur belirlemesi, kadın yararına hükmedilen tazminatlar, reddedilen kendi tazminat talebi, kişisel ilişki sürelerinde danışmanlık tedbiri uygulanması ile iştirak nafakası yönünden bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, davacı kadın vekili tarafından açılan boşanma davasında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamında imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, iştirak nafakası ile maddî ve manevî tazminat verilmesi şartlarının oluşup oluşmadığı, miktarlarının uygun olup olmadığı, kişisel ilişki sürelerinde danışmanlık tedbiri uygulanmasının yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi, 166 ncı maddesinin birinci fıkrası, 174 üncü maddesi, 182 nci maddesi, 330 uncu maddesi 6100 sayılı Kanun’un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası, 370 inci maddesi ile 371 inci maddesi, 5395 sayılı Kanun’un 5 inci maddesi.

3. Değerlendirme

1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen ..., tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olupdavalı erkek vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Adli yardımdan yararlanması sebebiyle başlangıçta alınmamış olan aşağıda yazılı karar ve ilam harcı ile temyiz başvuru harcının davalıya yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

08.11.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.