Logo

2. Hukuk Dairesi2023/1745 E. 2023/4533 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Boşanma davasında kadına hükmedilen yoksulluk nafakasının davalı erkeğin istinaf başvurusunun reddine ilişkin temyiz incelemesidir.

Gerekçe ve Sonuç: Davacı kadının gelir durumunun tam olarak tespit edilmeden yoksulluk nafakasına hükmedilmesinin eksik incelemeye neden olduğu gözetilerek yerel mahkemenin yoksulluk nafakasına ilişkin kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 38. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2020/82 E., 2022/1743 K.

KARAR : Esastan ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Çorlu 1. Aile Mahkemesi

SAYISI : 2017/691 E., 2019/412 K.

Taraflar arasındaki boşanma ve ziynet alacağı davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince her iki davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, 16.371,00 TL ziynet bedelinin 800,00 TL sinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile, 15.571,00 TL sinin ise ıslah tarihi olan 19.02.2019 tarihinda itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir.

Kararın davalı erkek tarafından kusur belirlemesi, nafakalar, tazminatlar ve ziynet alacağı davası yönünden istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı erkek tarafından; eksik inceleme, kusur belirlemesi, tedbir ve yoksulluk nafakası, maddî tazminat yönlerinden temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda; İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı yasal süresi içinde cevap dilekçesi sunmayan davalı erkek tarafından yapılan yargılamada tanığının dinlenmeyerek eksik inceleme yapıldığı hususu istinaf başvurusuna konu edilmeyerek kesinleşmiştir. Bu nedenle, davalı erkeğin istinaf edilmeyerek kesinleşen bu yöne ilişkin temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir.

Davalı erkeğin reddedilen yön dışındaki temyiz itirazları yönünden gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenildikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı kadın dava dilekçesinde; tarafların 2002 yılında evlendiğini, bu evlilikten ... isimli bir kız çocuğu bulunmakta olduğunu, evliliklerinin daha ilk dönemlerinde, müşterek çocuk küçük iken, davalının sadakat yükümlülüğüne aykırı davranarak eşini aldatmaya başlamış olduğunu, hatta davacının, davalının telefonunda başka kadınla olan mesajlarına bizzat şahit olduğunu, davalının annesinin, davacıya "Sen kadın olsaydın da aldatmasaydı" şeklinde sözler sarf etmiş olduğunu, evliliklerin ilk yıllarında, davalı sürekli olarak gece gezmelerine gittiğini ve sabah saat 05.00'a doğru eve geri dönmüş olduğunu, davalının müşterek çocuk ve davacıyla ilgilenmediğini, çocuğuna gerekli özeni göstermediğini, bu durumun evlilikleri sürecince devam ettiğini, davalının, müşterek çocuğa sürekli olarak ilgisiz ve sevgisiz davrandığını, davalının, evlilik birliğinin kendisine yüklemiş olduğu sorumluluklardan kaçmış olduğunu ve gerekli yükümlülükleri yerine getirmediğini, davalının her defasında davacının ailesini istemediğini ifade ettiğini ve davacının ailesine hakaretlerde bulunduğunu, müşterek çocuğun doğumu akabinde; davacının annesinin, davacı ve ev ile ilgilenmek için tarafların konutuna gelip bir süre onlara yardımcı olduğunu, bu zaman zarfında davalının, davacının annesinin her eylemine kızdığını ve sürekli olarak annesine bağırmış olduğunu, yine müşterek çocuk hastalandığında davacının kardeşinin yardıma gelmiş olup davalının, davacının kardeşine de hareket ettiğini ve bağırdığını, bu olaylar akabinde davalının "Senin ailenden bir daha kimse bu eve girmeyecek" diyerek davacıya bağırdığını, davalının ekonomik şiddet içeren davranışlarının süreklilik göstermekte olduğunu, davalının "Ben istediğimi yer, istediğim yerde gezerim kimse bana karışamaz" diyerek eşine ve çocuğuna ilgisiz davrandığını, davacının hala evlilik öncesindeki kıyafetlerini kullanmakta olduğunu, davalının onun kişisel ihtiyaçlarını da hiçbir zaman karşılamamakta olduğunu, son dört yıldır davacının rızası olmamasına rağmen davalının annesinin de taraflar ile birlikte yaşamakta olduğunu, 03.08.2017 tarihinde, davalının annesinin (davacının kayınvalidesinin) "kardeşin bize karışmasın" diyerek davacıya bağırmaya başladığını, "burası bizim evimiz" diyerek de bağırmaya devam ettiğini, kabinde de davacıya "orospu, senin sülalen orospu, sen kız değilsin" diyerek hakaret etmeye başladığını, davacının kafasına bir şeyler fırlattığını, davacıyı darp ettiğini ve evden attığını, davacının bu olaya ilişkin olarak; ilgili birimlere şikayetini yaptığını, yasal süreci başlatmış olduğunu ve darp raporu da aldığını, davalının, yaşanılanları öğrendiğinde uzunca bir süre davacıyı aramadığını, davacının, kayınvalidesi tarafından devamlı hakarete maruz kaldığını ve aşağılanmakta olduğunu, davalı eşin de bu yaşanılanlar karşısında herhangi bir şey yapmamakta olduğunu, yaşanılanlara duyarsız kalmakta olduğunu belirterek tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki nedenine dayalı olarak boşanmalarına, müşterek çocuğun velâyetinin davacıya verilmesine, kadın için aylık 1.500,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, müşterek çocuk için aylık 1.000,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, bu nafakanın her sene TEFE/ÜFE oranından az olmayacak şekilde artırılmasına karar verilmesine, yasal faizi ile 30.000,00 TL maddî, 30.000,00 TL manevî tazminata, davacıya takılan ziynet eşyaları için şimdilik 1.000,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine hükmedilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı erkek dava dilekçesinin usulüne uygun tebliğine rağmen cevap dilekçesi ibraz etmemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, davalının davacının ailesinin müşterek konuta gelmesine rıza göstermediği, davalının annesinin davacının rızası dışında müşterek konutta taraflarla birlikte yaşadığı, davalının da bu duruma sessiz kaldığı, davalının annesinin davacıya fiziksel şiddet uyguladığı, müşterek konuttan kovduğu, davacıya nişan ve düğün töreninde takılan ziynetlerin davalı tarafından harcandığı, davacıya iade edilmediği, davalı erkeğin ağır kusurlu olduğu kanaatine varıldığından davacının davasının kabulü ile tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, müşterek çocuğun velâyetinin davacı anneye verilmesine, davalı baba ile müşterek çocuk arasında şahsi ilişki tesisine, müşterek çocuk lehine aylık 400,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, davacı kadın lehine aylık 500,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kadın lehine yasal faizi ile birlikte 20.000,00 TL maddî ve 15.000,00 TL manevî tazminatın erkekten alınarak kadına verilmesine, 16.371,00 TL ziynet bedelinin 800,00 TL sinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile, 15.571,00 TL sinin ise ıslah tarihi olan 19.02.2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı erkek vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı erkek istinaf başvuru dilekçesinde, Mahkeme tarafından verilen yoksulluk ve iştirak nafakalarına itiraz ettiğini, çünkü davacının kendine ait bir iş yeri bulunmakta olduğunu ve orada çalışmakta olduğunu, Mahkemece sosyal ve ekonomik durum araştırmasının eksek yapıldığını, hükmedilen nafakaları kabul etmemekle birlikte söz konusu tutarların fahiş belirlendiğini, maddî tazminat taleplerini kabul etmediğini, Vergi Dairesi'ne müzekkere yazılarak kişi adına kayıtlı vergi kaydı olup olmadığının tespitini talep ettiğini, aleyhine manevî tazminata hükmedilirken manevî tazminat ödemesini gerektiren hiçbir koşulun oluşmadığını, kendisinin herhangi bir kusurunun olmadığını, manevî tazminata itiraz etmekle birlikte hükmedilen miktarın fahiş olduğunu, kaldı ki kusurun davacıdan olduğunu, ziynet ile ilgili kararın boşanma davası içinde verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, ziynet eşyalarının şahsında olmadığını, ispat yükünün davacıda olduğunu, ispat koşullarının oluşmadığını belirterek kusur belirlemesi, tazminatların ve nafakaların kabulü ve miktarları, ziynet alacağı yönünden istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, kadına kusur yüklenilmediği halde boşanmaya neden olan olaylarda tam kusurlu kabul edilmesi gereken erkeğin ağır kusurlu kabul edilmesinin hatalı ise de, kusur açısından istinafa gelenin sıfatına göre sadece yanılgıya değinilmekle yetinildiği, kadın ve çocuk lehine hükmedilen tedbir-iştirak ve yoksulluk nafakaları ile kadın yararına hükmedilen maddî-manevî tazminatların esası ve miktarlarının yerinde olduğu sonucuna varıldığı, ziynetleri iade yükümlülüğünün bulunduğuna ilişkin kısmen kabul kararında usul ve esas açısından bir isabetsizlik görülmediği, ancak davacı kadının ziynetler için dava dilekçesinde, şimdilik 1.000,00 TL ziynet eşyası alacağının tahsilini talep ettiğini, 19.02.2019 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 16.371,00 TL'ye yükselttiğini, eksik harcı ikmal ettiğini, Mahkemece dava dilekçesi ile 1.000,00 TL fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak talep edilmiş olmasına rağmen ziynet bedelinin 800,00 TL'sinin dava tarihinden işleyecek yasal faiziyle şeklinde hüküm kurulması hatalı ise de istinaf edenin sıfatına göre yanılgıya değinilmekle yetinildiği gerekçesi ile başvurunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci maddesinin (b) bendinin (1) inci alt bendi gereğince esastan reddine karar verildiği anlaşılmıştır.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı erkek vekili temyiz başvuru dilekçesinde, tensip zaptı ile tarafına delillerinin bildirilmesi için süre verildiğini ve süresi içinde dinletmek istediği tanığın adres ve kimlik bilgilerini mahkemeye bildirmiş ise de, mahkemece iş bu tanığın dinlenmediğini, davacı ile aralarında yaşanan olaylara doğrudan şahit olan kişinin dinlenilmemesinin savunma hakkının sınırlandırılması niteliğinde olduğunu, bunun yanı sıra davacı için tedbir nafakasına ve maddî tazminata hükmedilmişse de dosya içerisinde mevcut SGK kaydından da anlaşılacağı üzere davacının güzellik salonunda çalıştığını, boşanma ile yoksulluğa düşmeyeceğini, tedbir nafakasına ve maddî tazminata hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek eksik inceleme, kusur belirlemesi, tedbir ve yoksulluk nafakası, maddî tazminat yönlerinden temyiz kanun yoluna başvurmuştur.

C.Gerekçe

1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme:

Uyuşmazlık evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki nedenine dayalı boşanma davasında kusur belirlemesi, davacı kadının maddî tazminat, tedbir ve yoksulluk nafakası taleplerinin kabulünün yerinde olup olmadığı, yerinde ise miktarları noktasında toplanmaktadır.

2.İlgili hukuk

6100 sayılı Kanun'un 190 ıncı, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası, 370 inci, 371 inci maddesi, 4721 sayılı Kanun’un 4 üncü, 166 ncı maddesi, 169 uncu, 174 üncü maddesinin birinci fıkrası 175 inci, 176 ncı maddesi. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50 nci ve 51 inci maddeleri.

3. Değerlendirme

1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı erkeğin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

3.İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda boşanmaya sebebiyet veren olaylarda kusur daha ağır olmayan davacı kadının boşanmakla yoksulluğa düşeceği gerekçesiyle kadın lehine yoksulluk nafakasına hükmedilmiş, davalı erkeğin istinaf istemi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından erkeğin yoksulluk nafakasına yönelik istinaf başvurusu esastan reddedilmiş, bu karar davalı erkek tarafından temyiz edilmiştir. Her ne kadar Mahkemece tarafların ekonomik ve sosyal durumları gereği kadının boşanmakla yoksulluğa düştüğü gerekçesiyle hüküm verilmişse de; dosyanın incelenmesinde kadın hakkında yaptırılan 20.10.2017 tarihli kolluk araştırmasıyla kadının ev hanımı olduğu, geçimini babasının yardımıyla sağladığı tespit edilmiş, dosyada mevcut 18.08.2017 tarihli SGK sorgulamasında kadının çalıştığı güzellik salonunda iş yerindeki kaydının sonlanma döneminin 2017/7. ay olduğu anlaşılmıştır. Davacı kadının dosya içerisinde yer alan 24.06.2019 tarihli sosyal inceleme raporunda uzmana verdiği beyanda ise, aylık gelirinin ortalama 6.000,00 -7.000,00 TL olduğunu, ailesinden maddî ve manevî destek aldığını, aktif sosyal güvencesini olduğunu beyan etmiştir. Dosyada mevcut bilgi ve beyanlar tutarlı olmadığı gibi kadının sosyal ve ekonomik durumunu tespiti için de yeterli olmadığı görülmektedir. Bu durumda kadının sürekli gelir getiren bir işte çalışıp çalışmadığı, gelir elde ediyorsa bu gelirin kendisini yoksulluktan kurtarıp kurtarmayacağı, işten ayrılmış ise hangi tarihte işten ayrıldığı ve kendi rızası ile işten ayrılıp ayrılmadığı araştırılıp gerçekleşecek sonucu uyarınca yoksulluk nafakası hakkında karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme sonucunda yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1.Davalı erkek vekilinin, bildirdiği tanığı dinlenmemek suretiyle eksik inceleme yapıldığına yönelik temyiz dilekçesinin REDDİNE,

2.Davalı erkeğin sair temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;

a)Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının davacı kadının kabul edilen yoksulluk nafakası yönünden davalı erkek yararına ORTADAN KALDIRILMASINA,

3.İlk Derece Mahkemesi kararının, davacı kadının kabul edilen yoksulluk nafakası yönünden davalı erkek yararına BOZULMASINA,

4.Davalı erkeğin diğer temyiz itirazlarının reddi ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde temyiz edene iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, karardan bir örneğin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,05.10.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.