"İçtihat Metni"
...
MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
SAYISI : 2019/526 E., 2022/853 K.
KARAR : Kabul-Karar verilmesine yer olmadığına
Taraflar arasındaki katılma alacağı alacağı davasından dolayı bozma sonrası yapılan yargılama sonunda, Mahkemece davanın kabulüne ve karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davacılar vekili ve davalı vekili tarafından temyiz eedilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1. Davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkillerinin mirasçısı oldukları ...'nin davalı ile evli iken vefat ettiğini, davalı ile murisin evliyken banka kredisi ile bir adet taşınmaz, bir adet araç ve ev eşyalarını birlikte aldıklarını belirterek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik ev eşyaları nedeniyle 1.000,00 TL, taşınmaz nedeniyle 6.000,00 TL, araç nedeniyle 3.000,00 TL olmak üzere toplam 10.000,00 TL alacağın yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
2. Davacılar vekili bozmadan sonra sunduğu 14.10.2019 tarihli dilekçesinde; müvekkillerinin aradan uzunca bir zaman geçmesi sebebiyle, ev eşyalarının markalarına kadar ayrıntılı bir bilgiye sahip olmadıklarını, genel olarak ev eşyalarının yeni ve ortalama bir ev eşya kalitesinin üzerinde olduğunu, bu çerçevede yeni dayanıp döşenmiş ve orta seviyenin üstünde bir evde bulunması gereken tüm eşyaların bilirkişi marifetiyle değer tespitinin yapılması gerektiğini açıklamıştır.
3. Davacılar vekili 18.4.2022 tarihli dilekçesinde de; fazlaya ilişkin dava ve talep haklarımız saklı kalmak kaydıyla, ev eşyaları yönünden 1.000,00 TL (davacı ... için 500,00 TL, davacı ... için 500,00 TL), araç yönünden 4.875,00 TL (davacı ... için 2.437,50TL, davacı ... için 2.437,50 TL), taşınmaz yönünden 47.968,18 TL (davacı ... için 23.984,09 TL, davacı ... için 23.984,09 TL) olmak üzere toplam 53.843,18 TL'nin dava tarihinden işleyecek faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; murisin taşınmazın edinilmesine katkısının olmadığını, taşınmazın kredi kullanılarak satın alındığını, aracın da kredi kullanılarak satın alındığını, kredi ödemelerinin müvekkili tarafından yapıldığını, televizyon dışındaki ev eşyalarının muris ile evlendikten sonra alınmadığını, evlenmeden önce mevcut olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 03.07.2014 tarihli ve 2011/6 Esas, 2014/589 Karar sayılı kararı ile, dava dilekçesinde taşınmaz ve araca muris ...'nin yaptığı katkının somut olarak açıklanmadığı, katkıya dair bir bilgi ve belge de olmadığı, davalıya ait gelir bilgileri sonucu davalının taksitleri tek başına karşılamasının mümkün olduğu, murisin davalıya ait mal varlığına katkı iddiasının kanıtlanamadığı; davalının kredi ile aldığı ve kredi taksitlerini geliri ile ödediği taşınmaz ve aracın edinilmiş mal olduğu, taşınmaza yönelik mal rejiminin sona erdiği 10.10.2010 tarihi itibariyle mevcut 249.697,28 TL. kredi borç bakiyesinin mahsubu sonucu artık değerin eksi bakiye vereceğinden müteveffanın terekesinin taşınmaz nedeni ile davalıdan artık değere katılma alacağı bulunmadığı; ev eşyalarının cins ve adeti konusunda açıklama yapılmadığı; araca yönelik talebin rapor doğrultusunda kabulü gerektiği gerekçesiyle; davacıların davasının kısmen kabulü ile her bir davacı yönünden 2.193,75 TL (Toplam: 4.387.50 TL) katılma alacağının karar tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 13.03.2019 tarihli ve 2017/12255 Esas, 2019/2593 Karar sayılı ilamı ile, tasfiyeye konu taşınmazın evlilik birliği içinde davalı eş adına Halk Bankasından çekilen 120 ay vadeli 160.000,00 TL bedelli konut kredisi kullanılarak alındığı, evlilik birliği içinde (10.10.2010 ölüm tarihine kadar ) 8 aylık kredi taksidinin ödendiği, ölüm tarihinden sonraya da 112 aylık kredi taksidinin borç olarak kaldığı anlaşıldığından, kredi borcu Mahkemece dikkate alınmasına rağmen oranlama yapılmadan hesaplama yapılmasının da hatalı olduğu; Mahkemece tasfiyeye konu taşınmazın satın alma bedeli, konusunda uzman bilirkişi tarafından belirlenen taşınmazın tasfiye (karara en yakın) tarihindeki sürüm (rayiç) değeri ile evlilik birliği içinde ödenen kredi borcu ve ölüm tarihinden sonraya kalan kredi borcu oranı ile peşinat oranı dikkate alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği; Mahkemece, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 31 nci maddesindeki hakimin davayı aydınlatma ödevi çerçevesinde davacılara talep ettiği ev eşyaları açıklattırılarak, delilleri toplanıp sonucuna göre karar verilmesi gerektiği beliritlerek hükmün taşınmaz ve ev eşyaları yönünden bozulmasına, davacılar vekilinin bozma kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararıyla, bozma ilamı doğrultusunda dava konusu taşınmazın özellikleri belirlenerek karar denetime elverişli olacak şekilde karar tarihine en yakın sürüm değeri belirlenerek değer tespit bilirkişisi ve hesap bilirkişisinden rapor alındığı, bilirkişi raporlarının usulüne uygun olduğu, bilirkişi raporunda taşınmaz yönünden 23.984,09 TL, araç yönünden 2.437,50 TL katılma alacağının olduğunun belirlendiği, davacıların miras bırakandan dolayı davalıdan ayrı ayrı 26.121,59 TL katılma alacağı bulunduğu; davacıların dilekçelerinde belirttiği ev eşyalarına yönelik listeyi sunması için süre verilmiş ancak herhangi bir eşyaya ilişkin cins, adet ve nitelik belirtmediği gerekçesiyle 26.121,59 TL katılma alacağının karar tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan ayrı ayrı tahsili ile davacılara ödenmesine, ev eşyaları hususunda karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili ve davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; araç yönünden kararın onandığını ve hükmedilen alacağın davacılara ödendiğini, tekrar alacağa hükmedilmesinin mükerrer tahsilata sebep olacağını, bozma ilamına göre taşınmazın satın alma değerinin 160.000,00 TL olarak kabul edilmesi gerektiğini, taşınmazın 175.000,00 TL'ye satın alındığı kabul edilerek 15.000,00 TL peşinat ödendiği kabulünün hatalı olduğunu, tahmini değerlendirme yapıldığını, peşinat ödemesi yapıldığının ispatlanamadığını, sadece kredi ödemeleri yönünden katılma alacağı hesaplanması gerektiğini, taşınmazın satın alma ve sürüm değerine yönelik itirazları üzerine ek rapor alınmadığını, itirazlarının gerekçeli kararda tartışılmadığını, gerekçesiz, hukuki dayanaktan yoksun, haksız ve hakkaniyete aykırı karar verildiğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
2. Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; taşınmazın karara en yakın tarihteki değerinin dikkate alınarak karar verilmesi gerektiğini, değerin güncelliğini yitirdiğini; aracın güncel değerine göre katılma alacağının hesaplanması gerektiğini; ev eşyalarına yönelik bozma ilamı doğrultusunda beyan dilekçesi verildiğini, müvekkillerinin davalının evine giderek eşyaların tespitini yapmalarının mümkün olmadığını, 06.03.2020 tarihinde yapılan keşifte ev eşyalarının fotoğraflandığını ve tespit edildiğini, davalının cevap dilekçesindeki beyanı da gözetilerek televizyon dışındaki eşyaların değerinin tespit edilmesi gerektiğini, eksik araştırma ve inceleme ile karar verildiği belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmalık, taşınmazın edinme ve güncel değeri, eşyalar yönünden yapılan araştırma ve incelemenin yeterli olup olmadığı, araç yönünden hükmedilen alacağın mükerrer tahsilata sebep olup olmayacağı, katılma alacağı miktarı ve usuli kazanılmış hak noktasında toplanmaktadır. Dava, katılma alacağı istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın (Anayasa) 36 ncı maddesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 6 ıncı maddesi, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 26 ıncı maddesi, 27 nci maddesi, 190 ıncı maddesi, geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 428 inci maddesi, 438 inci maddesinin yedi, sekiz ve dokuzuncu fıkraları ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrası; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 6 ncı maddesi, 179 uncu maddesi, 202 nci maddesi, 219 uncu maddesi, 220 nci maddesi, 222 nci maddesi, 225 inci maddesinin ikinci fıkrası, 226 ncı maddesi 229 uncu maddesi, 230 uncu maddesi, 231 inci maddesi, 235 inci maddesinin birinci fıkrası, 236 ıncı maddesinin birinci fıkrası; 2004 sayılı İcra İflas Kanunu'nun (2004 sayılı kanun) 40 ıncı maddesi; Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 09.05.1960 tarihli ve 1960/21 Esas, 1960/9 Karar sayılı kararı.
3. Değerlendirme
1. Mahkemelerin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanun'un 428 inci maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacılar vekilinin ve davalı vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
3. Savunma hakkı, Anayasa'mızın hak arama hürriyeti başlıklı 36 ncı maddesinde "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir." düzenlemesi ile açıkça hüküm altına alınmıştır.
4. İddia ve savunma hakkı, 6100 sayılı Kanun'un hukuki dinlenilme haklı başlıklı 27 nci maddesi ile usul hukukumuza yansıtılmıştır. Anılan maddenin birinci fıkrasında davanın taraflarının kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip oldukları belirtildikten sonra maddenin ikinci fıkrasında bu hakkın "açıklama ve ispat hakkı"nı da içerdiği vurgulanmıştır. Davanın taraflarının usul hukuku hükümlerine aykırı olarak açıklama ve ispat hakkını kullanmalarının kısıtlanması, iddia ve savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurur.
5. 6100 sayılı Kanun'un 27 nci maddesinde yer bulan “Hukuki Dinlenilme Hakkı” gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Mahkeme, iki tarafa eşit şekilde hukukî dinlenilme hakkı tanıyarak hükmünü vermelidir. Anayasa'nın 36 ncı maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6ncı maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukukî dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır. Bu hakka, tarafın hâkime meramını anlatma hakkı ya da iddia ve savunma hakkı da denilmektedir. Ancak, hukukî dinlenilme hakkı, bu ifadeleri de kapsayan daha geniş bir anlama sahiptir. Bu hak çerçevesinde, tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir.
6. Bu kapsamda hukuki dinlenilme hakkı, bilgilenme/bilgilendirme, açıklama yapma, yargı organlarınca dikkate alınma ve kararların gerekçeli olması gibi hususları içerdiği açıktır. Bilgilenme hakkı, yargılamanın içeriğine dair tam bir bilgi sahibi olmanın yanında gerek karşı tarafın gerekse de yargı organlarının dosya içeriğine yapmış oldukları işlemleri öğrenmelerini kapsar. Bilgilenme/bilgilendirme hakkının etkin biçimde kullanılabilmesi için gönderilecek tebligat ve davetiyelerde kanunda öngörülmüş şekil şartlarına sıkı sıkıya uyulması gerekmektedir. Ayrıca bu hak sadece davanın başındaki iddia ve savunmalar açısından değil yargılamanın her aşamasında dikkate alınmalıdır. Bu kapsamda devam eden bir yargılamada, tarafların açıklamaları için bilgilendirme yeterli olmayıp yargılamada yer alan diğer kişilerin (tanık, bilirkişi gibi) açıklamaları açısından da önemlidir. Bilgilenme hakkının usulüne uygun kullanımı ile tarafların haklarında öğrendikleri isnat ve iddialara karşı beyanda bulunabilme, davaya yönelik bilgi ve belge verebilme yani açıklama yapma hakkı da hukuki güvenceye bağlanmaktadır. Böylece davanın her iki tarafına eşit şekilde açıklama yapma hakkı tanınması ile adaletin görünür kılınması sağlanacaktır. Açıklamada bulunma hakkı, tarafların, yazılı veya sözlü şekilde iddia ve savunmalara karşı itirazda bulunabilme, davaya ilişkin beyanda bulunmalarını sağlar.
7. Artık değere katılma alacak miktarı hesaplanırken, mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan malların, bu tarihteki durumlarına göre, ancak tasfiye tarihindeki sürüm (rayiç) değerleri esas alınır (4721 sayılı Kanun md. 227/1, 228/1, 232 ve 235/1). Yargıtay uygulamalarına göre tasfiye tarihi, karar tarihidir.
8. Davacılar vekilinin taşınmazın güncel değerine yönelik temyiz itirazlarının incelemesinde; somut olayda; Mahkemece tasfiye konusu taşınmazın tasfiyeye esas alınacak değeri belirlenirken yukarıda izah edilen ilkeye aykırı şekilde; karar tarihinden (01.11.2022) bir yıl süre önce, 05.11.2021 tarihindeki belirlenen güncel değerine itibar edilerek hüküm kurulmuş olması doğru olmamıştır. O halde, Mahkemece, taşınmazın tasfiye (önceki karar bozulmakla değer güncelliğini yitirdiğinden bozma sonrası yeni karar tarihindeki) tarihi itibariyle sürüm (rayiç) değerleri belirlendikten sonra davacıların taşınmaz yönünden katılma alacağının hesaplanması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.
9. Davalı vekilinin taşınmazın değerine yönelik bilirkişi raporuna yönelik temyiz itirazlarının incelemesine gelince; somut olayda, Mahkemece 05.11.2021 tarihli bilirkişi raporuyla belirlenen değer dikkate alınarak katılma alacağı belirlenmiş ise de, karar hatalı olmuştur. Şöyle ki, davalı vekilinin taşınmazın değerine yönelik alınan bilirkişi raporlarına itiraz ettiği, son alınan 05.11.2021 tarihli değer raporuna yönelik itirazları yönünden Mahkemece bir değerlendirme yapılmadığı anlaşılmaktadır. O halde, Mahkemece, davalı vekilinin bilirkişi raporuna itirazlarını karşılar mahiyette inceleme yapılmaksızın, itiraza uğramış bilirkişi raporuna değer verilerek sonuca gidilmesi isabetli değildir. Bu durumda, dosyada bulunan tüm bilgi ve belgeler ile birlikte davalı vekilinin bilirkişi raporuna karşı yaptığı itirazları da gözetilmek suretiyle konusunda uzman olan bilirkişi/bilirkişilerden rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davacılar vekili ve davalı vekilinin bozma kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının REDDİNE,
2. Davacılar vekili ve davalı vekilinin taşınmazın değerine yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA,
Peşin alınan harcın istek halinde yatırana geri verilmesine,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
21.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.