"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1771 E., 2022/1752 K.
DAVA TARİHİ : 25.02.2016
KARAR : İstinaf başvurusunun esastan reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Lüleburgaz Aile Mahkemesi
SAYISI : 2021/489 E., 2022/506 K.
Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince her iki davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına ve fer'îlerine karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı davalı kadın vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı davalı kadın vekili dava dilekçesinde özetle; tarafların yaklaşık 6 yıllık evlilik hayatlarında sağlıklı bir cinsel birleşmelerinin olmadığını, erkeğin bu sebeple müvekkilinin desteği ile tedavi görmeye başladığını ancak tedavisini yarım bıraktığını, tarafların tüp bebek yöntemiyle çocuk sahibi olduğunu, ancak çocuk olmasına rağmen tarafların ilişkilerinde gelişen ve düzelen bir durum olmadığını, erkeğin alkol kullandığını, 1 yıl alkol tedavisini gördüğünü, ancak son aylarda yeniden içmeye devam ettiğini, müvekkilinin maaşı kartı ve maaşlarının kontrolünün erkeğin elinde olduğunda, müvekkilinin erkeğin ne şekilde tasarruf ettiğini dahi bilmediğini, ziynet eşylarının müvekkilinin elinde alındığını daha sonra yeniden yapılmadığından müvekkilinin mağdur edildiğini, ayrıca erkeğin müvekkilinin kollarını sıkmak suretiyle darp ettiğini iddia ederek tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesini, ortak çocuk için aylık 1.000,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, müvekkili yararına 30.000,00 TL maddî ve 30.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı davacı erkek vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; iddiaların gerçek dışı olduğunu, taraflar arasındaki cinsel birleşmenin gerçekleşmemesinin nedeninin kadından kaynaklandığını, Çapa Tıp Fakültesinde birlikte cinsel terapi gördüklerini, tedavi esnasında kadının olumsuz tavır takındığını ve tedaviyi yarım bıraktığını, tüp bebek tedavisi yöntemi ile çocuk sahibi olduklarını, kadının maaş kartını müvekkilinin isteği olmadan verdiğini, kadının depresif bir kişiliğinin bulunduğunu, ortak çocuğun gelişimindeki problemlere kayıtsız kaldığını ve yeterli ilgiyi göstermediğini, bilgisi dışında tayin talebinde bulunduğunu, iddia ederek tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, müvekkili yararına 50.000,00 TL maddî, 50.0000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesini, ortak çocuğun velâyetinin babaya verilmesini talep ve dava etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıdaki tarih ve sayısı belirtilen kararı ile her iki davada da tarafların karşılıklı olarak cinsel birlikteliğe yanaşmadığı ve tedavi olmadığı yönünde kusur atfında bulundukları, dosya içerisine alınan tedavi evraklarından taraflar arsında cinsel birlikteliğin yaşanması hususunda bazı problemlerin yaşandığı ancak tarafların birlikte tedavi amacıyla bir doktora başvurduğu, nihayetinde tüp bebek tedavisi gördükleri ve ortak bir çocuklarının bulunduğu, cinsel anlamda birlikteliğin yaşanamamasının rahatsızlıktan ileri geldiği anlaşılmakla taraflara kusur olarak yüklenemeyeceği, kadının, erkeğin alkol kullandığı ve evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olduğunu iddia ettiği, tanık beyanları ve davalıya ait tedavi evraklarından davalı erkeğin özel günlerde alkol kullandığı, çok sık alkol kullandığına ve eş ve çocuğuna karşı olan yükümlülüklerini alkol nedeniyle ihmal ettiğine, eş ve çocuğuna karşı olumsuz davranışına dair somut bir vakıa ve delilin bulunmadığı, böylece bu iddianın evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında davalı erkeğe kusur olarak yüklenemeyeceği, davalı erkeğin davacının asosyal olduğu ve müşterek çocuğun gelişimi ve bakımı ile ilgilenmediğini iddia ettiği ancak dosya kapsamındaki delillerden davacı kadının hemşire olarak çalıştığı, çok sık telefon görüşmesi yapmamasının yaptığı meslek de göz önünde bulundurularak hayatın olağan akışına aykırı olmadığı, kaldı ki sosyal medya ve telefon görüşmelerinin azlığının kusur olarak kabulünün mümkün olmadığı, dinlenen tanık beyanlarından da komşuluk ilişkisi kurduğunun anlaşıldığı; kadının ortak çocuk konusunda, ihmali bir davranışının olmadığı, diğer taraftan erkeğin, kadına ''seninle çalışan kadın olduğun için evlendim'' demesi ve kendisi de çalışıyor olmasına rağmen sürekli olarak kadından para istemesinin, kadının çocuğun bakımı için ücretsiz izne ayrılma isteğinin erkekçe aşırı tepkiyle karşılanması ve izne ayrılan kadına ''senin yüzünden 70.000TL zarardayız'' ifadesini kullanması, erkeğin, kadına maddî bir menfaat olarak yaklaşmasının evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında erkeğe kusur olarak yüklenebileceği, kadının ise erkekle konuşup ortak bir karar almadan tayin talebinde bulunması ve erkeğin ailesine karşı soğuk tutumlarının kadına kusur olarak izafe edilebeileceği, tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında eşit kusurlu olduğu, eşit kusurlu tarafların tazminat taleplerinin reddedildiği, tarafların ortak çocukları ...'nin yaşı ve anneye muhtaçlık durumu, alınan sosyal inceleme raporu birlikte değerlendirildiğinde ortak çocuk ...'nin velâyetinin annesine verildiği, velâyetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorunda olduğu hükme bağlanmış olması ve velâyet kendisine tevdi edilmeyen tarafın ekonomik imkanları ölçüsünde ortak çocuğunun giderlerine katılmakla yükümlülüğünün bulunması nedenleriyle ortak çocuğun yaşı, özel eğitime ihtiyaç duyuyor olması ile tarafların sosyal ve ekonomik durumları doğrultusunda ortak çocuk için tedbir ve iştirak nafakasına hükmedildiği gerekçesi ile her iki davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin annesine verilmesine, ortak çocuk için aylık 600,00 TL tedbir nafakasının karar tarihi itibari ile aylık 750,00 TL'ye çıkarılmasına, karar kesinleştiğinde iştirak nafakası olarak devamına, tarafların tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı davalı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle, erkeğin davasının kabulü, kusur belirlemesi, tedbir ve iştirak nafakasının miktarı, iştirak nafakasına ilişkin yıllık artışa hükmedilmemesi, reddedilen tazminat talepleri yönünden İlk Derece Mahkemesinin kararının lehine kaldırılmasını talep ederek istinaf yoluna başvurmuştur.
2.Davalı davacı erkek vekili istinaf dilekçesinde özetle, kadının davasının kabulü, kusur belirlemesi, velâyet düzenlemesi, reddedilen tazminat talepleri yönünden İlk Derece Mahkemesinin kararının lehine kaldırılmasını talep ederek istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dosya kapsamı, tanık anlatımları, adli tıp kurumu tarafından taraflar hakkında düzenlenen raporlar bir arada değerlendirildiğinde mahkemenin evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında tarafların eşit kusurlu olduklarına ilişkin tespitinin doğru olduğu, gerçekleşen kusur durumuna göre her iki davanın da kabulü ile her iki tarafın tazminat taleplerinin reddinin yerinde olduğu, Mahkemece, çocuğun yaşı ve anneye muhtaçlık durumu ile sosyal inceleme raporları dikkate alınarak velâyetinin anneye verilmesinde isabetsizlik bulunmadığı, ortak çocuk için belirlenen iştirak nafakasının tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına uygun olduğu, kadının dilekçelerin teatisi aşamasında nafakaların yıllara göre artış oranının belirlenmesini talep etmediğine göre istinaf dilekçesi ile nafakaların yıllara göre artış oranının belirlenmesi talebinin de yerinde olmadığı gerekçesi ile istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı davalı kadın vekili tarafından temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı davalı kadın vekili temyiz dilekçesinde özetle, erkeğin davasının kabulü, kusur belirlemesi, tedbir ve iştirak nafakasının miktarı, iştirak nafakasına ilişkin yıllık artışa hükmedilmemesi, reddedilen tazminat talepleri yönünden Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamında imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, erkeğin davasının kabulü koşullarının oluşup oluşmadığı, kadın yararına maddî ve manevî tazminata hükmedilmesi koşullarının oluşup oluşmadığı ve miktarları noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi, 6 ncı maddesi, 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 174 üncü maddesi, 182 nci maddesi, 6100 sayılı Kanun'un 190 ıncı ve 194 üncü maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 inci maddesinin birinci fıkrası ve 371 inci maddesi; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 50 nci ve 51 inci maddeleri
3. Değerlendirme
1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı karşı davalı kadın vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2.Mahkemece kabul edilen ve gerçekleşen kusurlu davranışlara göre evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında davalı karşı davacı erkek, davacı karşı davalı kadına nazaran daha ağır kusurludur. Bu husus gözetilmeden yanılgılı kusur belirlemesi ve değerlendirme sonucu tarafların eşit kusurlu olduğunun kabulü doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
3.4721 sayılı Kanun'un 174 üncü maddesinin birinci fıkrasında mevcut ve beklenen bir menfaati boşanma yüzünden haleldar olan kusursuz yada daha az kusurlu olan tarafın, kusurlu taraftan uygun bir tazminat isteyebileceği, aynı maddenin ikinci fıkrasında boşanmaya sebebiyet vermiş olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevî tazminat isteyebileceği öngörülmüştür. Yukarıdaki paragrafta açıklandığı üzere, evlilik birliğinin sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen davacı karşı davalı kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, erkeğin kusurlu eylemlerinin kadının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği ve boşanma sonucu bu eşin, en azından diğerinin maddî desteğini yitirdiği anlaşılmıştır. O halde, Mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile 4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi ile 6098 sayılı Kanun'un 50 inci ve 51 inci maddelerinde düzenlenen "hakkaniyet kuralları" da dikkate alınarak davacı karşı davalı kadın yararına uygun miktarda maddî ve manevî tazminata hükmedilmesi gerekirken, hatalı kusur belirlemesinin sonucu olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının kusur belirlemesi ve kadının reddedilen tazminat talepleri yönünden ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının kusur belirlemesi ve kadının reddedilen maddî ve manevî tazminat talepleri yönlerinden davacı karşı davalı kadın yararına BOZULMASINA,
3. Yukarıda (1) numaralı paragrafta belirtildiği üzere davacı karşı davalı kadının diğer temyiz itirazlarının reddi ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde temyiz edene iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
25.01.204 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.