Logo

2. Hukuk Dairesi2023/3094 E. 2024/718 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Boşanma davasında tarafların kusur oranları, velayet, yoksulluk nafakası ve tazminat miktarlarının belirlenmesi uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, deliller ve uygulanması gereken hukuk kuralları değerlendirilerek, yerel mahkemenin boşanma, velayet, nafaka ve tazminata ilişkin kararında usul ve yasaya aykırılık görülmediğinden, direnme kararı onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

...

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2021/1598 E., 2023/163 K.

DAVA TARİHİ : 15.10.2019

KARAR : Başvurunun kısmen kabulü ile esas hakkında yeniden hüküm kurma

İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 22. Aile Mahkemesi

SAYISI : 2021/85 E., 2021/83 K.

Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince her iki davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına ve fer'îlerine karar verilmiştir.

Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmünün ilgili bölümlerini kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı ... erkek vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

... erkek vekili dava dilekçesinde; kadının birçok kez hakaretine maruz kaldığını, bu hususa arkadaşlarının şahit olduğunu, kadın erkeği sürekli sosyal ortamlarda yalnız bıraktığını, sürekli kavga çıkardığını, hakaret ettiğini, aşağıladığını, öfkesini kontrol edemediğini, ortak çocuğun yaramazlık yapması sebebiyle erkekle kavga ettiğini, erkeği sebepsiz kıskançlıklarıyla bunaltması sebebiyle evliliğin çekilmez hale geldiğini, kadının ortak çocuğa gerekli ilgi ve sevgiyi göstermediğini, kadının çalıştığı için beslenme alışkanlıkları dahi düzenli olmadığını, kadının erkeği sürekli kovduğu, iş bu nedenlerle tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereği boşanmalarına ve ortak çocuğun velâyetinin müvekkiline verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı-davacı kadın vekili cevap ve birleşen dava dilekçesinde; iddiaların asılsız olduğunu, tarafların 2012 yılında bağımsız bir konuta taşındıklarını, erkeğin sürekli alkol ve uyuşturucu kullandığını, çocuğuyla ilgilenmediğini, kadının erkekten bir çok kere şiddet gördüğünü, erkeğin evi terk ettiğini, üç hafta boyunca eve hiç gelmediğini, ortak çocuğa erkeğin ve ailesinin psikolojik şiddet uyguladığını, ekonomik yükümlülüklerini yerine getirmediğini, sadakat yükümlülüğünü ihlal ederek V. Ö. isimli kadınla aldattığını, hatta V.Ö. nün hamile olduğunu erkeğin emlakçıya eşim hamile diyerek belirttiğini, erkeğin bu kadınla bir çok kere el ele görüldüğünü, anlaşmalı boşanma davasından feragatin af kapsamında değerlendirilemeyeceğini ileri sürerek tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereği boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, ortak çocuk yararına aylık 5.000,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, müvekkili yararına aylık 2.500,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakası ile 300.000,00 TL maddî, 300.000,00 TL manevî tazminata, tazminatlara yasal faiz uygulanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; kadının erkeğe hakaretlerde bulunduğu, kadının abisinin erkeğe darp uyguladığı kadının da sessiz kaldığı; erkeğin ise kadına hakaret içerikli konuştuğu, hakaret ettiği, güven sarsıcı davranışlarda bulunduğu, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında erkeğin ağır kusurlu, kadının az kusurlu olduğu, kadının sabit bir işinin bulunmadığı, taraflar arasında Ankara 16. Aile Mahkemesi nezdinde görülen 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin üçüncü fıkrası gereği açılan davada davacı kadın davadan feragat ettiğine dair beyanda bulunmuş ise de bu beyanında açıkça eşi ile barıştıkları yahut bir araya geldikleri, ortak hayata yeniden başladıklarına dair bir beyanda bulunmadığı, mevcut davadan kadının feragatinin affetme yahut en azından davadan önceki hadiseler hakkında tarafların birbirlerini hoş gördükleri sonucu oluşturmayacağından daha öncesinde görülen boşanma davasına ilişkin olarak tarafların yahut davacının af iradesinin bulunduğu hususunda bir değerlendirme yapılmadığı gerekçesiyle her iki davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereği boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, baba ile ortak çocuk arasında kişisel ilişki kurulmasına, ortak çocuk yararına aylık 1.000,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, kadın yararına aylık 750,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakası ile 25.000,00 TL maddî, 25.000,00 TL manevî tazminata, nafakaların ÜFE oranında artırılmasına karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1.... erkek vekili istinaf dilekçesinde; iddiaların asılsız olduğunu, tanık beyanlarının aktarım olduğunu, kadının anlaşmalı boşanma davasından vazgeçtiği, kadının anlaşmalı boşanma davasını aynı dava içerisinde çekişmeli yargılamaya dönüşmesini talep etme hakkı varken feragat ettiğini, bu hususta kadının anılan tarihten önceki vakıaları boşanma sebebi yapamayacağını, kadının tam kusurlu olduğunu, erkeğin pandeminin etkisiyle dükkanını kapatmak zorunda kaldığı, uzun süredir işsiz olup borçlarının olduğunu, kadının halen çalışmakta olup müvekkilden daha fazla geliri bulunduğu, ortak çocuğun yaşına uygun yetiştirilmemesi, beslenme bozukluğu ve annenin ilgilenmemesi sebepleriyle çocuğun yüksek menfaati de göz önüne alınarak velâyetin davacı babaya verilmesi gerektiği ileri sürülerek kusur belirlemesi, velâyet, iştirak ve yoksulluk nafakaları ile kadın için hükmedilen tazminat yönlerinden istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2.Davalı-davacı kadın vekili istinaf dilekçesinde; evlilik birliğinin bu aşamaya gelmesine sebep olan erkeğin kusurlu hal ve hareketleri konusunda eksik inceleme ve değerlendirme yapıldığı, bu kapsamda müvekkil lehine hükmedilen tazminat tutarlarının da yetersiz kaldığı, erkeğin sürekli alkol adlığı ve eve geç geldiği, birlik görevlerini yerine getirmediği, müvekkile fiziksel şiddet uyguladığı halde bu kusurların erkeğe yüklenmediği, başka bir kadından çocuk sahibi olarak müvekkili aldattığı halde güven sarsıcı davranış demekle yetinildiği, kadının kusursuz olduğu ileri sürülerek kusur belirlemesi, tazminatların ve kadın ve ortak çocuk için hükmedilen nafakaların miktarları yönlerinden istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; Mahkemece erkeğe yüklenen güven sarsıcı davranışın özellikle tanık olarak dinlenen kadının ağabeyi Levent S.’nin “…Ben Altan'ın Vahide isimli bu kadınla evlerine ve dükkana girer çıkarken el ele tutuştuklarını gördüm…” şeklindeki beyanı kapsamında sadakatsizlik boyutuna ulaştığı yine tanık beyanları kapsamında erkeğin sık sık alkol alarak evlilik birliği içerisinde huzursuzluk çıkardığı ve birlik görevlerini yerine getirmediği, o halde İlk Derece Mahemesince kabul edilen ve gerçekleşen kadının erkeğe hakaretlerde bulunduğu, kadının ağabeyinin erkeğe darp uyguladığı kadının da bu duruma sessiz kaldığı buna karşı erkeğin de kadına karşı hakaret içerikli konuştuğu, sık sık alkol alarak evlilik birliği içerisinde huzursuzluk çıkardığı, birlik görevlerini yerine getirmediği ve sadakate aykırı davranışlarda bulunduğu gerçekleşen bu durumda da evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda erkeğin kadına nazaran daha ağır kusurlu olduğu; yargılama sırasında velâyete yönelik olarak uzman raporu alındığı ve rapor kapsamında ortak çocuğun velâyeti anneye bırakıldığı, velâyet kamu düzenine ilişkin olup, re'sen araştırma ilkesinin geçerli olduğu, bu nedenle yargılama sırasında meydana gelen gelişmelerin bile göz önünde tutulması gerektiği, erkek dosya istinaf aşamasında iken 12.05.2022 tarihli dilekçesi ile ortak çocuğun Eylül/2021 ayından itibaren kendisi ile birlikte yaşamaya başladığını, yanında eğitim göremeye devam ettiğini belirterek ve buna ilişkin okul kaydını dilekçesine eklediği, bu dilekçeye karşı anne vekili ise 13.01.2023 tarihli dilekçesi ile ortak çocuğun yaklaşık 9 aydır babasının yanında kaldığını beyan ettiği, tarafların karşılıklı dilekçeleri ve sunulan okul kaydı da göz önüne alındığında istinaf inceleme tarihi itibariyle ortak çocuğun uzun zamandır baba yanında yaşadığı ve eğitimine de burada devam ettiğinin anlaşıldığı, yargılama sırasında alınan uzman raporu kapsamında küçüğün babası ile arasında sıkıntı olmadığı, babası ile ile düzenli görüştüklerine yönelik beyanı ile dosya kapsamında babanın velâyet görevini yerine getiremeyeceğine veya ihmal edeceğine dair ciddi bir delil bulunmadığı, çocuğun alıştığı ortamın değiştirilmemesinin çocuğun menfaatine olacağı, velâyete ilişkin kararların maddî anlamda kesin hüküm teşkil etmeyeceği, durumun değişmesi halinde yeni koşullara göre düzenleme yapılabileceği hususları dikkate alınarak ortak çocuğun velâyetinin babaya bırakılmasına, velâyetin babaya bırakılması sebebi ile kadının iştirak nafakası talebinin reddine, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile yararına yoksulluk nafakası hükmedilen kadının iştirak nafakası ile sorumlu tutulamayacağı gözönüne alınarak ortak çocuk yararına baba lehine re'sen iştirak nafakası takdirine yer olmadığına, boşanma davasının açıldığı günden, boşanma hükmünün kesinleştiği tarihe kadar kadın ve çocuk yararına tedbir nafakasına hükmedilmesinde, tarafların tespit edilen sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği, günün ekonomik koşulları, kadının ihtiyaçları ve hakkaniyet ilkesi birlikte değerlendirildiğinde, hükmedilen nafakaların miktarında bir isabetsizlik bulunmadığı, kadının dava dilekçesinde kendisi ve ortak çocuk için talep ettiği tedbir nafakalarının boşanma halinde iştirak nafakası olarak devamına karar verilmesinin istendiği, kendisi için talep ettiği tedbir nafakasının boşanma kararının kesinleşmesi sonrası yoksulluk nafakası olarak değilde iştirak nafakası olarak devam edilmesine karar verilmesi şeklinde yazılmasının maddî hata niteliğinde olduğu, kadının yoksulluk nafakası talebinin olduğunun kabulü ile herhangi bir geliri ve malvarlığının bulunmayan, boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği anlaşılan ve boşanmaya neden olan olaylarda ağır kusurlu olmayan kadın yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmesinde, tarafların tespit edilen sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği, günün ekonomik koşulları, kadının zorunlu ihtiyaçları, tarafların yaşları, evliliğin süresi, hakimin bu husustaki takdir hakkı ve hakkaniyet ilkesi birlikte değerlendirildiğinde, hükmedilen nafakanın miktarında, kadın için maddî ve manevî tazminat takdir edilmesinde herhangi bir isabetsizlik görülmediği, kadının hükmedilen tazminat miktarlarına yönelik istinaf talebinin incelenmesine gelince; tarafların, boşanmaya neden olan olaylardaki kusur dereceleri, tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, paranın alım gücü, evliliğin süresi, beklenen menfaatlerin kapsamı, kişilik haklarına yapılan saldırının niteliği ve hakkaniyet kuralları birlikte değerlendirildiğinde, kadın yararına hükmedilen maddî ve manevî tazminat miktarlarının az olduğu gerekçesiyle kadının istinaf başvurusunun kusur belirlemesi, tazminatların miktarları yönlerinden, erkeğin istinaf başvurusunun velâyet, iştirak nafakası yönlerinden kabulü ile İlk Derece Mahkemesinin ilgili bentlerinin kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurmak suretiyle kusur gerekçesinin düzeltilmesine, ortak çocuğun velâyetinin babaya verilmesine, anne ile ortak çocuk arasında kişisel ilişki kurulmasına, kadının iştirak nafakası talebinin reddine, erkek yararına re'sen iştirak nafakası takdirine yer olmadığına, kadın için yasal faizi ile birlikte 75.000,00 TL maddî, 50.000,00 TL manevî tazminata karar verilmiş, tarafların sair istinaf taleplerinin ise 6100 sayılı Kanun'un 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) inci alt bendi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde ... erkek vekili temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

... erkek vekili temyiz dilekçesinde; istinaf başvuru dilekçesini tekrarla kadının evlilik birliğinin temelinden sarsılması hususunda ağır kusurlu yahut tarafların eşit kusurlu olduğunun kabulü ile maddî-manevî tazminatın ve yoksulluk nafakası taleplerin reddine karar verilmesi yönlerinden kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, açılan boşanma davasında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamında imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, kadın yararına hükmedilen yoksulluk nafakası ve tazminatlar noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri. 4721 sayılı Kanun’un 4 üncü, 166 ncı maddesinin birinci fıkrası, 169 uncu maddesi, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkraları, 175 inci maddesi. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50 nci ve 51 inci maddesi.

3. Değerlendirme

1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen ..., tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı- davalı erkek vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

08.02.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.