"İçtihat Metni"
...
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/831 E., 2022/1138 K.
KARAR : İstinaf başvurusunun esastan reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : ... 2. Aile Mahkemesi
SAYISI : 2021/174 E., 2022/82 K.
Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına karar verilmiştir.
Kararın davalı erkek vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı erkek vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı kadın vekili dava dilekçesinde özetle; davalı erkeğin 15.07.2016 tarihinde yurt dışına gittiğini, altı yıldır dönmediğini, 24.03.2021 tarihinde davacı kadına bir mesaj geldiğini, mesajda davalı erkeğin Emine adlı kadınla evlendiğinin yazıldığı, davacı kadının bunu davalı erkeğe sorduğunda davalı erkeğin kabul ettiğini, altı yıllık süre boyunca davalı erkeğin davacı kadına ve kızına maddî destek sunmadığını, psikolojik şiddet uyguladığını iddia ederek tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılması, terk ve zina nedeni ile boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin davacı anneye verilmesine, çocuk için 2.000,00 TL tedbir ve iştirak nafakasının, davacı kadın için 2.000,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasının davalı erkekten alınarak davacı kadına verilmesine, faizi ile 100.000,00 TL maddî, 100.000,00 TL manevî tazminatın davalı erkekten alınarak davacı kadına verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı erkek davaya cevap vermemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davalı erkeğin FETÖ/PDY ile irtibatının bulunduğu, 15.07.2016 tarihinde gerçekleşen darbe girişiminden sonra eşini ve çocuğunu yalnız bırakarak yurt dışına kaçtığı, davacı kadının o dönem henüz iki yaşında olan ortak çocukla birlikte ortada kaldığı, davalı erkeğin kaçtıktan sonra bir daha ortak konuta dönmediği, davacı kadına ve ortak çocuğa maddî ve manevî hiçbir desteğinin bulunmadığı, davacı kadının tek başına zor şartlar altında çocuğunu büyüttüğü, davalı erkeğin, davacı kadının bütün çabalarına rağmen geri dönmediği, firari olarak bulunduğu Almanya ülkesinde başka bir kadınla evlilik yaptığı hususları birbiriyle uyumlu tanık anlatımlarından ve dosyaya sunulu fotoğraflardan anlaşıldığı, gerçekleşen bu olgular karşısında davacı kadından ortak yaşamı sürdürmesinin beklenemeyeceği kanaatine varıldığı bu bakımdan davacının dava açmakta haklı olduğu, bu koşullar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün olmadığı, evlilik birliğinin evlilik birliğinden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmeyen, eşine ve çocuğuna sahip çıkmayan, yaklaşık 6 yıl önce ortak konuttan ayrılarak ortak yaşamdan kaçınan ve başka bir kadınla gayri resmi evlilik yapan davalı erkeğin tam kusurlu davranışları neticesinde ortak hayatı sürdürmeleri taraflardan beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığı, evlilik birliğinin devamında taraflar, ortak çocuk ve toplum bakımından korunmaya değer bir yarar kalmadığı gerekçesi ile davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu`nun 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, tarafların ortak çocukları İkranur'un fiili ayrılıktan beri davacı anneyle birlikte yaşadığı, kurulu düzeninin annenin yanında bulunduğu, babası ile irtibatının bulunmadığı, anne ile birlikte yaşamaya alışkın olduğu, anne sevgi, şefkat, ilgi ve bakımına muhtaç olduğu, velâyet hususunda mahkememizce tanzim ettirilen sosyal inceleme raporunda özetle küçüğün velâyetinin davacı anneye bırakılmasının küçüğün sağlıklı gelişimine katkı sunacağı ve küçüğün üstün yararına olacağı yönünde kanaat bildirildiği gerekçesi ile ortak çocuğun velâyetinin davacı anneye verilmesine, baba ile kişisel ilişki kurulmasına, dosya arasında bulunan tarafların sosyal ve ekonomik durum tespit raporları, uyap entegrasyon sorgu kayıtları ile tanık anlatımları birlikte değerlendirildiğinde, davacının ev hanımı olup düzenli bir işi ve sabit bir gelirinin bulunmadığı, ailesinin desteği ve sosyal yardımlaşma vakfından aldığı eğitim yardımı ile geçimini sağladığı, babasına ait evde oturup kira ödemediği, üzerine kayıtlı mal varlığının bulunmadığı, davalı erkeğin ise ilgili kolluk birimi ve konsolosluk aracılığıyla yapılan tüm araştırmalara rağmen sosyal ve ekonomik durumu tespit edilemese de dosyaya sunulu fotoğraflar ve tanık anlatımlarından, Almanya ülkesinde yaşadığı, gazetecilik ve köşe yazarlığı yaparak geçimini sağladığı, aylık kazancının net olarak belirlenemediği, erkeğin kendi kusurundan kaynaklı olarak firari durumda bulunmasının eşine ve çocuğuna bakım yükümlülüğünü ortadan kaldırmayacağı gerekçesi ile ortak çocuk yararına 1.000,00 TL tedbir ve iştirak nafakasının, davacı kadın yararına 1.000,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasının davalı erkekten alınarak davacı kadına verilmesine, boşanma ile birlikte davacı kadının, davalı erkekten kaynaklı mirasçılık hakkı ile birlikte eşinin maddî desteğini de kaybedeceği, davalı erkeğin yukarıda değinilen kusurlu davranışlarının davacı kadının kişilik haklarını zedelediği gerekçesi ile kararın kesinleşmesinden itibaren işleyecek yasal faizi ile 25.000,00 TL maddî, 25.000,00 TL manevî tazminatın davalı erkekten alınarak davacı kadına verilmesine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı erkek vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı erkek vekili; davacı tanıklarının beyanlarının çelişkili olduğunu, görgüye dayalı olmadığını, davalı erkeğin devam etmekte olan ceza yargılaması neticesinde hakkında yakalama kararı olduğundan dava dilekçesi ve tüm tebligatların Almanya`daki Türk Konsolosluğunda yapıldığını, müvekkilinin yaşadığı ülkedeki yetkili makamlar aracılığı ile kendisine bildirilmediğini, davacı kadının beyanları dikkate alınarak, bir kısım deliller toplanmadan davalı erkek aleyhine tazminata hükmedildiğini, tazminat miktarlarının uygun olmadığını, davalı erkeğin şu an Almanya`da mülteci konumunda yaşadığını, işsiz olduğunu, tedbir nafakalarının kaldırılması gerektiğini, kararın gerekçesiz olduğunu, davacının davasının reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek boşanma davasının kabulü, kusur belirlemesi, aleyhine hükmedilen tazminatlar, nafakalar, vekâlet ücreti ve yargılama giderleri yönünden kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davalıya yurtdışı (Almanya) adresine 7201 sayılı Tebligat Kanunu`nun (7201 sayılı Kanun`un) 25/a maddesi uyarınca usulünce tebligat yapıldığı, davacının Alman Yasalarına göre tebligatı almak için gerekli müracaatları yapmadığı, kaldıki e-devlet kayıtlarına göre davanın tüm safhalarından haberdar olduğunun anlaşıldığı, davalının her aşamada vekil atayabileceği, nitekim dava sürecinde vekâletname vererek kendisini avukat vasıtasıyla savunduğu hususları birlikte değerlendirildiğinde davalının kendi kusuruna dayalı hak elde etme gayreti kapsamındaki itirazının yerinde olmadığı, davalı erkeğin, evlilik birliğinden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmediği, eşi ve çocuğuna sahip çıkmadığı, evi terk ederek yurt dışına yerleştiği, başka kadınla gayri resmi evlilik yaptığı taraflar arasındaki evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında davalı erkeğin tam kusurlu olduğu, davacı kadının kusurunun bulunmadığı, davacının boşanma davasının kabulünün de usul ve yasaya uygun olduğu, davacı kadın yararına maddî ve manevî tazminat koşullarının gerçekleştiği, miktarlarının uygun olduğu, boşanmaya sebep olan olaylarda davalı erkeğin tam kusurlu olduğu, davacı kadının boşanma ile yoksulluğa düşeceği, kadın lehine yoksulluk nafakasına hükmedilmesinin yerinde olduğu, nafaka miktarlarının uygun olduğu, davacı anne yanında bulunan ortak çocuk yararına tedbir ve iştirak nafakasına karar verilmesinin ve takdir edilen tedbir ve iştirak nafakasının miktarının hakkaniyete uygun olduğu gerekçeleri ile davalı erkeğin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı erkek vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı erkek vekili; davacı tanıklarının beyanlarının çelişkili olduğunu, görgüye dayalı olmadığını, davalı erkeğin devam etmekte olan ceza yargılaması neticesinde hakkında yakalama kararı olduğundan dava dilekçesi ve tüm tebligatların Almanya`daki Türk Konsolosluğunda yapıldığını, müvekkilinin yaşadığı ülkedeki yetkili makamlar aracılığı ile kendisine bildirilmediğini, davacı kadının beyanları dikkate alınarak, bir kısım deliller toplanmadan davalı erkek aleyhine tazminata hükmedildiğini, tazminat miktarlarının uygun olmadığını, davalı erkeğin şu an Almanya`da mülteci konumunda yaşadığını, işsiz olduğunu, tedbir nafakalarının kaldırılması gerektiğini, kararın gerekçesiz olduğunu, davacının davasının reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek boşanma davasının kabulü, kusur belirlemesi, aleyhine hükmedilen tazminatlar, nafakalar, vekâlet ücreti ve yargılama giderleri yönünden kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacı kadın tarafından açılan boşanma davasında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamında imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, davanın kabulü ile kadın yararına tazminat ve nafaka verilmesi şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği, şartları var ise miktarlarının dosya kapsamı ve hakkaniyete uygun olup olmadığı, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalı erkek aleyhine hükmedilmesinin doğru olup olmadığı taraf teşkilinin sağlanıp sağlanmadığı noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 4721 sayılı Kanun`un 4 üncü maddesi. 166 ncı maddesinin birinci fıkrası, 169 uncu maddesi, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkraları, 175 inci maddesi, 330 uncu maddesi; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu`nun (6098 sayılı Kanun) 50 nci ve 51 inci maddeleri; 7201 sayılı Kanun'un 25/a maddesi.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen ..., tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı erkek vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
07.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.