Logo

2. Hukuk Dairesi2023/3254 E. 2023/2586 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Taraflar arasındaki boşanma davasında, zina, hayata kast, şiddetli geçimsizlik iddiaları ile velayet, nafaka ve tazminat taleplerinin değerlendirilmesi uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Tarafların karşılıklı zina eylemlerinin ve şiddetli geçimsizlik durumunun ispatlandığı, velayetin çocuğun yüksek menfaatine uygun olarak anneye verilmesinin doğru olduğu, nafaka miktarlarının ve kişisel ilişki düzenlemesinin uygun olduğu, eşit kusur nedeniyle tazminat taleplerinin reddinin isabetli olduğu, birleşen davaların boşanma davası kapsamında değerlendirildiği gözetilerek yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/3100 E., 2023/349 K.

KARAR : Esastan ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : İzmir 14. Aile Mahkemesi

SAYISI : 2018/861 E., 2022/618 K.

Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davaları ile kadının açtığı ve birleşen velâyetin kaldırılması davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince boşanma davalarının kabulü ile tarafların boşanmalarına ve fer'îlerine karar verilmiştir. Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmünün kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

Gönderme kararı sonrasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince verilen kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince eksik inceleme nedeniyle İlk Derece Mahkemesi kararının esası incelenmeksizin kaldırılmasına ve davaların yeniden görülmesi için dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

Gönderme kararı sonrasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince her iki tarafın boşanma davalarının kısmen kabulü ve kısmen reddi ile tarafların boşanmalarına ve fer'îlerine, kadının birleşen velâyetin kaldırılması davasında karar verilmesine yer olmadığına, yine kadının her iki kaldırma kararından sonra açtığı birleşen tedbir nafakası davası yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1.Davacı-karşı davalı erkek vekili 08.02.2016 tarihli boşanma dava dilekçesinde özetle; kadının öğrencisi ile ilişkiye girdiğini, yükümlülüklerini yapmaktan kaçındığını, kadının öğrencisi olan M. A. ile farklı evlerde hatta üniversitesindeki odasında dahi birlikte olduğunu, durumun davacı tarafından öğrenilmesinden sonra kadının evi terk ettiğini, kadının ilişkisi olduğu kişinin uyuşturucu bağımlısı olduğunu, kadının erkeğin hayatına kast ettiğini, kadının evde bıraktığı cep telefonu ve bilgisayar kayıtlarını incelediğinde kadının öldürmeye elverişli ancak hiç bir şekilde tespit edilemeyen, kanda çıkmayan zehirleri ve ilaçları araştırdığını gördüğünü, hatta telefon mesajları ile doktor olan arkadaşlarına danışarak bu maddenin tam adını öğrenmeye çalıştığını, kadının araştırdığı zehrin eşyaları içerisinde bulunduğunu, kadının annesi ve bakıcısı ile birlikte gelerek davacıya ve ailesine saldırdığını, hakaret ve tehdit ettiğini, kadının erkekle birlikte olmadığını, zina, hayata kast, pek kötü veya ... kırıcı davranış, haysiyetsiz hayat sürme ve neticesinde evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle boşanmalarına, velâyetin babaya verilmesine, çocuk için aylık 1.000,00 TL tedbir ve iştirak nafakası ile yasal faizi ile 1.000.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

2.Davacı-karşı davalı erkek vekili vekili karşı davaya verdiği cevap dilekçesinde özetle; iddiaların hiçbirinin yerinde olmadığını, karşı davacının uzunca bir süredir birliktelik yaşadığı kişiyi ailesine ve çocuğuna tercih ettiğini, geçimsizlikte müvekkiline yüklenebilecek hiçbir kusurun bulunmadığını ileri sürerek karşı davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

3.Davacı-karşı davalı erkek vekili vekili birleşen davalara verdiği cevap dilekçesinde özetle; davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

1.Davalı-karşı davacı kadın vekilinin boşanma davasına verdiği 15.02.2016 tarihli cevap ve karşı boşanma dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin erkek tarafından, şahsi eşyalarının alınmasına dahi izin verilmeden aldatıldığı ileri sürülerek müşterek evden kovulması nedeniyle ailesinin yanına sığındığını, müvekkilinin o tarihten itibaren eşinin tehdit ve hakaretlerine maruz kaldığını, ortak çocuğu almaya gittiklerinde annesi ile birlikte eşi ve eşinin kardeşinin fiziksel şiddetine maruz kaldıklarını, müvekkilinin başka bir erkekle cinsel birliktelik yaşamadığını, yaşanılan olaylar nedeniyle çöküntü yaşadığından ve kendisine destek verecek kimsenin olmaması nedeniyle bahsi geçen kişiyle arkadaşlık kurduğunu, ancak bunun arkadaşlıktan öte boyuta geçmediğini, hiçbir şekilde eşinin hayatına kastetmediğini, liken hastalığı nedeniyle doktor tarafından yazılan ve davacı tarafça zehir olduğu ileri sürülen ilacın müvekkilince yıllardır kullanıldığını, geçimsizlikte müvekkiline yüklenebilecek bir kusur bulunmadığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini, erkeğin birliktelik boyunca sürekli müvekkilini ... görüp, hakaret ettiğini, maddî gücünü ve kariyerini karısı üzerinde baskı unsuru olarak kullandığını, yıllardır yeşil ve kırmızı reçeteye tabi ilaçlar kullanan erkeğin öfke kontrolünü sağlayamadığını, zina yaptığını, eşine fiziksel şiddet uyguladığını, kötü muamele ve ... kırıcı söylem ve davranışlarda bulunduğunu, bir eş ve baba olarak birliğin gerektirdiği yükümlülükleri yerine getirmediğini, sürekli olarak müvekkilini psikolojik ve ekonomik anlamda baskı altında tuttuğunu, sosyal ilişkilerini kısıtladığını, müvekkilinin ailesine karşı da küçümseyici davrandığını, müvekkilinin düşünce, değer ve kişiliğine saygı göstermediğini, evin tüm işleri ve giderlerinin müvekkili tarafından karşılandığını, eşler arasında ortak çocuğun doğumundan sonra yaklaşık dört yıldan beridir fiilen karı-koca hayatı kalmadığını, son yaşanan olaylardan sonra erkeğin, müvekkilinin iş yerine giderek her olayı ayrıntısıyla iş çevresinde anlatmak suretiyle kadının toplum önünde ... düşmesine sebep olduğunu, müvekkilinin haberi olmaksızın onun adına sahte reçete düzenlediğini, erkeğin 16.01.2016 tarihinde otelde M.İ. ile zina ettiğini belirterek bu şartlarda birliğin devamının mümkün olmadığını ileri sürerek asıl davanın reddi ile karşı boşanma davalarının kabulü ile tarafların 4721 Kanun'un 161 ... maddesi, 162 nci maddesi, 163 üncü maddesi ve 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereği boşanmalarına, velâyetin müvekkiline verilmesine, kadın ve ortak çocuk için ayrı ayrı aylık 5.000,00 TL tedbir, iştirak ve yoksulluk nafakası ile 500.000,00 TL maddî ve 1.000.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

2.Davalı-karşı davacı kadın vekili 08.04.2016 tarihli ikinci cevap dilekçesinde özetle; iddialarını tekrarla çocuk için aylık 5.000,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, aylık 5.000,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, müşterek konutun çocuk ve anneye tahsisine karar verilmesini istemiştir.

3.Davalı-karşı davacı kadın vekili 08.02.2016 tarihli birleşen dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin erkek tarafından evden kovulduğunu, yanında bulunan ortak çocuğun erkek ile kişisel iletişim kurmasını temin ettiğini, ancak erkek tarafından teklif edilen anlaşmalı boşanma şartları müvekkili tarafından kabul edilmeyince erkeğin 05.02.2016 tarihinde müvekkilinin işyerine giderek kadına fiziksel şiddet uyguladığını, müvekkilinin karakola müracaat ettiğini ve akşam oğlunu almak üzere ortak ikamete gittiğinde kadın ve annesinin, erkek ve abisi tarafından darp edildiğini, çocuğun da kendisine verilmediğini, dört yaşındaki ortak çocuğun annesinin ilgi ve bakımına muhtaç olduğunu, çocuğun erkek ve ailesi tarafından anneye karşı olumsuz söz ve davranışlara yönlendirildiğini, babanın öfke kontrolünün bulunmadığını ileri sürerek erkeğin çocuk üzerindeki velâyet hakkının kaldırılmasına ve velâyetin anneye tevdiine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

4.Davalı-karşı davacı kadın vekilinin 02.09.2019 tarihli birleşen tedbir nafakasının arttırılması nedeniyle açtığı dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında görülen boşanma davasının yapılan yargılamasında velâyeti müvekkiline verilen ortak çocuk yararına 04.10.2016 tarihinde aylık 2.000,00 TL tedbir nafakasına hükmolunduğunu, kararın henüz kesinleşmediğini, çocuğun artan ihtiyaçları, değişen okulu ve enflasyon nedeniyle nafakanın artırımının zorunlu hale geldiğini belirterek çocuğun tedbiren iştirak nafakasının aylık 6.000,00 TL'ye yükseltilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

A. İlk Derece Mahkemesinin Birinci Kararı

İlk Derece Mahkemesinin 13.07.2017 tarih ve 2016/86 Esas, 2017/491 Karar sayılı kararı ile erkeğin zina, hayata kast, haysiyetsiz yaşam iddiaları ile kadının zina ve sadakatsizlik iddialarının sübut bulmadığı, mevcut durumun eşler arasında birliğin devamına imkan vermeyecek derecede şiddetli geçimsizliğe neden olduğu ve evliliği temelinden sarstığı, geçimsizlikte sadakat ilkesine aykırı davranan kadının daha ağır kusurlu olduğu gerekçesiyle kadının birleşen velâyetin kaldırılması davasının kabulüne, her iki boşanma davasının kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereği boşanmalarına, velâyetin anneye verilmesine, ortak çocuk ile babası arasında kişisel ilişki kurulmasına, ortak çocuk yararına aylık 2.000,00 TL tedbir ve aylık 3.000,00 TL iştirak nafakasına, kadının üniversitede çalışması ve düzenli bir gelirinin bulunması nedeniyle tedbir nafakası isteminin reddine, erkek yararına 30.000,00 TL manevî tazminata, kadının yasal koşulları oluşmayan tazminat ve yoksulluk nafakası taleplerinin reddine, yine erkeğin kabul edilen boşanma davası yönünden erkek lehine yargılama gideri ve vekâlet ücretine, kadının kabul edilen boşanma davası ile birleşen velâyetin kaldırılması davası yönünden kadın lehine ayrı ayrı yargılama gideri ve vekâlet ücretine karar verilmiştir.

B. Bölge Adliye Mahkemesinin Gönderme Kararı

1.İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde erkek vekili Mahkemece karşı davanın kabulüne karar verilmesinin ... olmadığını, zina nedenine dayalı boşanma taleplerinin kabulü gerektiğini, velâyetin babaya verilmesi gerektiğini, hükmedilen kişisel ilişkinin yetersiz olduğunu ayrıca hükmedilen iştirak nafakasının da fazla olduğu ve kusur belirlemesi yönünden, kadın vekili Mahkeme yapılan kusurların tespit ve değerlendirilmesinde usul ve esasa aykırılıklar olduğunu ve Mahkemece değerlendirilmeyen deliller olduğundan müvekkilinin ağır kusurlu olduğuna ilişkin kararın bozulmasına, müvekkili aleyhine verilen manevî tazminat ile müvekkili için talep edilen yoksulluk nafakası ile maddî ve manevî tazminat taleplerinin reddine ilişkin hükümler, ayrıca çocuk için hükmedilen iştirak nafakasının da az olması, kişisel ilişki yönlerinden istinaf yoluna başvurmuştur.

2.Bölge Adliye Mahkemesinin 15.12.2017 tarih ve 2017/3232 Esas, 2017/2491 Karar sayılı kararı ile erkeğin zina, hayata kast pek kötü veya ... kırıcı davranış, haysiyetsiz yaşam sürme nedeniyle boşanma talepleri hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiş olması, bu hususta gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olduğu anlamına geleceğinden ve karşılıklı boşanma davası ile birleşen velâyet davasının da birlikte görülüp değerlendirilerek hep birlikte karara bağlanması zorunlu bulunduğundan, bu yönden erkek vekilinin istinaf talebinin kabulü ile, asıl davada, karşı davada ve birleşen davada verilen hükümler yönünden bütünüyle İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, kararın kaldırılma nedenine göre; kadının tüm, erkeğin sair istinaf itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir.

C. İlk Derece Mahkemesinin Gönderme Kararı Sonrası İkinci Kararı

İlk Derece Mahkemesinin 28.02.2018 tarihli ve 2018/5 Esas, 2018/92 Karar sayılı kararı ile; 4721 sayılı Kanun'un 161 ...,162 nci,163 üncü maddelerinde belirtilen sebep ve şartların her iki taraf yararına da gerçekleşmediği, eşler arasında gerçekleşen olaylar ve mevcut durumun eşler arasında birliğin devamına imkan vermeyecek derecede şiddetli geçimsizliğe neden olduğu ve evliliği temelinden sarstığı, geçimsizlikte sadakat ilkesine aykırı kadının daha ağır kusurlu olduğu gerekçesiyle, tarafların 4721 sayılı Kanun'un 161 ..., 162 nci, 163 üncü maddelerine dayalı boşanma istemlerinin reddine, kadının birleşen velâyetin kaldırılması davasının ve tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrasına dayalı davalarının kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereği boşanmalarına, velâyetin anneye verilmesine, ortak çocuk ile babası arasında kişisel ilişki kurulmasına, ortak çocuk yararına aylık 2.000,00 TL tedbir ve aylık 3.000,00 TL iştirak nafakasına, kadının üniversitede çalışması ve düzenli bir gelirinin bulunması nedeniyle tedbir nafakası isteminin reddine, erkek yararına 30.000,00 TL manevî tazminata, kadının tazminat ve yoksulluk nafakası taleplerinin reddine, müşterek konuttan kadının yararlandırılmasına ilişkin ara kararının karar kesinleşinceye kadar devamına, yine erkeğin kabul edilen boşanma davası yönünden erkek yararına yargılama gideri ve vekâlet ücretine, kadının kabul edilen boşanma davası ile birleşen velâyetin kaldırılması davası yönünden kadın lehine ayrı ayrı yargılama gideri ve vekâlet ücretine karar verilmiştir.

D. Bölge Adliye Mahkemesinin İkinci Gönderme Kararı

1.İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde erkek vekili tarafından; velâyetin kendilerine verilmesi gerektiğini, kişisel ilişki süresinin de çocuğun ... yararına uygun olmadığını, zinaya dayalı davanın reddinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, cana kast nedenine dayalı davanın reddinin hatalı olduğunu, kadının evden kovulduğu iddiasının Mahkemece kabulünün yerinde olmadığını, karşı davanın kabulünün ... olmadığını, iştirak nafakası miktarının çok olduğunu, özgüleme yolundaki tedbir kararı yönlerinden, kadın vekili tarafından ise; kişisel ilişkinin çocuk idrak çağına gelinceye kadar yatılı olmayacak şekilde tesis edilmesi gerektiğini, erkeğin aleyhine dosyada mevcut olan kamera kayıtları, ceza dosyaları, telefon mesajları, otel kaydı gibi açık delillerin değerlendirilmemesi ve tanık yüzleştirmesi yapılmaması nedeniyle 4721 sayılı Kanun'un 161 ..., 162 nci, 163 üncü maddesi uygulanmayarak 166 ncı maddesinin birinci fıkrasına dayalı boşanma kararı verilmesinin ... olmadığını, erkek yararına manevî tazminat verilemeyeceğini, kendilerinin maddî ve manevî tazminat taleplerinin kabulü gerektiğini, iştirak nafakası miktarının yeterli olmadığını, yoksulluk nafakası talebinin kabulü gerektiğini, kusur belirlemesinin ... yapılmadığını, velâyetin annede kalması yönündeki hüküm dışındaki hükümler yönünden istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

2.Bölge Adliye Mahkemesinin 08.11.2018 tarih ve 2018/1938 Esas, 2018/838 Karar sayılı kararı ile Ceza Mahkemesinin "mahkumiyet kararı" vermesi halinde, bu karar hukuk hakimini bağlayıcı olacağı, açılmış ve görülmekte olan bir ceza davası varken, hukuk mahkemesinin soruşturma evrakını değerlendirerek sonuca ulaşmasının ... olmadığı, İzmir 32. Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/6 Esas sayılı dosya suretinin incelenmesinden, kadının müşteki olduğu, şüphelilerin erkek ve yanında çalışan Ü. isimli kişi olduğu, suç tarihinin 01.01.2015 olduğu, suçun resmi evrakta sahtecilik olduğu, müşteki kadının bilgi ve rızası dışında müşteki tarafından bir müracaat teşhis işlemi yapılmaksızın boş reçetelerin şüpheliler tarafından usulüne uygun olmayarak içerik itibarı ile sahte oluşturularak ilaçların eczanelerden suistimal içerisinde tedarik edildiğinin iddia edildiği, yargılamanın halen devam ettiği, duruşmanın 28.11.2018 tarihine bırakıldığı, İzmir 38. Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/299 Esas sayılı dosya suretlerinin incelenmesinden, müşteki sanıkların davacı karşı davalı erkek, erkeğin kardeşi, davalı karşı davacı kadın, kadının annesi ve tarafların yanında çalışan kadın olduğu, suç tarihinin 05.02.2016 olduğu, erkek hakkında kadına karşı basit yaralama, tehdit, hakaret, özel hayatın gizliliğini ihlal etme, eşinin annesine karşı hakaret, yaralama ve tehdit suçundan, kadın hakkında eşine karşı basit yaralama, eşinin kardeşine karşı basit yaralama, tehdit suçundan, erkeğin kardeşi hakkında kadına karşı tehdit ve hakaretten, kadının annesi hakkında erkeğe karşı yaralama ve hakaretten kamu davası açıldığı,yargılamanın halen devam ettiği, duruşmanın 22.01.2019 tarihine ertelendiği, her iki ceza davası dosyasının sonucu, iş bu davada tarafların kusur durumunu ve davaların esasını etkileyecek nitelikte olduğundan, ceza davalarının bekletici mesele yapılarak, dosyadaki diğer tüm deliller ile birlikte değerlendirilerek sonucu uyarınca bir karar verilmesi gerektiği, yine kadın, erkeğin yanında çalışan bir kadın ile birlikte otelde kaldığını, erkeğin bu kadın ile zina yaptığını ileri sürmüş, İlk Derece Mahkemesince, bu konuda otele ilk yazılan yazıya otelce verilen 12.10.2016 tarihli cevabi yazıda, 16.01.2016 tarihinde erkeğin otelde konakladığı, beraberinde M. İ. adında bir bayan kaldığının bildirildiği, Mahkemenin otele yazdığı ikinci müzekkereye verilen 04.11.2016 tarihli cevabi yazıda ise, erkeğe evrak teslim edeceğini beyan eden M. İ. nin 16.01.2016 tarihinde akşam 20.26'da resepsiyon deskinde kimlik kaydı yaptırarak erkeğin odasına çıkarak evrak teslim ettiği ve otelden ayrıldığının bildirildiği görüldüğünden, Dairece çelişkinin giderilmesi için ilgili otele yeniden yazı yazıldığı, otel tarafından 15.10.2018 tarihinde müzekkereye cevap verildiği, otel tarafından verilen bu yazı cevabının da, dosyaya usulüne uygun sunulan diğer delillerle birlikte değerlendirilerek, sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği, erkeğin delil olarak dayandığı, kadın ile erkek arasındaki ve kadın ile ilişkisi olduğu iddia edilen üçünce kişi arasındaki mesaj kayıtlarının hukuka uygun delil vasfında olup olmadığının değerlendirilmemesinin de ... olmadığı, o halde erkek tarafından delil olarak dayanılan mesaj kayıtlarının hukuka uygun delil olduğu ve kadın tarafından oluşturulduğu anlaşıldığı takdirde diğer tüm delillerle birlikte değerlendirilmesi suretiyle gerçekleşecek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğu, Mahkemece, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olduğu gerekçesiyle tarafların istinaf talebinin kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının esası incelenmeksizin kaldırılmasına ve davaların yeniden görülmesi için dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesi, kaldırma sebebine göre, tarafların işin esasına ilişkin istinaf itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

E. İlk Derece Mahkemesinin Son Kararı

İlk Derece Mahkemesinin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; kadının, erkeğin zina eylemini gerçekleştirdiğine ilişkin iddiası yönünden Swiss otele konaklama kaydı için yazılan müzekkereye verilen 12.10.2016 havale tarihli ilk cevapta "...'ın 16.01.2016 tarihinde beraberinde Melis... isimli bayanla kaldığı bildirilmiş, erkeğin ve yanında misafir olarak gösterilen kadının otel bilgisayar kaydı gönderilmiştir. 04.11.2016 havale tarihli ikinci cevabi yazıda ise "...'ın 16.01.2016 tarihinde saat 17.41 de tek kişi olarak kayıt yaptırdığı, ...'a evrak teslim edeceğini beyan eden Melis .... 'in 16.01.2016 akşamı saat 20.26 da resepsiyon deskinde kimlik kaydı yaptırarak odasına çıktığı, evrak teslim edip otelden ayrıldığı" bildirilmiş, bu ikinci bildirime ilişkin cevabi yazıya ek bir kayıt/belge gönderilmemiş, ilk yazı ekinde gönderilen misafir kaydında da böyle bir nota rastlanmamış, otelin her iki cevabi yazısı arasındaki çelişki nedeniyle yeniden yazışma yapılmış, otel tarafından gönderilen 15.10.2018 tarihli son cevabi yazıda "...'ın 16.01.2016 akşamı saat 17.41 de kayıt yaptırdığı, aynı akşam 21.54 de ödeme yaparak otelden ayrıldığı, Melis ...'in aynı akşam saat 20.26 da otel resepsiyonuna kayıt yaptırdığı ve konaklama sisteminde odaya eklenen notlar kısmında o tarihte deskte çalışan tarafından Melis'in evrak bırakmak için kısa süreli asansör kartı rica ettiği, odaya çıkıp kısa süre sonra ayrıldığı, saat kaçta otelden ayrıldığı bilgisinin bulunmadığı, odanın suit oda olduğu" bilgisi verilmiş olduğu, sistem kayıt notu ile suite ve standart oda fiyatları ayrı ayrı bildirildiği, erkeğin Ege Üniversitesi Çocuk Psikiyatrisi Bölümünde Öğretim Üyesi olduğu, kadının da aynı üniversitede Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Bölümünde çalıştığı, evliliğin son 1 yılı içinde kadının bu bölüm öğrencisi olan M. A. isimli öğrenciyle duygusal yakınlığa girdiği, tanık Ülkü'ye bu şahsı çok yakışıklı bulduğunu, onu sürekli görmek istediğini, ... olduğunu, şahsı flört için yönlendirdiğini, bunun çok hoşuna gittiğini, sahildeki buluşmasında birbirlerine sıkı sıkı sarıldıklarını, artık ne yapacağını bilemediğini söylediği, fotoğraflarını gösterdiği, yine bu tanığa erkekle ilgili olarak "...'e de bayılmıyorum ama lüksü seviyorum, en sonunda onu aldatacağım, salak ..." dediği, ... ilişkisi yaşadığı bu dönemde öz bakımına bir kısım tanıkların da beyan ettiği üzere çok fazla dikkat etmeye başladığı, yine bu dönemde kocayla birlikte çalıştıkları muayenehanede öncesinden farklı olarak hasta muayeneleri dışında oda kapısını sürekli kapalı tuttuğu, telefonla uğraştığı, muayenehanede diğer çalışanlara karşı agresif davrandığı, kendisinin ofiste olmadığı zamanlarda kocasının kaçta işten çıkacağı, ne zaman eve geleceği hususunda çalışanlara sıkça sorular sorarak zaman ayarlaması yaptığı, buna karşılık erkeğin de kadının ailesinden uzak durduğu, soğuk davrandığı, kayınvalidesinin ya da ev çalışanının yanında eşine "kuş kadar beynin olsa beni anlardın, koca göt, sersem, annen aileme hizmet etmedi" şeklinde sözler söylediği, kardeşinin söz töreni için hazırlanan eşinin kıyafetiyle ilgili olarak "çıkar onları iğrenç, pislik" dediği, eşini küçümsediği, kariyeri ve ekonomik refahı ile karısını psikolojik olarak ezdiği, tartışmalar sonrası kredi kartlarını, araba anahtarını elinden alarak cezalandırmak suretiyle ekonomik şiddet uyguladığı, kadının telefonundaki Musab ile mesajlarını görmesi ve bu ... ilişkisinin ortaya çıkması üzerine kadını evden kovduğu, kadının çocuğuyla annesinin evine gittiği, ev çalışanı olan Bedriye'yi kadın eve gelirse içeri almaması, istediklerini vermemesi hususunda tembihlediği, kadını işten attıracağı, hazırladığı dosyayı imzalarsa ömür boyu çocuğu göstermeyeceği yönündeki ailesiyle yaptığı konuşmaları kadına aktarması nedeniyle bu çalışanı kovduğu, anlaşmalı boşanma protokolüyle ilgili anlaşmazlık çıkması üzerine 5 Şubat günü kocanın, kadının işyerinde kadına şiddet uyguladığı, çocuğu okuldan alıp evine getirdiği, annesi, kovulan çalışanla birlikte çocuğu almak üzere gelen eşini ve kayınvalidesini darp ettiği, "Şemikler gülleri, burada ne işiniz var, daha bu ne ki, size daha neler yapacağım, bizde bunun cezası ölümdür" dediği, karşılıklı darp, tehdit hakaretler nedeniyle olaya karışanlar hakkında ceza davası açıldığı, bu dönemde babanın çocuğu ... süre anaokuluna göndermediği ve anneye de göstermediği, kesinleşen İzmir 38. Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/299 Esas 2019/56 Karar sayılı ilamı uyarınca da tarafların karşılıklı olarak birbirlerini darp ettikleri ve hakaret ettikleri, erkeğin, kadının cep telefonu ve bilgisayarına zorla el koyduğu ve delil toplamak amacıyla yazışmalarını ve görüşmelerini tespit ettiği, kadının zorla el konulan telefon ve bilgisayarından elde edilen ekran görüntülerinin ve yazışma kayıtlarının hukuka uygun delil olarak kabul edilemeyeceği ancak kadının rızası ile verdiği sabit video kaydındaki ifadeleri doğrultusunda, başından beri duygusal ilişki içerisinde olduğunu ikrar ettiği bir erkekle bir evde 7-8 kere buluştuğunu, sadece ikisinde yakınlaşma olduğunu ifade ettiği, bu suretle kadının zina eylemini gerçekleştirmiş olduğu hususunda tam bir kanaate varıldığı, erkeğin zina yaptığı iddiasına gelince de; erkeğin 16.01.2016 tarihinde akşam saatlerinde bir otele giriş yaptığı, misafir kaydı bulunan Melis isimli yanında çalışan kadının da aynı odada misafir konaklama kaydının bulunduğu, her ne kadar Melis'in evrak bırakmak için otele geldiği iddia edilmişse de, tarafların otele giriş çıkış saatleri, kayıt yaptırılan odanın niteliği, olayın gelişimine dair açıklamaların hayatın olağan akışına aykırılığı ve otel tarafından emniyete de bildirilen kayıtlarda Melis isimli kadının konaklayan olarak bildirilmiş olması karşısında erkeğin de zina eylemini gerçekleştirdiği, kadının kanda çıkmayan zehir konusunda tanık Ülkü ile yaptığı telefon yazışması ve internette potasyum maddesiyle ilgili yaptığı aramalar, çantasında bulunan ve koca tarafından polise teslim edilen permasol isimli ilaç esas alınarak kadının, kocanın hayatına kast ettiği ileri sürülmüş ise de bu ilacın antiseptik ve dezenfekte özellikleri dikkate alındığında, kadının öldürme amaçlı zehir ararken kocanın muayenehanesinde ona tabi olarak çalışan tanık Ülkü'ye bu amaçla soru sorduğunun hayatın olağan akışına aykırı olduğu, kaldı ki bu hususta kadın hakkında yapılan tahkikat sonucu takipsizlik kararı verildiği göz önünde bulundurulduğunda kadının, erkeğin hayatına kast ettiğinden söz edilemeyeceği, erkek hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan açılan davanın beraat kararı ile sonuçlandığı ve kesinleştiği, erkeğin kadına karşı yukarıda anlatılan söylem ve eylemlerinin de 4721 sayılı Kanun'un 162 nci ve 163 üncü maddeleri kapsamında değerlendirilemeyeceği, kadının birleşen velâyet hakkının kaldırılması isteminin birleşen davasının boşanma davasının derdest olduğu aşamada açılmış bulunduğu ve iş bu boşanma yargılaması neticesinde verilen kararla velâyet düzenlemesinin yapılarak ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine karar verildiği hususu ile birleşen tedbir nafakası isteminin 4721 sayılı Kanun'un 169 uncu maddesi kapsamında yeniden değerlendirilmiş olduğu hususları göz önüne alınarak birleşen davalar yönünden bir karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerektiği, belirtilen sebep ve şartların her iki taraf yararına gerçekleşmediği, eşler tarafından gerçekleştirilen zina eylemleri ve eşler arasında gerçekleşen ve yukarıda ayrıntıları belirtilen olaylar ve mevcut durumun eşler arasında birliğin devamına imkan vermeyecek derecede şiddetli geçimsizliğe neden olduğu ve evliliği temelinden sarstığı, her iki tarafın da eşit kusurlu olduğu gerekçesiyle tarafların 162 nci ve 163 üncü maddelerinde düzenlenen özel nedenlere dayalı boşanma istemlerinin reddine, tarafların 4721 sayılı Kanun'un 161 ... maddesi ve 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereğince boşanmalarına, Mahkeme uzmanlarınca düzenlenen raporlar, yargılama sürecinde babanın çocuğu ... süre göstermeyerek ve anaokuluna da göndermeyerek anneyi cezalandırma yoluna gitmesi, küçüğün yaşı itibariyle anne bakım ve şefkatine muhtaç olması, küçüğün fiili ayrılık döneminde annneye karşı yoğun özlem duyması, geçici velâyetin anneye verilmesinden sonra fili bakım ve gözetim sorumluluğunun anne tarafından yerine getirilmesi, annenin küçüğe karşı velâyet sorumluluğunu yerine getirmede ihmali yada kusuru bulunduğu yönünde herhangi olumsuz bir verinin bulunmaması karşısında velâyetin anneye verilmesinin küçüğün yüksek menfaatine olacağı vicdani kanısına varılarak velâyetin anneye verilmesine, ortak çocuk ile baba arasında 02.04.2019 tarihli celsedeki ara karar uyarınca kurulan tedbiren şahsi ilişkiye yönelik düzenlemenin celse tarihinden itibaren değiştirilerek bugünden itibaren geçerli olacak şekilde; her ayın 1.ve 3. Cumartesi saat 09:00'dan Pazar saat 17:00'ye kadar, dini bayramların ikinci günü saat 09:00'dan üçüncü günü saat 17:00'ye kadar, her yılın 01 Temmuz günü saat 09:00'dan 31 Temmuz günü saat 17:00'ye kadar ve okulların sömestr tatilinin başladığı ilk Pazartesi saat 09:00'dan takip eden Pazar akşamı saat 17:00'ye kadar ve babalar günü saat 09:00'dan saat 17:00'a kadar birlikte olacak şekilde kişisel ilişki kurulmasına, ortak çocuk yararına hükmolunan aylık 2.000,00 TL tedbir nafakasının iş bu karar tarihinden itibaren aylık 2.000,00 TL artırılarak aylık 4.000,00 TL tedbir nafakası olarak karar kesinleşinceye kadar devamına, kararın kesinleştiği tarihten itibaren geçerli olmak üzere aylık 5.000,00 TL iştirak nafakasına, erkeğin manevî tazminat isteminin reddine, kadının maddî ve manevî tazminat, kendisi yararına tedbir ve yoksulluk nafakası taleplerinin ayrı ayrı reddine, müşterek konutun kadına tedbiren tahsisine ilişkin ara kararın karar kesinleşinceye kadar devamına, kadının birleşen velâyet hakkının kaldırılması isteminin kadın tarafından boşanma davasının derdest olduğu aşamada açılmış bulunduğu ve iş bu boşanma yargılaması neticesinde verilen kararla velâyet düzenlemesinin yapılarak ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine karar verildiği cihetle bu istem yönünden ayrıca bir karar verilmesine yer olmadığına, yine kadının her iki kaldırma kararından sonra açtığı birleşen tedbir nafakasının kaldırılması davası yönünden ise 4721 sayılı Kanun'un 169 uncu maddesi kapsamında ortak çocuk yararına hükmolunan tedbir nafakasının yeniden değerlendirilmiş olması nazara alınarak bu hususta yeniden bir karar verilmesine yer olmadığına, taraflar lehine kabul edilen boşanma davaları yönünden yargılama gideri ve vekâlet ücretine, kadının birleşen velâyetin kaldırılması davası yönünden birleşen davaya konu talep yönünden boşanma davası içerisinde boşanmanın fer'îsi mahiyetinde karar verildiği, birleşen dava yönünden ayrıca kusur tespiti yoluna gidilmediğinden birleşen dosya davacısı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına, erkek lehine vekâlet ücreti tayinine yer olmadığına, kadının birleşen tedbir nafakasının arttırılması davası yönünden boşanma davası içerisinde 4721 sayılı Kanun'un 169 uncu maddesi kapsamında değerlendirme yapıldığı, birleşen dava yönünden ayrıca kusur tespiti yoluna gidilmediğinden kadın tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına, erkek lehine vekâlet ücreti tayinine yer olmadığına karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1.Davacı-karşı davalı ve birleşen davaların davalısı erkek vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; kadının zina iddiasının kabulünün usul ve yasaya aykırı olduğu, Mahkemenin, müvekkil ...’ın 16.01.2016 tarihinde, o dönemde üç aylık evli olan ve nikah şahitliğini yaptığı ve müvekkili babası olarak gören ve müvekkilin halen daha yanında çalışan M. İ. ile olan otel kaydını birlikte konaklama olarak kabul ederek zina yorumu yapması hayatın ve olayın gerçeklerine aykırı olduğunu, ortak bilgisayardan elde edilen mesajların hukuka aykırı delil olarak kabul edilemeyeceği, taraflar arasında geçen mesajların ve kadının itirafını içeren video kaydının da gözetilmesi gerektiği, kadının tanıklarından Bediriye ve Beytiye ile erkek arasında ceza davaları bulunduğundan beyanlarına itibar edilemeyeceği, kadının tam kusurlu olduğu, velâyetin anneye verilmesinin çocuğun yararına aykırı olduğu, kişisel ilişki süresinin daraltılmış olmasının ... olmadığı, erkeğin cana kast iddiasının ispat olunduğu, erkeğin manevî tazminat talebinin reddinin hatalı olduğu, çocuk için hükmedilen tedbir ve iştirak nafakası miktarlarının fahiş olduğu, ortak konutun kadın ve çocuğa özgülenmesine yönelik tedbir kararının kaldırılması gerektiğini belirterek kadının zinaya dayalı davasının kabulü, tam kusurlu kadının kabul edilen davası, kusur belirlemesi, velâyet ve kişisel ilişki, tedbir ve iştirak nafakasının miktarı, ortak konutun kadın ve çocuğa özgülenmesine yönelik tedbir kararı ve reddedilen 162 nci maddeye dayalı talebi yönünden istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

2.Davalı-karşı davacı ve birleşen davaların davacısı kadın vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkemece önceki kaldırma kararı gereklerinin yerine getirilmediği, İzmir 32. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2017/6 Esas sayılı dosyasında verilen kararın henüz Yargıtay aşamasında olup kesinleşmediği, erkek tarafından kadının takibi için dedektif tutulduğunun, başka bir soruşturma sırasında ortaya çıktığı ve erkek eşin de sanıkları arasında olduğu ceza davasının İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam ettiği, bu davanın sonucunun da beklenmesi gerektiği yönündeki taleplerinin kabul edilmediği, Mahkemece daha önce sadakatsizlik olarak kabul edilen kadının eyleminin bu kez zina olarak kabulünün hatalı olduğu, bu hükme esas alınan video kaydının hukuka aykırı delil niteliğinde olduğu, erkeğin tanıklarının çalışanları olduğu, Ü. ve M. ile kadın arasında ceza davaları bulunduğundan beyanlarına itibar edilemeyeceği, erkeğin ağır kusurlu olmasına rağmen, tarafların eşit kusurlu olduğu kabul edilerek kadının maddî ve manevî tazminat taleplerinin reddinin ... olmadığı, ortak çocuk için belirlenen tedbir ve iştirak nafakası miktarlarının az olduğu, velâyetin kaldırılması davası, ... çocuğun haksız olarka kendisinden ayrı tutulması ve hukuken gereklilik arz eden durumlar neticesinde, tedbir nafakası ise, müvekkilimin ... çocuğun giderlerini karşılayamaması, davacı babanın buna kayıtsız kalması, mahkeme sunulan gider belgelerinin ve tedbir nafakasının artırılması taleplerinin mahkemece dikkate alınmaması nedeniyle açılmak zorunda kalınan davalar olduğunu, dosyaları bu konuda delil olduğunu, bu nedenle, birleşen davalardaki vekâlet ücreti ve yargılana giderlerinin müvekkil üzerinde bırakılmasının hakkaniyete aykırı olacağı, birleşen davalar yönünden kadın yararına yargılama giderine ve vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiğini belirterek erkeğin zinaya dayalı davasının kabulü, kusur belirlemesi, reddedilen tazminat talepleri, tedbir ve iştirak nafakasının miktarı ve birleşen davaları yönünden hükmedilmeyen yargılama gideri ve vekâlet ücreti yönlerinden istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile tarafların istinaf dilekçelerine göre, tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası kapsamında boşanmalarına ilişkin hüküm, erkeğin 4721 sayılı Kanun'un 163 üncü, kadının 4721 sayılı Kanun'un 162 nci ve 163 üncü maddesi kapsamındaki boşanma taleplerinin reddine ilişkin hükümler ile kadının kendisi için istediği tedbir ve yoksulluk nafakası taleplerinin reddine, birleşen davaların esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına ilişkin hükümlerin, istinaf edilmeksizin 08.12.2022 tarihinde kesinleştiği, kadın vekili, Dairenin 08.11.2018 tarihli kaldırma kararına konu, sonucunun beklenmesi gereken ceza dava dosyalarından İzmir 32. Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/87 Esas sayılı dosyasına konu davada verilen beraat kararının istinaf edildiğini, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 22. Ceza Dairesince kesin olarak verilen 04.04.2022 tarih, 2022/334 Esas 2022/941 Karar sayılı karar ile başvurunun esastan reddine karar verildiğini, bu karara yönelik temyiz başvurularının reddine ilişkin 13.05.2022 tarihli ek kararın da temyiz edildiğini, henüz Yargıtay'da bulunan dosyadaki kararın kesinleşmemesi sebebiyle kaldırma kararının gereğinin yerine gelmediği ileri sürülmüş ise de istinaf dairesinin kararının kesin olarak verilmiş olmasına göre Mahkemece, temyiz aşamasının sonucunun ayrıca beklenmemesinde bir usulsüzlük görülmediği, öte yandan, kadın vekili, erkek tarafından kadının takibi için dedektifle anlaştığını, bu durumun dedektif hakkındaki soruştuma sırasında ortaya çıktığını, dedektifle birlikte erkek hakkında da ceza davası açıldığını, İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 2020/239 Esas sayılı dosyasında açılan davanın sonucunun da beklenmesi gerektiğini ileri sürmüş ise de dairece alınan izin ile UYAP üzerinden incelenen dava dosyasındaki iddianamede, erkeğe "kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirmek ve yaymak" suçunun isnat edildiği, suçun işlendiği tarihin 13.10.2016 tarihi olduğu, suç tarihinin boşanma davasının açılma tarihinden sonra olmasına göre, ceza davasının sonucunun boşanma davasının sonucuna etkisi bulunmadığı, bu sebeplerle, kadın vekilinin bu yöndeki istinaf itirazları yerinde görülmediği, erkeğin dayandığı mesajların ve video kaydının hukuka aykırılığı yönünden;İzmir 38. Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/299 Esas ve 2019/56 Karar sayılı dosyasıyla, dosyanın taraflarına yönelik diğer isnatlar yanında erkek hakkında kadının "kişisel verilerini ele geçirmek ve yaymak" suçundan da ceza davası açıldığı, yargılama sonunda, bu suçlama ile ilgili; "...Sanık ...'ün kendisini aldattığına ilişkin delil toplamak için eşi olan Elif'e ait cep telefonu ve bilgisayarlara zorla el koyarak, gerek kişisel mesajlarını, gerek sosyal medya hesaplarını, gerekse yapılan telefon görüşmelerine ait bilgilerin yazılı çıktılarını alıp, Elif'in çalıştığı fakülte yönetimine ve arkadaşlarına gösterdiği, haklarında açılan ceza ve hukuk davalarına delil olarak sunduğu, sanık tarafından ele geçirilen bilgilerin Elif'e ait kişisel veriler olduğu, sanığın Elif'in rızası olmaksızın haksız yolla elde ettiği verileri aynı zamanda yaymak şeklinde sübuta ... eyleminin TCK nun 136. maddesinde düzenlenen suçu oluşturduğu, iddianamede bahsi geçen video kaydının ise Elif'in rızası ile yapıldığının görüntü kaydından anlaşıldığı, sanığın kaydettiği Elif'e ait başkaca ses ve görüntü kaydı bulunmadığı..." gerekçesiyle erkeğin 5237 sayılı TCK 136/1. maddesi gereğince 1 yıl 8 ... hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verildiği, hükmün açıklanması geri bırakılmak suretiyle cezanın ertelendiği, bu karar itiraz sonrası kesinleştiği, bu durumda erkeğin kadına ait telefon ve bilgisayardan elde ettiği, kadın ile M.A. isimli erkek arasında geçen mesajların hukuka aykırı delil niteliğinde olduğu açık olup Mahkemenin bu yöndeki kabulünde usulsüzlük bulunmadığı gibi, Mahkemenin video kaydına yönelik hukuka uygun elde edilmiş delil niteliğinde olduğu yönündeki değerlendirmesinde ve taraflar arasında geçen mesajlara itibar etmiş olmasında bir isabetsizlik görülmediği, kadının zinasına ilişkin istinaflar yönünden; zinanın varlığı için, eşlerden birinin başka bir kimse ile cinsel ilişkide bulunması veya bu ilişkiye muhakkak gözüyle bakılmasını gerektiren bir durum içinde bulunması, bunun da ispatlanmış olmasının gerektiği, Yargıtay kararlarına göre boşanma davalarında zinanın ispatı için kişilerin cinsel ilişki sırasında yakalanması veya görüntülenmesi şart olmadığı, cinsel ilişkinin gerçekleştiğini gösteren eylemlerin kanıtlanması Yargıtay uygulamasına göre yeterli olduğu, erkeğin dayandığı taraflar arasında geçen sosyal medya yazışmaları ile hukuka uygun olarak elde edildiği ceza mahkemesi kararıyla sabit olan video kaydının içeriği, erkeğin çalışanı olan tanıkların son dönemde kadının tavır ve davranış değiştirdiğine yönelik anlatımları, kadının ön inceleme duruşmasındaki açıklaması gözetildiğinde zinaya muhakkak gözüyle bakılmasını gerektirir nitelikte olup, bu deliller zinanın varlığına delalet edeceği, açıklanan durum karşısında kadının zina eyleminin ispatlanmış olduğunun ve kadının zinası yönünden 4721 sayılı Kanun'un 161 ... maddesi koşullarının oluştuğunun kabulünde isabetsizlik olmadığı, erkeğin zinasına ilişkin istinaflar yönünden; erkek hakkındaki zina iddiası, kadının M.A. ile yaşadıklarının erkek tarafından öğrenildiği, taraflar arasında fiili ayrılığın gerçekleştiği 16.01.2016 gününün akşamında, erkeğin yanında çalışan M.İ. isimli hanım ile bir otelde bir süre kaldığına yönelik olduğu, dosyada otelden alınan üç ayrı yazı cevabınn bulunduğu, 12.10.2016 havale tarihli cevapta erkeğin 16.01.2016 tarihinde beraberinde M.İ. isimli kişi ile birlikte otellerinde konakladığının bildirildiği, erkeğe ve bu kişiye ait otel kayıtlarının ekran çıktıları ile erkeğin nüfus cüzdanı suretinin eklendiği, tarafların itirazı üzerine, yazı ekindeki belgelerin anlaşılamadığı belirtilerek, kişilerin aynı odada birlikte kalıp kalmadıklarının bildirilmesi, M.İ.'nin de kimlik bilgilerinin gönderilmesi istemli ikinci yazı üzerine, 04.11.2016 tarihli cevapta bu kez erkeğin saat 17.41'de kayıt yaptırdığı, M.İ.'nin evrak vermek üzere saat 20.26'da resepsiyona geldiği kimlik tespiti yapılarak katlara çıkmasına izin verildiği, evrak teslimi sonrası da otelden ayrıldığı, kimlik fotokopisinin olmadığı, ancak nüfus bilgilerinin alındığının bildirildiği, ilk karar sonrası istinaf aşamasında, Dairece iki yazı arasındaki çelişkinin giderilmesi için yazılan yazıya verilen 15.10.2018 tarihli üçüncü cevapta ise ilk yazıdaki talep gereği kişinin konaklama detayları ile odasına giriş kaydı yaptıran kişilerin kimlik bilgilerinin bildirildiği, güvenlik prosedürü ve 1774 sayılı kimlik bildirme kanunu gereğince misafirler dışında otele gelen tüm kişilerin kimlik bilgileri alınmadan katlara çıkılmasına izin verilmediği, otelde konaklamayan bir kişinin de ancak resepsiyona kayıt yaptırıp, asansör kartı aldıktan sonra katlara çıkabileceği, saat 20.26'da evrak bırakmak üzere resepsiyona gelen M.İ.'nin de, konaklama sisteminde odaya eklenen notlar bölümüne kaydı yapılıp kısa süreli asansör kartı alarak odaya çıktığı, kısa süre sonra da ayrıldığına dair not düşüldüğü, ancak ayrılma saatinin belirtilmediği, ikinci yazı üzerine detaylı araştırma yapılarak erkeğin saat 17.41'de otele kayıt yaptırdığı, 20.54'te de ödemesini yaparak ayrıldığının bildirildiği, ekinde konaklama kaydı ekran görüntüsü ile emniyet müdürlüğüne verilen konaklama listesinin bir sureti, erkeğin ödediği fatura sureti, emsal olarak da tek kişilik normal oda ile iki kişilik suit oda için düzenlenmiş iki ayrı fatura suretinin gönderildiği, otel tarafından verilen üçüncü cevabın ekindeki, emniyet müdürlüğüne gönderilen konaklayanlar listesinde erkek ile aynı oda numarasında M.İ.'nin de konaklama kaydının bulunduğu, otelden gelen ilk cevap ekindeki belgelerde kişinin evrak teslim etmek için kısa süreli geldiğine ilişkin bir kayıt ve bilginin bulunmadığı, üçüncü cevap ekinde gönderilen belgelerde ise otel kayıt sistemindeki odanın notlar kısmında bu yönde bir İngilizce açıklamanın yer aldığı, 1774 sayılı Kimlik Bildirme Kanununun 2. ve kanununun uygulanmasına ilişkin yönetmeliğin 23. maddesine göre oteller ücretli veya ücretsiz, gündüz veya gece yatacak yer gösterdikleri kişilerin kimlik, otele geliş - ayrılış kayıtlarını tutmak ve kolluk örgütlerinin her an incelemesine hazır bulundurmakla yükümlü olduğu, buna göre "otelde yatacak yer gösterilmeyen" kişilerin kayıtlarının tutulma ve bildirim zorunluluğu bulunmadığı, otel tarafından "yatacak yer gösterilmeyen" geçici ve kısa süreli olarak, otelde konaklayan kişileri ziyaret, onlara hizmet verme ya da başka sebeplerle odasına girmesine izin verilen kişilerin güvenlik amaçlı kontrol ve kimlik tespitleri yapılması bu kanun kapsamında görülemeyeceği, bu durumda, ilk verilen cevapta M.İ.'nin de erkeğin "beraberinde kalan" kişi olarak nitelenmiş olması, ekindeki M.İ.'ye ait bilgisayar ekran görüntüsünün rezervasyon kaydı olarak bildirilmesi, bu görüntüde "Notes-Notlar" sekmesinin boş olması, evrak teslimi için gelen kişi olduğuna yönelik herhangi bir kayıttan söz edilmemesi, üçüncü cevap ekinde gönderilen kolluğa verilen konaklayanlar listesinde M.İ.'nin de adının bulunması, ilk yazıdaki erkeğin otel kaydı ekranına ait ekran görüntüsünün aksine bu kez aynı ekrandaki "notlar" bölümünde M.İ. masaya geldi ve ... Bey'e bir belge bırakmak istedi. Kimlik bilgileri kayıt altına alındı. Odaya gitti ve bir süre sonra ayrıldı. UT 16.01.2016 şeklinde İngilizce olarak not düşülmüş olduğu dikkate alındığında, Mahkemece erkek yönünden de 4721 sayılı Kanun'un 161 ... maddesi koşullarının oluştuğu yönündeki kabulde ve kadının zina hukuki sebebiyle boşanma talebinin kabulüne karar verilmiş olmasında bir yanlışlık görülmediği, erkeğin hayata kast sebebiyle boşanma talebi yönünden; erkek, kadının evden ayrılmasından sonra şahsi bilgisayarı ve telefonundaki mesajlardan defalarca kanda çıkmayan zehir araştırması yaptığının, doktor arkadaşlarına danıştığının ortaya çıktığını, araştırdığı zehrin de şahsi eşyaları arasında bulunarak karakola teslim edildiğini ileri sürerek aynı zamanda 4721 sayılı Kanun'un 162 nci maddesi uyarınca hayata kast sebebiyle de boşanma kararı verilmesini istediği, Mahkemece, "...polise teslim edilen permasol isimli ilaç esas alınarak kadının, kocanın hayatına kast ettiği ileri sürülmüş ise de bu ilacın antiseptik ve dezenfekte özellikleri dikkate alındığında, kadının öldürme amaçlı zehir ararken kocanın muayenehanesinde ona tabi olarak çalışan tanık Ülkü'ye bu amaçla soru sorduğunun hayatın olağan akışına aykırı olduğu, kaldı ki bu hususta kadın hakkında yapılan tahkikat sonucu takipsizlik kararı verildiği göz önünde bulundurulduğunda kadının,kocasının hayatına kast ettiğinden söz edilemez..." gerekçesiyle talebin reddine karar verildiği, erkeğin, kadına ait telefon ve bilgisayardan elde ettiği bilgi ve belgeler hukuka aykırı elde edilen delil niteliğinde olup hükme esas alınmaları olanaklı olmadığı, öte yandan, erkeğin bu konuda yaptığı şikayet üzerine İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/12198 sayılı soruşturma evrakında yapılan soruşturma sonunda "...potasyum permenganatı ne niyetle alırsa alsın müştekiyi zehirlemek üzere harekete geçmediği ve atılı suçun icrai hareketlerine başlamadığı sübuttur dolayısıyla şüpheli Elif'in üzerine atılı adam öldürmeye teşebbüs suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı, şüpheli M.A.'nın da üzerine atılı suçu işlemediği toplanan deliller ve dosya kapsamıyla anlaşıldığı.." belirtilerek 22.03.2016 tarihinde kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilmiş olması gözetildiğinde, Mahkemece erkeğin 4721 sayılı Kanun'un 162 nci maddesi kapsamındaki boşanma talebinin reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık görülmediği, kusur belirlemesi yönünden; yapılan soruşturmaya, toplanan delillerden yasaya uygun, Mahkemece hükme esas alınabilecek nitelikteki delillere ve özellikle savcılık soruşturma evrakları ile ceza dava dosyalarının kapsamına göre Mahkemece taraflara yüklenen kusurlu davranışların sabit olduğu, başka bir ifadeyle tarafların bu eylemlerinin Mahkemece taraflara kusur olarak yüklenmesinin dosya kapsamına uygun olduğu, taraflara yüklenmesi gereken başkaca bir kusurlu davranışın varlığının ispat edilemediği, Mahkemece yapılan kusur belirlemesinde ve boşanmaya sebebiyet veren olaylarda tarafların eşit oranda kusurlu oldukları yönündeki kabulünde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı, velâyet düzenlemesi yönünden; sosyal inceleme raporlarına ve tüm dosya kapsamına göre, tarafların birbirleri hakkındaki çocuğa yönelik olumsuz davranma suçlamalarının sabit olmadığı, her iki ebeveynin de yargılama süresinde çocuğa karşı sorumluluklarını ihmal ettiklerine ilişkin somut deliller bulunmadığı, çocuğun yargılamanın başında kısa bir süre hariç olmak üzere, annesi ile yaşadığı, babasıyla da kişisel ilişki içinde olduğu, ortak çocuk, her iki ebeveynine yönelik olumlu duygulara sahip olduğu, ilk sosyal inceleme raporundan sonra alınan raporların düzenlendiği tarihlerde ve karar tarihinde idrak çağında olduğu, annenin yargılama sırasında velâyet görevini kötüye kullandığına ilişkin somut bir olgu olmadığı, ortak çocuk annesiyle birlikte kalmaktan mutlu olduğunu ifade ettiği, bu durumda tercihinin anneden yana olduğunun kabul edilmesi gerektiği, bu tercihinin yüksek menfaatine aykırı olacağına ilişkin bir delil de bulunmadığı, velâyete ilişkin kararların kesin hüküm teşkil etmeyip koşulların değişmesi ve ortak çocuğun ... yararının gerektirmesi halinde her zaman dava konusu edilebilecek olmasına göre ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesi ortak çocuğun çıkarlarına uygun olduğu, kişisel ilişki düzenlemesi yönünden; Mahkemece daha önce cumartesi sabahından kurulan kişisel ilişki düzenlemesi, babanın isteği ve 01.04.2019 tarihli sosyal inceleme raporu doğrultusunda 02.04.2019 tarihli ara kararıyla cuma akşamlarından başlayacak ve kişisel ilişki kurulmayan haftaların çarşamba günü akşamları da olacak şekilde değiştirilmiş ise de gerek 12.11.2019 tarihli sosyal inceleme raporundaki küçüğün değişen kişisel ilişki sürelerine ilişkin olumsuz düşüncesi, gerek uzmanların bu yöndeki görüşü, gerekse boşanmanın gerçekleşmesi ve halen yakın olan konutlar arasındaki mesafenin açılma olasılığının yüksekliği, buna bağlı olarak 02.04.2019 tarihli düzenlemenin ortak çocuğun günlük yaşam döngüsünde ve eğitim düzeninde sebep olacağı olumsuzluklar gözetildiğinde haftalık görüşmelerin hafta sonları için cumartesi sabahından başlayacak şekilde düzenlenmiş olmasında ve hafta içinde ayrıca kişisel ilişki düzenlemesi yapılmamasında isabetsizlik görülmediği, diğer taraftan, Mahkemece çocuk ile baba arasında Yargıtay ve Daire uygulamasına uygun düşecek şekilde, ayrıntılı kişisel ilişki düzenlemesinin yapıldığı, babanın kişisel ilişki düzenlemesine ek olarak Milli Eğitim Bakanlığının kararıyla belirlenen Nisan ve ... aylarındaki ara tatiller ile yılbaşı için de kişisel ilişki kurulmasına, babalar günü için kurulan kişisel ilişkinin de yatılı olacak şekilde düzenlenmesine yönelik taleplerinin kamu düzeni açısından zorunlu ve gerekli olmamasına, bu yönde tarafların yaptığı bir anlaşmanın varlığından da söz edilmemesine, kişisel ilişki kurulmasına ilişkin kararların kesin hüküm oluşturmayıp çocuğun ... yararını gerektirmesi halinde her an yeniden dava konusu yapılabilecek olmasına göre söz konusu ara tatiller için ayrıca düzenleme yapılması çocuğun ... yararına uygun bulunmadığından kurulan kişisel ilişkide usul ve yasaya aykırı bir yön görülmediği, tedbir ve iştirak nafakalarının miktarı yönünden; tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına, 4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesindeki hakkaniyet ilkesine, küçüğün ihtiyaçlarına, annenin de çocuğun giderlerine katılma yükümlülüğünün bulunmasına nazaran takdir edilen tedbir ve iştirak nafakası miktarlarında bir isabetsizlik bulunmadığı, tarafların tazminat taleplerinin reddi yönünden; toplanan delillerden tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda eşit kusurlu olduğu, eşit kusurlu eş lehine maddî ve manevî tazminata hükmedilemeyeceğinden, tarafların tazminat taleplerinin reddine yönelik kararının usul ve yasaya uygun olduğu, birleşen velâyetin kaldırılması ve tedbir nafakası davalarına ilişkin yargılama gideri ve vekâlet ücretine yönelik kadının istinafı yönünden; kadının birleşen davalarına konu ettiği hususlarda karar verme yetkisi, 4721 sayılı Kanun'un 169 uncu maddesi gereğince boşanma veya ayrılık davasına bakan hakime (mahkemeye) ait olduğu, istinafa konu boşanma davasının yargılamasına devam olunduğu ve 4721 sayılı Kanun'un 169 uncu maddesi kapsamında geçici önlem alma yetkisine sahip Mahkeme mevcut olduğu bir sırada ayrıca dava açmakta, kadın açısından hukuki yarar bulunmadığı, nitekim, Mahkemece de boşanmanın fer'îsi olarak bu hükümler hakkında gerekli kararlar verilmiş olup birleşen davalar hakkında da bu sebeplerle karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm kurulmuş olmasında göre yargılama giderlerinden birleşen dosyaların davacısı olan kadının sorumlu tutulmasında isabetsizlik görülmediği, ortak konutun kadına ve çocuğa özgülenmesi yönünden; Mahkemenin ara kararı ile ortak konutun 4721 sayılı Kanun'un 169 uncu maddesi kapsamında kadına ve ortak çocuğa özgülendiği, Mahkemece bu kapsamda alınan geçici önlem niteliğindeki konutun, yargılama süresince kadına ve çocuğa özgülenmiş olmasında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle tarafların istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1.Davacı-karşı davalı erkek vekili temyiz başvuru dilekçesinde özetle; istinaf başvuru dilekçelerini tekrarla kadının kabul edilen zinaya dayalı davası, reddedilen 4721 sayılı Kanun'un 162 nci maddesine dayalı davası, kusur belirlemesi, velâyet düzenlemesi, ortak çocukla kurulan kişisel ilişki, reddedilen manevî tazminat talebi, tedbir ve iştirak nafakasının miktarı, evin kadın ve ortak çocuğa özgülenmesi yönünden temyiz kanun yoluna başvurmuştur.

2.Davalı-karşı davacı kadın vekili temyiz başvuru dilekçesinde özetle; istinaf başvuru dilekçelerini tekrarla, erkeğin zinaya dayalı kabul edilen davası, kusur belirlemesi, reddedilen tazminat talepleri, tedbir ve iştirak nafakasının miktarı, birleşen davaları yönünden lehine hükmedilmeyen yargılama giderleri ile vekâlet ücreti yönünden temyiz kanun yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, kusur belirlemesi, erkeğin 4721 sayılı Kanun'un 162 nci maddeye dayalı davasının kabulünün gerekip gerekmediği, tarafların zinaya dayalı davalarının kabulünün yerinde olup olmadığı, velâyet düzenlemesi, ortak çocukla kurulan kişisel ilişki, ortak çocuk yararına hükmedilen nafakalar ve tarafların reddedilen tazminat talepleri, kadının birleşen davaları nedeniyle lehine vekâlet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmesinin gerekip gerekmediği, aile konutunun kadına ve çocuğa özgülenmesi kararının yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 ... maddeleri; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 4 üncü, 161 ... maddesi, 162 nci maddesi, 166 ncı maddesinin birinci fıkrası, 169 uncu maddesi, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkraları, 182 nci, 323 üncü, 330 uncu ve 336 ncı maddeleri; Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi 9 uncu maddesinin üçüncü fıkrası, 3 üncü maddesi; Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi 12 nci maddesi; Çocuk Haklarının Kullanılmasına dair Avrupa Sözleşmesi üçüncü maddesi, dördüncü maddesinin birinci ve ikinci fıkraları ile 6 ncı maddeleri; 6098 sayılı Borçlar Kanunu'nun 50 nci ve 51 ... maddeleri.

3. Değerlendirme

1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 ... maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen ..., tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup taraf vekillerince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 ... maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenlere yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

23.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.