Logo

2. Hukuk Dairesi2023/3391 E. 2023/2813 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı tarafından açılan mal rejiminin tasfiyesi davasında, davacının ıslah dilekçesi ile talep sonucunu değiştirmesine rağmen, bu dilekçenin davalılara tebliğ edilmeden karar verilmesi nedeniyle davalıların savunma hakkının ihlal edilip edilmediği uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının ıslah dilekçesi ile talep sonucunu değiştirmesi ve bu dilekçenin davalılara tebliğ edilmemesi nedeniyle davalıların savunma ve hukuki dinlenilme haklarının ihlal edildiği gözetilerek yerel mahkeme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

...

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi

SAYISI : 2020/75 E., 2022/106 K.

HÜKÜM/KARAR : Kabul

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, katılma alacağı davasından dolayı bozma sonrası yapılan yargılama sonunda, Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikler yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1. Davacı vekili dava dilekçesinde; 702 ada 3 parsel sayılı taşınmazın taraflar arasında boşanma davası açılmadan hemen önce müvekkili tarafından açılması muhtemel mal paylaşımına ilişkin davanın sonuçlarından kurtulmak ve müvekkilinin hakkından yoksun bırakmak yani mal kaçırmak amacı ile müvekkilinin eşi Cengiz tarafından babası Sait'e gerçekte satış amacı taşımamalarına rağmen tapuda satış yapılarak muvazaalı olarak devredildiğini, ayrıca davalı ...'in adı geçen taşınmazı ipotek göstererek bankalardan kredi çekebilmek amacı ile de devraldığını, hali hazırda da Sait tarafından dava konusu taşınmaz üzerinde ipotek tesis edilerek kredi kullanıldığını; dava konusu taşınmazın evlilik birliği içerisinde alındığını, müvekkilinin bu taşınmazın alınmasında oldukça fazla emeği olduğunu, müvekkilinin kendisine düğünde takılan ziynet eşyalarını bozdurarak ve bir çok şeyden feragat ederek dava konusu taşınmazın alınmasında pay sahibi olduğunu, taşınmaz üzerinde yarı yarıya hakkı olduğunu belirterek 7022 ada 3 parsel numaralı taşınmazın tapu kaydının muvazaa hukuksal nedenine dayalı olarak iptali ile 1/2'sinin müvekkili adına tapuya tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

2. Davacı vekili 14.02.2022 tarihli dilekçesinde; mal rejimi nedeniyle tasfiyeye ilişkin talebin dava değerinin 174.805,00 TL olduğunu belirterek, 174.805,00 TL'nin 16.05.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ederiz.

II. CEVAP

1. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; davalı ...’in taşınmazı alma gücü olmadığını, 2009 yılında davalı ... tarafından taşınmazına satın alındığı, davalı ...’in şehir dışında olması nedeniyle davalı ... adına tescil edildiği, muvazaalı satış olmadığı, sırf kredi için de taşınmazın satış gösterilmediğini, davacının ziynet eşyalarını kız kardeşine ev alması için verdiğini, tüm satış bedelinin davalı ... tarafından ödendiğini, satış bedelini bankadan çektiği 8.092,03 TL kredi, kavak ağaçlarını ve büyükbaş hayvanlarını satarak elde ettiği 13.000 TL ve kalan borcunda ileri tarihli bonolarla ödendiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

2. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin taşınmazı alma gücü olmadığını, SGK borcunu dahi ödeyemediğini, 2009 yılında davalı ... tarafından taşınmazına satın alındığı, davalı ...’in şehir dışında olması nedeniyle müvekkili adına tescil edildiği, muvazaalı satış olmadığı, sırf kredi için de taşınmazın satış gösterilmediğini, davacının ziynet eşyalarını kız kardeşine ev alması için verdiğini, tüm satış bedelinin davalı ... tarafından ödendiğini, satış bedelini bankadan çektiği 8.092,03 TL kredi, kavak ağaçlarını ve büyükbaş hayvanlarını satarak elde ettiği 13.000 TL ve kalan borcunda ileri tarihli bonolarla ödendiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 30.04.2013 tarihli ve 2012/125 Esas ve 2013/129 Karar sayılı kararı ile, dava konusu evin evlilik birliği içerisinde alındığı, evin satın alınmasında davacı kadının ziynet eşyalarını bozdurmak suretiyle satış bedelinin bir kısmının davacı kadın tarafından karşılandığı, satın aldıktan sonra davalılar arasında tapuda satış gösterilmek suretiyle devredildiği, satış işleminin taraflarının baba-oğul olduğu, davalılar arasındaki işlemenin muvazaalı olduğu gerekçesiyle; davanın kabulüyle, 702 ada 3 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile 1/2 payının davacı ... adına, geri kalan 1/2 payının davalı ... adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 04.12.2019 tarihli ve 2018/1808 Esas, 2019/11472 Karra sayılı kararıyla, davanın hem muvazaa hukuksal nedenine dayalı tasarruf işleminin iptali hem de mal rejiminin tasfiyesine yönelik olduğu, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin davaya bakmakla görevli aile mahkemesinin olduğu, Mahkemece mal rejiminin tasfiyesine yönelik talep ile ilgili davanın tefrik edilerek dosyanın aile mahkemesine gönderilmesi, (Aile Mahkemesi sıfatıyla bozulması) muvazaalı devrin iptali talebinin ise elinde tutarak tefrik edilerek davanın neticesine göre sonuçlandırması gerektiği belirtilerek kararın bozulmasına karar verilmiştir.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

1. Mahkemece 24.11.2020 tarihinde (2) nolu celsede, bozmaya uyularak muvazaaya dayalı tapu iptali ve tescil talebinin tefrikine, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin talep yönünden de Aile Mahkemesi Sıfatıyla davaya bakılmasına karar verilmiştir.

2. Mahkemenin 22.02.2022 tarihli ve 2020/75 Esas ve 2022/106 Karar sayılı kararı ile, davalı ... ile davalı ...'in baba-oğul olduğu, taşınmazın 06.08.2008 tarihinde davalı eş Cengiz tarafından evlilik birliği içerisinde alındığı, bu nedenle edinilmiş mal olduğu, davacı ...'nun katılma alacağı talep edebileceği, dinlenen mahalli bilirkişi, tanık anlatımları, taşınmazın devir silsilesi, hesap haraketleri ve satışın baba-oğul arasında olması bir arada değerlendirildiğinde 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 229 uncu maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davalı eş Cengiz'in katılma alacağını azaltmak kastı ile hareket ettiğinin sabit olduğu, dosya arasına celp edilen Türkiye İş Bankası kayıtlarından davalının babası Sait tarafından 12.08.2008 tarihinde 36 ay vadeli 8.300,00 TL ihtiyaç kredisi kullanıldığı ve kefil olan kişilerden birinin davalı eş Cengiz olduğu anlaşılmakta ise de, işbu kredinin taşınmazın alımında kullanıldığı ya da davalı ... tarafından taşınmazın satın alındığına ilişkin dosya kapsamında herhangi bir delil sunulmadığı, aksine tanık beyanlarından taşınmazın davalı ... tarafından alındığının beyan edildiği, kişisel mal olduğu iddiasını davalı eşin kanıtlaması gerektiği, kişisel mal iddiasının dosya kapsamı itibariyle ispatlanamadığı, taşınmazın keşif tarihi itibariyle değerinin yarısı oranında 174.805,00 TL katılma alacağı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüyle, 174.805,00 TL katılma alacağının davalı ...'den tahsiline karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuran

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davalılar vekilleri 12.04.2022 tarihli temyiz dilekçesinde; davaya konu taşınmazın müvekkili Sait tarafından satın alındığını, şartlar gereği müvekkili Cengiz adına tescil edildiğini, müvekkili Sait tarafından taşınmaz alınmasında kredi kullanıldığını, davacının taşınmazın müvekkili Sait'e ait olduğuna yönelik çelişkili beyanları olduğunu, müvekkili Cengiz'in taşınmaz alacak maddî gücü olmadığını, baba-oğul arasındaki devrin tek başına muvazaalı kabul edilemeyeceğini, Mahkemenin gerekçesinin olmadığını, hiçbir taleplerinin araştırılmadığını, eksik araştırmayla karar verildiğini, tanıkların dinlenmediğini, taşınmaz değerinin yüksek belirlendiğini, müvekkili Sait hakkında hüküm kurulmadığını, mal rejimine ilişkin talep yönünden ön inceleme yapılmadığını, kararın usul ve kanuna aykırı olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmişlerdir.

2. Davalı ... vekili 28.04.2022 tarihli temyiz dilekçesinde; taşınmazın gerçekte Sait'e ait olduğunu, müvekkili Cengiz adına sürecin gerektirdiği şartlar nedeniyle tescil edildiğini, Sait'in taşınmazı alabilmek için kredi çektiğini, davacının dava konusu taşınmazda kiracı olarak oturduğunu beyan ettiğini, müvekkilinin taşınmazı alacak ekonomik gücünün olmadığını, baba-oğul arasındaki devrin tek başına muvazaalı kabul edilemeyeceğini, kararın gerekçesinin olmadığını, eksik araştırma sonucunda karar verildiğini, Sait hakkında hüküm kurulmadığını, mal rejimine ilişkin talep yönünden ön inceleme yapılmadığını, kararın usul ve kanuna aykırı olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, hükmün kuruluşu, talep, ispat, ıslah, savunma hakkı, eklenecek değer noktasında toplanmaktadır. Dava, mal rejiminin tasfiyesi istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın (Anayasa) 36 ncı maddesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 6 ıncı maddesi, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 26 ıncı maddesi, 27 nci maddesi, 176 ve devamı maddeleri, 190 ıncı maddesi, 297 nci maddesi, geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 428 inci maddesi, 438 inci maddesinin yedi, sekiz ve dokuzuncu fıkraları ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrası; 4721 sayılı Kanun'un 6 ncı maddesi, 179 uncu maddesi, 202 nci maddesi, 219 uncu maddesi, 222 nci maddesi, 225 inci maddesinin ikinci fıkrası, 229 uncu maddesi, 230 uncu maddesi, 231 inci maddesi, 235 inci maddesinin birinci fıkrası, 236 ıncı maddesinin birinci fıkrası; Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 09.05.1960 tarihli ve 1960/21 Esas, 1960/9 Karar sayılı kararı.

3. Değerlendirme

1. Mahkemelerin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanun'un 428 inci maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Savunma hakkı, Anayasa'mızın hak arama hürriyeti başlıklı 36 ncı maddesinde "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir." düzenlemesi ile açıkça hüküm altına alınmıştır.

3. İddia ve savunma hakkı, 6100 sayılı Kanun'un hukuki dinlenilme haklı başlıklı 27 nci maddesi ile usul hukukumuza yansıtılmıştır. Anılan maddenin birinci fıkrasında davanın taraflarının kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip oldukları belirtildikten sonra maddenin ikinci fıkrasında bu hakkın "açıklama ve ispat hakkı"nı da içerdiği vurgulanmıştır. Davanın taraflarının usul hukuku hükümlerine aykırı olarak açıklama ve ispat hakkını kullanmalarının kısıtlanması, iddia ve savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurur.

4. 6100 sayılı Kanun'un 27 nci maddesinde yer bulan “Hukuki Dinlenilme Hakkı” gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Mahkeme, iki tarafa eşit şekilde hukukî dinlenilme hakkı tanıyarak hükmünü vermelidir. Anayasa'nın 36 ncı maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6ncı maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukukî dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır. Bu hakka, tarafın hâkime meramını anlatma hakkı ya da iddia ve savunma hakkı da denilmektedir. Ancak, hukukî dinlenilme hakkı, bu ifadeleri de kapsayan daha geniş bir anlama sahiptir. Bu hak çerçevesinde, tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir.

5. Bu kapsamda hukuki dinlenilme hakkı, bilgilenme/bilgilendirme, açıklama yapma, yargı organlarınca dikkate alınma ve kararların gerekçeli olması gibi hususları içerdiği açıktır. Bilgilenme hakkı, yargılamanın içeriğine dair tam bir bilgi sahibi olmanın yanında gerek karşı tarafın gerekse de yargı organlarının dosya içeriğine yapmış oldukları işlemleri öğrenmelerini kapsar. Bilgilenme /bilgilendirme hakkının etkin biçimde kullanılabilmesi için gönderilecek tebligat ve davetiyelerde kanunda öngörülmüş şekil şartlarına sıkı sıkıya uyulması gerekmektedir. Ayrıca bu hak sadece davanın başındaki iddia ve savunmalar açısından değil yargılamanın her aşamasında dikkate alınmalıdır. Bu kapsamda devam eden bir yargılamada, tarafların açıklamaları için bilgilendirme yeterli olmayıp yargılamada yer alan diğer kişilerin (tanık, bilirkişi gibi) açıklamaları açısından da önemlidir. Bilgilenme hakkının usulüne uygun kullanımı ile tarafların haklarında öğrendikleri isnat ve iddialara karşı beyanda bulunabilme, davaya yönelik bilgi ve belge verebilme yani açıklama yapma hakkı da hukuki güvenceye bağlanmaktadır. Böylece davanın her iki tarafına eşit şekilde açıklama yapma hakkı tanınması ile adaletin görünür kılınması sağlanacaktır. Açıklamada bulunma hakkı, tarafların, yazılı veya sözlü şekilde iddia ve savunmalara karşı itirazda bulunabilme, davaya ilişkin beyanda bulunmalarını sağlar.

6. 6100 sayılı Kanun’un 176 ve devamı maddelerinde ıslah kurumu ayrıntılı şekilde düzenlenmiş olup 6100 sayılı Kanun'un 176 ncı maddesinde taraflardan her birinin, yargılama usulüyle ilgili yapmış olduğu usul işlemini kısmen veya tamamen ıslah edebileceği, ancak aynı davada tarafların ancak bir kez ıslah yoluna başvurabileceği; 6100 sayılı Kanun'un “Islahın zamanı ve şekli” başlıklı 177 nci maddesinin üçüncü fıkrasında da ıslahın sözlü veya yazılı olarak yapılabileceği, karşı taraf duruşmada hazır değilse veya ıslah talebi duruşma dışında yapılıyorsa, bu yazılı talep veya tutanak örneğinin haber vermek amacıyla karşı tarafa bildirilmesi gerektiği düzenlenmiştir.

7. Islah, mahkemeye yöneltilen tek taraflı ve açık bir irade beyanı olduğundan, yasal şartları yerine getirildiği takdirde karşı tarafın ya da mahkemenin kabulüne bağlı olmaksızın yapılabilir. Islahın konusu tarafların yaptıkları kendi usul işlemleridir. Taraflar ıslahla, dilekçelerinde belirttikleri vakıaları, dava konusunu, talep sonucunu değiştirebilirler.

8. Yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler uyarınca yapılan incelemede; somut olayda, davacı vekilinin dava dilekçesinde mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklı tapu iptali ve tescil talebinde bulunduğu, davacı vekilinin 14.02.2022 tarihli dilekçesinde mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklı 174.805,00 TL alacağın tahsilini talep ettiği, işbu dilekçenin davalılara tebliğ edilmediği, Mahkemece işbu dilekçedeki talep sonucu dikkate alınarak alacağın tahsiline karar verildiği anlaşılmaktadır. O halde, davacı vekilinin 14.02.2022 tarihli dilekçeyle talep sonucunu değiştirdiğinden işbu dilekçe ıslah dilekçesi niteliğindedir. Tüm bu açıklamalara göre, Mahkemece, ıslah dilekçesinin davalılara tebliğ edilmesi gerekirken tebliğ edilmeden ıslah dilekçesindeki talep yönünden karar verilmesi, davalıların hukuki dinlenilme hakkının ihlal niteliğinde olduğundan, hükmün münhasıran bu sebeple bozulması gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma sebebine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına

Peşin alınan harcın istek halinde yatırana iadesine,

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

01.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.