"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/1354 E., 2022/1760 K.
KARAR : İstinaf başvurusunun kısmen kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm kurulması
İLK DERECE MAHKEMESİ : İzmir 9. Aile Mahkemesi
SAYISI : 2018/56 E., 2021/214 K.
Taraflar arasındaki karşılıklı olarak açılan boşanma davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince her iki davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına ve boşanmanın fer'îlerine karar verilmiştir.
Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların kısmen esastan reddi ve kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmünün ilgili bölümleri kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1.... erkek vekili dava, karşı davaya cevap ve ikinci cevap dilekçesinde; kadının asabi, agresif ve saldırgan olduğunu, eşine hakaret ve beddua ettiğini, tartışmalarda bağırıp çağırdığını, tehdit ettiğini, erkeğin önceki eşinden olan çocuklarını istemediğini, aşırı kıskanç ve baskıcı davrandığını, "ben seninle paran için evlendim" dediğini, tarafların arasında kadından kaynaklı sebeplerle cinsel ilişki yaşanmadığını ve bu nedenle tedavi olmayı kabul etmediğini, erkeğin annesini ortak konuta istemediğini, her tartışmada evden ayrılarak ailesine gittiğini ve en son erkeğin telefonundaki kadın numaralarını silmesi sonucu çıkan tartışmada evi terk ettiğini iddia ederek; tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanmalarına ve erkek yararına 50.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
2.... erkek vekili ıslah dilekçesine cevap dilekçesinde özetle; kadının ıslah dilekçesindeki iddialarının boşanma davasının açılma tarihinden sonra yaşanan olaylara ilişkin olması sebebiyle işbu davadaki kusur belirlemesinde dikkate alınamayacağını ve erkeğin sosyal medya paylaşımlarının paylaşımda bulunmadığı kişilerce kullanılmasının hukuka aykırı delil kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini iddia ederek; asıl davadaki taleplerinin kabulüne ve kadının karşı davasının reddine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1.Davalı-davacı kadın vekili cevap ve karşı dava dilekçesi ile karşı davaya cevaba cevap dilekçesinde; erkeğin eve gelmediği geceler olduğunu, ilk eşinden olan çocukları ve eşi arasında denge kuramadığını, eşine ilgisiz olduğunu, evlilik öncesinde çıkmadığı iş yemeklerine çıkıp geç ve alkollü geldiğini, bazen annesinde kaldığını söylediğini, sosyal medyada uygunsuz fotoğraflar paylaşan kadınları takip ettiğini, "karı ol kocanı elinde tut" dediğini, kadını üzdüğünde kadının tepkisel olarak "sen benim canımı yakıyorsun ya senin de en sevdiklerinin canı böyle yansın" dediğini, aralarındaki cinsel ilişki sorunu nedeniyle tarafların doktora gittiğini ve doktorun basit tıbbi müdahale ile halledilebilecek bir sorun olduğunu söylediğini, erkek eşin hoşgörüsü ile aşılabilecek bir sorunda kadının suçlamalara maruz kaldığını ve eşine tepkisel olarak "benimle cinsellik için evlendiysen başka kadınlara gidebilirsin" dediğini, erkeğin çocuklarının düzeni bozulmasın diye kadını eski eşi ile yaşadığı evde yaşamaya mecbur bıraktığını, hafta sonlarını çocukları ile geçirdiğini, eve alkollü ve geç geldiğini, aralarındaki cinsel problemleri çevreye anlattığını, sevgililer gününü otelde başka kadın ile kutladığını, alyansını takmadığını ve sorulunca da kaybettiğini söylediğini iddia ederek; erkeğin davasının reddini istemiş, karşı davanın kabulü ile tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanmalarına kadın yararına aylık 5.000,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına ve kadının evlilik öncesi düzenini bozması ve evlilik hazırlıkları için yaptığı masraflar gözetilerek 100.000,00 TL maddî, 300.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
2. Davalı-davacı kadın vekili 23.12.2020 tarihli ıslah dilekçesinde özetle; dilekçelerindeki iddialara erkeğin sadakatsiz olduğu iddiasını eklediklerini belirterek erkeğin sosyal medya paylaşımlarını delil olarak sunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, evlilik birliğinin ortak hayatı sürdürmeleri taraflardan beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığı, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda eşinin hastalığıyla ilgilenmeyen, ona soğuk davranan ve başka kadınlarla arkadaşlık kurarak sadakat yükümlülüğüne aykırı davranan erkeğin ağır, eşinin önceki evliliğinden olan küçük oğlunu ortak konuta istemeyen ve yaşanan tartışmalar sonucu sıklıkla müşterek konutu terk ederek birlikte yaşamaktan kaçınan kadının az kusurlu olduğu, boşanma sebebiyet veren olaylar kişilik haklarına saldırı teşkil eden kadın yararına manevî tazminata hükmedilmesi gerektiği, az kusurlu kadının boşanmakla yoksulluğa düşmediği ve kadının maddî alacak davasını ispatlayamadığı gerekçesi ile; her iki davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, kadının tedbir ve yoksulluk nafakası talebi ile erkeğin manevî tazminat talebinin reddine, kadın yararına 75.000,00 TL manevî tazminata ve kadının alacak davasının reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. ... erkek vekili istinaf dilekçesinde özetle; erkeğin ilgisiz ve soğuk davrandığına dair tanık beyanının gerçek olmadığını, tarafların ıslah yolu ile dayandıkları vakıaları değiştirip genişletebileceklerini ancak boşanma davasının açılma tarihinden sonra olan vakıalara dayanamayacaklarını, bu itibarla erkeğe sadakatsiz olduğu kusurunun yüklenmesinin doğru olmadığını, ıslah dilekçesi ekindeki fotoğrafların hukuka aykırı olarak elde edildiğini, kadının kıskanç ve baskıcı davranışlarıyla eşini bunalttığını, erkeğin ilk eşinden olan çocuklarını ortak konuta istemediğini, sürekli ailesinin evine gittiğini, cinsel birleşmenin yaşanmadığını ve bu konuda tedavi olmaya çalışmadığını, erkeğin eski eşini sosyal medyada takip ettiğini ve boşanmaya sebebiyet veren olaylarda kadının tam kusurlu olduğunu belirterek; kadının davasının kabulü, kusur belirlemesi, reddedilen manevî tazminat ve aleyhe hükmedilen manevî tazminat yönlerinden İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesi istemi ile istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2. Davalı-davacı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle; tarafların gelir düzeylerinin birbirine yakın olduğu ve kadının boşanmakla yoksulluğa düşmeyeceği gerekçesiyle tedbir ve yoksulluk nafakası talebinin reddinin doğru olmadığını, kadının asgari ücretle çalıştığını ve boşanmakla yoksulluğa düşeceğini, kadının maddî tazminat talebinin 4721 sayılı Kanun'un 174 üncü maddesinin birinci fıkrası kapsamında olduğunu, kadının vajinismus sorunu olmadığını, tarafların birçok kez cinsel birliktelik yaşadıklarını, kadın yararına hükmedilen manevî tazminat miktarının az olduğunu ve boşanmaya sebebiyet veren olaylarda erkeğin tam kusurlu olduğunu belirterek; erkeğin davasının kabulü, kusur belirlemesi, reddedilen nafakalar, reddedilen maddî tazminat ve manevî tazminatın miktarı yönlerinden İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesi istemi ile istinaf başvurusunda bulunmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; erkeğin cinsel ilişkileri ile ilgili özel konuları yakın aile fertleri ile paylaştığının erkeğin dilekçelerindeki ikrarı ve tanık beyanlarıyla ispat edildiği halde erkeğe kusur olarak yüklenmemesinin doğru görülmediği, mahkemece erkek aleyhine belirlenen "kadının hastalığı ile ilgilenmediği" vakıasına kadın tarafından usulünce dayanılmaması, "sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği" vakıasının ise her iki davanın açılma tarihinden sonra gerçekleşmesi ve bu olaya ilişkin açılmış ayrı bir davanın bulunmaması karşısında bu vakıaların erkeğe kusur olarak yüklenmesinin doğru görülmediği, erkek aleyhine belirlenen ve gerçekleşen " kadına karşı soğuk davrandığı" maddî vakıası ile kadın aleyhine belirlenen ve gerçekleşen "erkeğin ilk eşinden olan küçük çocuğunu istemediği, sıklıkla evi terkedip birlikte yaşamaktan kaçındığı" maddî vakıaları sabit olduğu, kadının mahkemece belirlenen ve gerçekleşen kusurlarının yanında bizzat görgüye dayalı tanık beyanları ile tespit edilen "sus, kapat çeneni, çek git" diyerek agresif ve hakaretimsi tavırlar sergilediği, karşı dava dilekçesinde bizzat ikrar ettiği "sen benim canımı yakıyorsun ya senin de en sevdiklerinin böyle canı yansın" diyerek beddua ettiği, yine kadının, "cinsel ilişki sırasında acı çektiğini, erkeğin cinsel ilişki sırasında bırakıp gideceğini söylediğini, bunun basit bir tıpbi müdahale ile giderilebileceğini, pisikolojik olduğunu" dilekçelerinde ikrar etmesine rağmen, tedaviye yönelik herhangi bir çabasından bahsetmemesi, zamanla giderilebileceğini, psikolojik olduğunu iddia etmesi karşısında, bu hususta tedavisine yanaşmadığı vakıasının da ispat edilmesine rağmen kadına kusur olarak yüklenmemesi doğru görülmediği, gerçekleşen bu durum karşısında, boşanmaya sebep olan olaylarda kadının ağır, erkeğin az kusurlu olduğunun kabulü zorunlu olup, mahkemece kadının az, erkeğin ağır kusurlu olduğuna ilişkin kusur belirlemesinin bu sebeple doğru görülmediği ve kusur gerekçesinin ve belirlemesinin düzeltilmesi gerektiği; ağır kusurlu kadın eşin manevî tazminata hak kazanamayacağı, boşanmaya neden olan olaylar erkeğin kişilik haklarına saldırı teşkil ettiğinden erkek yararına manevî tazminata hükmedilmesi gerektiği, nafaka alacaklısı eşin gelirinin bulunmasının erkeği tedbir nafakası ödemekten kurtarmayacağı, kadının maddî tazminat talebinin boşanmanın fer'î kapsamında olduğu ve sonuç olarak kadın ağır kusurlu olduğundan reddedilmesinin doğru olduğu gerekçesi ile; erkeğin kusur belirlemesi, kadın yararına hükmedilen manevî tazminat ve reddedilen manevî tazminat talebine ve kadının tedbir nafakasının reddi, maddî tazminat talebinin hatalı nitelendirilmesi ve kusur gerekçesine yönelik istinaf taleplerinin kabulü ile kararın bunlara ilişkin hüküm fıkralarının kaldırılmasına, boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin az, kadının ağır kusurlu olduğunun tespitine, kaldırılan yönlerden yeni hüküm tesisi ile kadın yararına aylık 700,00 TL tedbir nafakasına, erkek yararına kesinleşme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte 15.000,00 TL manevî tazminata, kadının maddî ve manevî tazminat talebinin reddine ve mahkemece hatalı değerlendirilen maddî tazminat talebi yönünden erkek yararına vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına ve tarafların sair istinaf başvurularının ise esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı- davalı erkek vekili temyiz dilekçesinde özetle; erkeğe yüklenen kusurların gerçekleşmediğini, asgari ücretin üstünde geliri ve aracı olan kadın yararına tedbir nafakasına hükmedilmesinin doğru olmadığını, kadının maaş ve prim usulü çalıştığını, kadının maddî tazminat talebinin reddedilmesi doğru olmakla birlikte talebin boşanmanın eki kapsamında olmadığını, boşanmanın eki kapsamında olmayan maddî tazminat talebinin reddi dolayısıyla erkek yararına vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, erkek yararına hükmedilen manevî tazminatın miktarının az olduğunu ve kararın bu nedenlerle usul ve kanuna aykırı bulunduğunu beyanla; kusur belirlemesi, tedbir nafakası, kadının maddî tazminat talebinin hukuki nitelendirilmesi, reddedilen maddî tazminat için erkek yararına vekâlet ücretine hükmedilmemesi ve manevî tazminatın miktarı yönlerinden kararın bozulmasını talep etmiştir.
2.Davalı-davacı kadın vekili temyiz dilekçesinde özetle; erkeğin sadakatsiz olduğunu, sadakat yükümlülüğünün dava açıldıktan sonra da devam ettiğini, kadının üstüne yüklenen kusurların gerçekleşmediğini, tedbir nafakası miktarının düşük olduğunu, kadın yararına tazminatlara ve yoksulluk nafakasına hükmedilmesi gerektiğini ve kararın bu nedenlerle usul ve kanuna aykırı bulunduğunu beyanla; erkeğin davasının kabulü, kusur belirlemesi, aleyhe hükmedilen manevî tazminat, reddedilen tazminat talepleri, reddedilen yoksulluk nafakası ve tedbir nafakasının miktarı yönlerinden kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, kadının davasındaki boşanma hükmü erkek tarafından kadının davası yönünden temyize başvurulmamakla kesinleşmiş olmakla, kusur belirlemesinin doğru yapılıp yapılmadığı, kusur belirlemesine bağlı olarak erkeğin davasının ve manevî tazminat talebinin kabulünün ve kadının tazminat ve yoksulluk nafakası taleplerinin reddinin doğru olup olmadığı, kadının maddî tazminat talebinin boşanmanın eki kapsamında olup olmadığı ve buna bağlı olarak erkek yararına vekâlet ücretine hükmedilmemesinin doğru olup olmadığı, kadının tedbir nafakasına hak kazanıp kazanmadığı, koşulları var ise kadın yararına hükmedilen tedbir nafakası ile erkek yararına hükmedilen manevî tazminat miktarının hakkaniyete uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri. 4721 sayılı Kanun’un 4 üncü ve 6 ncı maddesi, 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 169 uncu, 174 üncü, 175 inci ve 330 uncu maddeleri. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50 ve 51 inci maddeleri.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen ..., tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup taraf vekillerince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenlere yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,05.10.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.