Logo

2. Hukuk Dairesi2023/3793 E. 2024/1907 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Taraflar arasındaki boşanma davasında, evlilik birliğinin temelinden sarsılıp sarsılmadığı, sarsıldı ise hangi tarafın kusurlu olduğu, boşanmaya karar verilip verilmeyeceği, nafaka ve tazminata hükmedilip hükmedilmeyeceği hususlarında uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Davacı kadının, davalı erkeğin daha önceki bir birlikteliğine dair somut bir vakıa sunamadığı, erkeğin kadına ve çocuklarına karşı ilgisiz ve sevgisiz davrandığı iddiasına ilişkin tanık beyanlarının eski tarihli olaylara dayanarak hoşgörü ile karşılandığı kabul edilerek, aksine başka bir erkekle ilişkisi olduğu anlaşılan kadının tam kusurlu olduğu ve bu durumda boşanma davasının reddine karar verilmesi gerektiği gözetilerek, yerel mahkemenin direnme kararı onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/3531 E., 2023/304 K.

DAVA TARİHİ : 05.08.2020

KARAR : Başvurunun kısmen kabulü ile esas hakkında yeniden hüküm kurma

İLK DERECE MAHKEMESİ : Ünye Aile Mahkemesi

SAYISI : 2020/436 E., 2022/478 K.

Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına ve fer'ilere karar verilmiştir.

Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmünün kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı kadın vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1. Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı ile 38 senelik evli olduklarını, bu evliliklerinden 4 tane çocukları olduğunu, davalının aile birliğinin kendisine yüklediği görevleri yerine getirmediği gibi ortada haklı bir sebep yokken ev içinde huzursuzluk yaptığını, davalı ile ruhen ve fikren anlaşamadıklarını, davalının çalışmadığını, evi ile ilgilenmediğini ve bakmadığını, kendisine git para bul diyerek evden attığını, kendisine orospusun diyerek kendisine ve ailesine hakaretler ettiğini, evlilik birliğinin ortak hayatı sürdüremeyecek derece sarsıldığını ve evliliklerinin fiilen sona erdiğini, davalının kızına tecavüz ettiğini, Ünye Ağır Ceza Mahkemesinde yargılandığını, yine ortak çocuklara şiddet uyguladığı için Ünye E Tipi Kapalı Ceza evinde yattığını, bu nedenle kendisinin de can güvenliğinin olmadığını, bu nedenle adli yardım talebinin kabulü ile tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereği boşanmalarına, ortak çocukların velayetinin tarafına verilmesini, kendisi için aylık 1.000,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına karar verilmesi talep ve dava etmiştir.

2.Davacı kadın vekili cevap dilekçesinde; kadın ve çocukların erkeğin fiziksel ve psikolojik şiddetine yıllarca boyun eğdiklerini, erkeğin sabıkalı kişiliğine, sorumsuzluğuna, birliktelikte emeğinin olmayışına daha fazla dayanamadığını, davalıyı cezaevinde ziyarete dahi gittiğini ancak iffetsizlikle suçlandığını, artık evliliğe devam edemeyeceğini, kadının annesi ve babasının taşınması için nakliyat şirketi ile anlaştığını, nakliyat bitimi sonrası yetkili kişinin kalan ücreti almak için eve geldiğini, bu sırada kapının önünde tanık Sebahattin'in bu durumu yanlış anlayarak Mehmet ve Hacı Ali'yi çağırdığını, yetkiliyi dövdüklerini, dedikodu çıkararak, iftira atarak evi terk etmesine sebep olduklarını, iddiaları kabul etmediğini ileri sürerek aylık 1.000,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakası ile 50.000,00 TL maddî ve 50.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı erkek cevap dilekçesi ile; kendisi cezaevinde iken davacının sürekli olarak kendisini ziyarete geldiğini, ancak cezaevinden çıktıktan sonra evine hiç gelmediğini, ...'in davacıyı başka biriyle yakaladığı zaman yeğeni ... ile ağabeyi ...'ı da çağırmış olduğunu, birlikte davacıyı 3.kişiyle birlikte gördüklerini, bu duruma ilişkin mahkeme açılmış olduğunu, kendisinin hiç bir zaman eşine git ve para bul diye evden atmadığını, kedisine orospu diye yüzüne söylemediğini, ancak davacının yaptıklarının ortada olduğunu, davacının ortak çocukların tümünü kendisine düşman ettiğini, suçsuz yere kendisine cezaevinde yatırdığını, bu nedenlerle davacı ile boşanmalarına, kendisinin ayağının kırık olduğun ve sakat olduğunu, çalışamadığını, hiç bir gelirinin olmadığını, davacı eşi ile yüz yüze gelmemek için duruşmalara katılmayacağını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; erkeğin evlilik birliği içerisinde kadına devamlı olarak fiziksel şiddet uyguladığı, eşine ve çocuklarına karşı evliliğin gerektirdiği ilgi, sevgi ve saygıyı göstermediği, erkeğin daha öncesinde başka bir kadınla birlikteliğinin olduğu bu hususun ortak çocuk ...'ın " davalı babam ben küçükken birçok kadınla birlikte olduğunu anlatırdı, hatta komşumuz ... teyze babamdan hamile kaldı, hatta biz ... teyzeye çay içmeye gittiğimizde ... teyze hamileyim diye babama söylemişti, hatta bize de kardeşiniz olacak diye söylemlerde bulunurlardı" şeklinde vermiş olduğu beyanından anlaşıldığı; erkeğin ortak çocuğa cinsel istismar olayından yargılandığı ve ceza aldığı ancak tarafların bu olaydan sonra da birlikte yaşamaya devam ettiklerinin anlaşıldığı dolayısıyla erkeğe bu hususta kusur yüklenmediği, kadının ise B. Ç. adında kişi ile ilişkisinin olduğu, dinlenen erkek tanık beyanlarına göre kadın ile B. Ç.'nin aynı ev içerisinde yakalandıkları; B. Ç. ile erkek tanıklarının bizzat iletişime geçtiği bu yönüyle beyanlarının samimi ve ispata yarar olduğu, açıklanan sabit eylemler neticesinde taraflar arasındaki evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında her iki tarafın eşit kusurlu olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereği boşanmalarına, kadın yararına aylık 350,00 TL tedbir ve 500,00 TL yoksulluk nafakasına, kadının maddî-manevî tazminat taleplerinin tarafların kusur durumuna göre yasal şartlar oluşmadığından reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1.Davacı kadın vekili istinaf dilekçesinde; dava ve cevap dilekçesini iddialarını tekrarla, iddiaların iftiradan ibaret olduğunu, erkeğin kusurlu olduğunu ileri sürülerek kusur belirlemesi, nafaka miktarı, tazminat taleplerinin reddi yönlerinden istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2.Davalı erkek vekili istinaf dilekçesinde; kadının iddialarını ispatlayamadığı, kadın tanıklarının 20 yılı aşkın süredir taraflarla görüşmeyen kimseler olduğu, bu haliyle beyanlarına itibar edilemeyeceği, beyanlarına itibar edilecek olması durumunda dahi kadının müvekkili affettiği ve affettiği iddialara dayanamayacağı, bu minvalde açılan davanın reddi gerekirken kabulünün hatalı olduğunu ileri sürerek hükmün tamamı yönünden istinaf başvurusunda bulunmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıdaki tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; her ne kadar erkeğe devamlı olarak kadına fiziksel şiddet uyguladığı, kadın ve çocuklarına karşı evliliğin gerektirdiği ilgi, sevgi ve saygıyı göstermediği, daha öncesinde başka kadınla birlikteliği olduğu şeklinde kusur yüklenmiş ise de kadının dava dilekçesinde eşinin başka bir kadınla birlikte olduğuna yönelik herhangi bir vakıaya dayanmadığı, taraflarca dayanılmayan vakıaların tanık beyanları esas alınarak taraflara kusur olarak yüklenemeyeceği, bu itibarla bu kusurlu davranışın erkeğin kusurlarından çıkarılması gerektiği, ayrıca erkeğe yüklenen eşine devamlı olarak fiziksel şiddet uyguladığı, eşine ve çocuklarına karşı evliliğin gerektirdiği ilgi, sevgi ve saygıyı göstermediği şeklinde kusur yüklenmiş ise de bu hususta hükme esas alınan davacı tanıklarından Melek'in 27 yıl öncesine diğer tanık Yasemin'in ise 1998 yılına ait olaylara ilişkin beyanlarda bulunduğu kocaya kusur olarak yüklenen bu olaylardan sonra tarafların uzun süre birlikte yaşayıp birlikteliklerine devam ettikleri anlaşıldığından bu kusuru davranışların kadın tarafından affedildiği en azından hoşgörü ile karşılandığının kabulü gerektiği, bu durumda başka bir erkekle ilişkisi olduğu, bu erkekle aynı evde yakalandığı anlaşılan kadının tam kusurlu olduğu, gerçekleşen kusur durumu nazara alınarak kadının boşanma davasının reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile erkeğin istinaf başvurusunun kusur belirlemesi ve kadının kabul edilen davası yönlerinden kabulü ile İlk Derece Mahkemesinin kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurmak suretiyle kadının davasının reddine, kadının tedbir nafakası isteminin kısmen kabulü ile dava tarihinden itibaren ve tahsilde tekerrüre neden olmamak kaydı ile hüküm kesinleşinceye kadar aylık 350,00 TL tedbir nafakasına karar verilmiş, kadının tüm, erkeğin sair istinaf taleplerinin ise esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı kadın vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı kadın vekili temyiz dilekçesinde; istinaf başvuru dilekçesini tekrarla, kusur belirlemesi ve reddedilen davası ve talepleri yönlerinden kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, açılan boşanma davasında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamında imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, davanın kabulünün gerekip gerekmediği, nafaka ve tazminatlar noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 190 ıncı, 194 üncü, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri. 4721 sayılı Kanun’un 4 üncü, 6 ncı maddesi, 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 169 uncu maddesi,

3. Değerlendirme

1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı kadın vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Adli yardımdan yararlanması sebebiyle başlangıçta alınmamış olan aşağıda yazılı karar ve ilam harcı ile temyiz başvuru harcının davacıya yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

19.03.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.