Logo

2. Hukuk Dairesi2023/488 E. 2023/2943 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Taraflar arasında boşanmaya sebep olan olaylarda kusurun kimden kaynaklandığı, velayetin kime verileceği, maddi ve manevi tazminat taleplerinin olup olmadığı hususlarında uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Dosyadaki deliller ve tarafların kusur durumları değerlendirilerek, yerel mahkemenin boşanma, velayet ve tazminata ilişkin kararının usul ve yasaya uygun olduğu gözetilerek, temyiz isteminin reddine ve Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

...

MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2021/120 E., 2022/1817 K.

KARAR : Başvurunun kısmen kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm kurma

İLK DERECE MAHKEMESİ : ... 4. Aile Mahkemesi

SAYISI : 2018/463 E., 2020/566 K.

Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince her iki boşanma davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına ve fer'îlerine karar verilmiştir.

Kararın davalı-karşı davacı erkek vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince

başvurunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmünün kısmen kaldırılarak yeniden bu yönden hüküm kurulmasına, davalı-karşı davacı erkek vekilinin diğer istinaf taleplerinin ise esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı her iki taraf vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı-karşı davalı kadın vekili dava dilekçesinde özetle; tarafların 2007 yılında evlendiklerini, bir çocuklarının bulunduğunu, müvekkilinin yarım kalan eğitimini tamamlamaya başladıktan sonra taraflar arasında kavga ve tartışmaların arttığını, erkeğin kadının anneliği konusunda eleştirilerde bulunduğunu, çocuğun gözü önünde müvekkiline hakaret içeren sözler söylediğini, kadına fiziksel şiddet uyguladığını, çocuğun da psikolojisine zarar verdiğini, tarafların bir yıldır ayrı odada yaşadıklarını, karı-koca ilişkilerinin bulunmadığını, son olarak 28.05.2018 tarihinde ortak çocukla ilgili taraflar arasında tartışma yaşandığını, davalının müvekkiline "Sen bir b.k değilsin, senin kiminle yatıp kalktığını biliyorum, hiçbir zaman kadınlık yapmadın, annelik yapmadın" gibi sözler söyleyip müvekkile fiziksel şiddet uyguladığını, bu sebeple tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereği boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin müvekkiline verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı-karşı davacı erkek vekilinin cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; kadının taraflar arasında herhangi bir sorun olmaksızın tatil amacıyla gittiği ...'da ortak çocuğu müvekkilinden habersiz ... ...'de yaşayan annesine teslim ettiğini, müvekkilini çocuğu göstermemekle tehdit ettiğini, davacının müvekkilini mütemadiyen aşağıladığını, 08.05.2018 tarihli 2018/2732 olay sayılı kolluk şikayet tutanağında belirtildiği gibi müvekkiline "Sen ne biçim babasın şerefsiz o. çocuğu" gibi hakaret ve tehdit içeren sözler söylediğini, kadının evlilik birliğine yakışmayacak şekilde yakın çevresindeki erkeklerle mesajlaşma ve görüşmek suretiyle sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığını, kadının WhatsApp ve mesaj görüntülerinde bu durumun belirli olduğunu, bu sebeple tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereği boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin müvekkiline verilmesini, ortak çocuk yararına aylık 3.000,00 TL iştirak nafakasına, müvekkili yararına 150.000,00 TL maddî, 100.000,00 TL manevî tazminat ile aylık 2.500,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile tanık beyanları, tarafların sosyal ve ekonomik durumlarını gösterir raporlar, sosyal inceleme raporları, bilirkişi raporları, telefon kayıtları kayıtları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; erkeğin kadına hakaret edip aşağılayıcı ifadeler kullandığı, eşine fiziksel şiddet uyguladığı, erkeğin eşinin görevi gereği bulunması gerektiği yerlerde somut bir sebebi olmaksızın yaşamaktan imtina etmesi, birlikte yaşamaya ikna olması sonrasında sürekli iş konusunda problem çıkarması, evlilik birliğinin sekteye uğratılmasında birlikte yaşama olgusunu ihlal ettiği, kadının ise; erkeğe hakaret ettiği, güven sarsıcı hareketlerde bulunduğu, tarafların evlilik birliğinin sekteye uğratılmasında birlikte yaşama olgusunu ihlal ettikleri, eşinin bilgisi dışında ...'e tayin istemesi nedeniyle ayrıca kusurlu hareket ettiği, tarafların kusur durumları dikkate alındığında erkeğin, kadına fiziksel şiddet uygulaması nedeniyle daha ağır kusurlu olduğu, erkeğin tanık anlatımlarının büyük bir kısmı olayları açıklamaya elverişli beyanlar olarak kabul edilmemekle birlikte, dosyaya sunulan ve boşanma davasının açıldığı tarihe yakın olan WhatsApp mesaj dökümleri ve Instagram paylaşımları, telefon kayıtları hüküm verilirken dikkate alındığı, her ne kadar kadın vekili telefon kayıtları kayıtlarına ilişkin açıklayıcı beyanda bulunmuş ise de; iş görüşmesine ilişkin görüşülen kişinin isminin yargılama sırasında verilmemesi, ismi belirtilen diğer kişilerin de Ulusal Yargı Ağı Projesindeki kayıtlarla isimlerinin uyuşmaması nedeniyle kadının güven sarsıcı hareketlerde bulunduğunun değerlendirildiği, erkek vekili telefon kayıtları kayıtlarının celbine ilişkin 2014 yılından sonrasını talep etmiş ise de; davanın açıldığı tarih dikkate alınarak değerlendirme yapıldığı, daha evvelki yıllara ait eylemlerin boşanma davasına konu yapılamayacağı bilindiğinden bu sebeple erkek vekilinin taleplerinin reddine karar verildiği, sosyal inceleme raporları dikkate alındığında tarafların ortak çocuğunun velâyetinin annesine verilmesi gerektiği gerekçesiyle asıl ve karşı davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereği boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, ortak çocuk ile baba arasında kişisel ilişki kurulmasına, erkeğin velâyet, nafaka ve tazminat taleplerinin ayrı ayrı reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı-karşı davacı erkek vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı-karşı davacı erkek vekili süresinde verdiği istinaf başvuru dilekçesinde özetle; kadının darp edildiğine, hakarete uğradığına, küçük düşürüldüğüne veya davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü diğer vakıalara ilişkin hiçbir somut delil olmadığı, hatta davacının ne dava. ne de delil dilekçesinde yer vermediği halde davacının annesi ve erkek kardeşinden ibaret tanıklarının davalı müvekkilden sadır olan birtakım eylemlerle davacının parmağının kırılmış ya da alçıya alınmasına gerek olacak kadar zarar görmüş olduğu yönündeki gerçek olmayan ve gerçek olması da mümkün olmayan sonradan uydurulmuş, kurgu beyanlarından hareketle davalı müvekkilin davacıya fiziki şiddet uyguladığının ve onu darp ettiğinin, ona hakaret ettiğinin kabulü asla mümkün olmadığı, kadının tamamen kusurlu olduğu, İlk Derece Mahkemesi kadının sadakat yükümlülüğüne aykırı davranışlarını kusur olarak tespit etmişken ve müvekkil için tanzim edilen sosyal inceleme raporunda, "...erkeğin ortak çocuk Poyraz'la ilgili sorumlulukları yerine getirebileceği ve babalık motivasyonunun yüksek olduğu ve rapor içeriğinde yer alan değerlendirmelere göre özetle velâyetin babaya tevdiine mani bir halinin olmadığı..." yönünde ki uzman görüşü de dikkate alındığında ortak çocuğun velâyetinin babaya tevdiinin çocuğun üstün yararı açısından daha yerinde olacağını belirterek kusur belirlemesi ile asıl davanın kabulü, velâyet, iştirak nafakası ve tazminat taleplerinin reddi yönünden istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile istinaf talebinde bulunmadığı anlaşılan kadına izafe edilen kusurların kesinleştiği, İlk Derece Mahkemesince erkeğe yüklenen aşağılayıcı konuşma, hakaret ve iş konusunda eşine problem çıkarma kusurlarının sabit olduğu, ancak erkeğe yüklenen fiziksel şiddet eyleminin, taraflar ...'da yaşarken gerçekleştiği ve bu olaydan sonra evliliğin devam ettiği göz önüne alındığında bu vakıanın af kapsamında kaldığı ve erkeğe kusur olarak yüklenemeyeceği, bu nedenle bu vakıanın erkeğin kusurlarından çıkarılması gerektiği, bu haliyle boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin hafif, kadının ise ağır kusurlu olduğu, toplanan delillerden evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen eşin ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların erkeğin kişilik haklarına saldırı teşkil ettiğinden erkek yararına maddî ve manevî tazminata karar verilmesi gerektiği, ortak çocuğun yaşı, anne ilgi ve sevgisine ihtiyacı olması, fiili durum ve sosyal inceleme raporu dikkate alındığında velâyet ve kişisel ilişkiye dair yapılan düzenlemede herhangi bir isabetsizlik olmadığı, erkeğin velâyet ve iştirak nafakası taleplerinin reddine karar verilmesinin de yerinde olduğu, ayrıca erkeğin düzenli ve sabit geliri olduğu dikkate alındığında yoksulluk nafakası talebinin reddinin de doğru olduğu gerekçesiyle; davalı-karşı davacı erkek vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kabul edilen yönlerden kaldırılmasına ve bu kısımlar yönünden tekrardan esas hakkında hüküm kurulmasına, kusur gerekçesinin düzeltilmesine, erkek yararına 20.000,00 TL maddî ve 15.000,00 TL manevî tazminata, davalı-karşı davacı erkek vekilinin sair istinaf taleplerinin ise esastan reddine, erkeğin velâyet ve iştirak nafakasına ilişkin talepleri de aynı bentte hüküm altına alındığından bu hususlar hakkında da yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde her iki taraf vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1.Davacı-karşı davalı kadın vekili temyiz başvuru dilekçesinde özetle; erkeğin istinaf dilekçesi ile affa ilişkin bir gerekçe ileri sürmediği, Bölge Adliye Mahkemesince bu hususun kendiliğinden dikkate alınamayacağı, bu kapsamda kusur durumunun değiştirilmesinin doğru olmadığı, erkekten fiziksel şiddet vakıası çıkarılsa bile yine de kadının ağır kusurlu hale gelmeyeceği, öncelikle eşit kusur değerlendirmesinin yapılması gerektiği, müvekkile atfedilen güven sarsıcı hareket eyleminin hiçbir dayanak taşımadığı, zira dayanak raporda görüşme süreleri ve saatleri bakımından hiçbir değerlendirme yapılmadığı, hatalı kusur belirlemesine bağlı erkek yararına hükmedilen tazminatların da hatalı olduğu belirtilerek; kusur belirlemesi ve tazminatlar yönünden temyiz kanun yoluna başvurmuştur.

2.Davalı-karşı davacı erkek vekili katılma yoluyla temyiz başvuru dilekçesinde özetle; erkeğe atfedilen fiziksel şiddet vakıasının gerçekle bir ilgisinin olmadığı, lehine hükmedilen tazminat miktarlarının yetersiz olduğu gibi erkeğin işsizlik problemleri ve ekonomik zorluklar yüzünden düzenli gelirden yoksun olduğu, kadının düzenli gelir durumu da gözetilerek yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmemiş olmamasının da hatalı olduğu, velâyetin tarafına verilmesi gerektiği ve bununla birlikte iştirak nafakasına hükmedilmesi gerektiğini belirtilerek; tazminatların miktarı, velâyet, iştirak nafakası ile reddedilen yoksulluk nafakası talebi yönünden temyiz kanun yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, taraflar arasında evlilik birliğini temelinden sarsacak ve ortak hayatın devamına imkân vermeyecek bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, kusur belirlemesinin doğru yapılıp yapılmadığı ve buna bağlı olarak erkeğin tazminat taleplerinin kabulü ile yoksulluk nafakası talebinin reddinin doğru olup olmadığı, doğru ise tazminat miktarlarının isabetli olup olmadığı, ortak çocuk hakkındaki velâyet düzenlemesinin, ortak çocuğun üstün yararına uygun olup olmadığı ve ortak çocuk yararına iştirak nafakası koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 190 ıncı maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri. 4721 sayılı Kanunu’nun 4 üncü maddesi, 6 ncı maddesi, 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkraları, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkraları, 182 nci maddesi, 327 inci maddesi, 328 inci maddesi, 330 uncu maddesi, 336 ncı maddesi. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50 nci ve 51 inci maddesi.

3. Değerlendirme

1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen ..., tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup taraf vekillerince temyiz dilekçelerinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenlere yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

06.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.