"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/2247 E., 2023/12 K.
KARAR : Başvurunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 3. Aile Mahkemesi
SAYISI : 2019/750 E., 2022/260 K.
Taraflar arasındaki mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı kadın vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı kadın vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 30.04.2024 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde temyiz eden davacı ... ve vekilleri gelmedi. Karşı taraf davalı ... vekili Avukat ... geldi. Gelenin sözlü açıklanması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen günde Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1. Davacı kadın vekili dava dilekçesinde; davalı adına 1986 yılında müvekkilinin altınları kullanılarak arsa alındığını, arsanın üzere daire ve dükkanlar yapıldığını, daha sonraki dönemlerde de alınan taşınmazlara müvekkilinin katkısının olduğunu, müvekkilinin taşınmazlara yaptığı katkının hesaplanarak müvekkiline ödenmesi gerektiği belirterek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 33.000,00 TL'nin dava tarihinden itibaren faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
2. Davacı kadın vekili 22.10.2020 tarihli (3) nolu celsede; dosyaya ibraz edilen belgedeki imza müvekkiline ait olduğunu, ancak müvekkilinin o dönemde bir takım ilaçlar kullandığı için bu imzayı bilinçli olarak atmadığını, iradesinin imzayı attığı sırada yerinde olmadığını, sözleşme uyarınca 170.000,00 TL'yi aldığını, ancak imzaladığı sırada sözleşmenin kapsamını idrak edemediği için ve iradesi sakatlandığından sözleşmenin geçerli olmadığını beyan etmiştir.
II. CEVAP
Davalı erkek vekili cevap dilekçesini süresinde sunmamış olup cevap dilekçesinde; dava açıldıktan sonra davacı tarafın anlaşma teklifleri üzerine aralarında sözleşme düzenlendiğini ve müvekkilinin davacının tüm mal rejimleri taleplerine karşılık 170.000,00 TL ödemeyi kabul ettiğini, bu şekilde sözleşmeyi davacı vekilinin 16.06.2016 tarihinde düzenlendiğini ve taraf asıllarının imzaladığını, bu sözleşmeye göre müvekkilinin ödemesi gereken miktar ödendikten sonra davacının mal rejimlerine ilişkin başka bir talebinin olmayacağını, buna ilişkin hiçbir hak ve alacağı kalmayacağını sözleşmenin (5) nolu maddesinde belirttiklerini, bu miktar ödendikten sonra davacının davadan feragat edeceğini bildirdiğini, bu şekilde müvekkilinin güvenini kazanıp davadan feragat edeceklerini belirtip artık dava ile ilgilenmeyeceklerini, davanın devam etmeyeceğini bu nedenle de cevap veremeye veya duruşmaya gelmesine gerek olmadığını bildirdiklerini, davacı tarafın sözleşme uyarınca müvekkilinin 170.000,00 TL'sini aldığını, ancak sözleşme gereği davadan feragat etmediğini, feragat ve ibraname sorumluluğunu yerine getirmediğini, bu şekilde davacının sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle sözleşmenin (6) nolu maddesinde belirtilen 10.000,00 Euro cezai şart ödeme yükümlülüğünün doğduğunu, bu nedenlerle taraflarca imzalanan sözleşme dikkate alınarak davacının tüm haklarını aldığını belirterek; davanın reddini savunmuş, % 20 kötüniyet tazminatının davacıdan alınarak müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
1. İlk Derece Mahkemesinin 23.11.2017 tarih ve 2016/329 Esas, 2017/809 Karar sayılı kararı ile, davacıya ön inceleme duruşmasına delillerini bildirmesi için süre verildiği, davacının süresinde delillerini bildirmediği, davalının süresinde bildirilmeyen delillere muvafakatinin olmadığı, davanın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, işbu karara karşı süresi içinde davacı kadın vekili istinaf başvurusunda bulunmuş; Bölge Adliye Mahkemesinin 15.05.2019 tarih ve 2018/547 Esas, 2019/900 Karar sayılı kararı ile, davacının süresinden sonra tanık listesini sunduğu, davalı tarafından sunulan 16.06.2016 tarihli sözleşmenin sulh sözleşmesi olup olmadığının tartışılmadığı, davacıya hakimin davayı aydınlatma yükümlüğü kapsamında tasfiye konusu taşınmazları ve alacak kalemlerini açıklattırılarak taşınmazların tapu kayıtlarının getirtilmesi gerektiği, aksi ispatlanıncaya kadar tüm malların edinilmiş mal olduğunu, hakimin re'sen bilirkişi ve keşif kararı alabileceği gerekçesiyle başvurunun kabulü ile, İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak, dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
2. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, Adli Tıp Kurumunun (ATK) 01.11.2021 tarih-1175 tarihli İhtisas Dairesi raporunda sözleşmenin imzalandığı tarih itibariyle davacının fiil ehliyetini etkileyecek ya da ortadan kaldıracak mahiyette akıl hastalığı veya akıl zayıflığı tespit edilemediğinin tespit edildiği; davacı vekiline birkaç defa mehil verilmiş olmasına rağmen davacı vekilinin usulüne uygun bir şekilde ne kadar katkı payı, değer artış payı, katılma alacağı olduğunu açıklamadığı; davalı tarafça dosyaya ibraz olunan tarafların davadan sonra sulh oldukları ve davalının bu sulh sözleşmesi uyarınca davacıya 170.000,00 TL ödemede bulunduğu ve davacının bu ödeme karşılığında dosyaya talep ettiği tüm taleplerinden feragat edeceğine dair sözleşme yapıldığı, bu sözleşme uyarınca davalının edimini yerine getirdiğinin davacı tarafça da kabul edilmesi karşısında davacının sözleşmeyi imzalarken ehliyetinin yerinde olmadığına dair savunmasının aksi ATK raporu ile kanıtlandığı, tarafların dava dışı yapmış oldukları sulh uyarınca davacı tarafça ödemede bulunulmuş olduğundan davacının alacağını yargılama dışında tahsil etmiş olması gerekçesiyle davanın ispatlanamadığın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı kadın vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle; kaldırma kararına uygun işlem yapılmadığını, 14.04.2022 tarihli dilekçede açıklama yapıldığını, müvekkilinin alacağı belirlenerek davalının ödediği miktarın mahsup edilmesi gerektiğini, ATK raporun eksik ve yetersiz olduğunu, sadece ayakta inceleme ile irade sakatlığının belirlenemeyeceğini, sunulan rapor ve ilaçların ATK tarafından değerlendirilmediğini, Mahkeme vakıaların değerlendirilmesi ve davanın nitelendirilmesinde hata yapıldığını belirterek istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, davalı tarafça sunulan "Sözleşmedir" başlıklı 16.06.2016 tarihli belgenin incelenmesinde, İstanbul 3. Aile Mahkemesinin 2016/329 Esas sayılı dava dosyasına ilişkin olarak davalının mal paylaşımı ve katkı payı tazminatı taleplerine ilişkin olarak 170.000,00 TL ödemeyi kabul ettiği, bu miktarın 50.000,00 TL'sinin 16.06.2016 tarihinde, kalanının ise 15.12.2016 tarihinde ödeneceği, ilk ödenen 50.000,00 TL'nin avukatta kalacağı ve davadaki işlemleri tamamlanınca davacıya ödeneceği, davanın son ödeme yapıldıktan sonra feragat, vazgeçme ve düşürme yollarından bir tanesiyle sonlandırılacağının belirtildiği, davalı tarafından "Sevim Özcelik mal paylaşımı" açıklamasıyla 16.06.2016 tarihinde 50.000,00 TL, 19.09.2016 tarihinde 60.000,00 TL, 20.10.2016 tarihinde 60.000,00 TL havale edildiği; ATK'nin 25.04.2022 tarihli raporuna göre, davacının sözleşme tarihi olan 16.06.2016 tarihinde ve halen menfaatlerini müdrik ve telkinlere mukavim olabileceği, kendi hür iradesi istikametinde serbest olarak eylem ve işlemlere girişebileceği, bu duruma göre davacının 16.06.2016 tarihinde fiili ehliyetine haiz olduğu, davacı tarafın sulhun iptali sebeplerini ispatlayamadığı, taraflar arasında imzalanan sulh sözleşmesine göre belirlenen ödemelerin davalı tarafından yerine getirildiği, sözleşme gereğince davacının son ödeme yapıldıktan sonra feragat, vazgeçme ve düşürme yollarından bir tanesiyle sonlandırılması gerekmesine rağmen yükümlülüklerine yerine getirmediği, sulh sözleşmesinin kesin hüküm gibi sonuç doğurup davayı sona erdirmesi nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına kararı verilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle; başvurunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı kadın vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı kadın vekili temyiz dilekçesinde özetle; ATK raporun eksik ve yetersiz olduğunu, sadece ayakta inceleme ile irade sakatlığının belirlenemeyeceğini, sunulan rapor ve ilaçların ATK tarafından değerlendirilmediğini, Mahkemece müvekkilinin yurtdışındaki sağlık dosyası ve kullandığı ilaç bilgileri alınmadan ATK sevk edildiğini, Mahkeme vakıaların değerlendirilmesi ve davanın nitelendirilmesinde hata yapıldığını, davalının malvarlığı değerleri yönünden müvekkiline yanlış beyanda bulunarak müvekkilinin zayıf durumundan yararlandığını, aşırı yararlanma bulunup bulunmadığının değerlendirilmediğini, kaldırma kararına uygun işlem yapılmadığını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, sulh sözleşmesinin geçerli olup olmadığı, irade sakatlığının bulunup bulunmadığı, sulhun etkisi noktasında toplanmaktadır. Dava, mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 26 ncı maddesi, 31 inci maddesi, 33 üncü maddesi, 313 ve devamı maddeleri, 190 ıncı maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 30 ve devamı maddeleri.
3. Değerlendirme
1.Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı kadın vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Duruşma için takdir olunan 17.100,00 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,30.04.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.