"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2020/1221 E., 2022/2090 K.
DAVA TARİHİ : 25.12.2017
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Büyükçekmece 4. Aile Mahkemesi
SAYISI : 2017/1260 E., 2020/488 K.
Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl ve karşı davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına karar verilmiştir.
Kararın davalı-karşı davacı kadın vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı-karşı davacı kadın vekili temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı-karşı davalı erkek vekili dava dilekçesinde özetle; tarafların 2013 yılından bu yana evli olduklarını, ortak bir çocuklarının olduğunu, çocuk dünyaya geldikten sonra babaannenin baktığını, erkeğin buna rağmen çocuğun hatırına evlili sürdürdüğünü, iki ay kadar önce erkeğin gece mesaisinde olduğu bir saatte bir alt katta oturan erkeğin abisi ve eşinin binanın otomat ışıklarının yandığını fark ettiklerini, erkeğin yengesinin çıkıp baktığında dazlak kafalı birisinin ayakkabılar elinde merdivenden inip binadan kaçtığını gördüğünü, erkeğin babasına haber verdiklerini ve geldiğini, kadına gelenin kim olduğunu sorduğunu ancak kadının inkar ettiğini ancak müşterek çocuğun ''dede, adam geldi'' dediğini, ancak gelen adamın kim olduğunun tespit edilemediğini ve konunun kapandığını, olaydan bir ay kadar sonra kadının, görümcesinin evine oturmaya gittiğini ve kendi aralarında konuşurlarken kadının, görümcesine ''kocam gece vardiyasına gittiğinde adamı çağırdım o da geldi'' dediğini, daha sonra erkeğin ablasının erkeği evine çağırarak kadının kendisine söylediğini ona söylediğini, erkeğin de kadından durumu sorunca susup başını yere eğdiğini ve inkar da etmediğini, erkeğin kadını babasının evine gönderdiğini, ortak çocuğunda müvekkilde kaldığını ve annesini de aramadığını beyanla tarafların boşanmalarına, müşterek çocuğun velayetinin müvekkil babaya verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı-karşı davacı kadın vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; öncelikle aldatma iffetsizlik iddialarını kesinlikle kabul etmediklerini, iddiaların hayal ürünü olduğu ve boşanma davasına dayanak bulmak amacıyla uydurulduğunun yargılama neticesinde ortaya çıkacağı davacının iddialarını tam aksine kadının evlilik içerisinde defalarca aldatmaya, her türlü sözlü ve fiziksel şiddete maruz kaldığını; gerek eşinden gerekse kayınvalidesi ve kayınpederi tarafından aynı evde gayriinsani bir muamele gördüğünü, sessiz ve içine kapanık kadının yaklaşık 5 yıllık evliliği süresince yaşadıklarını kendi ailesine dahi söyleyemeyecek kadar korkutulduğunu ve sindirildiğini, ziynet eşyalarının düğünden bir hafta sonra alındığını ve bir daha verilmediğini, erkeğin ailesinin ziynetlerini sattığını ve size ev alıyoruz demelerine rağmen kendilerine ev aldıklarını, erkeğin kadını kandırdığını ve ayrı ev açmadığını ve düğünden sonra müvekkilin davacının anne ve babasıyla aynı evde yaşamak zorunda kaldığını, müvekkilin yaşadığı binada davacının üç abisinin de oturduğunu, tarafların ayrılığından 2-3 ay kadar önce kadının kayınvalidesi ve kayınpederinin yan sokaktan bir daire alıp orada oturmaya başladıklarını, ancak yine her gün gelip eskisi gibi tüm ev hayatına ve evliliğine müdahale ettiklerini, erkeğin hep ailesinden taraf olup kadını konuşturmadığını, aniden öfkelenip darp ettiğini beyanla davacı-karşı davalının davasının reddine, karşı davanın kabulü ile 4721 sayılı Türk Medeni Kanun'un (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesi gereğince tarafların boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, çocuk yararına aylık 1.000,00 TL iştirak, kadın yararına, aylık 1.000,00 TL yoksulluk nafakası ile 25.000,00 TL maddî, 25..000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; tarafların 03.12.2013 tarihinde evlendikleri, müşterek bir çocuklarının bulunduğu, evliliğin başından beri tarafların erkeğin ailesinin baskısı ile hareket ettikleri, erkeğin ailesi ile bir kaç sene aynı evde yaşadıkları sonrasında bir kaç blok ötede alınan yeni eve erkeğin anne ve babasının taşındığı ,tarafların aile apartmanında yaşamaya devam ettikleri, erkeğin ailesinin evliliğe müdahil oldukları, her konuda kararları onların aldığı, ayrıca erkeğin anne ve babasının kadını oğullarına layık görmedikleri, bu konuda aşağılayıcı beyanda bulundukları, sosyal hayatlarını engelledikleri, kadının ailesine gitmesini engelledikleri yönündeki iddianın aksinin ise dinlenen erkeğin tanıklarının beyanları ile ispatlandığı; kadının istediği zaman ailesinin evine gidebildiği için bu vakıanın olarak erkeğe yüklenmemiş olduğu, baskıcı eylemlerin erkeğin ailesi tarafından devam ettirildiği, doğum yapan kadını ziyarete gelen kız kardeşleri olduğu bir sırada erkeğin kadın ile müşterek çocuğun bulunduğu bir ortamda bağırarak konuştuğu, bunu engellemeye çalışan kadının kız kardeşlerine karşı da ''bu sizi ilgilendirmez'' diyerek üstlerine yürüdüğü, bu hususun dinlenen davalı - karşı davacı tanığı kız kardeş Selda K.'nın beyanı ile doğrulandığı, davalı - karşı davacı kadının ise eşini aldattığı, dinlenen davacı - karşı davalı tanıklarından Nimet B. beyanı ile davacı koca gece vardiyasında işte iken aile apartmanında tarafların bir alt katında oturan eltisinin gözetleme deliğinden bakınca apartman otomatının yandığını, başı dazlak bir adamın üst kattan elinden ayakkabılarıyla merdivenlerden aşağı indiğini gördüğü, üst katta sadece tarafların evinin olduğu, durumu gören tanık Nimet'in derhal eşine durumu bildirdiği, davacının erkek kardeşi Aşur B. balkondan baktığında başı dazlak bir erkeğin apartmandan koşarak uzaklaştığını görüp, kendisine arkasından seslenmesine rağmen durmadığını ve oradan kaçtığını beyan ettiği, bunun üzerine davacı erkeğin babasını ve davacı-karşı davalıyı çağırdıkları, kayınpederinin gelinine durumu sorduğunda sesini çıkarmadığı, başını öne eğdiği, müşterek çocuğun ise ''dede bir adam geldi'' şeklinde beyanda bulunduğu, davacı kocanın eşi ile bu durumu konuştuğu ve davalı kadının bu durumu inkar etmesi üzerine eşine inanmayı tercih ederek evlilik birliğine bir süre devam ettirdiği sonrasında davalı - karşı davacının görümcesi Türkan A. beyanında ''Bir seferinde davalı eve başka bir erkek aldığını anlattı. Ben de kendisine neden böyle birşey yaptığını sordum. Bana "sus" diyerek davacıya söylemememi söyledi. Ben davacıya konuyu anlattım.'' şeklinde beyanı üzerine davacı-karşı davalı erkeğin eşini evden kovduğu, davalı karşı davacı kadın ve annesinin tanık Türkan'ı neden bunu davacı karşı davalıya anlattın diyerek darp ettikleri böylelikle davalı karşı davacı kadının evlilik birliğinin kendisine yüklediği sadakat yükümlülüğüne aykırı hareket ettiği; erkeğin ise ailesinin evlilik birliğine müdahalesini engelleyemediği, bir denge oluşturamadığı, kadın ve ailesine karşı bağırmak ve üzerlerine yürümek suretiyle sözsel şiddet uyguladığı; bu haliyle her ne kadar davalı erkeğin sayıca evlilik birliğinin temelinden sarsılmasındaki kusurları birden fazla olsa da bu kusurların ağırlığı ile davalı-karşı davacı kadının sadakat yükümlülüğüne aykırı hareketi karşılaştırıldığında davalı-karşı davacı kadının kusurunun daha ağır olduğu belirtilerek her iki davanın da kabulü ile tarafların evlilik birliğinin sarsılması nedeni ile boşanmalarına, müşterek çocuğun ayrılığın başından beri baba yanında bulunması, düzenlenen dosyadaki sosyal inceleme raporları gereğince küçüğün mevcut düzeninin korunarak kök ailesinden çocuğun bakımı konusunda yardım alan davacı-karşı davalı babanın yanında mutlu olduğu belirtilmekle velayetinin davacı-karşı davalı babasına verilmesine, anne ile de kişisel ilişkinin azami seviyede yatılı olarak tesisine, davalı-karşı davacı kadının boşanmada daha ağır kusurlu olması nedeniyle yoksulluk nafakası ve maddi/manevi tazminat taleplerinin reddine, davalı- karşı davacı için belirlenen 400 TL tedbir nafakasının karar kesinleşinceye kadar devam etmek üzere davacı- karşı davalıdan alınarak davalı - karşı davacıya verilmesine, ziynete ilişkin usulüne uygun olarak açılmış bir dava bulunmadığından bu talep hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı-davacı kadın vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı-karşı davacı kadın vekili kusur tespiti, erkeğin kabul edilen davası ve reddedilen fer'î talepleri yönünden istinaf kanun yoluna müracaat etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; evlilik birliğinin kendisine yüklediği sadakat yükümlülüğüne aykırı hareket eden kadının ağır, ailesinin evlilik birliğine müdahalesini engelleyemeyen, bir denge oluşturamayan, eşine ve eşinin ailesine karşı bağırmak ve üzerlerine yürümek suretiyle sözel şiddet uygulayan erkeğin az kusurlu olduğuna ilişkin İlk Derece Mahkemesince yapılan değerlendirmenin doğru olduğu kabul edilerek tarafların boşanmalarına, müşterek çocuğun ayrılığın başından beri baba yanında bulunması, düzenlenen dosyadaki sosyal inceleme raporları gereğince küçüğün mevcut düzeninin korunarak kök ailesinden çocuğun bakımı konusunda yardım alan davacı - karşı davalı babanın yanında mutlu olduğu belirtilmekle velayetinin davacı-karşı davalı babasına verilmesine, anne ile de kişisel ilişkinin azami seviyede yatılı olarak tesisine, davalı-karşı davacı kadının boşanmada daha ağır kusurlu olması nedeniyle yoksulluk nafakası ve maddi manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin (1) inci fıkrasının (b) bendinin (1) inci alt bendi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı-karşı davacı kadın vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı -karşı davacı kadın vekili temyiz dilekçesinde özetle, istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü nedenleri tekrar ederek erkeğin davasının kabulü, kusur belirlemesi ve reddedilen fer'î talepleri yönünden kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
Dava, karşılıklı boşanma davası olup, uyuşmazlık, erkeğin davasının kabulüne karar verilmesinin isabetli olup olmadığı, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, kadın yararına tazminat ile nafakaya hükmedilmemesinin yasal koşullarının oluşup oluşmadığı ortak çocuğun velâyetinin babaya verilmesinin çocuğun üstün yararına, yaşına, gelişimine uygun olup olmadığı, anne ile çocuk arasında düzenlenen kişisel ilişkinin süresinin çocukların üstün yararlarına uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Kanun'un 4 üncü, 6 ncı, 166 ncı, 169 uncu, 174 üncü, 175 inci, 176 ncı, 182 nci, 323 üncü, 327 nci, 328 inci, 330 uncu, 336 ncı maddeleri, 6100 sayılı Kanunu’nun 190 ıncı, 194 üncü, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 inci ve 371 inci maddesi, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin 3 üncü, 9 uncu maddesinin üçüncü fıkrası, 12 nci maddesi, Çocuk Haklarının Kullanılmasına dair Avrupa Sözleşmesi'nin 3 üncü, 4 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkraları. 6 ncı maddesi.
3. Değerlendirme
1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı-karşı davacı kadın vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2.Boşanmaya sebebiyet veren olaylarda her ne kadar kadının ağır, erkeğin ise az kusurlu olduğu kabul edilmiş ise de yapılan yargılama ve toplanan delillerden, kadına yüklenen sadakat yükümlülüğünü ihlal vakıası yönünden dinlenen erkeğin tanıklarının beyanlarının soyut nitelikte, hayatın olağan akışına aykırı ve inandırıcılıktan uzak izahlardan ibaret olduğu; bu nedenle ispatlanamayan bu vakıanın kadına kusur olarak yüklenmesinin de hatalı olduğu, öte yandan tarafların aile apartmanında ve uzun süre erkeğin ailesi ile birlikte aynı evde oturmaları, davalı-davacı kadının tanık beyanları ile sabit olduğu üzere, erkeğin anne ve babasının ayrı eve taşındıktan sonraki süreçte de eve sürekli gelip gitmeleri, her şeye müdahale etmeleri, her konuda kararları onların alması ve davalı-karşı davacı kadına baskı yapmaları, kadının sosyal hayatının engellenmesi ve pasifize edilmesi; ayrıca erkeğin anne ve babasının kadını oğullarına layık görmemeleri ve bu konuda aşağılayıcı beyanda bulunmaları, küçük düşürmeleri ve erkeğin bu durumlara hiç ses çıkarmaması gibi hususlar dikkate alındığında evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda erkek tam kusurlu olduğundan davasının reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi doğru değil ise de kadının boşanma davasında verilen boşanma hükmü taraflarca istinaf edilmeyerek kesinleştiğinden erkeğin boşanma davasının artık konusu kalmamıştır. Bu durumda konusuz hale gelen erkeğin boşanma davasının esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi ve dava tarihindeki haklılık durumu uyarınca harç, yargılama giderleri ve vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
3. Yukarıdaki (2) nolu paragrafta açıklandığı üzere; evlilik birliğinin sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen davalı-karşı davacı kadının kusurlu olmadığı, bu olayların onun kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği ve boşanma sonucu bu eşin, en azından diğerinin maddî desteğini yitirdiği anlaşılmıştır. O hâlde, Mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları dikkate alınarak kadın yararına 4721 sayılı Kanun'un 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkraları uyarınca uygun miktarda maddî ve manevî tazminata hükmedilmesi gerekirken, hatalı kusur belirlemesinin sonucu olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun'un 175 inci maddesi uyarınca boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mâli gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Yukarıda açıklandığı üzere, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davalı-karşı davacı kadının, davacı-karşı davalı erkeğe nazaran kusurunun daha ağır olmadığı, geliri ve malvarlığı bulunmadığından boşanmakla yoksulluğa düşeceği anlaşılmıştır. 4721 sayılı Kanun'un 175 inci maddesi koşulları somut olayda davalı-karşı davacı kadın yararına gerçekleşmiştir. O halde, davalı-karşı davacı kadın yararına uygun miktarda yoksulluk nafakasına hükmedilecek yerde, hatalı kusur belirlemesi sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının erkeğin davasının kabulü, kusur belirlemesi, yoksulluk nafakası ile maddî ve manevî tazminat yönünden davalı -karşı davacı kadın yararına ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararın erkeğin davasının kabulü, kusur belirlemesi, yoksulluk nafakası ile maddî ve manevî tazminat yönünden davalı -karşı davacı kadın yararına BOZULMASINA,
3. Davalı-karşı davacı kadın vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Peşin harcın istek halinde yatırana iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
19.03.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.