Logo

2. Hukuk Dairesi2023/5177 E. 2024/3819 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Evlilik birliğinin temelden sarsılmasına dayalı boşanma davasında, davacı erkeğin başka bir kadınla birlikte yaşaması ve davalı kadının erkeğe hakaret içeren sözler söylemesi karşısında, tarafların kusur durumları ve boşanmaya karar verilip verilmeyeceği hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Davacı erkeğin sadakat yükümlülüğüne aykırı davranışları ve davalı kadının hakaretlerinin her ikisinin de evlilik birliğinin temelden sarsılmasına katkıda bulunduğu, davalı kadının karşı koymasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu ve evlilik birliğinin devamında korunmaya değer bir yarar kalmadığı gözetilerek, 4721 sayılı Kanun'un 166/2. maddesi uyarınca boşanmaya karar verilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı bulunarak bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2020/1412 E., 2023/8 K.

KARAR : Başvurunun kabulü, yeniden esas hakkında hüküm kurma

İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 5. Aile Mahkemesi

SAYISI : 2018/517 E., 2020/465 K.

Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı kadın vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesinin ilgili hükümlerinin kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı erkek vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı erkek vekili dava dilekçesinde özetle, davalının müvekkiline takındığı tavır, ettiği küfür ve hakaretler nedeniyle davalıyla görüşmediğini beyan ederek tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereğince boşanmalarına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı kadın vekili cevap dilekçesinde özetle, davacının sadakatsiz olduğunu birlikte yaşadığı kadına ayrı ev açtığını, çocukları ile birlikte yaşamaya başladıklarını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalı kadının telefonda erkeğe hakaret ettiği, az kusurlu olduğu, davacı erkeğin ise, başka bir kadına düğün yaparak ve onunla yaşayarak sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı, eve geç geldiği ve ağır kusurlu olduğu gerekçesi ile davacının davasının kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereğince

boşanmalarına, ortak çocukların velâyetinin davalı anneye verilmesine, davacı baba arasında kişisel ilişki kurulmasına karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davalı kadın vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı kadın vekili istinaf dilekçesinde; davanın reddi gerektiğini beyanla hükmün tamamı yönünden istinaf başvurusunda bulunmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; erkeğin önce ... sonrasında ... isimli kadınla beraberliğinin olduğu, ... isimli kadınla düğün yapmaktan çekinmediği, hatta ... isimli kadın ile olan birliktelikten çocuğunun olduğu anlaşılmakla kadının eşine söylemiş olduğu "adi,şerefsiz" sözcüklerinin tepkisel olduğunun kabulü gerektiği, davalı kadının tepki ile söylemiş olduğu bu sözler nedeni ile kendisine kusur yüklenerek davanın kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı, bu söylemler dışında kadına atfı kabil bir kusurun varlığının da ispat edilemediği, bu halde davanın reddi yerine kabulü kararının usul ve yasaya aykırı olduğu belirtilerek davalı kadının istinaf talebinin kabulü ile İlk Derece Mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı erkek vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı erkek vekili; davanın reddinin usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, davacı erkek tarafından 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebine dayalı olarak açılan boşanma davasında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, boşanma davasının reddi kararının yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

4721 sayılı Kanun'un 6 ncı, 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası. 6100 sayılı Kanun'un 190 ıncı ve 194 üncü maddeleri, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddesi.

3. Değerlendirme

1.Davacı erkek tarafından evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebine dayalı olarak açılan boşanma davasının İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davacı erkeğin ağır, davalı kadının ise az kusurlu olduğu, 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin ikinci fıkrası koşullarının somut olayda gereçekleştiğinden bahisle davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına karar verilmiş, kararın davalı kadın tarafından istinafı üzerine Bölge Adliye Mahkemesince davalı kadına kusur olarak yüklenen hakaret eyleminin erkeğin kusuru karşısında tepkisel nitelikte olduğu, bu nedenle kadına kusur olarak yüklenemeyeceği, bu durumda tam kusurlu erkeğin davasının reddine karar verilmesinin gerektiği belirtilerek istinaf başvurusunun kabulü ile kararın kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm tesisi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı erkek vekili tarafından temyiz edilmiştir.

2.Yapılan yargılama ve toplanan delillerden; her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesince; "...erkeğin önce ... sonrasında ... isimli kadınla beraberliğinin olduğu, ... isimli kadınla düğün yapmaktan çekinmediği, hatta ... isimli kadın ile olan birliktelikten çocuğunun olduğu anlaşılmakla kadının eşine söylemiş olduğu "adi,şerefsiz" sözcüklerinin tepki olduğu, davalı kadının tepki ile söylemiş olduğu bu sözler nedeni ile kendisine kusur yüklenerek davanın kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı, bu söylemler dışında kadına atfı kabil bir kusurun varlığı da ispat edilemediği..." şeklinde değerlendirme yapılarak davanın reddine karar verilmiş ise de; davacı erkeğin başka bir kadına düğün yaparak ve onunla yaşayarak sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı, eve geç geldiği ve ağır kusurlu olduğunun sabit olduğu, davacı tanıklarının beyanlarıyla, davalı kadının erkeğe hakaret içeren sözler söylediğinin kanıtlandığı, kadının bu hakaretlerinin tepkisel nitelikte olduğunun kabulünün mümkün olmadığı anlaşılmaktadır.

3.4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinde, "evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerin her birinin boşanma davası açabileceği" hükme bağlanmıştır. Bu hükmü, tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamak ve değerlendirmek doğru değildir. Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi, karşı tarafın hiçbir kusuru olmadığı halde, evlilik birliğini, kendi kususrlu tutum ve davranışlarıyla temelinden sarsar, sonra da mademki birlik artık sarsılmış deyip, boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir.

4.Öyle ise 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz yada az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa, bu halin tespiti dahi, tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Boşanmaya karar verilebilmesi için az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı ve evlilik birliğinin devamında bu eş ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır. (TMK md. 166/2)

5.Somut uyuşmazlıkta mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması davacının ağır kusurlu sayılmasını gerekli kılan tutum ve davranışları yanında, davalının da kusurlu davranışlarından kaynaklanmıştır. Evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakmımından korunmaya değer bir yarar belirlenememiş, dosya içindeki bilgi ve belgelerden, davalının, davaya karşı koymasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde bulunduğu anlaşılmıştır. Bu durumda 4721 sayılı Kanun'un 166/2 maddesi uyarınca boşanmaya karar verilmesi gerekirken yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek yazılı biçimde karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Temyiz peşin harcının istek halinde yatırana iadesine,

Dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,23.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.