Logo

2. Hukuk Dairesi2023/5245 E. 2024/3793 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Boşanma davasında kusur belirleme, nafaka ve tazminat miktarlarının tespiti uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Erkeğin, kadının kapanması yönünde baskı yaptığına dair iddianın ispatlanamaması ve kadının Samsun'a bağımsız konut olmadığını bilerek gitmesi nedeniyle, erkeğin konut temin etmemesinin kusur olarak değerlendirilemeyeceği, ancak kabul edilen diğer kusurları sebebiyle boşanmada tam kusurlu olduğu gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 28. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/85 E., 2023/418 K.

KARAR : İstinaf başvurusunun kısmen kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm kurma

İLK DERECE MAHKEMESİ : Eskişehir 2. Aile Mahkemesi

SAYISI : 2022/462 E., 2022/671 K.

Taraflar arasındaki boşanma ve ziynet alacağı davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına ve boşanmanın fer'îlerine ve kadın eşin ziynet alacağı davasının kısmen kabulüne karar verilmiştir. Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, kusur gerekçesinin kendi içerisinde çelişkili olduğu ve denetime elverişli olmadığı gerekçesiyle, başvurunun kabulü ile hükmün istinaf edilmeden kesinleşen boşanma hükmü dışında, kararının kusur belirlemesi, velâyet, kişisel ilişki, nafakalar ve kadın lehine hükmedilen tazminatlar yönünden kaldırılarak eksiklikler giderildikten sonra karar verilmek üzere, dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

Gönderme kararı sonrasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince kesinleşen boşanma talebi yönünden karar verilmesine yer olmadığına ve boşanmanın fer'îlerine, ziynet alacağı davasının kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince tarafların istinaf başvurusunun kısmen esastan reddi ve kısmen kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1.Davacı kadın vekili dava dilekçesinde özetle; erkeğin, kendi ailesinin evlilik birliğine müdahalesine sessiz kaldığını, müvekkilini ailesi ile görüştürmediğini, müvekkiline değer vermediğini, ortak evin ihtiyaçlarını karşılamadığını, müvekkiline ve ortak çocuğa ilgisiz olduğunu, psikolojik, fiziksel ve ekonomik şiddet uyguladığını, hakaret edip tehdit ettiğini, müvekkilinin çalışmasına izin vermediğini, davalı tarafın ve ailesinin ziynet eşyalarını müvekkilinden aldıklarını, müvekkilinin sadece yanına taşlı bilezik ve takı setini aldığını, düğünde takılan tüm ziynetlerin davalının babasının kiralık kasasına konulduğunu ve halen de orada durduğunu iddia ederek tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin müvekkiline verilmesine, çocuk için aylık 1.000,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, müvekkili için aylık 1.000,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakası ile 100.000,00 TL maddî, 100.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesini, dava dilekçesinde tek tek dökümü yapılan ziynet eşyalarının aynen iadesini, aynen iadesi mümkün değil ise fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL'sinin dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

2. Davacı kadın vekilinin 06.10.2020 tarihli ıslah dilekçesinde özetle; ziynet bedeli taleplerinin 48.648,00 TL artırılarak toplamda 58.648,00 TL nin dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı erkek vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesindeki iddiaların asılsız ve gerçek dışı olduğu, öne sürülen iddiaları kabul etmediklerini, kadının ailesinin evlilik birliğine müdahale ettiğini, aşırı tepkileri ve öfke kontrol problemi olduğunu belirterek davanın boşanma yönünden kabulü ile tarafların boşanmalarına karar verilmesin, davacı kadının maddî ve manevî tazminat, nafaka ile ziynet eşyalarının iadesi taleplerinin reddine karar verilmesini, ortak çocuğun velâyetinin müvekkiline verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

A. İlk Derece Mahkemesinin Birinci Kararı

İlk Derece Mahkemesinin 19.11.2020 tarih ve 2018/1136 Esas 2020/617 Karar sayılı kararı ile; tarafların 2018 yılından beri fiilen ayrı yaşadıkları, ortak çocuğun doğum gününde davacı kadın ve davalının ailesi arasında yaşanan bir sorun sonrası davacı kadının kendi ailesinin yanına gittiği, ancak bundan sonraki süreçte davalı erkek ve ailesi tarafından tarafların yeniden bir araya gelmeleri yönünde somut bir adım atılmadığı, hatta davacı tanığı olan komşularının beyanında ortak hanenin davacının haberi olmadan boşaltıldığını ve bu işlemi kendisinden duyarak şok olduğunu, davacı kadının çocuğu ile birlikte geri dönmek üzere gittiğini belirttiği, diğer tanıkların da ortak çocuğun doğumunda anneler arasında tartışma yaşandığını, sonrasında davalının davacı eşinin annesini kovduğunu, ona "niye geldin" diyerek polis çağıracağını beyan etmek sureti ile üzerine yürüdüğünü, hatta davacının babasına 'bunu buraya getirme' dediğini, ayrıca tarafların Samsun'a taşındıklarında 8 ay süre ile davalının ailesi ile birlikte oturduklarını, sonra ayrı eve çıktıklarını ve davalı erkeğin eşinden habersiz evi satıp parasını bir arkadaşına verdiğini, bunun yanı sıra davalı ve ailesinin davacı kadına baskı yaparak işten çıkmasını ve kıyafetlerine karışarak kapanmasını istedikleri doğrultusunda anlatımda bulunarak davacının iddialarının bu beyanlar ile teyit edildiği, bu haliyle evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı ve davacı kadının yeniden bir araya gelerek evliliği devam ettirme imkanının kalmadığı boşanmaya sebep olan olaylarda, kadının en azından eşine oranla daha az kusurlu konumda olup daha ağır kusurunun ispat edilemediği, davacı kadına yönelik dini baskılar yanı sıra ortak hanenin onun haberi olmadan boşaltılması, ayrıca sahip olunan evin ondan habersiz satılarak bedelinin bir arkadaşına verilmesi ve davacının annesine yönelik aile birliğini sarsacak nitelikte evden kovma şeklinde davranış sergilenmesi ile davalı eşin daha ağır kusurlu olduğu, boşanma sebebiyle mevcut veya beklenen menfaatleri zedelenen ve kişilik hakları saldırıya uğrayan kadın eş yararına maddî ve manevî tazminata hükmedilmesi gerektiği ve kadının boşanmakla yoksulluğa düşeceği gerekçesiyle; davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, çocuk ile anne arasında kişisel ilişki kurulmasına, çocuk yararına aylık 500,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına kadın yararına aylık 500,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakası ile 10.000,00 TL maddî, 10.000,00 TL manevî tazminata karar verilmiştir. Ziynet eşyalarının iadesi davası yönünden ise; davalı erkek tanığı olarak dinlenen şahısların dahi beyanlarında taraflara düğünde takılan takıların davalının babasına ait kasada muhafaza edildiğini ifade ettikleri ayrıca her iki taraf tanıklarının da takılar ile ilgili ayrıntılı beyanda bulundukları, hatta davalı erkeğin annesinin beyanında kendisi tarafından takılan 6 adet burma bilezik olduğunu, ayrıca annesinin Elif'in ve Emel'in de ikili burma bilezik taktıklarını ve davacı ...'nın annesinin de 10 çeyreğe denk gelecek nitelikte bir altın taktığını, bunun yanı sıra adedini bilmediği şekilde çeyrek altın ve cumhuriyet altını takıldığını ifade ettiği, bu anlatımlar doğrultusunda bilirkişi tarafından bu konuda rapor hazırlandığı ve mevcudiyeti belirlenen takılar hakkında düzenlenen rapor içeriği mahkemece denetlendiğinde oluşa uygunluğu kabul edilerek takı talebinin kısmen kabulü ile; kadına ait kabul edilebilecek ziynet eşyaları yönünden talebin tamamen kabulü, ancak mevcudiyeti tanık beyanları ile ortaya konulan ve talep edilen 60 çeyrek altının yarısının kadına aidiyeti uygun görülerek, 30 adet çeyrek altını aynen iadesi olmadığı takdirde bedeli 10.260 TL, bunun yanı sıra talep edilen 6 adet cumhuriyet altının da yarısının kadına aidiyeti kabul edilerek 3 adet cumhuriyet altını aynen iadesi olmadığı takdirde bedeli 4.230 TL, 1 adet gremse altın aynen iadesi olmadığı takdirde bedeli 3.420 TL, 1 adet 22 ayar bilezik (üçlü burgu) aynen iadesi olmadığı takdirde bedeli 4.246 TL, 1 adet 22 ayar bilezik (üçlü burgu) aynen iadesi olmadığı takdirde bedeli 3.474 TL, 3 adet 22 ayar bilezik (ikili burgu) aynen iadesi olmadığı takdirde bedeli 8.685 TL, 2 adet 22 ayar bilezik (ikili burgu) aynen iadesi olmadığı takdirde bedeli 4.632 TL, 1 adet 22 ayar bilezik aynen iadesi olmadığı takdirde bedeli 2.895 TL, 1 adet 22 ayar bilezik aynen iadesi olmadığı takdirde bedeli 2.316 TL olmak üzere toplam 44.158 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı erkekten alınarak davacı kadına verilmesine karar verilmiştir.

B. Bölge Adliye Mahkemesinin Gönderme Kararı

1.İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı kadın vekili, kusur belirlemesi, nafakaların ve tazminatları miktarı, kişisel ilişki, ziynet eşyalarının iadesi davasının reddedilen kısmı yönünden, davalı erkek vekili ise kusur belirlemesi, velâyet, velâyete bağlı kişisel ilişki ve iştirak nafakası, kadın lehine hükmedilen nafakalar, tazminatlar, ziynet eşyalarının iadesi davasının kabul edilen kısmı, ziynet eşyası alacağında faizin başlangıç tarihi yönünden istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2. Bölge Adliye Mahkemesinin 01.06.2022 tarih ve 2021/197 Esas, 2022/918 Karar sayılı kararı ile, tarafların boşanma davasının ferilerine yönelik istinaf istinaf itirazlarının incelenmesinde; "... ilk derece mahkemesinin gerekçeli kararının gerekçe bölümünde" ortak çocuğun doğum gününde davacı kadın ve davalının ailesi arasında yaşanan bir sorun sonrası davacı kadının kendi ailesinin yanına gittiği, ancak bundan sonraki süreçte davalı erkek ve ailesi tarafından tarafların yeniden bir araya gelmeleri yönünde somut bir adım atılmadığı, hatta davacı tanığı olan komşularının beyanında ortak hanenin davacının haberi olmadan boşaltıldığını ve bu işlemi kendisinden duyarak şok olduğunu, davacı kadının çocuğu ile birlikte geri dönmek üzere gittiğini belirttiği, diğer tanıkların da ortak çocuğun doğumunda anneler arasında tartışma yaşandığını, sonrasında davalının davacı eşinin annesini kovduğunu, ona niye geldin diyerek polis çağıracağını beyan etmek sureti ile üzerine yürüdüğünü, hatta davacının babasına 'bunu buraya getirme' dediğini, ayrıca tarafların Samsun'a taşındıklarında 8 ay süre ile davalının ailesi ile birlikte oturduklarını, sonra ayrı eve çıktıklarını ve davalı erkeğin eşinden habersiz evi satıp parasını bir arkadaşına verdiğini, bunun yanı sıra davalı ve ailesinin davacı kadına baskı yaparak işten çıkmasını ve kıyafetlerine karışarak kapanmasını istedikleri doğrultusunda anlatımda bulunarak davacının iddialarının bu beyanlar ile teyit edildiği, bu haliyle evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı ve davacı kadının yeniden bir araya gelerek evliliği devam ettirme imkanının kalmadığı" belirtilerek davacıya kusur yüklenmediği halde, kadının maddî tazminat talebine ilişkin gerekçede " boşanmaya sebep olan olaylarda, maddî tazminat isteyen kadının en azından eşine oranla daha az kusurlu konumda olup daha ağır kusurunun ispat edilemediği, davacı kadına yönelik dini baskılar yanı sıra ortak hanenin onun haberi olmadan boşaltılması, ayrıca sahip olunan evin ondan habersiz satılarak bedelinin bir arkadaşına verilmesi ve davacının annesine yönelik aile birliğini sarsacak nitelikte evden kovma şeklinde davranış sergilenmesi ile davalı eşin daha ağır kusurlu olduğu " belirtilerek hükmün gerekçesinde çelişki oluşturulduğu, kadına kusur yüklenip yüklenmediği, yüklenmiş ise hangi kusurun yüklendiği anlaşılamamıştır. Mahkeme, hangi vakıaları kusur olarak nitelendirdiğini ve kusur derecelerini denetime elverişli şekilde gerekçeli olarak açıklamak zorundadır. Bu bakımdan kusur belirlemesi kendi içinde çelişkili olduğu gibi yeterli açıklıkta olmayıp denetime elverişli değildir. İlk derece mahkemesince yapılacak iş; tüm deliller, iddia ve savunma birlikte değerlendirilerek, özellikle Anayasanın 141/3. maddesi ve 6100 sayılı HMK’nın 27 ve 297. maddeleri kapsamında vardığı yargıyı içerir ve denetlenebilir gerekçe ve hüküm oluşturmak olmalıdır....", Tarafların ziynet eşyalarının iadesi davasına yönelik istinaf itirazlarının incelenmesinde; "... ilk derece mahkemesince ziynet eşyalarının iadesi davasının yapılan yargılaması sonucunda " kadına ait kabul edilebilecek ziynet eşyaları yönünden talebin tamamen kabulü, ancak mevcudiyeti tanık beyanları ile ortaya konulan ve talep edilen 60 çeyrek altının yarısının kadına aidiyeti uygun görülerek, 30 adet çeyrek altının aynen iadesi olmadığı takdirde bedeli 10.260 TL, bunun yanı sıra talep edilen 6 adet cumhuriyet altının da yarısının kadına aidiyeti kabul edilerek 3 adet cumhuriyet altının aynen iadesi olmadığı takdirde bedeli 4.230 TL, 1 adet gremse altının aynen iadesi olmadığı takdirde bedeli 3.420 TL, 1 adet 22 ayar bilezik (üçlü burgu) aynen iadesi olmadığı takdirde bedeli 4.246 TL, 1 adet 22 ayar bilezik (üçlü burgu) aynen iadesi olmadığı takdirde bedeli 3.474 TL, 3 adet 22 ayar bilezik (ikili burgu) aynen iadesi olmadığı takdirde bedeli 8.685 TL, 2 adet 22 ayar bilezik (ikili burgu) aynen iadesi olmadığı takdirde bedeli 4.632 TL, 1 adet 22 ayar bilezik aynen iadesi olmadığı takdirde bedeli 2.895 TL, 1 adet 22 ayar bilezik aynen iadesi olmadığı takdirde bedeli 2.316 TL olmak üzere toplam 44.158 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı erkekten alınarak davacı kadına verilmesine" şeklinde karar verilmiş ise de ,Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına, örf ve adete, ülke gerçekleri ile yöresel geleneklere göre; evlenme sebebiyle, gerek ailelerce ve gerekse yakınlarınca kadına geleceğinin güvencesi olarak düğünde takılan ziynet eşyalarının davacı kadına bağışlanmış sayılır. Aynı biçimde, düğünde erkeğe takılan ziynet eşyaları açısından da kadının herhangi bir biçimde kabulü söz konusu olmadıkça ve aksi de ispatlanmadıkça kocanın bu eşyaları eşine bağışladığı kabul edilir. Bu durumda tanık beyanları ile birlikte tüm dosya kapsamından; davacının iddia ettiği ziynetlerin varlığını ve davalı tarafından alınarak geri iade edilmediğini ispatladığı, bu durumda ziynet eşyalarının iadesi davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde kısmen kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı anlaşılmış, yine dava dilekçesi ile 10.000 TL ziynet eşyası bedelinin talep edildiği, daha sonra ziynet bedeli ıslah ile artırıldığından, kabul edilen ziynet alacağında, 10.000 TL'sine dava tarihinden, geriye kalan kısım için ise ıslah tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken, kabul edilen alacağın tamamına dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesi doğru olmamıştır..." şeklindeki gerekçe ile İlk Derece Mahkemesince verilen boşanma hükmü, boşanmaya ilişkin harç, yargılama gideri ile vekâlet ücretine ilişkin hüküm istinaf edilmeksizin kesinleştiğinden kesinleşen konularda yeniden karar verilmesine yer olmadığına, boşanmanın fer'îleri yönünden tarafların istinaf başvurularının kabulü ile, İlk Derece Mahkemesi kararının kusur belirlemesi, velâyet, kişisel ilişki, nafakalar ve kadın lehine hükmedilen tazminatlar yönünden kaldırılmasına, kusur belirlemesi, velâyet, kişisel ilişki, nafakalar kadının maddî ve manevî tazminat talepleri hakkında yeniden bir karar verilmek üzere İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, tarafların sair istinaf taleplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, tarafların ziynet eşyalarının iadesi davasına yönelik istinaf itirazları yönünden ise; davacı kadının iddia ettiği ziynetlerin varlığını ve davalı tarafından alınarak geri iade edilmediğinin ispatlandığından, ziynet eşyaları iadesi davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken kısmen kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğu yine dava dilekçesi ile 10.000 TL ziynet eşyası bedelinin talep edildiği, daha sonra ziynet bedeli ıslah ile artırıldığından, kabul edilen ziynet alacağında, 10.000 TL'sine dava tarihinden, geriye kalan kısım için ise ıslah tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken, kabul edilen alacağın tamamına dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesi doğru olmadığı gerekçesiyle ziynet eşyasının iadesi davasında, davacının ziynet eşyasının iadesi davasının reddedilen kısmına yönelik, davalının ise faize yönelik istinaf talebinin kabulü ile İlk Derece Mahkemesinin ilgili bendleri kaldırılarak yeniden ziynet eşyalarının iadesine yönelik yeniden hüküm kurulmasına karar verilerek, davacının ziynet eşyasının iadesi davasının kabulü ile; 60 adet çeyrek altının aynen iadesi olmadığı takdirde bedeli 20.520TL, 6 adet cumhuriyet altını aynen iadesi olmadığı takdirde bedeli 8.460 TL,1 adet gremse altın aynen iadesi olmadığı takdirde bedeli 3.420 TL,1 adet 22 gram 22 ayar bilezik (üçlü burgu) aynen iadesi olmadığı takdirde bedeli 4.246 TL,1 adet 18 gram 22 ayar bilezik (üçlü burgu) aynen iadesi olmadığı takdirde bedeli 3.474 TL, 3 adet 15'er gram 22 ayar bilezik (ikili burgu) aynen iadesi olmadığı takdirde bedeli 8.685 TL, 2 adet 12'şer gram 22 ayar bilezik (ikili burgu) aynen iadesi olmadığı takdirde bedeli 4.632 TL, 1 adet 15 gram 22 ayar bilezik aynen iadesi olmadığı takdirde bedeli 2.895 TL,1 adet 12 gram 22 ayar bilezik aynen iadesi olmadığı takdirde bedeli 2.316,00 TL olmak üzere toplam 58.648,00 TL 'nin 10.000,00 TL'sinin dava tarihinden, 48.648,00 TL 'nin ıslah tarihi olan 06.10.2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte kadına ödenmesine karar verilmiştir.

C. İlk Derece Mahkemesinin Son Kararı

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;. tarafların 2018 yılından beri fiilen ayrı yaşadıkları, ortak çocuğun doğum gününde davacı kadın ve davalının ailesi arasında yaşanan bir sorun sonrası davacı kadının kendi ailesinin yanına gittiği, ancak bundan sonraki süreçte davalı erkek ve ailesi tarafından tarafların yeniden bir araya gelmeleri yönünde somut bir adım atılmadığı, hatta davacı tanığı olan komşularının beyanında ortak hanenin davacının haberi olmadan boşaltıldığını ve bu işlemi kendisinden duyarak şok olduğunu, davacı kadının çocuğu ile birlikte geri dönmek üzere gittiğini belirttiği, diğer tanıkların da ortak çocuğun doğumunda anneler arasında tartışma yaşandığını, sonrasında davalının davacı eşinin annesini kovduğunu, ona niye geldin diyerek polis çağıracağını beyan etmek sureti ile üzerine yürüdüğünü, hatta davacının babasına 'bunu buraya getirme' dediğini, ayrıca tarafların Samsun'a taşındıklarında 8 ay süre ile davalının ailesi ile birlikte oturduklarını, sonra ayrı eve çıktıklarını ve davalı erkeğin eşinden habersiz evi satıp parasını bir arkadaşına verdiğini, bunun yanı sıra davalı ve ailesinin davacı kadına baskı yaparak işten çıkmasını ve kıyafetlerine karışarak kapanmasını istedikleri doğrultusunda anlatımda bulunarak davacının iddialarının bu beyanlar ile teyit edildiği ve davacı kadının davalı erkeğin kusurlu davranışlarını ispatladığı, bu haliyle evlilik birliğinin davalı erkeğin ağır kusurlu davranışları nedeniyle temelinden sarsıldığı ve davacı kadının yeniden bir araya gelerek evliliği devam ettirme imkanının kalmadığı..." şeklindeki gerekçe ile boşanmaya ilişkin ilam Bölge Adliye Mahkemesi kararı ile kesinleşmekle bu konuda yeniden bir karar verilmesine yer olmadığına, ortak çocuğun velâyetinin davacı anneye verilmesine, davalı baba ile kişisel ilişki tesisine, ortak çocuk lehine takdir edilen aylık 500,00 TL tedbir nafakasının karar tarihi ile 1.000,00 TL'ye yükseltilmesine, boşanma kararının kesinleşmesi tarihinden itibaren aynı miktar nafakanın iştirak nafakası olarak devamına, davacı kadın lehine takdir edilen aylık 500,00 TL tedbir nafakasının karar tarihi ile kadının çalışmaya başladığı gözetilerek kaldırılmasına, yoksulluk nafakası talebinin reddine, davacı kadın yararına 20.000,00 TL maddî, 20.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmiş, takı talebi yönünden daha önce kurulan hüküm kaldırılarak yeni hüküm kurulmuş olmakla bu talep yönünden bir karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle; kusur belirlemesi, kişisel ilişki, ortak çocuk lehine hükmedilen nafakaların miktarı, kadın yararına hükmedilen tazminatların miktarı, tedbir ve yoksulluk nafakası yönünden, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesi istemi ile istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2. Davalı erkek vekili istinaf dilekçesinde özetle; kusur belirlemesi, kadın lehine hükmedilen tazminatlar yönünden İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesi istemi ile istinaf başvurusunda bulunmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, ilk derece mahkemesince erkeğe " davalının davacı eşinin annesini kovduğu, ona niye geldin diyerek polis çağıracağını beyan etmek sureti ile üzerine yürüdüğü, hatta davacının babasına 'bunu buraya getirme' dediği " vakıaları kusur olarak yüklenilmiş ise de, bu vakıalardan sonra evlilik birliğinin devam ettiği, bu olayın af kapsamında kaldığı, en azından davacı tarafından hoşgörü ile karşılanmış sayılacağı, bu sebeple davalı erkeğe kusur olarak bu vakıaların yüklenilmesinin mümkün olmadığı anlaşılmakla erkeğe yüklenen bu vakıaların gerekçeden çıkarılması gerektiği ancak erkeğin kabul edilen ve gerçekleşen diğer kusurlu davranışlarına göre boşanmaya sebep olan olaylarda yine de tamamen kusurlu olduğu, davacı kadına yüklenebilecek kusurlu bir davranışının bulunmadığı anlaşılmış, davalının kusur belirlemesine ilişkin istinaf talebinin bu yönden kabulü gerekmiş, yine ilk derece mahkemesince boşanmaya neden olan olaylarda erkeğin ağır kusurlu olduğu belirtilmiş ise de, ilk derece mahkemesince kadına kusur verilmediği, erkeğin ağır kusurlu denilmesinin erkeğin kusurlu davranışlarının ağırlığına ilişkin olduğu, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda erkeğin tamamen kusurlu olduğu,tarafların boşanmaya neden olan olaylardaki kusur dereceleri ile tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, paranın alım gücü, yaşları, evliliğin süresi, beklenen menfaatlerin kapsamı, tazminata esas olan fiilin ağırlığı, günün ekonomik koşulları, kadının ve ortak çocukların zorunlu ihtiyaçları ve hakkaniyet kuralları birlikte değerlendirildiğinde kadın yararına hükmedilen maddî ve manevî tazminat ile çocuklar yararına hükmedilen nafakalarının az olduğu gerekçesi ile; kadının, kusur belirlemesine, çocuk yararına hükmedilen nafakalar ile lehine hükmedilen tazminatların miktarına yönelik, davalı erkeğin ise kusur belirlemesine yönelik istinaf talebinin kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının ilgili bentleri kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle ortak çocuk yararına aylık 500,00 TL tedbir ve 1.000,00 TL iştirak nafakasına, kadın yararına aylık 500,00 TL tedbir nafakasına, kadının yoksulluk nafakası talebinin çalışıyor olması nedeniyle reddine, kadın yararına 100.000,00 TL maddî, 80.000,00 TL manevî tazminata karar verilmiş ve tarafların sair istinaf talepleri esastan reddedilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacı kadın vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki kanun yolu itirazlarını tekrar ederek kusur tespiti, kabul edilen manevî tazminat miktarı, tedbir ve iştirak nafakası miktarı; tedbir nafakası miktarı, reddedilen yoksulluk nafakası ve baba ile çocuk arasında kurulan kişisel ilişki tesisi yönünden kararın bozulmasını talep etmiştir.

2. Davalı erkek vekili temyiz dilekçesinde özetle; kusur belirlemesi, kadın yararına hükmedilen tazminatlar ve nafakalar yönlerinden kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, kusur belirlemesi, tazminatlar, nafakalar noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 190 ıncı maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri. 4721 sayılı Kanun’un 4 üncü ve 6 ncı maddesi, 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 169 uncu, 174 üncü, 175 inci, 182 nci, 323 üncü, 327 nci, 328 inci ve 330 uncu maddeleri. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50 nci ve 51 inci maddeleri.

3. Değerlendirme

1.Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere ve özellikle erkeğe yüklenen kadının kapanması yönünde baskı yaptığı yönündeki maddî vakıanın ispatlanmadığının, soyut kaldığının, bağımsız konut temin etmeme vakıasının ise kadının Samsun'a bu durumu bilerek rızası ile gittiğinin ve akabinde bağımsız konut temin edildiğinin bu nedenle bu vakıanın da erkeğe kusur olarak yüklenemeyeceğinin, kabul edilen ve gerçekleşen diğer kusurları uyarınca erkeğin boşanmaya sebebiyet veren olaylarda yine de tam kusurlu olduğunun anlaşılmasına göre usul ve kanuna uygun olup taraf vekillerince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenlere yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,23.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.