Logo

2. Hukuk Dairesi2023/5319 E. 2023/3849 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Boşanma davası kapsamında velayet, nafaka, tazminat ve ziynet alacağı taleplerinin hukuka uygunluğu.

Gerekçe ve Sonuç: Çocuk yararına hükmedilen iştirak nafakasının miktarının düşük olduğu ve hakkaniyet ilkesine uygun belirlenmediği gözetilerek, Yargıtay, iştirak nafakası yönünden yerel mahkeme kararını bozmuş, diğer yönlerden ise onamıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2021/709 E., 2023/709 K.

KARAR : İstinaf başvurusunun esastan reddi

İLK DERECE MAHKEMESİ : Manisa 1. Aile Mahkemesi

SAYISI : 2016/1038 E., 2020/752 K.

Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma ve ziynet alacağı davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl davanın reddine, birleşen kabulüne, tarafların boşanmalarına ve fer'îlerine, kadının ziynet alacağı davasının reddine karar verilmiştir.

Kararın davalı davacı kadın vekili tarafından boşanma davasındaki fer'îler ve reddedilen ziynet alacağı davası yönünden istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge adliye mahkemesi kararı davalı davacı kadın vekili tarafından boşanma davasındaki fer'îler ve reddedilen ziynet alacağı davası yönünden duruşma istemli temyiz edilmekle ; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda 12.09.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir..

Belli edilen günde temyiz eden davalı- davacı ... Yağlı vekili Av. ... ve karşı taraf davacı- davalı ... vekili Av. ... geldiler. Gelenlerin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

Miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 362 nci maddesi uyarınca temyiz yoluna başvurulamaz. Temyize konu edilen miktarın, kesinlik sınırının altında kalması hâlinde 6100 sayılı Kanun’un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun’un 352 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.

Dosya içeriğine göre, davalı davacı kadın tarafından temyize konu edilen reddedilen ziynet alacağının toplam miktarı 72.758,00 TL olup Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihi itibari ile kesinlik sınırı olan 238.730,00 TL’nin altında kalmaktadır. Açıklanan nedenlerle davalı davacı kadın vekilinin ziynet alacağı davasının reddedilen kısmına yönelik temyiz dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.

Davalı davacı kadın vekilinin reddedilen yön dışında gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı davalı erkek vekili dava dilekçesinde özetle; davalı davacı kadının aşırı öfkeli ve saldırgan bir tutumu olduğunu, öfkesini kontrol edemediğini, sudan sebeplerle tartışma yarattığını, gerek müvekkiline gerekse ailesine ağza alınmayacak küfür ve hakaretler ettiğini, öfkelendiği zaman gözünün hiç bir şeyi görmediğini, müvekkiline ve çocuklarına fiziksel ve sözel şiddet uyguladığını, müvekkilini evden kovduğunu, davalının sakinleşmesi adına müvekkili evden çıkarken "öyle kolay kurtulamazsın al ...'ı da yanında götür" diyerek oğlunu da almasını istediğini, müvekkilinin çocuk koltuğunu arabaya yerleştirdiği sırada davalının kapıyı arkasından kilitlediğini ve eve almayarak müvekkilinin sabaha kadar arabada beklediğini, ortak çocuk ...'e fiziksel şiddet uyguladığını, bu sebeple kızının sinir krizi geçirdiğini ve psikolojik destek almak zorunda kaldığını, bu duruma katlanamayan müvekkilinin davalıya bu hususu söylediğinde "bizde boşanma yoktur, amcaoğullarıma söylerim senin için hiç iyi olmaz" diyerek tehdit ettiğini, sosyal medya hesabından durumunu bekar olarak değiştirdiğini ve kızlık soy adını kullandığını, tanımadığı bir erkeğin fotoğraflarını sürekli beğenen kadına, müvekkilinin bu hususu sorduğunda telaşlandığını ve açıklama yapamadığını, bu durumun müvekkilinin güvenini sarstığını, davalının spiritüel inançlarının olduğunu, müvekkiline "ben 2500 yaşındayım bu hayata defalarca yeniden doğdum, herşeyi yaşadım bir senin ölümünü yaşamadım, öğrenmem gereken tek şey bu kaldı senin ölümünü de yaşarsam tekrar dünyaya gelmem gerekmeyecek" şeklinde konuşarak "seni intihara sürüklemek çok kolay, önce işinle ilgili iftira atarım sonra çocukları da senden uzaklaştırırım, elinden bütün maddî imkanlarını da aldığımda sen zaten yaşayamaz intihar edersin" diyerek müvekkilini manevî olarak yıprattığını, müvekkilimi sevmediğini söylediğini, saygısız ve sevgisiz bir tutumu olduğunu, ...'de iş görüşmem var deyip evden ayrıldığını ve gece eve gelmemesi, müvekkilinin aramalarına da cevap vermemesi nedeni ile endişelenen müvekkilinin karakola müracaat ettiğini, daha sonra kadının ...'da olduğunu öğrendiğini, 4 gün boyunca süren bu durumu kadının müvekkiline ve çocuklarına haber vermediğini, sana açıklama yapmak zorunda değilim dediğini, müvekkilinin böyle evliliği yürütemeyeceğini söylediğinde "defol git bu evden o halde" diyerek müvekkilini evden kovduğunu, tarafların 20.11.2016 tarihinden beri ayrı yaşadıklarını iddia ederek tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesi birinci maddesi uyarınca boşanmalarına karar verilmesini, ortak çocukların velâyetinin müvekkiline verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı davacı kadın vekili cevap ve birleşen dava dilekçesinde özetle; erkeğin müvekkilini darp, yaralama ve tehdit etmesinden dolayı müvekkilinin karakola şikayette bulunduğunu, bunun üzerine erkek hakkında uzaklaştırma kararı verildiğini, uzaklaştırma kararından 3 gün sonra erkeğin müvekkiline karşı boşanma davası açtığını, yargılama süreci devam ederken erkeğin müvekkiline tekrar şiddet uyguladığını, erkek hakkında yine uzaklaştırma kararı verildiğini, erkek tarafından müvekkiline uygulanan psikolojik ve fiziki baskı ve şiddetin artarak devam ettiğini bu nedenle evlilik birliğinin çekilmez hale aldığını, erkeğin evlilik birliğinde sıklıkla haber vermeden eve gelmediğinin olduğunu, babasına gittiğini söyleyip iki gün eve gelmediği zaman müvekkilinin erkeğin babası ile yaptığı görüşmede babasının son bir kaç yıldır hiç görüşmediklerini dile getirdiğini, 30 Ağustos 2017 tarihinde gece eve gelmeyen erkeğin müvekkiline intihar girişiminde bulunduğuna dair mesajlar attığını, erkeğin evine ve eşine karşı ilgisizliğinin gün geçtikçe artarak devam ettiğini, erkeğin müşterek çocuk ... doğduğu günden itibaren ilgilenmediğini, hatta bu konuda erkeğin çocuğun kendisinden olmadığını düşündüğünü beyan ettiğini, bu davranışın müvekkiline yapılmış bir hakaret olduğunu ve güvenini sarstığını, erkeğin müvekkiline ve çevresindekilere karşı agresif tavırları bulunduğunu, erkeğin müvekkiline karşı şiddet uyguladığı ve müvekkilinin kedisi ile konuşmak için evin önünde arabasına binmek isterken bilerek ve isteyerek kasten yaralanmasına sebebiyet verdiğini ve arabası ile sürüklediğine dair kamera kayıtlarının olduğunu, erkeğin sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığını, erkeğin cep telefonu satın aldığını, pırlanta fiyatlarını araştırdığını, bankadan yüklü miktarda para çektiğini ve evlilik yüzüğünü çıkardığını görmesi üzerine erkeğin müvekkilini başka kadınla aldattığını öğrendiğini, çalıştığı hastanede sekreteri ile aralarında bir ilişki olduğuna dair söylentiler duyduğunu, bisiklet binme merakı başlayan erkeğin bahsi geçen sekreter ile bisiklet bindiklerine dair söylentiler olduğunu, hatta erkeğin intihar mektubu yazdığında "...evet yanlış yaptım, geçinemeyen adamdan aldatan adama dönüşüverdim. Geçinemeyen adamın hiç geleceği yoktu. Aldatan adamın ise sonu belliydi..." şeklinde itiraf ettiğini, tarafların oturdukları evin evlendikten sonra alındığını, taksitlerinin müvekkilinin maaş kartı ile ödendiğini, müvekkilinin maaş kartının davalıda kaldığını, ev alınırken müvekkilinin ziynet eşyaları ile çocukların doğumlarında takılan takıların kullanıldığını, doğum parasının ev eşyalarının alımında harcandığını iddia ederek tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birici fıkrası uyarınca boşanmalarına, ortak çocukların velâyetlerinin müvekkiline verilmesine, ortak çocuklar için 2.500,00'er TL tedbir, 4.000,00'er TL iştirak nafakası ile müvekkili yararına 2.500,00 TL tedbir-yoksulluk nafakasına, 50.000,00 maddî ve 150.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dava devam ederken velâyet talebine ilişkin uzmandan rapor düzenlenmesi istendiğinde sosyal hizmet uzmanı Esma Avan'ın 13.04.2017 tarihinde sunmuş olduğu beyanında davacı ve davacı vekili ile telefonda yapılan görüşmelerde tarafların barıştıklarının, bu nedenle davadan vazgeçeceklerinin bildirilmesi sebebi ile rapor düzenlenmeksizin dosyanın iade edildiği ancak davacı ya da vekili tarafından bir feragat dilekçesi verilmediği; buna karşın davacının 20.11.2018 tarihli celsede, Ocak -Şubat 2017 yılında biraraya gelerek 29 Nisan 2017 tarihine kadar birlikte yaşadıkları, cinsel birlikteliklerinin de olduğu yönündeki beyanı ve davalının da 14.05.2019 tarihli celsede davacı erkek tarafından boşanma davası açıldıktan sonra eşi ile barışarak bir araya gelindiğinin, aynı evde yaşanıldığının beyan edilmesi karşısında tarafların, asıl dosyadaki erkek tarafından açılan dava tarihinden son barışarak bir araya geldikleri, aynı evde yaşamaya başladıkları ve 3-4 ay kadar birlikte yaşadıkları, karı-koca münasebetlerinin bulunduğu anlaşılmakla asıl dosyada davacı erkek tarafından dayanılan boşanma sebeplerinin affedildiği ve hoşgörüldüğü, ortak hayatın yeniden tesis edildiği kanaati ile asıl dosyada erkek tarafından açılan davanın reddine karar verildiği, erkeğin güven sarsıcı eyleminden sonra ve asıl dava tarihinden sonra taraf asillerin duruşmadaki beyanlarında barıştıkları, bir arada yaşamaya devam ettikleri ve karı-koca cinsi münasebetlerinin olduğu yönündeki beyanlar nazara alınarak kadın eşinin bu güven sarsıcı davranışlarını affettiği ve hoş gördüğü, erkeğin görüşme dökümleri incelendiğinde erkek tarafından güven sarsıcı davranış kapsamında nitelendirilecek bir görüşmesinin bulunmadığının sabit olduğu, bu sebeple asıl dava tarihinden sonra tanık beyanlarında ya da telefon görüşmelerinde güven sarsıcı davranışın ispat edilememesi sebebi ile bu konudan dolayı erkeğe kusur yüklenmediği, dava dilekçesinde bahsi geçen hakaret ve tehdit olayları da ispat edilemediği, tanıkların bu hususlarda görgüye dayalı bilgileri bulunmadığı, dosya arasına bir sureti gelen Manisa 5. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2017/499 Esas, 2019/190 Karar sayılı dosyasında ... ve ...'nın her ikisinin de katılan sanık sıfatlarının bulunduğu, 29.04.2017 suç tarihli ve basit yaralama suçundan dolayı her iki sanık hakkında da dava açıldığı, yapılan yargılama neticesinde sanık ... hakkında basit yaralama suçundan adli para cezası ile mahkumiyetine karar verildiği ve kararın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dönüştüğü, sanık ... hakkında basit yaralama suçundan ceza verilirken haksız tahrik hükümlerinin de uygulandığı, neticeten verilen hapis cezasının hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, kararın kesinleştiği, bu sebeple taraflar arasında evlilik birliğini temelinden sarsan ve ortak hayatı çekilmez kılan son olayın 29.04.2017 tarihli karşılıklı kasten yaralama olayı olduğu, kasten yaralama sebebi ile ceza dosyası da nazara alındığında her iki tarafın da kusurlu olduğu ve kusurlarının eşit olduğu, yapılan sosyal ve ekonomik durum araştırması, dosya arasına alınan SGK kaydı ve maaş bordrosu kapsamında kadının pek çok iş yerinde iş güvenliği uzmanı doktor olarak görev yaptığı, kadının düzenli ve sabit bir geliri olduğu bu kapsamda tedbir ve yoksulluk nafakası talebinin reddedildiği, boşanmaya sebebiyet veren vakıalarda taraflar eşit kusurlu olduğu, eşit kusurlu eş yararına maddî ve manevî tazminata karar verilemeyeceği, bu nedenle kadının maddî ve manevî tazminat taleplerinin reddedildiği gerekçesi ile asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, ortak çocukların velâyetinin anneye verilmesine, ortak çocuk ...... için 19.12.2019 tarihli celse 5 nolu ara kararında hükmedilen aylık 1.750,00 TL tedbir nafakasının karar tarihinden itibaren geçerli olmak üzere aylık 2.000,00 TL'ye çıkarılmasına, karar kesinleştikten sonra iştirak nafakası olarak devamına, ortak çocuk İlkim ... Yağlı için 19.12.2019 tarihli celse 6 nolu ara kararında hükmedilen aylık 2.000,00 TL tedbir nafakasının karar tarihinden itibaren geçerli olmak üzere aylık 2.250,00 TL'ye çıkarılmasına, kadının tedbir ve yoksulluk nafakası ve tazminat taleplerinin reddine hükmedilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı davacı kadın vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı davacı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle; kusur belirlemesinin doğru olmadığını, ... erkeğin müvekkilini aldattığını ve çok kısa bir süre bir araya geldikten sonra aldatma eylemine devam ettiğini, bu durumun dosyaya sunulan fotoğraflar, tanık beyanları ve mektupla sabit olduğunu, müvekkilinin hiçbir zaman erkeği affetmediğini, barıştığını zannettiği eşinin aldatmaya hala devam ettiğini anlaması üzerine birleşen davayı açtığını, 31.12.2017 tarihli delil ve tanık listesinin 11. bendinde; HTS kayıtlarına delil olarak dayandıklarını, yine 15 inci maddesinde de yukarıda belirtilen delillerle bağlantılı icabında ikamesi mümkün diğer yasal delillere dayandıkları halde mahkemece erkek tarafından kullanılan 05323428779 nolu hatta ilişkin görüşme kayıtlarının celp edilmediğini, bu delile sonradan dayanmadıklarını, ceza dosyasında ... erkeğin daha fazla ceza alması dikkate alınmadan eşit kusur belirlemesinin hatalı olduğunu, erkeğin ekonomik ve sosyal durumunun eksik ve yanılgılı tespit edildiğini, bu durumunda çocuklara ve müvekkiline verilecek iştirak ve yoksulluk nafakasının tayinini etkilediğini, erkeğin gelirinin müvekkilinden daha yüksek olduğunu, belirterek kusur belirlemesi, reddedilen yoksulluk nafakası ve tazminat talepleri ile iştirak nafakasının miktarı ve reddedilen ziynet alacağı davası yönünden İlk Derece Mahkemesinin kararının lehine kaldırılmasını talep ederek istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile kararın usul ve yasaya uygun olduğu belirtilerek istinaf başvurusunun esastan reddine ziynet alacağı davası yönünden miktar itibariyle kesin olmak üzere karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı davacı kadın vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı davacı kadın vekili tarafından Bölge Adliye Mahkemesinin istinaf başvurusunun esastan reddi kararı hatalı olduğunu belirtilerek, istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle kusur belirlemesi, reddedilen yoksulluk nafakası ve tazminat talepleri ile iştirak nafakasının miktarı, reddedilen ziynet alacağı davası yönünden Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması talep edilmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamında imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, davalı davacı kadın yararına, yoksulluk nafakası, maddî ve manevî tazminat verilmesi koşullarının oluşup oluşmadığı ve iştirak nafakalarının miktarı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun(6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası, 370 inci maddesi ve 371 inci maddesi. 4721 sayılı Kanunu'nun 4 üncü maddesi, 166 ıncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 175 inci maddesi, 182 inci, 327 nci, 328 inci, 329 uncu, 330 uncu, maddeleri.

3. Değerlendirme

1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı davacı kadın vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2.Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre ortak çocuk ... yararına hükmedilen iştirak nafakası azdır. Mahkemece, 4721 sayılı Kanun’un 4 üncü maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun nafakaya hükmedilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı görülmüş ve bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

1.Davalı-davacı kadın vekilinin reddedilen ziynet alacağı davasına yönelik temyiz dilekçesinin REDDİNE,

2.Davalı-davacı kadın vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;

a)Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının iştirak nafakasının miktarı yönünden ORTADAN KALDIRILMASINA,

b)İlk Derece Mahkemesi kararının iştirak nafakasının miktarı yönünden davalı davacı kadın yararına BOZULMASINA,

c)Davalı davacı kadın vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde temyiz edene iadesine,

Duruşma için takdir olunan 8.400,00 TL'lik vekâlet ücretinin Ömer'den alınarak ...'e verilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, karardan bir örneğinin ilgili Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesine gönderilmesine,

12.09.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.