"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1676 E., 2022/2856 K.
KARAR : İstinaf başvurusunun esastan reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Gaziantep 6. Aile Mahkemesi
SAYISI : 2019/543 E., 2022/79 K.
Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl ve karşı davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge adliye mahkemesi kararı taraf vekillerince duruşma istemli temyiz edilmekle ; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda 12.09.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir..
Belli edilen günde temyiz eden davacı-karşı davalı ... vekilleri Av. ... ile Av. ... ve karşı taraf temyiz eden davalı-karşı davacı ... vekili Av. ... geldiler. Gelenlerin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı karşı davalı erkek vekili dava ve cevaba cevap ve karşı davaya cevap dilekçelerinde özetle ; davalı karşı davacı kadının aşırı harcamalar yaptığını, müsrif olduğunu, kendi ailesinin etkisinden kopmadığını, annesini, babasını ve kendi kardeşlerini, müvekkili ve ortak çocuklarından daha önemli gördüğünü ve daha fazla değer verdiğini, müvekkilinin davalının kendi ailesinin etkisi altında kalarak huzursuzluk çıkarıp kendisinden elde ettiği maddî kaynakların tamamını ailesinin lehine kullandığını, asabi tavırlar sergileyerek aile içerisinde huzursuzluk ortamı yarattığını ve hem müvekkilinin hem de müşterek çocukların psikolojilerinin ve huzurlarının bozulmasına neden olduğunu, müvekkilinin gözünün içine baka baka yaptığı fahiş harcamalara ve israfa büyük bir pervasızlıkla devam ettiğini, davalının ayrıca şirket ortağı olması nedeniyle, bazı dönemlerde harcamalarını şirketlerden alınan avanslarla ve bazen ise, kredi kartı ile yaptığını, lüks tüketim bağımlısı olduğunu, müvekkilinin yakalandığı kanser hastalığı sebebiyle ciddi bir tedavi süreci içerisine girdiğini, kadının da yakın zaman dilimi içerisinde ağır bir kanser hastalığı sürecine girdiğini, kadının geçirdiği ağır rahatsızlık nedeniyle ciddi cerrahi operasyonlar geçirdiğini, göğüsünün alındığını ve sonuç olarak da öncekine göre daha da agresif tavrılar sergilemeye başladığını, yaşadıkları ağır hastalıklar sonrasında eşlerin birbirlerine karşı tutumlarının da değiştiğini, müvekkilinin tahammül sınırının azaldığını, buna karşılık kadının agresif söz ve tutumlarının daha da artmaya başladığını, son altı aydır ise, anlamsız-gerçekdışı sebeplerle devamlı bir şekilde tartışma yarattığını ve hastalığı nedeniyle zor günler geçiren müvekkilinin hayatını adeta cehenneme çevirdiğini, sürekli olarak müvekkilinin ailesine karşı aşağılayıcı ve küçük düşürücü ifadeler ile müvekkilini sistematik olarak sözle taciz ettiğini ve bunun yanında yine müvekkilinin ailesine yönelik hakarete varan ifadelerde bulunduğunu ve müvekkilini rencide ettiğini, müvekkiline karşı son iki yıl içinde kadınlık görevlerinden hiçbirisini yerine getirmediğini müvekkili ile cinsel yaşamının dahi kalmadığını, müvekkilinin ortak yatak odasına girmesine dahi izin vermediğini, kadının müsrif ve pervasız harcamalarının devam etmesi halinde tüm ailenin ve sahip olduğu ticari işletmeler ile şirketlerinin mali yapılarının ciddi bir şekilde bozulacağı kaygısı ile diğer çocuklarıyla birlikte müvekkiline geçmişte yeddiemin temsilci olarak teslim ettiği şirket hisselerinin iadesini talep ettiğini ve geri aldığını, müvekkilinin davalının yarattığı bu enkaz altında hayata tutunmaya çalıştığını, meydana gelen bu vahim durum karşısında artık maddî taleplerinin davacı müvekkili tarafından karşılanamayacağını anlayan kadının boşanma isteğini, maddî taleplerle gündeme getirdiğini, bu planı hayata geçirmek amacıyla da yoğunluğunu arttırarak son aylarda sürekli kavgalar yarattığını ve ilişkiyi katlanılmaz bir hale getirdiğini, en son davalının, aynı standarttaki yaşantısı ile ailesinin alıştığı hayatı devam ettirmek üzere müvekkilinden 100.000,00 TL aylık yoksulluk nafakası, üç farklı ilde her biri milyonlira değerlerini aşan üç tane villa ve 75.000.000 TL de nakit para talep ettiğini, iddia ederek tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesi uyarınca boşanmalarına karar verilmesini, ortak çocukların velayetinin müvekkiline verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı karşı davacı kadın vekili vekili cevap ve karşı dava ile ikinci cevap ve karşı davada cevaba cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin iddia edildiği gibi maddî beklentiler için evlenmediğini, evlendikten sonra takılan takılarını bile tek kelime etmeden davacıya vererek bugün halen faaliyette olan üç tekstil firmasının kurulmasını sağladığını, evlendikten sonra aile apartmanına taşındığını ve yirmi yıldır aynı yerde davacının ailesi ile birlikte ikamet ettiğini, davacı karşı davalı tarafın iddialarını asılsız olduğunu, müvekkilinin yaptığının iddia edildiği harcamaların belgeleri dosyaya yansıdığında eve yapılan harcamaları, müşterek çocuklar için yapılan harcamalar ve davacı için yapılan harcamalar olduğunun görüleceğini, müvekkillerinin eşi için yaptığı harcamaların kusur olarak yansıtılmaya çalışıldığını, müvekkillerine gerçek dışı iddialar ve iftiralar atılarak boşanma gerekçesi yaratılmaya çalışıldığını, dava dilekçesinde yer alan hiç bir iddianın doğru olmadığını, davacı karşı davalının alkol bağımlılığı ve uyuşturucu kullanıcısı olduğunu, müvekkilinin yirmi yıldır davacı karşı davalının ailesi ile birlikte aile apartmanında oturduğunu, davacı karşı davalının alkol aldığı anlarda davranış bozuklukları sergilediğinin ve bu durumun herkesçe bilindiğini, davacı karşı davalının evlilik birliğinin gereklerini hiç bir zaman yerine getirmediğini, ekonomik ve psikolojik şiddette bulunduğunu, müvekkilinin kişilik haklarına saldırdığını, müvekkillinin dördüncü evre kanser hastası olduğunu, davacı karşı davalının bu durumu bilmesine rağmen kendisine patoloji sonuçlarının olumlu çıktığını söyleyerek gerçekleri sakladığını, dünyası yıkılan müvekkillerine ailesinin sahip çıktığını ancak davacı karşı davalı eşinin sahip çıkmadığını, taraflar evlendikten sonra hamilelik döneminde müvekkillerinin davacı karşı davalının hep ikinci bir telefonuna denk geldiğini ve baktığında bir çok bayan telefonları ile mesajlarını gördüğünü iddia ederek tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşamalarına, ortak çocukların velayetinin müvekkiline verilmesini, müvekkili yararına 10.000,000,00 TL maddî ve 10.000,000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesini, müvekkilleri için aylık 50.000,00 TL, ortak çocukları için ayrı ayrı aylık 20.000,00 TL nafakaya hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; erkek tanıklarının taraflar arasındaki geçimsizliğe dair görgüye dayalı şahitliğinin bulunmadığı, davacı karşı davalı erkek tarafından her ne kadar dava dilekçesinde kadının aşırı ve fahiş harcamalarının olduğu, aşırı lüks tüketim bağımlılığı olduğu, elde ettiği imkanların tamamını kendi ailesine aktardığı iddiasına dayanmış ise de bu iddialarını ispatlar somut delil ve tanık beyanının bulunmadığı, tanık beyanları incelendiğinde tarafların geçimsizliğine dair görgüye dayalı şahitliklerinin bulunmadığı, kadının... Tekstil Gıda İthalat İhracat Ltd.Şti'nde hissesinin olduğu, erkek vekilinin 18.02.2021 tarihli dilekçesinde kadının şirketten kar payı da aldığının, aylık gelirinin 15.000 TL üzerinde olduğunun beyan edildiği, her ne kadar davacı tanıkları ... ve... davalının harcamalarının son yıllarda arttığını beyan etmiş olsalar da, buna ilişkin kadına yapılan ödemelerin kadının şirketteki hissesine karşılık verilip verilmediği hususlarında bilgilerinin olmadığı, tanık beyanlarının da birbiriyle harcamalar yönünden çelişkili olduğu, tutarlı olmadığı, her ne kadar davacı tanıkları Osman Keskinsoy ve Kenan Kayhan, davalının son zamanlarda kredi kartı ekstre borcunun 90.000 TL üzerinde geldiği şeklinde beyanda bulunmuş olsalar da, buna ilişkin somut bir delilin olmadığı, davacı tarafça dosyaya sunulan banka ektrelerinden de bu tutarda veya fahiş bir harcamaya ilişkin de bir ödemeye rastlanmadığı, sadece soyut tanık beyanlarının hükme esas alınmadığı, kaldı ki davacının ... Holding ve bünyesindeki şirketlerde hisselerinin olduğu, tarafların varlıklı bir aile olduğu, dosyaya sunulan deliller incelendiğinde davacının son derece lüks bir hayat yaşadığı, ailesine de yüksek mali standart sağladığı, ailesinin bu imkanlar içinde yaşadığı, bu şekildeki bir hayata kadının da alıştığı, bunun yanında kadının yüksek miktarda aylık 90.000 TL'ye ulaşan harcama yaptığına ilişkin somut bir delil sunulmadığı gibi, dosyaya sunulan hesap ekstrelerinden de davalının aylık en fazla 20.000,00 -25.000,00 TL civarında esktrelerinin olduğu, aile üyelerine de aylık 10.000 ile 20.000 TL arası şirketten ödeme yapıldığı, varlık içinde lüks bir hayat sunulan ve bu hayat içinde tanınan kadının yaptığı harcamaların olağan ve makul olduğu, böylece davacının bu iddiasını ispatlayamadığı, fiili birliktelik devam ederken kadının, erkeğe hakaret ettiği, küçük düşürücü sözler söylediği iddia edilmiş ise de, buna ilişkin somut delil ve tanık beyanı olmadığı, 24.08.2019 tarihli talep dilekçesi ekinde sunulan whutsapp görüşmelerinin ise ne zaman yapıldığının belli olmadığı, af kapsamına girip girmediğinin anlaşılamadığı, bu delilin hükme esas alınmadığı, böylece davacının bu iddiasını da ispatlayamadığı, mevcut durumda taraflar arasındaki evlilik birliğinin davalının kusurlu hareketleri neticesinde temelinden sarsıldığı ve davacı yönünden çekilmez bir hal aldığı hususunun davacı karşı davalı erkek tarafından ispat edilemediği, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında kadının kusurlu olduğu ispatlanamadığından, davacı karşı davalı erkeğin ispatlanamayan davasının reddine karar verildiği, davalı karşı davacı kadın tarafından her ne kadar dava dilekçesinde karşı erkeğin ailesi ile vakit geçirmediği, ailesi ile ilgilenmediği, kadının tedavi süreçlerinde yanında olmadığı, manevî destekte bulunmadığı iddiasına dayanmış ise de, bu iddialarını ispatlar somut delil ve tanık beyanının bulunmadığı, tanık beyanı incelendiğinde erkeğin tedavi süreçlerinde, ameliyat süreçlerinde eşinin yanında olduğu, erkeğin bu süreçlerde rahat olmasının ona kusur olarak yüklenemeyeceği, büyük bir ticari yapının başında olan birinin de sürekli olarak eşinin yanında olmasının beklenemeyeceği, kaldı ki kadının da bu süreçlerde yalnız olmadığı, her ne kadar karşı kadın, kanser olduğunu bildiği halde kendisinden bu durumu eşinin gizlediği, sonuçların olumlu çıktığını söyleyerek gerçeği söylemediği iddia edilmiş ise de, erkeğin bu durumu eşinin psikolojisini düşünerek eşine söylemediği, bu süreçte eşinin tedavisi için araştırmalar yaptığı, buna ilişkin Ebru Tedavi adında bir whatsapp grubu kurduğu, bu durumun cevaba cevap dilekçesi ekinde sunulan mesaj içeriklerinden sabit olduğu, erkeğin bu hususta eşine maddî ve manevî anlamda destekte bulunduğunun anlaşıldığı, kadın, erkeğin uyuşturucu madde ve aşırı alkol kullandığı iddiasına dayanmış ise de, bu husulara ilişkin somut delil ve tanık beyanı olmadığı, erkeğin alkol kullanımının olduğu, ancak aşırı derecede bir alkol kullanımının olmadığı, alkol sonrası eşine ve ailesine zarar vermediği, herhangi bir şekilde de taşkınlık çıkarmadığı, kadın, erkeğin sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı, başka bir kadınla ilişkisi olduğu iddiasına dayanmış ve buna ilişkin resimler dosyaya sunmuş olsa da, tanık beyanları incelendiğinde tanıkların bu hususta görgüye dayalı bilgilerinin olmadığı, kadından duyduklarını aktardıkları, duyuma dayalı tanık beyanlarının hükme esas alınmadığı, erkeğin başka bir kadınla olan resimleri dosyaya sunulmuş olsa da bu resimlerin ne zaman çekildiğinin belli olmadığı, bu resimlerin de ne zaman elde edildiğinin veya çekildiğinin belli olmadığı, resimlerin daha önce de çekilmiş olabileceği, bu hususun af kapsamına girip girmediği veya en azından hoşgörü ile karşılanıp karşılanmadı yönünde kanaate varılamadığı, bu sebeple bu delilin hükme esas alınmadığı, böylece kadının bu iddiasını da ispatlayamadığı anlaşılmakla, mevcut durumda taraflar arasındaki evlilik birliğinin kadının kusurlu hareketleri neticesinde temelinden sarsıldığı ve erkek yönünden çekilmez bir hal aldığı hususunun kadın tarafından ispat edilemediği, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında erkeğin kusurlu olduğu ispatlanamadığından, davalı karşı davacı kadının davasının reddine karar verildiği gerekçesi ile her iki davanın reddine, davalı karşı davacı kadın yararına aylık 10.000,00 TL tedbir nafakasına, ortak çocuklardan Sude için ergin olduğu 19.06.2020 tarihine kadar aylık 15.000,00 TL tedbir nafakasına, ortak çocuklardan Ufuk Yiğit Balat için aylık 15.000,00 TL tedbir nafakasına hükmedilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı karşı davalı erkek vekili istinaf dilekçesinde özetle; dilekçeler aşamasında iddia ettikleri hususların, sunmuş olduğu deliller ile ispatlandığını, bu kapsamda kadının evlilik birliğini temelinden sarsacak düzeyde fahiş harcamalar yaptığının sabit olduğunu, mahkemece hakimin davayı aydınlatma ödevi kapsamında kadının kredi kartı harcamalarının celp edilerek iddialarının araştırılmasının, mahkeme açısından yasal zorunluluk olduğunu, mahkemece eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu, kadının kredi kartı harcamaları dışında şirketten elden para da aldığını, bu kapsamda kadının aylık harcamalarının astronomik düzeylere ulaştığını, kadını bunun yanında müvekkiline hakaret ettiğini, kadının müvekkilinden daha varlıklı olduğunu, kadın yararına tedbir nafakası koşullarının oluşmadığını, kadının üzerine kayıtlı taşınmazları ve bu taşınmazlardan kira gelirleri olduğunu, müvekkili yararına nispi vekalet ücretine takdir edilmesi gerekirken, maktu vekalet ücretine hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek reddedilen davası, kusur belirlemesi, kadın yararına hükmedilen tedbir nafakası ve vekalet ücreti yönünden İlk Derece Mahkemesinin kararının lehine kaldırılmasını talep ederek istinaf yoluna başvurmuştur.
Davalı karşı davacı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle; birliğin erkeğin tam kusurlu davranışları ile temelinden sarsıldığının dosya kapsamı ile sabit olduğunu, erkeğin alkol bağımlısı olduğunu, birlik görevlerini yerine getirmediğini, ekonomik ve psikolojik şiddette bulunduğunu, müvekkilini aldattığını, müvekkilinin kanser hastalığının tedavisi sürecinde yanında yer almadığını, bu hususların tanık beyanları ile de sabit olduğunu, dosyaya sunulan fotoğraflar kapsamında erkeğin sadakatiz olduğunun da sabit olduğunu, erkeğin bu durumu tevil yolu ile ikrar ettiğini, mahkemece erkeğin GSM hattının HTS kayıtları getirilmeden eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu, müvekkili yararına talepleri doğrultusunda maddî ve manevî tazminat koşullarının oluştuğunu, müvekkilinin kusursuz olduğunun sabit olduğunu, müvekkili yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmesi gerektiğini, boşanma kararı verilmesi ile birlikte ortak çocuk yararına 20.000,00 TL iştirak nafakasına hükmedilmesi gerektiğini belirterek, reddedilen davası, kusur belirlemesi, reddedilen yoksulluk nafakası ve tazminat talepleri yönünden İlk Derece Mahkemesinin kararının lehine kaldırılmasını talep ederek istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile iki tarafın iddia ve savunmaları, sundukları deliller ile birlikte değerlendirildiğinde; tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını ispat edemedikleri, İlk Derece Mahkemesinin delil değerlendirmesi ve davaların ret gerekçelerinin doğru olduğu, her iki tarafın da davasını ispat edemediği, kanunun olaya uygulanmasında hata edilmediği, tedbir nafakalarının miktarının makul olduğu, İlk Derece Mahkemesi kararında usule ve esasa ilişkin herhangi bir aykırılığın bulunmadığı, bu nedenle inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesi ile istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı karşı avalı erkek vekili tarafından Bölge Adliye Mahkemesinin istinaf başvurusunun esastan reddi kararının hatalı olduğunu belirtilerek reddedilen davası, kusur belirlemesi, kadın yararına hükmedilen tedbir nafakası ve vekalet ücreti yönünden, istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle yönünden Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması talep edilmiştir.
Davalı karşı davacı kadın vekili tarafından Bölge Adliye Mahkemesinin istinaf başvurusunun esastan reddi kararının hatalı olduğunu belirtilerek , istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle reddedilen davası, kusur belirlemesi, reddedilen yoksulluk nafakası ve tazminat talepleri yönünden Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması talep edilmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, tarafların boşanma davalarının kabulü koşullarının oluşup, oluşmadığı, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamında imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, davalı karşı davacı kadın yararına maddî ve manevî tazminat ile tedbir ile yoksulluk nafakasına hükmedilmesi koşullarının oluşup oluşmadığı ve tedbir nafakasının miktarı noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Kanun'un 4 üncü, 6 ncı maddesi, 166 ncı maddesinin birinci fıkrası, 169 uncu maddesi, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 175 inci maddesi, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 inci ve 371 inci maddesi.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen ..., tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup taraf vekillerince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenlere yükletilmesine,
Duruşma için takdir olunan 8.400,00 TL vekâlet ücretinin Orkun'dan alınarak Emine'ye verilmesine ve 8.400,00 TL vekâlet ücretinin Emine'den alınarak Orkun'a verilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
12.09.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.