Logo

2. Hukuk Dairesi2023/5760 E. 2023/4027 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Bozma kararı sonrası davacı erkeğe hükmedilen maddi ve manevi tazminatların davalı kadın tarafından temyiz edilmesi üzerine, yerel mahkemenin direnme kararının hukuka uygunluğu.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının ilk dava dilekçesinde tazminat talebinde bulunmamasına rağmen, bozma kararı sonrası yargılamanın dilekçeler aşamasına dönmesi ve davacının bu aşamada HMK m. 141 uyarınca iddiasını genişleterek tazminat talep etmesinin usule uygun olduğu, davalının ilk temyizinde tazminat talebi bulunmaması sebebiyle usuli kazanılmış hak iddiasının da geçersizliği gözetilerek, yerel mahkemenin direnme kararı onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi

SAYISI : 2020/406 E., 2020/641 K.

KARAR : Direnme

Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı bozma sonrası yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne karar verilmiştir. Kararın davalı tarafından temyizi üzerine Dairemizin 10.03.2020 tarihli kararı ile tazminatlar yönünden kararın bozulmasına sair yönlerden ise onanmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozmaya karşı direnme kararı verilmiş ve bu kararın da davalı kadın vekili tarafından temyizi üzerine Dairemizce bozma kararı yerinde bulunarak direnme kararı incelenmek üzere dosya Hukuk Genel Kuruluna gönderilmiştir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15.02.2023 tarihli ve 2021/2-582 Esas 2023/75 Karar sayılı ilâmı ile Mahkemenin direnme kararının yerinde olduğu, davalı vekilinin hükme yönelik sair temyiz itirazlarının incelenmediği anlaşılmakla bu yönde inceleme yapılmak üzere dosyanın Dairemize gönderilmesine karar verilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu tarafından dosya Dairemize gönderilmiş olmakla Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı asıl dava dilekçesinde; tarafların 09.03.1989 tarihinde evlendiklerini, ortak bir çocuklarının bulunduğunu, kendisinin emekli öğretmen, davalının ise emekli mimar olduğunu, davalının kariyeri nedeniyle kendisini aşağıladığını, aralarında sürekli tartışmalar yaşandığını, 2008 yılında ortak çocuğun beyin kanseri nedeniyle hayatını kaybettiğini, bu olaydan sonra davalı ile yaşanılan sorunların katlanarak içinden çıkılmaz bir hâle geldiğini, psikolojik yıkıma uğrayan eşlerin sağlık sorunları yaşadığını, davalının çocuğunun ölümünden sonra odasına kapandığını, kendisiyle ve dış dünyayla ilişkisini kestiğini, ev işlerini yapmadığını, kişisel bakımını ihmal ettiğini, bütün gününü odasında geçirip abur cubur ile beslendiğini, evde yemek yapmadığını, bulaşık ve çamaşır yıkamadığını, aynı çatı altında yaşayan iki yabancı gibi olduklarını, birbirlerini görmeye bile tahammül edemediklerini, ortak hiçbir paylaşımlarının olmadığını ileri sürerek davalı ile boşanmalarına karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı davaya cevap vermemiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 15.03.2016 tarihli ve 2015/458 Esas, 2016/269 Karar sayılı kararı ile; davalının mernis adresine usulüne uygun şekilde tebliğe rağmen davalının davaya cevap vermediği gibi duruşmalara da katılmadığı, dosyanın incelenmesinde ise, tarafların 09.03.1989 tarihinde evlendikleri, aralarında geçimsizlikler olduğu, ortak çocuğun 19 yaşındayken beyin kanseri nedeniyle rahatsızlanarak vefat ettiği, bu olaydan sonra taraflar arasındaki geçimsizliğin daha da arttığı, tarafların aynı evde ayrı odalarda iki yabancı gibi yaşadıkları, herkesin kendi yemeğini yapıp yediği, birbirleri ile iletişim kurmadıkları, evin giderlerini paylaştıkları, buzdolabının sağ ve sol olmak üzere ikiye bölünerek eşler tarafından ayrı ayrı kullanıldığı, davalının eşinin sağlık problemleri ile ilgilenmediği, sık sık evi terk ettiği, son olarak not bırakarak evden ayrıldığı hal böyle olunca evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı gerekçesiyle davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Birinci Bozma Kararı

1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı yasal süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

2. Dairemizin 13.03.2018 tarihli ve 2016/13933 Esas, 2018/3154 Karar sayılı kararı ile; “...Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa, bilinen en son adresinde yapılır (Teb. K. m. 10/1). Bilinen en son adresin tespitinde, tebliğ isteyenin beyanı, muhatabın veya diğer ilgililerin bildirimleri ya da mevcut belgeler esas alınır (Tebligat Kanunu Uygulama Yönetmeliği m. 16/1). Tebligat Kanununun 21. maddesi ve özellikle bu Kanunun uygulanmasına dair Yönetmeliğin 30. maddesi uyarınca; adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine meşruhat verilerek çıkarılan tebligatlar hariç olmak üzere, muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiç biri gösterilen adreste sürekli olarak bulunmazsa, tebliğ memurunun, adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar heyeti veya meclisi üyeleri, kolluk amir ve memurlarından araştırarak beyanlarım tebliğ mazbatasına yazıp imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde bu durumu yazarak imzalaması gerekir. Gösterilen koşul geçerlilik koşuludur. Davalıya dava dilekçesi, dava dilekçesinde gösterilen ".....” adresinde, kapıcının “muhatabın nerede olduğunu bilmediği” beyanı da mazbataya yazılarak Tebligat Kanununun 21/1. maddesine göre tebliğ edilmiş, kapıya haber kağıdı bırakılmış ve evrak muhtara teslim edilmiştir. Bu adres aynı zamanda hasım konumunda olan davacı erkeğin de adresidir. Bu haliyle Tebligat Kanununun 21/1. maddesinde gösterilen usule şeklen uygun da olsa bir tebligatın yapılmış olması dava dilekçesi tebliğini geçerli kılmaz. O halde mahkemece yapılacak iş; dava dilekçesinin davalıya usulüne uygun şekilde tebliği, davalıya cevap dilekçesi sunma hakkı tanınması, dilekçelerin karşılıklı aşamaları tamamlandıktan sonra ön inceleme duruşma gününün tebliği, bundan sonra tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların tespiti (HMK m. 140) taraflarca üzerinde anlaşılamayan ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar için usulüne uygun şekilde delil gösterildiği takdirde tahkikat aşamasına geçilerek gösterilen deliller toplanıp, birlikte değerlendirerek bir sonuca ulaşmaktan ibarettir. Davalıya usulüne uygun şekilde tebligat yapılarak taraf teşkili sağlanmadan, davalının yokluğunda yargılamaya devam ile yazılı şekilde hüküm kurulması hukuki dinlenilme hakkına da, (HMK m.27) aykırı olup, bu sebeplerle hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir,…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. İkinci Bozma Kararı

1.Mahkemece bozma kararına uyularak dava dilekçesi davalıya tebliğ edilmiştir.

2.Davalı vekili 12.10.2018 tarihli cevap dilekçesinde; tüm iddiaları inkârla, erkeğin evlendikleri günden bu yana müvekkiline şiddet uyguladığını, hakaret ettiğini, aşağıladığını, giyim tarzına kadar eleştirdiğini, eşini evden kovduğunu, bu nedenle müvekkilinin ailesinin yanına sığınmak zorunda kaldığını, davacının rahmetli ortak çocuğa dahi şiddet uyguladığını, yaşananlar sonrasında alkol alarak hayatına devam ettiğini ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.

3.Davacı vekili 06.11.2018 tarihli cevaba cevap dilekçesinde; tüm iddiaları inkârla, davalının FETÖ mensubu olduğunu, maddi-manevi bu örgüte hizmet ettiğini ileri sürerek dava dilekçesinde yer alan iddialarını tekrar etmiş, müvekkili yararına yasal faiziyle birlikte 10.000,00 TL maddi, 500.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

4.Davalı vekili 12.11.2018 tarihli ikinci cevap dilekçesinde; terör örgütü iddiasının doğru olmadığını, davacının müvekkiline iftira attığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

5.İlk Derece Mahkemesinin 31.12.2019 tarihli ve 2018/443 Esas, 2019/789 Karar sayılı kararı ile; önceki kararda yer alan gerekçenin yanında; eşler arasında saygı, sevgi ve birlik bağının sona ermesi nedeniyle taraflar bakımından evlilik birliğinin devamında korunmaya değer bir yararın kalmadığı, evliliğin bu hale gelmesinde erkek eşten kaynaklanan kusurlu bir davranışın ispatlanamadığı buna karşılık kadının eşi ile iletişim kurmadığı, rahatsızlık ile ilgilenmediği, en son ortak evi terk ettiği gerekçesiyle tarafların boşanmalarına, erkek eş yararına yasal faiziyle birlikte 10.000,00 TL maddi, 10.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmiştir.

6.Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı yasal süresi içinde davalı tarafından hükmün tamamı yönündentemyiz isteminde bulunulmuştur.

7.Dairemizin 10.03.2020 tarihli ve 2020/1299 Esas, 2020/2012 Karar sayılı kararı ile;

“...1-Dosyadaki yazılara ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına göre davalı kadının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2-Mahkemece verilen ilk hükümde erkek tarafından açılan boşanma davasının kabulüne karar verilmiş, bu karar davalı kadın tarafından temyiz edilmiş, karar dava dilekçesinin davalı kadına tebliğinin usulsüz olduğu gerekçesi ile bozulmuş, bozmadan sonra bu sefer davacı erkek yararına 10.000 TL maddi tazminat-10.000 TL manevi tazminata hükmedilmiştir. Bozmadan önce verilen hüküm davalı kadın tarafından temyiz edilmiş olduğundan, bozma sonrası hüküm altına alınan tazminatlar yönünden davalı kadın yararına usule ilişkin kazanılmış hak oluşmuştur. Mahkemece, davalı kadın yararına oluşmuş bulunan usuli kazanılmış hak gözetilmeksizin bozmadan önce erkek lehine tazminatlara hükmedilmediği halde bozma sonrası erkek lehine tazminatlara karar verilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir,…” gerekçesiyle karar tazminatlar yönünden bozulmuş, sair yönlerden ise onanmıştır.

B. Mahkemece Verilen Direnme Kararı

Mahkemenin 24.11.2020 tarihli ve 2020/406 Esas, 2020/641 Karar sayılı kararı ile; usuli kazanılmış hak kurumunun kanun ile değil Yargıtay uygulamaları ile oluşturulduğu, istikrarın sağlanması ve kişilerin yargıya olan güveninin sarsılmasının önlenmesi amacı ile kabul edildiği, usuli kazanılmış hak ile bir davada taraf veya mahkeme usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve uyulması zorunlu olan hakkın ifade edildiği, bu hak nedeni ile Yargıtayın bozma kararına uyan Mahkemenin bozma kararı kapsamında ve bu sınırlar çerçevesinde inceleme yapmak zorunda olduğu, usuli kazanılmış hakkın varlığından söz edebilmek için hakkı bahşeden işlemin yapıldığı tarihte yürürlükte olan kanuna uygun şekilde yapılmış olması gerektiği, aksi takdirde usuli işlemin yapıldığı tarihte yürürlükte olan usul kanununa aykırı bir işlemin hukuka uygun olduğunun söylenemeyeceği, hukuka aykırı bir işlem ile de hak kazanılmasının kabul edilemeyeceği, 04.02.1959 tarihli ve 1957/13 Esas, 1959/5 Karar sayılı İBK’da “alt derece mahkemesinin bozmaya uyma kararı vermesi halinde, bozma kararı dışında kalan hususların kesinleşeceği ve kesinleşen bu hususların yargılama kapsamına alınmaması gerekeceğinin” kabul edilerek bozmaya uyma ile bozma kararı dışında kalarak kesinleşen hususlar lehine olan taraf açısından usuli kazanılmış hakkın meydana geleceğinin açıklığa kavuşturulduğu, somut olayda ilk kararın dava dilekçesinin usulsüz tebliği nedeniyle bozulduğu, dolayısıyla yargılama aşamasının dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşamasına kadar geri çekildiği, davalının cevap dilekçesini sunduğu, davacının da yasal süresi içerisinde cevaba cevap dilekçesi ile HMK’nın 141 inci maddesine uygun şekilde maddi-manevi tazminat isteminde bulunduğu, yapılan yargılama sonunda davacı yararına yasal faiziyle birlikte 10.000,00 TL maddi, 10.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verildiği, bozma ilâmında yer alan gerekçenin resen gözetilen sebeplerden olması nedeniyle usuli kazanılmış hakkın istisnasını oluşturduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili temyiz dilekçesinde; Yargıtay'ın bozma kararına uyan Mahkemenin daha sonra, davacının temyiz etmemesine rağmen, vekil eden davalı aleyhine tazminata hükmetmesinin aleyhe bozma yasağı ilkesi ve usuli kazanılmış hak müessesesi ile bağdaşmadığını belirterek tazminatlar yönünden verilen direnme kararının bozulmasını talep etmiştir.

C. Hukuk Genel Kurulu Kararı

1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 373 üncü maddesinin beşinci fıkrası gereğince Dairemizce yapılan incelemede, Daire kararının yerinde olduğu belirtilerek temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın Hukuk Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmiştir.

2.Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15.02.2023 tarihli ve 2021/2-582 Esas 2023/75 Karar sayılı ilâmı ile; Özel Dairenin 13.03.2018 tarihli bozma ilâmı ile yargılamanın dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşamasına kadar geri çekildiği anlaşılan eldeki uyuşmazlıkta, davacının dava dilekçesinde boşanmanın eki niteliğinde olan maddi-manevi tazminat talep etmemesi nedeniyle Mahkemece verilen 15.03.2016 tarihli ilk kararda sadece boşanma yönünden davanın kabulüne karar verildiği ve tazminatlar yönünden hüküm kurulmadığı, taraf teşkili sağlanmadan yapılan yargılama sonucu verilen karar bozulup, dava dilekçeler aşamasına kadar geri çekildiğinde ise davacı tarafça o tarihte yürürlükte bulunan 6100 sayılı Kanun'un 141 inci maddesi uyarınca bozma kararından sonra iddia ve savunmanın genişletilip değiştirilmesi yasağına takılmadan, iddiasını genişletip boşanmanın fer’î niteliğindeki maddi-manevi tazminat talebinde bulunmasında usule aykırılık bulunmadığı, dolayısıyla bu talepler bakımından bozma sonrası yapılan yargılama sonucunda verilen 31.12.2019 tarihli kararda boşanma ve davacı tarafından yasal süresi içerisinde usule uygun şekilde ileri sürülen maddi-manevi tazminat talepleri hakkında bir karar verilmesinin zorunluluk olduğu, hal böyle olunca bozma öncesi yargılamada zaten talep etmemiş olduğu tazminatlar yönünden davacının kararı temyiz etmemesi nedeniyle “tazminatlar yönünden davalı yararına” usuli kazanılmış hak oluşacağından bahsedilemeyeceği anlaşıldığından Mahkemece davacı eş yararına maddi-manevi tazminat ödenmesine yönelik verilen direnme kararının yerinde olduğu gerekçesi ile bozma nedeni dikkate alındığında davalı vekilinin hükme yönelik sair temyiz itirazları Özel Dairece incelenmediğinden, bu yönlere ilişkin temyiz itirazları incelenmek üzere dosyanın Dairemize gönderilmesine karar verilmiştir.

D. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık; erkek eş yararına hükmedilen tazminatların miktarı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinin beşinci fıkrası, geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 428 inci ve 439 uncu maddeleri. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 4 üncü maddesi, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkraları. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50 nci ve 51 inci maddeleri.

3. Değerlendirme

1.Mahkemelerin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanun'un 428 inci maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen Mahkeme kararında ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, mahkemece bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olduğu anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

Davalı kadın vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,

İşbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

19.09.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.