Logo

2. Hukuk Dairesi2023/6051 E. 2024/2239 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Karşılıklı boşanma davalarında, davaların kabul şartlarının oluşup oluşmadığı, kusur belirlemesi, velayet, nafakalar ve tazminatlar hususlarında anlaşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Dosyadaki tüm delillerin toplanıp değerlendirildiği, usul ve yasaya uygunluk bulunduğu ve temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenlerin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

...

MAHKEMESİ : Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/310 E., 2023/291 K.

DAVACI-DAVALI : ...

DAVALI-DAVACI : ...

DAVA TARİHİ : ...

KARAR : Esastan ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Kayseri 3. Aile Mahkemesi

SAYISI : 2021/411 E., 2022/872 K.

Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına ve boşanmanın fer'îlerine, karşı davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davalı-davacı erkek vekilince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı-davacı erkek vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı-davalı kadın vekili dava dilekçesinde özetle; tarafların 2011 yılında evlendiklerini, bu evlilikten müşterek bir tane çocuklarının bulunduğunu, davalının evliliğin başından itibaren müvekkili ile alakadar olmadığını, ona gerekli ilgi ve özeni göstermediğini, tatil ve izin günlerinde daha eşiyle ve çocuğuyla ilgilenmediğini bunun yerine her fırsatta kendi kök ailesinin yanına gittiğini, ülkede yaşanan darbe girişiminden sonra davacının görev yerinin değiştirildiğini ardından tutuklandığını, yargılamada sonucunda ceza alan davalıyı müvekkilinin suçsuz olduğunu kabul ederek sabırla ve umutla beklediğini, bu süreçte müvekkilinin ve müşterek çocuğun büyük zorluklar içerisinde yaşadığını, kendisinin Kayseri'de görev yapmasına ve müşterek çocuğun henüz küçük olmasına rağmen müvekkilinin uzun mesafeler kat ederek davalıyı ziyaretlere gitmeyi ihmal etmediğini, evlilik birliği süresince müvekkilinin aldığı maaşın davalının hesabına eft ile aktarıldığını, müvekkiline herhangi bir para dahi bırakılmadığını, davalının bu parayla abisi adına taşınmaz satın aldığını ve onun adına kayıt yaptırdığını, davalının müvekkilinden aldığı vekâleti kötü niyetli olarak kullandığını, bu süreçte müvekkilinin davalının çeşitli bankalara olan kredi borcunu da ödediğini ve maddi olarak zorluk çektiğini, tüm bu nedenlerle tarafların evlilik birliğinin sarsılmasında davalının tam kusurlu olduğunu belirtere tarafların öncelikle 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 163 üncü maddesi, olmadığı takdirde 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, müşterek çocuğun velâyetinin müvekkiline verilmesine, müşterek çocuk lehine aylık 1.000,00 TL tedbir/iştirak nafakasına, müvekkili lehine 75.000,00 TL maddî tazminat, 75.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı erkek vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; davacının iddialarını kabul etmediklerini, soyut ve mesnetsiz olduklarını, müvekkilinin evlendiği ilk günden beri eşine karşı ilgili davrandığını, ailesini hiçbir zaman ihmal etmediğini, sürekli birlikte vakit geçirme gayreti içerisinde olduğunu, ailesini hafta sonları şehirler arası gezilere çıkardığını, ev işleri ve müşterek çocuğun bakımı ile yakından ilgilendiğini, yemek, temizlik gibi işlerde de üzerine düşenleri yerine getirmekten çekinmediğini, davacının ileri sürdüğü iddiaların hayatın olağan akışına uygun olmadığını, müvekkilinin ceza evindeyken yaşanan olaylarmış gibi yansıttığını, tarafların her ikisinin de çalıştığını ve maaşlarının ortak bir hesapta biriktirildiğini, buradan gerekli harcamalar yapıldığını, müvekkilinin ortak bütçe ile herhangi bir kişi üzerine taşınır veya taşınmaz mal edinmediğini, müvekkiline ait kredi borcunun bulunmadığını, davacının bu iddiasında da soyut beyanlar sunduğunu, müvekkilinin ceza evinde olduğu dönemlerde davacının gerekli ilgi ve alakayı göstermediğini, hiçbir şekilde maddi destekte bulunmadığını, davacının maddî ve manevî açıdan müvekkilini buhrana sürükleyecek davranışlar sergilediğini, insan onuruna yakışmayacak sözler söylediğini, bunu müvekkilinin ailesinin yanında dahi yapmaktan çekinmediğini, müvekkilinin onurunu zedelediğini, davacının müvekkiline bu şekilde davranmasının arkasında başka bir şahısla ilişki yaşayabileceğini, sadakat yükümlülüğüne aykırı davranabileceğinin sebebi olduğunu düşündüklerini, tüm bu sebeplerle davacının açmış olduğu asıl davanın reddedilerek karşı davalarının kabulüne, tarafların 4721 sayılı Kanun 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, müşterek çocuğun velâyetinin müvekkiline verilmesini, 100.000,00 TL maddî 100.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davalı karşı davacının yargılanarak ceza aldığı Hatay 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2017/166 Esas 2017/341 K. sayılı ilamı neticesinde silahlı terör örgütüne üye olmak suçunu işlemiş olduğu sabit olduğundan 4721 sayılı Kanun 163 üncü maddesi gereğince toplum içerisinde küçük düşürücü bir suç işlediği ve bu durum nedeniyle davacı karşı davalıdan evliliği devam ettirmesinin beklenemeyeceği kanaatine varılmakla davacı-karşı davalı kadının 4721 sayılı Kanun 163 üncü maddesine dayanarak açmış olduğu davasının kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun 163 üncü maddesi gereğince boşanmalarına, davacı-karşı davalının4721 sayılı Kanun 166 ıncı maddesine dayanarak açmış olduğu davasında karar verilmesine yer olmadığına, davalı-karşı davacı tarafından açılan boşanma davasının sübut bulmadığından reddine, müşterek çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, baba ile aralarında şahsi ilişki tesisine, müşterek çocuk lehine aylık 500,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, kadın lehine 40.000,00 TL maddî 40.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı-davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı-davacı erkek vekili istinaf dilekçesinde özetle; kusur belirlemesinin hatalı yapıldığını, ceza dosyasının kesinleşmesine müteakip davanın tümüyle reddi gerekirken kabul edilmesinin hatalı olduğunu, dava dilekçesinde belirtilmiş olmasına rağmen kadının HTS kayıtlarının incelenmediğini, cezaevi sürecinde erkeği manevî yönden yalnız bıraktığını, bu hususun kadına kusur olarak yüklenmemesinin hatalı olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını, asıl davanın reddine, karşı davanın tüm talepleriyle kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davanın esasıyla ilgili hükme etki edecek tüm delillerin toplanıp değerlendirildiği, usuli işlemlerin kanununa uygun olarak yerine getirildiği, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği; bu itibarla İlk Derece Mahkemesi kararında gösterilen gerekçeler ile kusura ilişkin yapılan değerlendirmede ve 4721 sayılı Kanun 163 üncü maddesine dayalı olarak açılan asıl boşanma davasının kabulüne, karşı boşanma davasının reddine karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı; velâyete ilişkin sosyal inceleme raporu alındığı, alınan raporda müşterek çocuğun velayetinin anneye verilmesinin çocuğun yararına olacağının belirtildiği görülmekle velâyet ve kişisel ilişki düzenlemesinin yerinde olduğu; vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davalı-davacı erkek vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin (1) inci fıkrasının (b) bendinin (1) inci alt bendi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı-davacı erkek vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı-davacı erkek vekili temyiz başvuru dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürülen nedenleri tekrar ederek yerel mahkeme kararının bozulmasını, asıl davanın reddine, karşı davanın tüm talepleriyle kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, karşılıklı açılan boşanma davalarında davaların kabulü şartlarının oluşup oluşmadığı, kusur belirlemesi, velayet, nafakalar, tazminatlar ve miktarları ile yargılama giderleri ve vekalet ücreti noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 190 ıncı maddesi, 323 üncü, 326 ncı maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri. 4721 sayılı Kanun’un 4 üncü ve 6 ncı maddesi, 163 üncü maddesi, 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 169 uncu, 174 üncü, 182 nci, 327 inci, 328 inci, 330 uncu maddeleri, 335 inci vd. maddeleri. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50 nci ve 51 inci maddeleri.

3. Değerlendirme

1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı-davacı erkek vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

01.04.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

...