Logo

2. Hukuk Dairesi2023/626 E. 2024/6099 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Boşanma sonrasında düzenlenen mal ortaklığı sözleşmesine göre edinilmiş mallara katılma rejimi döneminde edinilen taşınmazın mülkiyetinin devri talep edilebilir mi?

Gerekçe ve Sonuç: 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 203. maddesi uyarınca mal rejimi sözleşmesinin kanunda belirtilen sınırlar içinde düzenlenebileceği, geçmişe etkili düzenleme yapılamayacağı ve edinilmiş mallara katılma rejimi döneminde edinilen taşınmaz için mülkiyetin değil, alacağın talep edilebileceği gözetilerek, yerel mahkeme kararının gerekçesi düzeltilerek onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/2529 E., 2022/2249 K.

KARAR : Esastan ret

İLK DERECE MAHKEMESİ: Bakırköy 13. Aile Mahkemesi

SAYISI : 2020/1093 E., 2022/467 K.

Taraflar arasındaki mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı kadın vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı kadın vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı kadın vekili dava dilekçesinde; müvekkili ile davalının ... nci Noterliğinin 28.04.2010 tarih ve 08198 yevmiye numarası ile Düzenleme Şeklinde Mal Ortaklığı Sözleşmesini akdettiğini, eşler arasındaki mal rejiminin boşanma gerçekleştiğinden boşanma davasının açılma tarihi itibariyle sona erdiğini, mal rejiminin tasfiyesinin gerektiğini, davalı adına kayıtlı ortaklık malı olan 1106 ada 3 parsel 9 nolu bağımsız bölümün 1/2 payının yapılan sözleşmenin 3 üncü maddesi uyarınca müvekkili adına tescili gerektiğini belirterek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, taraflar arasındaki mal ortaklığı rejiminin tasfiyesiyle, davalı adına kayıtlı ortaklık malı olan taşınmazın 1/2 payının müvekkili adına tescilini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı erkek vekili cevap dilekçesinde; davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, mal ortaklığı sözleşmesinin geriye yönelik düzenlendiği için geçersiz olduğunu, taşınmazın 125.000,00 TL'ye satın alındığını, bu bedelin 35.000,00 TL'sinin müvekkilinin kişisel malları ile ödendiğini, kalan bedel için müvekkilinin kredi çektiğini ve müvekkilinin boşanma davasının açılmasından sonra da kredi borcunu ödemeye devam ettiğini belirterek; davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; taraflar arasında imzalanan mal ortaklığı sözleşmesi uyarınca tarafların geçmişe etkili olarak evlendikleri 13.11.2006 tarihinden itibaren mal ortaklığı rejiminin uygulanmasını kabul ettikleri; 4722 sayılı Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'un (4722 sayılı Kanun) 10 uncu maddesindeki sınırlamanın ve düzenlemenin 01.01.2002 tarihinden önceki evliliklere ilişkin olduğu, 01.01.2002 tarihinden sonraki evliliklerde geçmişe etkili mal rejimi belirlemede bir sınırlama bulunmadığı, tarafların sözleşme serbestisi kapsamında varolan bir sınırlama aşılmadığından sözleşmenin geçerli olduğu; taraflar arasındaki mal ortaklığı sözleşmesi nedeniyle evlendikleri tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar mal ortaklığı rejiminin geçerli olduğu, taşınmazın davalı adına evlilik birliği içinde satın alındığı, taşınmazın ortaklık malı olduğu; davacının yalnızca taşınmazın 1/2 hissesinin adına tescil edilmesini istediği, eşler arasında mülkiyet aktarımı ile ilgili resmi sözleşme bulunmaması ve davacının mal rejiminin tasfiyesi sonucunda oluşan hakkının kişisel bir hak niteliğinde alacak hakkı olup ayın (mülkiyet) istenemeyeceği gerekçesiyle; davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı kadın vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı kadın vekili istinaf dilekçesinde; tarafların evlilik birliği içinde mal ortaklığı rejimini kabul ederek düzenleme şeklinde mal ortaklığı sözleşmesi akdettiklerini, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 3 üncü maddesinde tasfiye konusu taşınmazın ortaklık malı sayılacağının düzenlendiğini, müvekkili ile davalı yanın, açık ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde, iradelerini ortaya koyarak söz konusu gayrimenkulün ortaklık malı olduğunu, eşler arasında mal ortaklığı rejiminin yasal mevzuat ve noterde yapılan sözleşmeye göre tasfiyesinin gerektiğini, ancak Mahkemece tarafların sözleşme yaptıkları sıradaki serbest iradeleri dikkate alınmayarak karar verildiğini, davalı adına kayıtlı ortaklığa ait söz konusu taşınmazın açık kanun ve sözleşme hükümleri doğrultusunda tasfiyesi ile müvekkilinin ortaklık payı oranında mülkiyetinin müvekkiline verilmesi gerektiğini belirterek istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; mal rejimi sona erdiğinde eşlerin ya da mirasçılarının tasfiye davası sonucunda kural olarak eşlerden birine ait mal varlığında diğer tarafın mülkiyet veya başka ayni hak talebi söz konusu olamayacağı, yani mal rejiminin tasfiyesi isteğinde bulunan eşe ya da mirasçılarına tanınan hak ayni olmayıp kişisel alacak hakkı olduğundan Mahkemece davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı; diğer yandan, tasfiye konusu taşınmazın evlenme tarihinde taraflar arasında başka bir mal rejimi seçilmediğine göre edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu 13.04.2010 tarihinde edinildiği, taraflar arasında akdedilen sözleşme uyarınca tarafların evlendikleri tarihten itibaren geçerli olmak üzere mal ortaklığı rejimini kabul ettikleri, 4722 sayılı Kanun'un 10 uncu maddesinin birinci ve üçüncü fıkrası uyarınca eşlerin kanunun tanıdığı bir yıl içinde geçmişe etkili bir biçimde edinilmiş mallara katılma rejimi dışında kanunun tanıdığı başka bir mal rejimini (mal ortaklığı, mal ayrılığı veya paylaşmalı mal ayrılığı rejimlerinden birini) evlenme tarihinden itibaren geçerli olmak üzere seçemeyeceği ve belirleyemeceği, dolayısı ile varsa bile böyle bir belirlemenin de yok hükmün olduğu ve kamu düzenine ilişkin bu sınırlama sözleşme serbestisi kurallarına dayanılarak aşılayacağı, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 203 üncü maddesi uyarınca da bir mal rejimi sözleşmesi ile geçmişe etkili düzenleme getirmelerine yasal bir engel olduğu, aile hukukunda tam ve sınırsız bir sözleşme serbestisi kabul edilmediği, tam aksine özgür tam aksine özgür iradeye dayalı sözleşme serbestisinin sınırlı olarak kabul edildiği ve kullanıldığı, bu nedenle taraflar arasında yapılan mal ortaklığı sözleşmesinin geçmişe etkili olarak taşınmazın edinildiği 13.04.2010 tarihini de kapsayacak şekilde uygulanması olanağı bulunmadığı, somut olayda Mahkemece taşınmazın ortaklık malı olduğu yönündeki gerekçesi doğru olmamış ise de anılan hususun istinaf sebebi yapılması gerekçesiyle, başvurunun esastan reddine reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı kadın vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı kadın vekili temyiz dilekçesinde; tarafların serbest iradeleri ile mal ortaklığı rejimi sözleşmesi imzaladığını, aksinin sözleşme özgürlüğünün ihlali olduğunu, sözleşmenin geçmişe uygulanmasının ne ahla ne kamu düzeni ne de emredici hukuk kurallarını ihlal etmediğini, 4722 sayılı Kanun'un 10 uncu maddesinin kanunun yürürlüğe girmeden önceki evliliklere yönelik olduğunu, mal ortaklığı sözleşmesinin 3 üncü maddesi uyarınca taşınmazın ortaklık malı olduğunu, kararın hatalı olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, mal ortaklığı sözleşmesinin geçmişe etkili düzenlenip düzenlemeyeceği, sözleşme serbestliği ilkesi, taraflar arasındaki geçerli mal rejimi, mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklı ayın istenip istenemeyeceği noktasında toplanmaktadır. Dava, mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan tapu iptali ve tescil davası istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 26 ncı maddesi, 33 üncü maddesi, 190 ıncı maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri; 4721 sayılı Kanun'un 6 ncı maddesi, 179 uncu maddesi, 202 nci maddesi, 203 üncü maddesi, 204 üncü maddesi, 205 inci maddesi, 218 ve devamı maddeleri, 256 ve devamı maddeleri, 716 ncı maddesi; 4722 sayılı Kanun'un 10 uncu maddesi; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 26 ncı maddesi, T.C. Anayasası 48 inci maddesi; Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1953 tarih ve 1953/8 Esas, 1953/7 Karar sayılı kararı.

3. Değerlendirme

1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı kadın vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2. 4721 sayılı Kanun'un 203 üncü maddesinin birinci fıkrasında mal rejimi sözleşmesinin evlenmeden önce veya sonra yapılabileceği, tarafların istedikleri mal rejimini ancak kanunda yazılı sınırlar içinde seçebilecekleri, kaldırabilecekleri veya değiştirebilecekleri; aynı Kanun'un 179 uncu maddesinin birinci fıkrasında da boşanma halinde mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı olduğu rejime ilişkin hükümlerin uygulanacağı düzenlenmiştir.

3. 4722 sayılı Kanun'un 10 uncu maddesinde ise 4721 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten önce evlenmiş olan eşler arasında yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejiminin evlilik tarihinden itibaren geçerli olacağı iki istisna hali düzenlenmiştir.

4. Somut olayda, eşler, 13.11.2006 tarihinde evlenmiş, 28.04.2010 tarih ve 08198 yevmiye numarası ile Düzenleme Şeklinde Mal Ortaklığı Sözleşmesi ile mal rejimi sözleşmesi imzaladıkları, 10.07.2012 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, 22.11.2013 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (4721 sayılı Kanun md. 225/2). Tasfiye konusu 1196 ada 3 parsel 9 nolu bağımsız bölüm 13.04.2010 tarihinde davalı erkek adına satın alınmıştır.

5. Tüm bu açıklamalara göre, öncelikle 4721 sayılı Kanun'un 203 üncü maddesi uyarınca eşlerin ancak kanunda yazılı sınırlar içerisinde mal rejimini düzenleyebileceklerinden geçmişe etkili olacak şekilde 4722 sayılı Kanun'un 10 uncu maddesindeki istisnalar dışında mal rejimi sözleşmesi düzenleyemezler. O halde, taraflar arasında 28.04.2010 tarih ve 08198 yevmiye numarası ile Düzenleme Şeklinde Mal Ortaklığı Sözleşmesi ile mal rejimi sözleşmesinin geçmişe etkili olacağına ilişkin maddeleri geçerli olmayıp işbu sözleşme yapıldığı tarihten itibaren geçerlidir.

6. Diğer yandan, mal ortaklığı rejiminde 4721 sayılı Kanun'un 257 nci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca eşler ortaklık mallarına bölünmemiş bir bütün olarak sahiptir, diğer bir ifadeyle işbu düzenleme uyarınca mal ortaklığı sözleşmesindeki eşler arasında bulunan elbirliği mülkiyetinin aynı olarak tasfiyesi söz konusudur. Ancak tasfiye konusu taşınmaz eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde davalı eş adına tescil edilmiş olup işbu taşınmaz yönünden edinilmiş mallara katılma rejimine ilişkin hükümlerin uygulanması gerekir.

7. Edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde kural olarak, mal rejimi sona erdiğinde eşlerin ya da mirasçılarının tasfiye davası sonucunda değer artış payı ve artık değere katılma alacağı hakları doğar. Eşlerden birine ait mal varlığında, diğer tarafın mülkiyet veya başka ayni hak talebi söz konusu olamaz. Mal rejiminin tasfiyesi isteğinde bulunan eşe ya da mirasçılarına tanınan hak ayni olmayıp kişisel alacak hakkıdır (4721 sayılı Kanun md. 227/1, 231, 236/1).

8. 4721 sayılı Kanun'un 239 uncu maddesinin birinci fıkrası "... Katılma alacağı ve değer artış payı ayın veya para olarak ödenebilir…” şeklinde düzenlenmiş olup aynı Kanun'un 226 ncı maddesinin üçüncü fıkrasında ise "... Eşler karşılıklı borçları ile ilgili düzenleme yapabilirler. ..." hükmüne yer verilmiştir. Anılan kanuni düzenlemelerden de anlaşılacağı gibi, borcun ayın olarak ödenmesi borçlu eşe tanınmış bir haktır. Başka bir anlatımla, tasfiye alacaklısı ayrık durumlar hariç ayni hak isteğinde bulunamaz, ancak borçlu eş isterse, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin dava sonuçlanıncaya kadar borcunu ayın olarak ödemeyi kabul edebilir.

9. Mal rejiminin tasfiyesi isteğinde bulunan eşe ya da mirasçılarına tanınan hak ayni olmayıp kişisel alacak hakkı olduğuna yönelik kuralın istisnaları 4721 sayılı Kanun'un 226 ncı maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen alacaklı eşin tasfiyeye konu paylı malda üstün yararını kanıtlaması ve aynı Kanun'un 240 ncı maddesinde düzenlenen aile konutu veya eşyanın söz konusu olması halinde tahdidi olarak belirtilmiş olup temyize konu davadaki somut olayda, açıklanan istisnai durumlar da mevcut değildir.

10. Ne var ki sonuç olarak, Bölge Adliye Mahkemesince mal ortaklığı sözleşmesinin tasfiyesinde ayın istenemeyeceğine yönelik kabulü hatalı ise de, tasfiye konusu taşınmaz yönünden edinilmiş mallara katılma rejimine ilişkin hükümlerin uygulanması gerektiğinden, somut olayda davacının dava dilekçesinde sadece ayni hak talebi bulunduğundan ve yukarıda açıklanan ayni hak istenemeyeceği kuralının istinasları da bulunmadığından bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, sonucu itibarıyla doğru bulunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesinin değiştirilerek ve düzeltilerek onanması, 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin dördüncü fıkrası hükmü gereğidir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Davacı kadın vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine,

2. Davacı kadın vekilinin Bölge Adliye Mahkemesince yapılan değerlendirmeye yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile sonucu itibarıyla doğru olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesinin değiştirilerek ve düzeltilerek ONANMASINA,

Peşin alınan harcın istek halinde yatırana iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

19.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.