Logo

2. Hukuk Dairesi2023/6449 E. 2024/4173 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Boşanma davasında taraflar arasındaki ortak hayatı temelinden sarsacak derecede geçimsizlik bulunup bulunmadığı, kusurun kimden kaynaklandığı, boşanmaya ve fer'ilere hükmedilmesinin doğru olup olmadığı ve usulüne uygun boşanma hükmü kurulup kurulmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: Boşanma kararında 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun 27. maddesinde belirtilen tarafların kimlik bilgileri ve çocukların kimlik bilgilerinin eksik olması, infazda duraksamaya yol açacak şekilde hüküm tesisini hatalı kıldığından karar bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/528 E., 2023/742 K.

KARAR : İstinaf başvurusunun kısmen kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm kurma

İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 7. Aile Mahkemesi

SAYISI : 2021/311 E., 2021/1405 K.

Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir. Kararın davacı kadın vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile hükmün kaldırılarak eksiklikler giderilmek üzere gönderilmesine Mahkemesine karar verilmiştir.

Gönderme kararı sonrasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne, tarafların boşanmalarına ve ferilerine karar verilmiştir.

Kararın davalı erkek vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı kadın vekili dava ve cevaba cevap dilekçesinde özetle; erkeğin antisosyal olduğunu, tek bir arkadaşının dahi bulunmadığını, davalının taraflar arasındaki en özel konuları dahi annesi ile paylaştığını, çocuk 3 aylıkken kadının annesinin kolon kanseri olduğunu, bu zamanlarda erkeğin kadına destek olmadığını, çeşitli bahanelerle kavga çıkardığını, kadının annesinin hastalığını küçümsediğini, kadını suçladığını ve kadın olmadığını söylediğini, kadının MS hastası olduğunu, hastalığı ve sonuçları ile alay ettiğini, dalga geçtiğini, psikolojik şiddet uyguladığını, işini küçümsediğini,sadakatsizlikle itham ettiğini ve bu şüphesini çevreye anlattığını, evlilik hayatı boyunca her şeyi annesine danışarak yaptığını, çocukla herhangi bir paylaşım yaşamadığını iddia ederek 4721 sayılı Türk Medeni Kanun'un (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesi gereğince davasının kabulüne tarafların boşanmalarına, velâyetin anneye verilmesine, çocuk yararına aylık 1.800,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına kadın yararına aylık 500,00 TL tedbir nafakasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı erkek vekili cevap dilekçesinde özetle; kadının erkeği arkadaşlarının bulunduğu ortama hiç sokmadığını, onlarla birlikte olmasını istemediğini, sürekli öç almaya çalıştığını, kin duyduğunu, 2 sene boyunca cinsel birliktelik yaşamadığını, seni artık eskisi gibi sevmiyorum dediğini, evlilik yüzüğünü 1,5 yıl boyunca takmadığını, annesinin vefatından sonra evlilik birliğinden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmediğini, evliliğin son aylarında cep telefonunu yanından ayırmadığını, hesap ve gelirlerini gizlediğini, aileye katkı sunmadığını ileri sürerek davanın reddine, velâyetin babaya verilmesine, erkek yararına 15.000,00 TL maddî ve 15.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

A. İlk Derece Mahkemesi’nin Birinci Kararı

İlk Derece Mahkemesi’nin 07.06.2018 tarih ve 2017/53 Esas, 2018/509 Karar sayılı kararı ile taraflar arasındaki sorunlar davacının hamileliği ve aynı döneme rastlayan annesinin hastalığı ve vefatı ile başladığı, erkek ve ailesi çocuğun bakımında ve annesi ile ilgilenmesi döneminde destek olduğu, özellikle annenin vefatı sonucunda tarafların birbirlerine destek olmaktaki beklentileri birbirlerine karşı kusur olarak görünmeye başladığı, sorunu çözmek yerine kadının evden ayrılmayı tercih ettiği, tanıkların tarafların anlatımlarına göre niyet okuyarak olayları yorumlayarak anlattığı, geçimsizliğe ilişkin görgüye dayanan bilgilerinin olmadığı gerekçesi ile 4721 sayılı Kanun’un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereğince davanın reddine, ortak çocuk yararına aylık 750,00 TL tedbir nafakasına karar verilmiştir.

B. Bölge Adliye Mahkemesi’nin Gönderme Kararı

1.İlk Derece Mahkemesi’nin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı kadın vekili tümü yönünden istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

2. Bölge Adliye Mahkemesi’nin 09.02.2021 tarih ve 2018/2644 Esas, 2021/210 Karar sayılı kararı ile davacı tarafça cevaba cevap dilekçesinde davalının, davacının amcasına tarafların cinsel hayatları hakkında açıklamalar yaptığı iddiasında bulunulduğu ve iddianın ispatı amacıyla delil olarak ...'nın tanıklığına dayanıldığı halde, Mahkemece bu delilin toplanmadığı ve eksik araştırma ile karar verildiği yargılamaya ve kusur belirlemesine etkisi bulunan tanık beyanının alınmadığı ve davacı kadının tedbir nafakası talebinin değerlendirilmediği, bu suretle yargılama işlemlerinin eksik bırakıldığı gerekçesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin üç numaralı alt bendi gereğince davacının istinaf başvurusunun kabulü ile, esası incelenmeden İlk Derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasına, açıklandığı şekilde davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, kararın kaldırılma nedenine göre, davacının sair istinaf itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

C.İlk Derece Mahkemesi’nin Son Kararı

İlk Derece Mahkemesi’nin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile taraflar arasında uzun süredir uyumsuzlukların bulunduğu, kadın eş ...'nin evliliğinde mutsuz olduğu, erkek eşin kadın eşin seyahat etmesine karşı çıktığı, tarafların birbirlerine güvenmediği, yine tanık ....'nın beyanına göre ...'nın da evliliğinde mutsuz olduğunun ve eve katkı yapmak istemediğini, ayrıca ...'ye .sen çok ucuzsun makyaj takımı mı aldın. tarzında sözler söylediği, yine tanık...'nın beyanında; ...'ın kendisine ... ile aramız çok kötü, ... beni istemiyor, evde doğru dürüst yemek yapmıyor, cinsel hayatımız bitti, şayet Bodrum'a gelecek olursa ona yardım etmeyin şeklinde sözler söylediğini beyan ettiği, dinlenen tanık beyanlarına göre evlilik birliliğinin temelinden sarsılmasında her iki tarafın da eşit kusurlu olduğu, gerekçesi ile 4721 sayılı Kanun’un 166 ncı maddesi gereğince davanın kabulüne, tarafların boşanmalarına, velâyetin anneye verilmesine, çocuk ile baba arasında kişisel ilişki kurulmasına, çocuk yararına aylık 750,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, nafakanın her yıl ÜFE oranında arttırılmasına, kadının tedbir nafakası talebinin feragat nedeniyle reddine, erkeğin tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesi’nin yukarıda belirtilen kararına karşı davalı erkek vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B.İstinaf Sebepleri

Davalı erkek vekili istinaf dilekçesinde özetle;kaldırıma kararının hatalı olduğunu, kaldırmaya konu olan tanığın beyanının alındığını ve detayları ile anlatımda bulunduğunu, buna karşın Bölge Adliye Mahkemesi’nin kaldırma kararında tanığın nasıl beyanda bulunması gerektiğinin açıkça yazıldığını, bunun ihsası rey anlamına geldiğini, ilk kararda dinlenilen tanık beyanları ile kusursuz bulunmuş iken aynı tanık beyanları ile kusurlu hale gelerek davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek kararın tümü yönünden kaldırılmasına yeniden esas hakkında hüküm kurmak suretiyle karar verilmesini talep etmiştir.

C.Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesi’nin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacı kadın tarafından erkek eşin kadın eşin seyahat etmesini engellediği ya da seyahatlerine karşı çıktığı, tanık ....'nın beyanında belirtilen evlerin ayrılması önerilince erkeğin bu öneriye karşı eve katkıda bulunmayacağını söylediği ve kadına ucuzsun, makyaj takımı mı aldın gibi sözler söylediği vakıalarına dayanmadığı, dayanılmayan vakıanın kusur olarak yüklenilmesinin isabetli olmadığı ; davacı tarafça davalının, davacının amcasına tarafların cinsel hayatları hakkında açıklamalar yaptığı iddiasında bulunularak, bu iddianın ispatı amacıyla delil olarak ....'nın tanıklığına dayanıldığı, 6100 sayılı Kanun’mun 260 ıncı maddesi tanık dinlenmeden önce hakkında tanıklık yapacağı olayla ilgili olarak, hâkim tarafından kendisine bilgi verileceği ve tanıklık edeceği konulara ilişkin bildiklerini söylemesinin isteneceği hükmünü içerdiği, aynı kanunun 261 ncı maddesinin üçüncü fıkrasının ise hâkim, tanık sözünü bitirdikten sonra, ifade ettiği hususların açıklanması veya tamamlanması amacıyla başka sorular da sorabileceği hükmüne haiz olduğu, bu nedenle tanık ....'nın tanıklığına dayanılan konu ile ilgili olarak dinlenmesi ve bu tanık ile tanık .....'nın beyanı uyarınca davalı erkeğe tarafların özel yaşamlarına ilişkin konuyu üçüncü kişilerle paylaştığı yönünde kusur yüklenmesinin yerinde olduğu;davalı erkeğin davacı kadına güvenmediği vakıasının da ispatlandığı; İlk Derece Mahkemesince kadına yüklenen ve kesinleşen eşine güvenmediği kusuru dışında, kadına yüklenmesi gerekir ispatlanmış başkaca kusur bulunmadığı; evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebebiyet veren olaylarda davacı kadının davalı erkeğe güvenmediği, davalı erkeğin de davacı kadına güvenmediği ve kadının amcası olan tanığa tarafların cinsel yaşamlarına yönelik beyanda bulunduğu kusurlarının gerçekleştiği; İlk Derece Mahkemesi kararına karşı sadece davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu gözetilerek, aleyhe kaldırma yasağı uyarınca, tarafların eşit kusurlu olduğunun kabulünün gerektiği; kadının iştirak nafakası yönünden ÜFE uyarınca arttırım talebi bulunmadığı, talebin aşılması suretiyle iştirak nafakasının gelecek yıllarda ÜFE oranında arttırılmasına karar verilmesi yerinde olmadığı; düzenlenen kişisel ilişki sürelerinde çocuğun teslim alınacağı ve teslim edileceği yıl, gün ve saatin her dönem yönünden açıkça, tereddütten uzak şekilde infaz kabiliyetini haiz olarak belirtilmediği, bu şekilde kişisel ilişki hükmünün infazda tereddüt oluşturacak şekilde kurulduğu; gelecek yıllardaki koşullar önceden bilinemeyeceği, şimdiden çocuk ile baba arasında, çocuğun okula başladıktan sonraki döneme yönelik olarak da kademeli bir şekilde kişisel ilişki tesis edilmiş olmasının doğru olmadığı gerekçesi ile 6100 sayılı Kanun’un 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin ikinci alt bendi gereğince davalı erkek vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm kurmak suretiyle kusurun gerekçesinin düzeltilmesine, nafakanın artırımına ilişkin bölümün hükümden çıkarılmasına, baba ile çocuk arasında her ayın 1. ve 3. cuma günü akşam saat 18.00'dan takip eden pazar günü akşam saat 17.00'a kadar, sonu çift sayı ile biten yıllarda ramazan bayramının arife günü öğlen saat 15.00'dan bayramın 3. günü öğlen saat 15.00'a kadar, sonu tek sayı ile biten yıllarda kurban bayramının arife günü öğlen saat 15.00'dan bayramın 4. günü öğlen saat 15.00'a kadar, sonu çift sayı ile biten yıllarda çocuğun doğum günü olan 10 Haziran tarihinde sabah saat 10.00'dan akşam saat 18.00'a kadar, sonu tek sayıya denk gelen yıllarda 31 Aralık günü akşam saat 17.00'dan ertesi gün saat 15.00'a kadar, her yıl yarıyıl tatilinin ilk pazartesi günü sabah saat 10.00'dan takip eden pazar günü akşam saat 18.00'a kadar, her yıl Temmuz ayının 1. günü sabah saat 10.00'dan 31. günü akşam saat 18.00'a kadar, davalı babanın çocuğu yanına alması suretiyle kişisel ilişkini karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesi’nin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacı kadın vekili temyiz başvuru dilekçesinde özetle; kusur belirlemesi ile nafaka artış hükmünün kaldırılmasının hatalı ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

2. Davalı erkek vekili temyiz başvuru dilekçesinde özetle; kusur belirlemesinin, davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek kararın tümü yönünden bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, davacı kadın tarafından açılan boşanma davasında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamında imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olup olmadığı ile nafaka artış talebi olmaksızın hükmedilmesinin doğru olup olmadığı usulüne uygun boşanma hükmü kurulup kurulmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

4721 sayılı Kanun'un 4 üncü ve 6 ncı maddesi, 166 ncı, 182 nci ve 330 uncu maddesi, 6100 sayılı Kanun’un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası, 370 inci maddesi ile 371 inci maddesi. 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun (5490 sayılı Kanun) 27 nci maddesi.

3. Değerlendirme

5490 sayılı Kanun'un 27 inci maddesi gereğince boşanma veya evliliğin iptaline ilişkin kararlarda tarafların Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, adı, soyadı, doğum yeri ve tarihi, baba ve ana adları ile kadının evlenmeden önceki soyadı ve aile kütüğünde kayıtlı olduğu yer bilgileri, evlilik içinde doğmuş çocuklar ve bunların kimlik bilgileri ile karara ait usul mevzuatının öngördüğü diğer esas ve usule ait hükümlerin bulunmasının zorunlu olduğunun düzenlendiği anlaşılmaktadır. İlk Derece Mahkemesince 5490 sayılı Kanun'un 27 inci maddesi hükmü gözetilmeden, infazda duraksamaya yol açacak şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş ve kanuna uygun boşanma hükmü kurulmak üzere kararın bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, bozma sebebine göre tarafların diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,

Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine,

Dosyanın ilgili Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 03.06.2024 tarihinde oy çokluğu ile karar verilmiştir.

KARŞI OY

Hükümdeki yazı ve hesap hataları ile diğer benzeri açık hatalar, mahkemece resen veya taraflardan birinin talebi üzerine düzeltilebilir (HMK m. 304/1).

Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir (T.C. Anayasası m. 141/4).

Hakim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür (HMK m. 30/1).

Yargılamanın makul süre içerisinde bitirilmesi adil yargılanma hakkının da bir gereğidir (AİHS m. 6/1).

Somut olayda, ilk derece mahkemesince verilen gerekçeli kararın başlığında tarafların ad ve soyadları ile Türkiye Cumhuriyeti Kimlik Numaralarının (T.C.) bulunduğu görülmektedir. Kararın tüm sayfalarında mahkemenin adı, kararın esas ve karar numarası ile sayfa numaraları bulunmaktadır. Gerekçeli karar tüm sayfalarıyla bir bütündür ve kararda tarafların kim olduğu açıkça bellidir. Nüfus bilgileriyle ilgili diğer eksikliklerin ise her zaman için mahallinde düzeltilebilecek maddi hatadan (HMK m. 304/1) ibaret olduğunun kabul edilmesi gerekir. Kaldı ki kararda tarafların ad ve soyadları ile T.C.’leri bulunduğundan, İlk Derece Mahkemesine ait kararın bu haliyle dahi nüfus müdürlüğünce boşanma hükmü yönünden rahatlıkla infaz edilebileceği imkân dahilindedir.

Durum böyleyken, temyiz edilen hükmün sırf nüfus bilgilerindeki eksiklik sebebiyle bozulması, hukuka uygun değildir.

Hükmün temyiz istemi doğrultusunda esas yönüyle incelenmesi ve bir karara bağlanması gerekir.Bu sebeplerle, değerli çoğunluğun görüşüne katılmıyoruz.