"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/195 E., 2023/765 K.
KARAR : Kısmen kabul
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen karşılıklı boşanma davalarında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının kısmen bozulmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1.... kadın vekili dava dilekçesinde özetle; davalının müvekkiline evlilikleri boyunca fiziksel ve psikolojik şiddet uyguladığını, hakaret ve tehdit ettiğini, aşağıladığını, aynı yatakta yatmadığını, çocuklarının isimini seçmesine bile izin vermediğini, güven sarsıcı davranışlarının olduğunu, en son müvekkiline ağır hakaretler edip fiziksel şiddet uyguladığını, tehdit ettiğini belirterek tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereği boşanmalarına, ortak çocukların velâyetlerinin müvekkiline verilmesine, ortak çocuklar için toplam aylık 1.200,00 TL tedbir-iştirak nafakasına, müvekkili için aylık 3.000,00TL tedbir-yoksulluk nafakasına, yasal faizi ile birlikte 150.000,00 TL maddî, 250.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
2.Davacı-karşı davalı kadın vekili 15.09.2020 tarihli duruşmada talep sonucunda yer alan 150.000,00 TL maddî tazminat, 250.000,00 TL'ye artırdıklarını, iştirak ve yoksulluk nafakalarının da kararın kesinleşmesinden itibaren her yıl üfe oranında artırılmasını istediklerini, talep sonucu ıslah ettiklerini beyan etmiştir.
II. CEVAP
Davalı-karşı davacı erkek vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; kadının evlilik öncesi Hepatit B hastalığını müvekkilinden gizlediğini, inatçı ve öz eleştiriye kapalı olduğunu, saldırgan tavırlarının olduğunu, çocukların yanında yüksek sesle bağırarak tartıştığını, birlik görevlerini ihmal ettiğini, müvekkilinin ailesine kaba davranışlar sergilediğini, onları istemediğini, onlar hakkında küfürlü konuşmaktan geri durmadığını, sosyal medya hesaplarından müvekkili de dahil tüm akrabalarını sildiğini, hamileliğini müvekkilinden gizlediğini, çocuklara ilgisiz olduğunu, agresif ve çabuk sinirlenen bir yapısı olup asosyal olduğunu, kısa bir süre önce ortak çocuk ...'ın müvekkiline "baba annem bana o şerefsiz babanı bir daha sevme dedi" dediğini, durumu kadına sorduğunda sinirli bir anda ağzımdan çıktı dediğini, çocukların kendisine karşı kışkırtılması üzerine müvekkilinin boşanmayı kafasına koyduğunu ve bunu karşı davalıya söylediğini, en son tarihinde çıkan tartışmada müvekkilini tırnaklayıp saldırdığını, evi terk ettiğini belirterek tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereği boşanmalarına, ortak çocukların velâyetlerinin müvekkiline verilmesine, 200.000,00 TL maddî, 200.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 19.11.2020 tarihli ve 2020/279 Esas, 2018/678 Karar sayılı kararıyla; erkeğin, kadına fiziksel şiddet uyguladığı, sürekli şekilde kadına manevî baskı altında tuttuğu, kadının korkması nedeniyle boşanma davası açamaması ve ortada af olgusunun mevcut olmaması nazara alındığında erkeğin ağır kusurlu olduğu, kadının ise erkeğin ailesi ile görüşmek istememesi, ailesini evde ağırlamaktan imtina etmesi, erkeğin akrabaları ile yalnızca dışarıda görüşebilmesi nedeniyle kadının da az kusurlu olduğu, bunun yanında her ne kadar erkek tarafından, kadının da kendisine şiddet uyguladığı iddia edilmiş ise de hem Gölbaşı 3. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından bu fiilin meşru savunma kapsamında kaldığının tespit edilmesi hem de hayatın olağan akışı gereğince kadının kendisini korumak için karşı tarafı tırnağı ile yaralamasının makul olması nedeniyle kadına fiziksel şiddet yönünden kusur yüklenilmediği gerekçesiyle erkeğin davasının reddine, kadının davasının kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereği boşanmalarına, ortak çocukların velâyetlerinin anneye verilmesine, ortak çocuklar ile baba arasında kişisel ilişki kurulmasına, ortak çocuklar için ayrı ayrı aylık 500,00 TL olmak üzere toplam 1.000,00 TL tedbir nafakası takdirine, kararın kesinleşmesini müteakip nafakanın iştirak nafakası olarak devamına ve kadın için aylık 600,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına; nafakaların her yıl TÜİK tarafından yayınlanan ÜFE oranına göre artırılmasına; kadın yararına 20.000,00 TL maddî, 15.000,00 TL manevî tazminata karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 28.06.2022 tarihli ve 2021/305 Esas, 2022/1157 Karar sayılı kararıyla; erkeğe yüklenilen kusurların gerçekleştiği, İlk Derece Mahkemesince kadına yüklenilen kusurların ise kusur yönünden istinaf kanun yoluna başvurmadığından kesinleştiği ve gerçekleştiği, taraflar hakkında fiziksel şiddet suçu sebebiyle açılan ceza davasında kadın hakkında meşru müdafa sebebiyle beraat kararı verildiği, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 74 üncü maddesi hükmü gereğince, hukuk hakiminin ceza hakiminin fiilin hukuka aykırılığını ve illiyet bağını saptayan maddî vakıa konusundaki kabulü ve ceza mahkemesinin kabul ettiği olayın gerçekleşme şekli, diğer bir deyişle maddî vakıanın kabulü konusunda mahkumiyet veya maddî vakıa tespiti yapan beraat hükmüyle bağlı olduğu, bu sebeple kadına fiziksel şiddetin kusur olarak yüklenemeyeceği, bu hale göre kadının usulünce dayanılan ve ispatlanan başkaca bir kusurunun bulunmadığı, taraflar arasındaki evlilik birliği ortak yaşamı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olup boşanmaya sebep olan bu olaylarda "eşinin ailesi ile görüşmek istemeyen ve onları evinde ağırlamaktan kaçınan " kadına nazaran " eşine fiziksel şiddet uygulayıp eşini manevî baskı altında tutan " erkeğin ağır kusurlu olduğu, gerçekleşen bu durum karşısında erkek boşanmaya neden olan olaylarda daha ağır kusurlu ise de, kadın da kusurlu olup, kendisi de boşanmayı talep ettiğine göre, erkeğin boşanma davasına itirazı hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu, Mahkemenin kusur belirlemesi ve asıl davayı kabulü doğru olmakla birlikte koşulları gerçekleşen karşı davanın kabulü gerekirken reddinin yanlış olduğu, kadın için 08.01.2019 tarihli ara karar ile dava tarihinden itibaren aylık 250,00 TL tedbir nafakasına hükmedilmiş iken 09.05.2019 tarihli duruşmada 3 nolu ara kararla kadın yararına hükmedilen aylık 250,00 TL tedbir nafakasının karar tarihinden itibaren 1.000,00 TL 'ye yükseltilmesine, ortak çocuklar için de 26.10.2018 tarihli tensip tutanağı 15 nolu ara kararla dava tarihinden itibaren aylık 500,00'er TL tedbir nafakasına hükmedilmişken 09.05.2019 tarihli duruşmada 4 nolu ara karar ile ortak çocuklar için hükmedilen aylık ayrı ayrı 500,00 TL tedbir nafakalarının karar tarihinden itibaren aylık 600,00 TL'ye yükseltilmesine karar verildiği halde nihai kararda gerekçesi açıklanmaksızın davanın devamı boyunca kadın bakımından karar tarihinden itibaren aylık 600,00 TL, çocuklar bakımından ise aylık 500,00'er TL tedbir nafakasına hükmedilmek suretiyle infazda tereddüte yol açılması doğru olmadığı gibi tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, nafakanın niteliği, günün ekonomik koşulları gözetildiğinde düşük miktarda tedbir nafakalarına hükmedilmesi de doğru olmadığı, tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, nafakanın niteliği, günün ekonomik koşulları, çocukların yaşları ve ihtiyaçları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile boşanma yüzünden zedelenen mevcut ve beklenen menfaatlerin kapsamı, hakkaniyet ilkesi dikkate alındığında kadın yararına takdir edilen yoksulluk nafakası, maddî ve manevî tazminat ile velâyetleri annelerine verilen ortak çocuklar yararına takdir edilen iştirak nafakalarının da düşük olduğu, velâyeti anneye verilen ortak çocuklar ile baba arasında ramazan bayramının ikinci ve üçüncü günleri ile kurban bayramının üçüncü ve dördüncü günlerinde, sömestr tatilinin ilk haftası ile yaz tatilinde temmuz ayının birinci gününden ağustos ayının birinci gününe kadar olmak üzere kurulan kişisel ilişkide, kişisel ilişkinin başlangıç ve bitiş saatlerinin gösterilmemesi hükmün infazında tereddütlere sebep olacak nitelikte olup yazılı şekilde kişisel ilişki kurulması da doğru olmadığı, kabule göre kadının tazminat talepleri için faiz talebinde bulunduğu, hükmedilen tazminatlar için boşanma hükmünün kesinleşme tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerektiği halde yasal gerekçesi açıklanmaksızın hükmedilen tazminatlar için faiz talebinin reddedilmesininde usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile; erkeğin karşı davasının kabulüne, ortak çocuklar Miran Rodin ve Roza Çakmakçı yararına dava tarihinden 09.05.2019 tarihine kadar ayrı ayrı aylık 500,00 TL, 09.05.2019 tarihinden kararın kesinleşme tarihine kadar ise ayrı ayrı aylık 600,00 TL tedbir nafakasına, ortak çocuklar yararına ayrı ayrı aylık 750,00 TL iştirak nafakasına, kadın yararına dava tarihinden 09.05.2019 tarihine kadar aylık 250,00 TL, 09.05.2019 tarihinden kararın kesinleşme tarihine kadar ise aylık 1.000,00 TL tedbir nafakası ile kadın yararına aylık 1.000,00 TL yoksulluk nafakasına, nafakaların her yıl TÜİK tarafından yayınlanan ÜFE oranına göre artırılmasına, yasal faiziyle birlikte 40.000,00 TL maddî ve 30.000,00 TL manevî tazminat ile baba ile çocuklara arasında yeniden kişisel ilişki düzenlenmesine, sair istinaf istemlerinin esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1.Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı kadın tarafından kusur belirlemesi, erkeğin kabul edilen davası, lehine hükmedilen tazminat ve nafaka miktarları yönünden, erkek tarafından ise, kusur belirlemesi, kadının kabul edilen davası, velâyet, nafakalar ve tazminatlar yönünden temyiz isteminde bulunmuştur.
2.Dairenin 26.12.2022 tarihli ve 2022/8738 Esas, 2022/10749 Karar sayılı kararı ile; tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre ortak çocukların ihtiyaçlarına nazaran takdir edilen iştirak nafakaları ile kadın için takdir edilen yoksulluk nafakasının miktarı ile tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında kadın yararına takdir edilen maddî ve manevî tazminat miktarlarının az olduğu gerekçesiyle kararın bozulmasına, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin onanmasına karar verilmiştir.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; usul ve yasaya uygun bozma ilamına uyulduğu, bozma ilamı doğrultusunda tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, kadının mevcut veya beklenen menfaatinin kapsamı, kişilik haklarına yapılan saldırı, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, günün ekonomik koşulları, nafakanın niteliği, ortak çocukların yaşları ve ihtiyaçları ile 4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesindeki hakkaniyet ilkesi gözetilerek kadın yararına aylık 2.000,00 TL yoksulluk nafakası ile ortak çocuklar yararına ayrı ayrı aylık 1.000,00 TL iştirak nafakasına, nafakaların her yıl TÜİK tarafından yayınlanan ÜFE oranına göre artırılmasına, kadın yararına yasal faiziyle birlikte 80.000,00 TL maddî, 60.000,00 TL manevî tazminat karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı-karşı davalı kadın vekili; tedbir nafakalarına bir artış yapılmadığını, hükmedilen yoksulluk ve iştirak nafakaları, maddî ve manevî tazminat miktarları, davalı erkeğin mesleği, mal varlığı ve kusur oranı ve Türkiye'deki enflasyon dikkate alındığında çok az olduğunu ileri sürerek, nafakaların ve tazminatların miktarları yönlerinden kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
2.Davalı-karşı davacı erkek vekili; kadının ağır kusurlu olduğunu, yararına nafaka ve tazminata hükmedilmesinin hatalı olduğunu, müvekkil uzun bir süredir çalışmadığı gibi EYT sayesinde yargılama devam ederken emekli olduğunu, yani müvekkilin sadece yaşlılık aylığı bulunduğunu, ancak karara göre aldığı aylığın da yarısını nafaka olarak davacıya vermesi beklendiğini, bu onun mahvına sebep olacağını, miktarların oldukça yüksek olduğunu ileri sürerek kararı kusur belirlemesi, yoksulluk ve iştirak nafakaları ve tazminatların miktarı yönlerinden kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, kadın için hükmedilen yoksulluk nafakası ile tazminatların ve ortak çocuklar için hükmedilen iştirak nafakalarının miktarları noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 4 üncü, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 175 inci maddesi ile 182 nci 327 nci, 328 inci, 329 uncu, 330 uncu maddesi. 6098 sayılı Borçlar Kanunu'nun 50 nci ve 51 inci maddeleri.
3. Değerlendirme
1.Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmanın kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinin artık mümkün olmadığı gibi bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak oluşturan yönlerin de yeniden incelenmesinin hukuken mümkün olmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeple;
Taraf vekillerinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenlere yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,05.10.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.