Logo

2. Hukuk Dairesi2023/6713 E. 2024/5895 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Taraflar arasında açılan boşanma davasında, boşanmaya sebep olan olaylarda tarafların kusur oranlarının belirlenmesi, buna bağlı olarak maddi ve manevi tazminat ile yoksulluk nafakasına hükmedilip hükmedilmeyeceği uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Davacı kadının daha önce açtığı boşanma davasından feragat etmesi ve feragat tarihinden sonra tarafların bir araya gelmemesi nedeniyle, feragat öncesi yaşanan olayların davalı erkeğe kusur olarak yüklenemeyeceği, bu sebeple davalı erkeğin kusursuz olduğu, davacı kadının ise ilk davayı açıp ayrılığa sebebiyet vermesi ve davalı erkeğin annesine karşı saygısızca davranışları nedeniyle tam kusurlu olduğu gözetilerek, yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ: Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/1046 E., 2023/668 K.

KARAR : Başvurunun kısmen kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm kurma

İLK DERECE MAHKEMESİ: Erzurum 2. Aile Mahkemesi

SAYISI : 2019/486 E., 2021/363 K.

Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince her iki davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı-davalı kadın vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı-davalı kadın vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin evlendikten sonra bir süre davalı eşin ailesi ile yaşama teklifini kabul ettiğini, aradan iki yıllık süre geçmesine rağmen maddî durumu bulunmasına rağmen davalı eşin davacı müvekkil ile ayrı bir aile konutuna geçmediğini, hem davalı eşin hem de davalı eşin anne ve babasının davacı müvekkili kendileriyle birlikte yaşamaya zorladıklarını, evlilik öncesi davacı müvekkile ayrı ev tutulacağı sözü davalı eş ve ailesi taralından kasıtlı olarak yerine getirilmediğini, davacı müvekkilin birlikte yaşadığı iki yıllık zaman zarfında davalı eşin annesinin kötü muamelesine maruz kaldığını, bütün yaşantısına müdahale eden davalı eşin annesinin davacı müvekkiline adeta eziyet ettiğini, davalı eşin ise bu durum karşısında sessizliğini koruduğunu, davalı eşin annesinin davacı müvekkiline karşı kabul edilemez kötü davranışları sergilerken sessiz kalmasının bir psikolojik şiddet olduğunu, müvekkilinin yaşadığı psikolojik şiddetin derecesi her geçen gün arttığını ve müvekkili bakımından artık çekilmez bir hal aldığını, davacı müvekkilin evi terk ettiğini, müvekkilinin 7 yıldır kendi anne ve babası ile birlikte yaşadığını 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle tarafların boşanmalarına davacı lehine 1.500,00 TL yoksulluk nafakası, 200.000,00 TL manevî tazminat ve 100,000,00 TL maddî tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı-davacı erkek vekili, cevap-karşı dava dilekçesinde özetle; davacının müvekkili aleyhine daha önce de Erzurum 1.Aile Mahkemesi'nde 2014/210 Esas sayılı dosyası ile evlilik birliğinin temelden sarsılması nedeniyle boşanma ve kişisel eşyaların iadesi davası açtığını, bu davadan feragat ettiğini, davacının sunmuş olduğu dava dilekçesinde dayandığı vakıalar ile Erzurum 1.Aile Mahkemesi'nin 2014/210 Esas sayılı dosyasında dayandığı vakıaların aynı olduğunu, davacının Erzurum 1.Aile Mahkemesi 2014/210 Esas sayılı davasından feragat etmiş olması nedeniyle dayandığı vakıaları affetmiş sayıldığını, davacının feragatinden sonra evlilik birliği kurulamadığını, davacının hiçbir şekilde kayın validesi ile bir araya gelmediğini, bu nedenle de kesinlikle kabul etmemekle birlikte davacının iddiası olan kayınvalidesinin kendisine eziyet etmesi ve birlikte yaşamaya zorlanmasının da fiilen imkansız olduğunu, 4721 sayılı Kanun’un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle asıl davanın reddine, karşı davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, müvekkil lehine 200.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla, kadının daha önce 13.03.2014 tarihinde açtığı Erzurum 1.Aile Mahkemesinin 2014/210 Esas sayılı boşanma ve kişisel eşya alacağı talepli davasından 04.09.2014 tarihinde feragat ettiği, verilen kararın yasa yoluna gidilmeksizin 27.12.2019 tarihinde kesinleştiği, bu sebeple artık önceki döneme ait iddia ettiği vakıalar yönünden erkeği affetmiş en azından hoşgörmüş sayılacağı, dolayısıyla ancak sonraki döneme ilişkin ispatlanan hususların erkeğe kusur vakıası olarak yüklenebileceği, her ne kadar kadın önceki davasından feragat etmiş ise de yine dinlenen tanık beyanlarına göre taraflar arasında evlilik birliğinin devamı niyeti ile biraraya gelmenin gerçekleşmediği ve tarafların yaklaşık 8 yıldır ayrı yaşadıkları, bu yönüyle davacı karşı davalı kadının dilekçeleri ile davalı karşı davacı erkeğe yüklediği kusurların artık davalı karşı davacı erkeğin kusurunu belirlemede değerlendirmenin mümkün olamayacağı yine davalı karşı davacı erkeğinde dilekçelerinde davacı karşı davalı kadına kusur olarak yüklediği vakıaların yaklaşık 8 yıl önce yaşandığı ve 8 yıldır tarafların bir araya gelmedikleri bu yönüyle davalı karşı davacı erkeğin dilekçelerinde iddia ettiği ve davacı karşı davalı kadına kusur olarak yüklediği olayların oluş tarihi ile karşı davanın açıldığı tarih arasındaki uzun süre de göz önünde bulundurularak bu sebeple davalı karşı davacı erkeğinde artık önceki döneme ait iddia ettiği vakıalar yönünden kadını affetmiş en azından hoşgörmüş sayılacağı ve tarafların dilekçelerinde tarafların ayrı yaşadıkları döneme ilişkin taraflar arasında kusur belirlenmesine esas bir olayın yaşandığına dair bir iddialarının olmadığı; bu yönüyle tarafların uzun süredir ayrı yaşadıkları, artık bir araya gelmek istemedikleri ve tarafların bir araya gelme, eş olma görevlerini, evliliğin kendilerine yüklediği görevleri yerine getirmek istememeleri nedeniyle eşit kusurlu oldukları asıl ve karşı davanın kabulü ile 4721 sayılı Kanun’un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle tarafların boşanmalarına,kadın lehine aylık 500,00 TL tedbir-yoksulluk nafakasının erkek eşten alınarak kadına verilmesine, davacı-karşı davalının 4721 sayılı Kanun'un 174 üncü maddesinin birinci fıkrasına dayalı maddî ve manevî tazminat taleplerinin reddine, davalı-karşı davacının manevî tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1.Davacı-davalı kadın vekili istinaf dilekçesinde; müvekkilinin ayrı bir konut talep ettiğini ancak bu talebinin bir türlü karşılık görmediğini, çünkü davalı eşinin tek başına ailesi olmaksızın hiçbir karar veremediğini, müvekkilinin açmış olduğu davadan ayrı aile konutu açılacağına dair söz verilmesi nedeniyle feragat ettiğini, ancak verilen sözün yerine getirilmediğini aksine kandırıldığını, tarafların yıllarca ayrı yaşadıklarını, davalının müvekkiline maddî destekte bulunmadığı gibi ameliyat olduğunda dahi müvekkilini aramadığını, müvekkilinin boşanma sonrası yoksulluğa düşeceğini ve günümüz şartlarında hükmedilen nafakanın son derece düşük olduğunu ileri sürerek kararı,erkeğin davasının kabulü, kusur, tazminatların reddi, nafakaların miktarı yönünden istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

2.Davalı-davacı erkek vekili istinaf dilekçesinde; öncelikle usul yönünden itirazları bulunduğunu, davacının daha önce açmış olduğu dava kesinleşmeden aynı sebeplere dayalı ikinci bir dava açtığını bunun usule aykırı olduğunu, davacı açtığı boşanma davasından feragat ettikten sonra evlilik birliğinin kurulmadığını ve bu duruma gelinmesinde kusurlu yanın kadın eş olduğunu, davacının ilk davadan sonra kayınvalidesi ile asla bir araya gelmediğini dolayısıyla davacı tarafça kayınvalidesi ile ilgili iddiaların hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacının birlikte yaşamaya dair zorlanmadığını, davacının iddialarını ispat edecek deliller sunamadığını, müvekkiline atfedilecek bir kusurun bulunmadığını, evi terk eden kusurlu yanın davacı eş olduğunu, ve kusurlu yan lehine nafakaya hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek kararın tedbir-yoksulluk nafakası yönünden istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile İlk derece mahkemesince taraflara eşit kusur verildiği,davacı-karşı davalı kadın ilk davayı açıp ayrılığa sebep vermesi ve davalı-karşı davacının annesine karşı saygısızca davranması nedeniyle kusurlu olduğu, erkeğe isnat edilen kusurlar feragat ile isnat edilen kusurlar affedileceğinden ve feragat tarihinden sonrada tarafların bir araya gelmedikleri taraflarında kabulünde olup, yeni bir vakıa söz konusu olmadığından davalı-karşı davacı erkeğe yüklenecek kusurun bulunmadığı, davacı-karşı davalı kadının tam kusurlu, davalı- karşı davacı erkeğin kusursuz olduğu anlaşılmakla kusur belirlemesinin bu şekilde düzeltilmesi gerektiği, kadının açtığı asıl davasının reddine, kusursuz olan davalı erkeğin karşı davasının kabulüne karar verildiği, erkeğin kişilik hakkına karşı saldırı olmadığından davalı-karşı davacı erkeğin manevî tazminat talebinin reddine karar vermek gerektiği,kadın tam kusurlu olduğundan yoksulluk nafakası talebinin reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı-davalı kadın vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı-davalı kadın vekili temyiz dilekçesinde; müvekkilinin ayrı bir konut talep ettiğini ancak bu talebinin bir türlü karşılık görmediğini, çünkü davalı eşinin tek başına ailesi olmaksızın hiçbir karar veremediğini, müvekkilinin açmış olduğu davadan ayrı aile konutu açılacağına dair söz verilmesi nedeniyle feragat ettiğini, ancak verilen sözün yerine getirilmediğini aksine kandırıldığını, tarafların yıllarca ayrı yaşadıklarını, davalının müvekkiline maddî destekte bulunmadığı gibi ameliyat olduğunda dahi müvekkilini aramadığını, müvekkilinin boşanma sonrası yoksulluğa düşeceğini ileri sürerek kararı her iki dava yönünden temyiz kanun yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık; tarafların boşanma davası şartlarının oluşup oluşmadığı, kusur belirlemesi, delillerin takdirinde hata edilip edilmediği, tazminatlar, nafakalar noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 4721 sayılı Kanun’un 166 ncı maddesi, 174üncü maddesi, 175inci maddesi.

3. Değerlendirme

1.Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı- davalı kadın vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Adli yardımdan yararlanması sebebi ile başlangıçta alınmamış olan aşağıda yazılı karar ve ilam harcı ile temyiz başvuru harcının temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

17.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.