Logo

2. Hukuk Dairesi2023/6790 E. 2024/2825 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Boşanma davası sonrasında, edinilmiş mallara katkı ve katılma alacağı talep edilen davada, bozma ilamına uyularak verilen kararda, bozma kapsamı dışında kalan hususlarda da hüküm kurulup kurulmayacağı hususunda yaşanan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Yargıtay’ın bozma kararına uyan mahkemenin, bozma kararıyla bağlı olduğu ve bozma kapsamı dışında kalan hususlarda usuli kazanılmış hak oluştuğu gözetilerek, davacı erkek lehine oluşan usuli kazanılmış hak gereği, mahkeme kararının, katılma alacağına ilişkin hüküm içerecek şekilde düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi

SAYISI : 2019/536 E., 2023/81 K.

HÜKÜM/KARAR : Kısmen kabul kısmen ret

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, mümkün olmaması halinde katkı payı ve katılma alacağı davasından dolayı bozma sonrası yapılan yargılama sonunda, Mahkemece davanın kısmen kabulüne kısmen reddine karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davacı erkek vekili ve davalı kadın vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1. Davacı erkek vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin katkısıyla alınan taşınmazın davalı adına kayıtlı olduğunu, müvekkilinin çalışması birikimleri ve ödemeleriyle alındığını, kooperatifin başlama tarihinin 1994 yılı olduğunu, müvekkilinin arsa bedelini peşinatları ve diğer ödemeleri çalışması karşılığı geriye birikimlerine ödediğini, davalının bir işte çalışmadığını evin alımında katkısı olmadığını belirterek; katkı payı ve katılma alacağı oranında tapu kaydının iptali ile müvekkili adına tescilini, aksi halde müvekkilinin katılma alacağı ve katkı payının tamamını belirleme olanağı olmadığını, bu nedenle şimdilik 10.000,00 TL alacağın faizi ile birlikte hüküm altına alınmasını, geriye kalan kısmının da Mahkemece tespiti ile hüküm altına alınmasını talep ve dava etmiştir.

2. Davacı erkek vekili 04.07.2018 tarihli dilekçesinde; bilirkişi raporu doğrultusunda talep miktarını toplam 40.356,00 TL'ye yükseltmiştir.

3. Davacı erkek vekili 20.05.2022 tarihli dilekçesinde; bilirkişi raporu doğrultusunda talep miktarını toplam149.567,89 TL'ye yükseltmiştir.

II. CEVAP

Davalı kadın cevap dilekçesinde; zamanaşımının dolduğunu, taşınmazın kooperatif olduğunu, halen taksit ödemelerinin devam ettiğini, ödemelerin tümünü de kendisinin yaptığını, davacının da bunu bildiğini, halen borçlarını ödemeye devam ettiğini, dolayısıyla taşınmazın üzerinde hiçbir hakkı olmadığını, kooperatif ortaklığına girerken ziynet eşyalarının satıldığını, bu şekilde ilk ödemelerin yapıldığını, o tarihten sonra da ödemeleri kendisinin yaptığını, hiçbir dönemde davacının ödemesinin olmadığını, devamlı çalıştığını, yalnız 2 sene 8 ay cezaevinde kaldığını, bu dönemde de ödeme yapılmadığını, biriken borçları bankadan kredi çekerek karşıladığını, bu arada davacının kendisine ait olan aracı sattığını borçların ödenmediğini, davacının hiçbir katkısı olmadığını belirterek; davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI

1. Dava, ilk olarak Asliye Hukuk Mahkemesinde açılmış, 12.04.2012 tarihinde Aile Mahkemesi görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş, işbu karar 16.05.2012 tarihinde kesinleşmiştir.

2. Mahkemenin 11.04.2013 tarih ve 2012/500 Esas, 2013/251 Karar sayılı kararı ile, tarafların anlaşmalı boşandığı, protokolde herhangi bir gayrimenkul ve mal varlığı bulunmadığı, anlaşmazlıkta bulunmadığını belirtikleri, beyanların mahkeme içi ikrar niteliğinde bulunduğu, bu beyanlara rağmen dava açılmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Birinci Bozma Kararı

1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde davacı erkek vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 21.03.2016 tarih ve 2014/24441 Esas, 2016/5102 Karar sayılı kararı ile, anlaşmalı boşanma protokolündeki düzenlenmeler ile, boşanma davasındaki 10.03.2009 tarihli oturumdaki taraf beyanlarının mal rejiminden kaynaklanan alacak talebinden feragat niteliği taşımadığı ve tasfiye konusu taşınmazın 04.03.2009 tarihinde ferdileşme suretiyle davalı kadın tarafından edinildiği gözetilerek talebin değerlendirmesi ve taraf delilleri toplanarak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olduğu belirtilerek hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

B. İkinci Bozma Kararı

1. Mahkemenin 29.11.2018 tarih ve 2016/434 Esas, 2018/938 Karar sayılı karar ile, tapu iptali ve tescil talebi ile katkı payı alacağı talebinin reddine, katılma alacağı talebinin kabulüyle 40.356,00 TL alacağın davalıdan tahsiline yönelik verilen karara karşı, süresi içinde davacı erkek vekili ve davalı kadın vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 30.04.2019 tarih ve 2019/1582 Esas, 2019/4452 Karar sayılı kararı ile, Mahkemece, taşınmazın edinilmesi için yapılan aidat ödemelerinin 01.01.2002 tarihinde sonra yapılan kısmı yönünden davacının artık değere katılma alacağı olduğunun kabulü yerinde ise de; davacı kocanın düzenli ve sürekli olarak çalıştığı göz ardı edilerek taşınmazın edinilmesi için yapılan aidat ödemelerinin 01.01.2002 tarihinde önce yapılan kısmı yönünden katkı payı alacağının reddine karar verilmesi hatalı olduğu, mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde satın alınan tasfiyeye konu mala çalışma karşılığı elde edilen gelirlerle (maaş, gündelik, kar payı vb.) katkıda bulunulduğunun ileri sürüldüğü durumlarda; çalışarak, düzenli ve sürekli gelire sahip eşin, aksi kanıtlanmadıkça, yapabileceği tasarruf oranında katkıda bulunduğunun kabulü gerektiği, o halde, bozma ilamında detaylı şekilde açıklanan yasal düzenlemeler ile Daire ilke ve uygulamalarına göre davacı kocanın düzenli ve sürekli olarak çalıştığı dikkate alınarak katkı payı alacağının hesaplanması gerektiği; kabule göre de, Mahkemece, reddedilen miktar üzerinden kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına kararın verildiği tarihte yürülükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi (AAÜT) gereğince vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekirken vekâlet ücretine hükmedilmemesinin hatalı olduğu, ayrıca, davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verildiğine göre, yargılama giderlerinin de tarafların haklılık oranına göre paylaştırılması gerektiği belirtilerek; taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile hükmün bozulmasına, taraf vekillerinin bozma kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.

C. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Son Karar

Mahkemenin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, 16.05.2022 tarihli raporunda tarafların SGK bilgilerine göre tarafların kişisel harcama oranları, davacının evi geçindirme yükümlüğü, tasarruf oranları gözetilerek davacının 01.01.2002 tarihinden önceki ödemelere katkı payı oranın (3.007.267.458,80/6.282.300.185,60) bulunduğu, bilirkişi raporunda hesaplamaların taşınmazın güncel değeri üzerinden yapıldığı, Yargıtay 8.Hukuk Dairesinin bozma ilamında da belirtildiği üzere katkı payı alacağında tasfiye konusu malın dava tarihi itibariyle belirlenecek sürüm değeri esas alınması gerektiği, ayrıca bilirkişi raporunda 01.01.2002 tarihi sonrasına ilişkin hesaplamalarda yapıldığı, bu tarihten sonrası için olan alacak hakkındaki kararın onandığından bu husustan karar verilmediği, sadece 01.01.2002 öncesine ait katkı payı alacağı yönünden bilirkişinin oranlarına bağlı kalarak tasfiyeye konu malın dava tarihindeki değeri üzerinden (105.000,00 TL) hesaplama yapıldığı ve davacının 17.546,12 TL katkı payı alacağı olduğu gerekçesiyle; davanın kısmen kabulü ile, 17.546,12 TL katkı payı alacağının 23.05.2022 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuran

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı erkek vekili ve davalı kadın vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davalı kadın vekili temyiz dilekçesinde; davacıya dava dilekçesindeki katkı payı ve katılma alacağı miktarlarının açıklatılmadığını, tapu iptali ve tescil talebi yönünden harç tamamlatılmadığını, tarafların anlaşmalı olarak boşandıklarının, davacının kötüniyetli olarak davayı açtığını, boşanma dava tarihinden sonra yapılan ödemelerin dikkate alınmadığını, taşınmazın boşanma dava tarihindeki değeri esas alınarak katılma alacağının belirlenmesi gerektiğini, davacının katkısını ispatlayamadığını, hesaplamanın hatalı olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

2. Davacı erkek vekili temyiz dilekçesinde; katkı payı alacağının güncel değere göre belirlenmesi gerektiğini, müvekkilinin yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle mağdur olduğunu, katkı payı, değer artış payı ve katılma alacağının güncel değere göre belirlenmesi gerektiğini, aksi halde alacağın tamamına dava tarihinden itibaren faiz hükmedilmesine karar verilmesi gerektiğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, usuli kazanılmış hak, hükmün kuruluşu, tasfiye edilecek malın hangi tarihteki değerinin esas alınması gerektiği, katkının ispatı, talep, kişisel mal savunması ve ispatı noktasında toplanmaktadır. Dava, tapu iptali ve tescil, mümkün olmaması halinde katkı payı ve katılma alacağı istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 26 ncı maddesi, 31 inci maddesi, 33 üncü maddesi, 190 ıncı maddesi, 297 nci maddesi, geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 428 inci maddesi, 438 inci maddesinin yedi, sekiz ve dokuzuncu fıkraları ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrası; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'un 6 ncı maddesi, 179 uncu maddesi, 202 nci maddesi, 219 uncu maddesi, 222 nci maddesi, 225 inci maddesinin ikinci fıkrası, 227 nci maddesi 229 uncu maddesi, 230 uncu maddesi, 231 inci maddesi, 235 inci maddesinin birinci fıkrası, 236 ıncı maddesinin birinci fıkrası; 4722 Sayılı Türk Medenî Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'un 10 uncu maddesi; 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi'nin 170 inci maddesi, 186 ncı maddesinin birinci fıkrası, 189 uncu maddesi, 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 146 ncı maddesi, 544 üncü maddesi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 646 ncı maddesi; Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 09.05.1960 tarih ve 1960/21 Esas, 1960/9 Karar.

3. Değerlendirme

1. Temyizen incelenen Mahkeme kararında ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı ve bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; davalı kadın vekilinin tüm, davacı erkek vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2. 6100 sayılı Kanun'un 26 ıncı maddesi uyarınca, hakim, tarafların talep sonucu ile bağlı olup, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Ayrıca, aynı Kanun'un 297 nci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca da, hükmün sonuç kısmında her bir talep hakkında ayrı ayrı hüküm kurulmalı ve taleplerden her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.

3. Vermiş olduğu bir hüküm Yargıtay tarafından bozulan ve Yargıtay’ın bu bozma kararına gerek iradi ve gerekse kanuni şekilde uymuş olan hukuk mahkemesi, bozma kararı doğrultusunda inceleme yapmak ve hüküm vermek zorundadır. Mahkeme, bozma kararından dönerek direnme kararı veremeyeceği gibi, hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan bölümleri hakkında da yeni bir hüküm kuramaz. Bu müesseseye usuli müktesep hak veya usule ilişkin kazanılmış hak denir. Usuli müktesep hak, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay içtihatları ile kabul edilmiş, usul hukukunun ana ilkelerindendir ve kamu düzeni ile ilgilidir. Açıkça bozmaya uyulmasına karar verilmesiyle, taraflardan birisi yararına usule ilişkin kazanılmış hak doğar. Bundan sonra mahkemenin yapacağı iş, bozma kararı uyarınca ve o doğrultuda işlem yapmak ve gerekli kararı vermekten ibarettir. Kural olarak, hakim ara kararından dönebilirse de, bozmaya uyulmasına ilişkin karar bunun istisnalarındandır. Farklı anlatımla; bozma kararına uyan Mahkeme, bununla bağlıdır.

4. Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir (Prof. Dr. Baki Kuru, Usuli Müktesep Hak (Usule İlişkin Kazanılmış Hak), Dr. A. Recai Seçkin’e Armağan, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları, No 351, 1974, s. 395 vd.).

5. Yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler uyarınca yapılan incelemede; Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 30.04.2019 tarihli ilamında hükmün sadece katkı payı alacağı yönünden bozulmasına karar verildiği, bozma kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine karar verildiği, bozma kapsamı dışındaki talepler yönünden açıkça onama kararı bulunmadığı anlaşılmaktadır. O halde, Mahkemece, bozma ilamına uyulduğuna göre, infazda tereddüt oluşmaması ve bozma kapsamı dışında kalması yolu ile taraflar lehine oluşan usuli kazanılmış haklar da gözetilerek davacının katılma alacağı talebi yönünden de ayrı ayrı yeniden hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde sadece bozma kapsamındaki yönlerden karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olmuş, hükmün bu sebeple bozulması gerekmiştir.

Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanun'un 438 inci maddesinin yedinci fıkrası hükmü uyarınca Mahkeme kararının düzeltilerek onanması gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Davalı kadın vekilinin tüm, davacı erkek vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddine,

2. Davacı erkek vekilinin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile, Mahkeme kararının hüküm fıkrasının (1) nolu bendine ikinci paragraf olarak “... Tahsilde tekerrür olmaması şartıyla infazda tereddüt oluşturmaması için usuli kazanılmış hak gözetilerek davacının katılma alacağına yönelik talebinin kabulü ile, 40.356,00 TL katılma alacağının karar tarihi olan 29.11.2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ...” ibaresinin yazılması suretiyle kararın DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz eden davalıya yükletilmesine,

Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacıya iadesine,

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine, 25.04.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.