"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 28. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/737 E., 2023/912 K.
KARAR : İstinaaf başvurusunun kısmen kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm kurma
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 4. Aile Mahkemesi
SAYISI : 2022/78 E., 2022/618 K.
Taraflar arasındaki boşanma davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince her iki davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına ve boşanmanın fer'îlerine karar verilmiştir.
Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların kabulü ile hükmün kaldırılarak eksiklikler giderildikten sonra karar verilmek üzere, dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Gönderme kararı sonrasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince kesinleşen boşanma talebi yönünden karar verilmesine yer olmadığına ve boşanmanın fer'îlerine karar verilmiştir.
Kararın davacı- davalı erkek vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen esastan reddi ve kısmen kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı- davalı erkek vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı- davalı erkek vekili dava ve karşı davaya cevap dilekçesinde özetle; kadının, müvekkilini bıçakla yaraladığını, müvekkilinin ailesi ile görüşmesini istemediği gibi ailesinin ortak ikamete gelmelerini de istemediğini, hakaret ettiğini, yalan söylediğini, müvekkilinden habersiz ailesi için altın bozdurduğunu, müvekkilini aşağıladığını, birlik görevlerini yerine getirmediğini iddia ederek tarafların hayata kast pek kötü, onur kırıcı davranış ve evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeni ile boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin müvekkiline verilmesine, müvekkili lehine 20.000,00TL maddî, 20.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı- davacı kadın cevap dilekçesinde özetle; erkeğin müvekkiline hakaret ettiğini, aşağıladığını, kötü kelimeler kullanarak hitap ettiğini, eşyaları fırlattığını, sürekli fiziksel şiddet uyguladığını iddia ederek asıl davanın reddini istemiş, karşı davanın kabulü ile tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeni ile boşanmalarına, müvekkili lehine aylık 2.000,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakası ile 100.000,00 TL maddî, 100.000,00 TL manevî tazminata, mal rejimlerine yönelik 20.000,00 TL'ye hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
A. İlk Derece Mahkemesinin Birinci Kararı
İlk Derece Mahkemesinin 18.07.2019 tarihli kararı ile; evlilik birliğinin ortak hayatı sürdürmeleri taraflardan beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığı, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda erkek eşin kadına hakaret ettiği, kötü laflar ile hitap ettiği, çatal fırlattığı, aşağıladığı, kadının ise erkeği tahrik altında yaraladığı, evlilik birliğinin çekilmez hale gelmesinde tarafların eşit kusurlu olduğu, kadının ev hanımı oluşu, erkeğin gelir düzeyi, eşit kusur belirlemesi, hakkaniyet ilkeleri göz önüne alındığında kadın hakkında yoksulluk nafakası şartları oluştuğu, ortak çocuğun velâyetinin babaya verilmesinin çocuğun üstün yararına olduğu gerekçesiyle; her iki davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, velayetin babaya verilmesine, kadın yararına aylık 500,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakası ile tarafların eşit kusurlu olması nedeniyle tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.
B. Bölge Adliye Mahkemesinin Gönderme Kararı
1.İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde erkek vekili, kusur belirlemesi, nafakalar ve erkeğin tazminat taleplerinin reddi yönünden, kadın vekili ise kusur belirlemesi, nafakaların miktarları, kadının tazminat taleplerinin reddi ve kadının katkı, katılım ve değer artış payı talepleri hakkında karar verilmemesi yönünden istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2. Bölge Adliye Mahkemesinin 30.12.2021 tarihli kararı ile, davalı - davacı kadının adli yardım talebi hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi, adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi halinde boşanma hükmü kesinleştiğinden kadının katkı, katılım ve değer artış payı taleplerinin esasının incelenmesi, adli yardım talebinin reddine karar verilmesi halinde davalı - karşı davacı kadına katkı, katılım ve değer artış payı taleplerine yönelik nispi harcı tamamlaması için Harçlar Kanununun 30 uncu maddesine göre süre verilmesi, harcın tamamlanması halinde yargılamaya devam edilmesi ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonucuna göre karar verilmesi, harcın yatırılmaması halinde bu talepler yönünden işlemden kaldırma kararı verilmesi gerekirken bu talepler yönünden olumlu olumsuz hüküm kurulmaması ve tarafların sosyal ve ekonomik durumları araştırılarak, erkeğin emekli olup olmadığı, emekli olmuş ise ne zaman emekli olduğu ve maaşı, kadının çalışıp çalışmadığı, düzenli çalışıyor ise ne zamandan beri çalıştığı ve aylık geliri belirlenerek sonucu uyarınca bir karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile, her iki davada verilen boşanma hükmü, harç, yargılama gideri ve vekalet ücreti ile velayet, kişisel ilişkiye yönelik hüküm istinaf edilmeksizin kesinleştiğinden kesinleşen yönler hakkında yeniden hüküm tesisine yer olmadığına, davalı - karşı davacının istinaf kanun yolu yönünden adli yardım talebinin kabulüne, davalı - karşı davacının istinaf talebinin 6100 sayılı kanunun 353/1-a-6 ve 355 nci maddeleri gereğince kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kusur belirlemesi, nafakalar ve tarafların tazminat taleplerinin reddine ilişkin hüküm yönünden kaldırılmasına, dosyanın daire kararına uygun şekilde işlem yapılmak ve istinafa gelen yönler (kusur belirlemesi, nafakalar, tazminatlar, kadının adli yardım ve mal rejiminin tasfiyesine ilişkin talebi) hakkında yeniden bir karar verilmek üzere kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, davacı - karşı davalının tüm, davalı-karşı davacının sair istinaf taleplerinin kaldırma sebebine göre bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, davalı-karşı davacı vekilinin süresinden sonra sunduğu 28.11.2019 tarihli istinaf dilekçesinin reddine karar verilmiştir.
C. İlk Derece Mahkemesinin Son Kararı
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; İlk Derece Mahkemesinin birinci kararı boşanma yönünden istinaf edilmediğinden boşanma hükmünün kesinleştiği, evlilik birliğinin ortak hayatı sürdürmeleri taraflardan beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığı, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda kadının, davacı erkeği bacağından yaraladığı, her ne kadar erkek eşe İlk Derece Mahkemesinin ilk kararında hakaret ve küfür ettiği kusuru yüklenmiş ise de tanıklardan Afife beyanlarından davacı erkeğin davalı kadına karşı "amına konumun çocuğu" şeklinde küfür edip çatal fırlattıktan sonra tarafların tekrar bir araya gelip birlikte yaşadıklarından, maddi vakıanın af kapsamında kaldığı, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda kadının davacı erkeği yaralaması olayının olduğu, davalının davacıya atfı kabil kusuru ispat edemediği, bu haliyle kadının evlilik birliğinin çekilmez hale gelmesinde tam kusurlu olduğu, boşanma sebebiyle mevcut veya beklenen menfaatleri zedelenen ve kişilik hakları saldırıya uğrayan erkek eş yararına maddî ve manevî tazminata hükmedilmesi gerektiği, ağır kusurlu kadının yoksulluk nafakası ile maddî ve manevî tazminata hak kazanamayacağı gerekçesi ile; boşanma konusunda karar verilmesine yer olmadığına, erkek yararına 10.000,00 TL maddî, 10.000,00 TL manevî tazminata ve kadının yoksulluk nafakası ve tazminat taleplerinin reddine, kadın yararına hükmedilen tedbir nafakasının karar tarihi itibariyle kaldırılmasına karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı- davacı kadın vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı- davacı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle; kusur belirlemesi, erkek lehine hükmedilen tazminatlar, kadının yoksulluk nafakası ile tazminat taleplerinin reddi ve tedbir nafakasının karar tarihi itibariyle kaldırılması yönünden İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesi istemi ile istinaf başvurusunda bulunmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; ilk derece mahkemesince davalı -karşı davacı kadının tam kusurlu olduğu kabul edilmiş ise de; toplanan delillerden İlk Derece Mahkemesince kadına yüklenen ve gerçekleşen kusurlu davranışların yanında davacı-karşı davalı erkeğin de kadına sürekli şiddet uyguladığı, kadının tanık beyanlarında yer alan sair ifadelerde net bir tarihin bulunmadığı, bu haliyle boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davacı - karşı davalı erkeğin, davalı - karşı davacı kadına nazaran daha ağır kusurlu olduğu, hükmedilen tedbir nafakasının miktarının isabetli olduğu, ilk kararda boşanma hükmünün istinaf edilmeyerek kesinleştiği, tedbir nafakasının boşanma hükmünün kesinleşmesiyle sona ereceği, boşanma hükmünün kesinleşmesinden itibaren yoksulluk nafakasının hüküm ifade edeceği, erkek tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmamış ise de İlk Derece Mahkemesince, tedbir nafakasının istinafa konu karar tarihi itibariyle kaldırılmasına karar verilmesi tedbir ve yoksulluk nafakalarının infazında tereddüte sebep olacağı, boşanma sebebiyle mevcut veya beklenen menfaatleri zedelenen ve kişilik hakları saldırıya uğrayan kadın eş yararına maddî ve manevî tazminata hükmedilmesi gerektiği, kadının boşanmakla yoksulluğa düşeceği gerekçesi ile; kusur belirlemesi, tedbir nafakasının karar tarihi itibariyle kaldırılması, kadının yoksulluk nafakası ile tazminat taleplerinin reddi, erkek lehine hükmedilen tazminatlara ilişkin istinaf başvurusunun kabulü ile kusur belirlemesine ilişkin gerekçenin düzeltilmesine, İlk Derece Mahkemesi kararının ilgili bentleri kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle kadın yararına aylık 500,00 TL tedbir nafakasına, nafakanın hükmün kesinleştiği tarihe kadar devamına, hükmün kesinleştikten sonra aylık 2.000,00 TL yoksulluk nafakası olarak devamına kadın yararına 80.000,00 TL maddî, 80.000,00 TL manevî tazminata, erkek eşin yasal şartları oluşmayan tazminat taleplerinin reddine ve davalı- davacı kadının sair istinaf taleplerinin esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı-davalı erkek vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı- davalı erkek vekili temyiz dilekçesinde özetle; kusur belirlemesi, reddedilen tazminat talepleri ve aleyhine karar verilen yoksulluk nafakası ve tazminatlar yönünden kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, kusur belirlemesi, yoksulluk nafakası ile reddedilen ve kabul edilen tazminatlar noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 190 ıncı maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri. 4721 sayılı Kanun’un 4 üncü ve 6 ncı maddesi, 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 174 üncü, 175 inci, 176 ncı maddeleri. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50 nci ve 51 inci maddeleri.
3. Değerlendirme
1.Yapılan yargılama ve toplanan delillerden Bölge Adliye Mahkemesince erkek eşin kadına sürekli fiziksel şiddet uyguladığı kabul edilmiş ise de tanık Afife'nin beyanlarından davacı erkek eşin davalı kadına küfür edip çatal fırlattıktan sonra tarafların bir araya gelip birlikte yaşamaya devam ettikleri, iddia edilen maddi vakıaların af kapsamında kaldığı, taraflar arasında yaşanılan en son olayın Ankara 21. Asliye Ceza Mahkemesince yargılaması yapılan karşılıklı yaralama olayına ilişkin olduğu, ceza yargılamasında "... taraflar arasında olay tarihinde müşterek konutta meydana gelen tartışma sırasında sanık ...'ın eşi olan müşteki ...'ye tokat attığı iddiasıyla açılan kamu davasında, gerek mağdur ...'in adli raporunda herhangi bir travmatik lezyona rastlanmadığının bildirilmesi, gerekse olay sırasında aynı evde bulundukları anlaşılan ve tarafların ortak çocukları olan tanıkların sanık ...'ın tokat attığına ilişkin beyanlarının bulunmaması karşısında, eşine tokat atması halinde bu durumun çocuklar tarafından fark edilebileceği de dikkate alınarak mahkumiyetine yeterli her türlü kuşkudan uzak kesin ve inandırıcı kanıt elde edilmediğinden sanık ...'ın beraatine, sanık ...'nin ise yaşanan sözlü tartışma sırasında eşi olan mağdur ...'ın yarattığı ve sanık ...'nin aile fertlerinin de eve gelip müdahale etmelerini gerektirecek derecede gerginlik ve tartışma ortamı nedeniyle duyduğu öfke ile eşini haksız tahrik altında bıçakla yaraladığı...." gerekçesi ile kadın eşin mahkumiyetine, erkek eşin ise beraatine karar verildiği, " fiziksel şiddet " maddi vakıasına ilişkin alınan tanık Murat'ın beyanının yer ve zaman belirtmeyen, sebep ve saiki açıklamayan soyut beyan olması nedeniyle sürekli fiziksel şiddetin erkek eşe kusur olarak yüklenemeyeceği anlaşılmaktadır. Bu durumda, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda kadının erkeği yaralayarak evlilik birliğinin çekilmez hale gelmesinde tamamen kusurlu olduğunun kabulü gerekir Hal böyle iken yanılgılı değerlendirme sonucu boşanmaya sebep olan olaylarda davacı - karşı davalı erkeğin, davalı - karşı davacı kadına nazaran daha ağır kusurlu olduğunun kabulü doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir.
2.4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrasında " (1) Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir. (2) Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir." düzenlemesine yer verilmiş olup bu hükmü, tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamak ve değerlendirmek doğru değildir. Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Öyle ise 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp, daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır. Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki, bu sonuca ulaşılması tamamen davalı -davacı kadının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davacı -davalı erkeğe atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Gerçekleşen bu duruma göre, boşanmaya neden olan olaylarda kadın tam kusurlu olup boşanma davası açmakta haklı olmadığından kadının davasının reddine karar vermek gerekir ise de İlk Derece Mahkemesinin 18.07.2019 tarihli ilk kararında kadının davasında verilen boşanma hükmü taraflarca istinaf edilmeyerek kesinleştiğinden ve bu husus şu aşamada temyiz konusu da edilmediğinden bozma sebebi yapılmamış, yanlışlığa değinilmekle yetinilmiştir.
3.Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir (4721 sayılı TMK md. 175). Yukarıda (1.) paragrafta açıklandığı üzere, boşanmaya sebep olan olaylarda davalı - karşı davacı kadın tam kusurlu olup 4721 sayılı kanun'un 175 inci maddesi koşulları somut olayda davalı - karşı davacı kadın yararına gerçekleşmemiştir O halde, kadının yoksulluk nafakası talebinin reddine karar vermek gerekirken, hatalı kusur belirlemesinin sonucu olarak yazılı şekilde talebin kabulü doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
4.Boşanmaya sebep olan olaylarda tam kusurlu bulunan eş yararına maddi ve manevi tazminata karar verilemez. Davalı -karşı davacı kadın yararına 4721 sayılı kanun'un 174 üncü maddesi koşulları oluşmamıştır. O halde davalı -karşı davacı kadının maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar vermek gerekirken, hatalı kusur belirlemesinin sonucu olarak yazılı şekilde talebin kabulü doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
5.Yukarıda (1.) paragrafta açıklandığı üzere boşanmaya sebep olan olaylarda davalı -karşı davacı kadın tam kusurludur. Gerçekleşen bu kusurlu davranışlar aynı zamanda erkeğin kişilik haklarına da saldırı teşkil eder niteliktedir. Erkek yararına 4721 sayılı Kanun'un 174 üncü maddesi koşulları somut olayda oluşmuştur. O halde tarafların ekonomik ve sosyal durumları, kusurun ağırlığı ve hakkaniyet kuralları gözetilerek davacı -karşı davalı erkek yararına uygun miktarda maddî ve manevî tazminata hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde talebin reddi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı -karşı davalı erkek vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının kusur belirlemesi, kadın lehine hükmedilen yoksulluk nafakası, kadın lehine hükmedilen tazminatlar ile erkeğin reddedilen tazminat talepleri yönünden davacı -karşı davalı erkek yararına BOZULMASINA,
Temyiz peşin harcının istek halinde yatırana iadesine,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,25.06.2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.