"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/833 E., 2023/914 K.
KARAR : Kısmen kabul, kısmen ret
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen karşılıklı boşanma davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda ... kadının tazminat talebinin kısmen kabulüne, yoksulluk nafakası talebinin reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikler yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı-karşı davalı kadın vekili dava ve cevaba cevap (karşı davaya cevap) dilekçelerinde özetle; tarafların 1997 yılında evlendiklerini, biri ergin iki çocuklarının olduğunu, müvekkilinin iki yıl kadar önce davalı-karşı davacının kendisini aldattığını öğrendiğini, davalı-karşı davacının itiraf edip müvekkilinden af dilediğini, çok geçmeden davalı-karşı davacının af dilemesinin ve bütün vaatlerinin samimi olmadığının ortaya çıktığını, davalı-karşı davacının müvekkiline hakaret ettiğini, sözde mail yazışmaları ile ilgili hiç olmayacak bir olay çıkarıp evi terk ettiğini, bu tartışmadan aylar önce ev tutup hazırladığını, malvarlığını kaçırmaya çalıştığını, evi terk etmesinden sonra da aldatma olaylarının devam ettiğini, onur kırıcı davrandığını, müvekkilini sürekli kilosu nedeniyle aşağıladığını, psikolojik şiddet uyguladığını, müvekkilinin ailesine karşı saygısız davrandığını, taraflara ait ortak hesaptan sürekli para çektiğini, ev tuttuktan sonra müvekkilinin e-mail hesaplarına girdiğini, müvekkilini yatak odasına kilitleyip tehdit ettiğini, fiziksel şiddet uyguladığını, müvekkiline iftira attığını, 10 yaşındaki ortak çocuğun eline şampanya şişesi verip sosyal medyada küçük playboy diyerek paylaştığını, müvekkilinin kredi kartının minimum ödeme tutarını ödediğini, müvekkilinin evin tüm market alışverişini bu karttan ve kendi parasıyla yaptığını, davalının küçük çocuğa ilgi göstermediğini, gerçek dışı söylemlerle büyük çocuğu müvekkiline karşı doldurduğunu, müvekkilinden gizli tutmak istediği için tüm fatura ve telefon bilgilerini şirkete yönlendirdiğini, başka kadınlarla görüşüp buluştuğunu, güven sarsıcı davrandığını belirterek, tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanun'un (4721 sayılı Kanun) 161 inci, 162 nci ve 166 ncı maddeleri uyarınca boşanmalarına, erkeğin karşı davasının ve taleplerinin reddine, velâyetini istediği müşterek çocuk ... lehine aylık 15.000,00 TL tedbir/iştirak nafakasına, müvekkili lehine aylık 30.000,00 TL tedbir/yoksulluk nafakasına, nafakaların her yıl ÜFE oranında artırılmasına, müvekkili lehine dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte 5.000.000,00 TL maddî, 5.000.000,00 TL manevî tazminata, aile konutunun müvekkiline tahsisine, eşler arasındaki mal rejiminin tasfiye edilerek şimdilik 100.000,00 TL alacağın yasal faiziyle davalı-karşı davacıdan tahsiline, davalı-karşı davacı adına kayıtlı malvarlığı üzerine ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı-karşı davacı erkek vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin Mart 2017'de karşı tarafı aldattığını ikrar ettiğinin doğru olduğunu, bu ikrardan sonra tarafların evliliklerini düzeltmek amacıyla terapiste gittiklerini, barıştıklarını, pek çok tatile beraber çıktıklarını, Aralık 2017'de evliliklerinin yirminci yılını kutladıklarını, müvekkili açısından zinanın hiçbir koşulunun bulunmadığını, affetmeyle sonuçlanan olaydan sonra müvekkilinin sadakat yükümlülüğüne aykırı davranmadığını, karşı davalının evlilik süresince aşırı kıskanç davrandığını, öyle ki müşterek çocuğun telefonu aracılığı ile müvekkilini 2017 yılı Mart ayından Ekim ayına kadar 7 ay boyunca takip ettiğini, müvekkilinin Mart 2018'de Bursa'ya gitme teklifini reddettiği için karşı davalının müvekkilini tehdit ettiğini, yatak ayırdığını, müvekkiline "Git protokol hazırla, getir" dediğini, müvekkilinin Nisan 2018'de kiralık ev bakmaya gittiğini, müvekkilinin konuttan taşınmasına yol açan son olayın ise müvekkilinin, müvekkilinin evdeki ortak bilgisayara girdiğinde karşı davalının paralı bir internet sitesi vasıtasıyla Mayıs 2018'de eski erkek arkadaşını arattırdığına ilişkin mail yazışmalarını gördüğünü, bunun üzerine müvekkilinin karşı davalıdan bilgi ve telefon kayıtlarını istediğini, ancak karşı davalının bu konuda müvekkiline açıklama yapmaktan kaçındığını, müvekkilinin psikolojik şiddet ve aşağılanmaya maruz kaldığını, karşı davalının çocukların giderlerine katılmadığını, sosyal medya arkadaşlarını müvekkilinden sakladığını, evlilik birliği süresince aşırı kıskançlık yaptığını, gün içinde sayısız defa müvekkilini arayarak kontrol ettiğini, cüzdanını ve ceketinin ceplerini karıştırdığını, müvekkilinin sosyal aktivitelerine izin vermediğini, ailesini ziyaret etmesini bile olağan dışı bir davranış gibi karşıladığını, müvekkiline hakaret ettiğini, müvekkilinin aylık gelirini aşacak şekilde harcamalarda bulunduğunu, müvekkilini az maaşla çalışmakla suçladığını, çocukların bakımından ev işlerine kadar hiçbir konuda özen göstermediğini, son yıllarda evde doğru düzgün yemek yapmadığını, aile ve yatak odası sırlarını akrabalarına ve arkadaşlarına anlattığını, bardağı taşıran son damlanın karşı davalının evlilik öncesinde sevgili olduğu kişi ile yeniden internet aracılığıyla iletişime geçtiğini şiddetle inkar etmesi, telefon kayıtlarını müvekkille paylaşmaması ve en son olarak facebookta kayıtlı arkadaşlarını müvekkilden gizlemesi olduğunu, karşı davalının da müvekkiline "Sen artık taşınsan iyi olur" dediği için müvekkilinin Temmuz 2018'de ortak konuttan taşınmak zorunda kaldığını, Mart 2019'da trafik kazası geçiren müşterek çocuk ...'ın ziyaretçilerini engellediğini, ortak çocuğu evden kovduğunu, anahtarı değiştirerek çocuğun eve girmesine engel olduğunu belirterek, asıl davanın reddine, karşı davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, müşterek çocuk ...'in velâyetinin müvekkiline verilmesine, aksi halde ortak velâyet olarak düzenlenmesine, müvekkili lehine 500.000,00 TL maddî, 500.000,00 TL manevî tazminatın karşı davalıdan tahsiline, eşler arasındaki mal rejiminin tasfiye edilerek şimdilik 100.000,00 TL alacağın karşı davalıdan yasal faiziyle tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
1. İlk Derece Mahkemesinin 08.09.2021 tarihli ve 2019/491 Esas, 2021/223 Karar sayılı kararı ile, tarafların birbirlerine karşı saygı ve sevgilerinin bittiği, aralarında fikir uyuşmazlığının olduğu, birbirlerine mesafeli davrandıkları, davalı-karşı davacı erkeğin karısına karşı psikolojik şiddet uyguladığı, fiziksel görünümüne ilişkin aşağılayıcı söz ve davranışlarda bulunduğu, aralarındaki anlaşmazlık sebebiyle evi terk ettiği, güven sarsıcı hareketlerde bulunduğu, hakaret içeren eylemlerin olduğu, davacı-karşı davalı kadının kocasına karşı sürekli onu takip ederek güven sarsıcı hareketlerde bulunduğu, kıskançlık gösterdiği evlilik birliğinin sarsılmasında erkeğin ağır, kadının ise az kusurlu olduğu, davac-karşı davalı kadın her ne kadar zina sebebiyle boşanma davası açmış ise de, dosya kapsamı, dinlenen tanık beyanları dikkate alındığında bu hususun kadın tarafından affedildiği, kocasının kendisini aldattığı yönündeki beyanından sonra birlikte yaşamaya, birlikte tatillere gitmeye devam ettikleri, bu hususun af kapsamında kaldığı, en azından hoş görü ile karşılanacak davranışlardan olduğu kanaatiyle zina nedeniyle açılan davanın reddi gerektiği, yine davacı-karşı davalı kadın 4721 sayılı Kanun'un 162 nci maddesi uyarınca boşanma davası açmış ise de bu maddede düzenlenen boşanma sebeplerinin unsurlarının da somut olayda gerçekleşmediği, kadın yararına yoksulluk nafakası ve tazminat koşullarının gerçekleştiği gerekçesi ile asıl ve karşı davanın 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca kabulü ile tarafların boşanmalarına, asıl davada 4721 sayılı Kanun'un 161 inci ve 162 nci maddelerine dayalı boşanma taleplerinin reddine, müşterek çocuk ...'in velâyetinin anneye verilmesine, baba ile arasında şahsi ilişki tesisine, velâyeti anneye verilen müşterek çocuk ... için dava tarihinden itibaren aylık 3.000,00 TL tedbir, 27.01.2021 tarihinden itibaren ise aylık 10.000,00 TL tedbir, kararın kesinleşmesinden itibaren ise aylık 10.000,00 TL iştirak nafakasına, kadın için dava tarihinden itibaren aylık 5.000,00 TL tedbir, 15.10.2019 tarihinden itibaren aylık 2.000,00 TL tedbir, kararın kesinleşmesinden itibaren ise aylık 7.500,00 TL yoksulluk nafakasına, belirlenen iştirak ve yoksulluk nafakalarına karar tarihinden itibaren devir eden sonraki yıl karar tarihindeki ÜFE oranında artış uygulanmasına, kadın lehine boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte 500.000,00 TL maddî, 500.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesine, erkeğin boşanmanın fer'îsi niteliğindeki tazminat taleplerinin reddine, tarafların mal rejimine ilişkin davalarının yargılama sırasında tefrik edilmesi sebebiyle bu talepler yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
2. İlk Derece Mahkemesinin 15.06.2022 tarihli ek kararı ile, davalı- karşı davacı erkek vekilince kadının davasında verilen boşanma hükmünün taraflarca istinaf edilmeyerek kesinleştiği belirtilerek gerekli işlemlerin yapılması için Bölge Adliye Mahkemesine müracaatta bulunulduğu, bunun üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin 01.06.2022 gün ve 2021/1847 esas sayılı yazısı ile, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 302 inci maddesinin beşinci fıkrası uyarınca hükmün istinaf edilmeyen kısımlarına ilişkin kesinleştirme talebiyle ilgili işlemlerin tamamlanması için dosyanın İlk Derece Mahkemesine iade edildiği, buna göre; kadının istinaf dilekçesinde, hükmün velâyete dair düzenlemeyi içeren fıkrası dışında kalan hususların tamamının istinaf edildiğinin yazılı olduğu, talep sahibi erkek vekilinin istinaf dilekçesinde ise, boşanma kararının tarafların kusur durumu cihetiyle ve fer'isi yönüyle istinaf edildiğinin açık ve net biçimde belirtildiği, tüm dosya kapsamı incelendiğinde; hem boşanma kararının hem de fer'îlerine ilişkin hüküm fıkralarının istinafa taşındığı, Bölge Adliye Mahkemesince henüz bir karar verilmediği, bu haliyle hükmün boşanma kararı yönünden kesinleşmiş olduğundan söz edilemeyeceği, kaldı ki hukuk mahkemelerinde kısmi kesinleştirme işleminin de yapılmadığı gerekçesiyle davalı-karşı davacı vekilinin kesinleştirme talebinin reddine karar verilmiştir.
IV.İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen 08.09.2021 tarihli asıl kararına karşı süresi içinde her iki taraf vekili tarafından, 15.06.2022 tarihli ek kararına karşı ise süresi içinde davalı-karşı davacı erkek vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı-karşı davalı kadın vekili İlk Derece Mahkemesi'nin 08.09.2021 tarihli asıl kararına karşı sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; 4721 sayılı Kanun'un 161 inci ve 162 nci maddelerine dayalı boşanma taleplerinin reddi, erkeğin karşı davasının kabulü, kusur belirlemesi ile nafakaların ve tazminatların miktarları yönünden istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
2. Davalı-karşı davacı erkek vekili İlk Derece Mahkemesi'nin 08.09.2021 tarihli asıl kararına karşı sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; karşı tarafın iddialarının gerekçeli kararda ayrıntılı olarak yer aldığı halde müvekkilinin iddialarına yer verilmediğini, 6100 sayılı Kanun'un 297 nci maddesi gereğince gerekçeli karar hakkının ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini, karşı tarafça dayanılmayan iddialara kusur tespitinde yer verildiğini, mahkemenin kusur değerlendirmesi ve oranının yerinde olmadığını, çoğunun birlikte yaşamaya devam edilmesiyle af kapsamında kaldığını beyanla, kusur belirlemesi, nafakalar, tazminatlar ve miktarları yönünden istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
3. Davalı-karşı davacı erkek vekili İlk Derece Mahkemesi'nin 15.06.2022 tarihli ek kararına karşı sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; İlk Derece Mahkemesi'nin karşı tarafın istinaf dilekçesinin sadece ilk sayfadaki konu bölümünü dikkate alarak karar oluşturduğunu, sonuç ve talep bölümündeki talepleri görmezden geldiğini, eksik inceleme ile hüküm kurduğunu, karşı tarafın asıl davada verilen boşanma hükmünü istinaf etmediğini, taraflarınca da kadının asıl davasında verilen boşanma hükmünün istinaf edilmediğini, kesinleştirme taleplerinin hukuka aykırı bir biçimde yerine getirilmediğini, bu yönden ek karar gerekçesinin usul ve kanuna aykırı olduğunu beyanla, ek kararın kaldırılmasına, boşanma kararının kesinleştirilmesine, aksi halde kesinleşme yapılmak üzere dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi talebiyle ek kararın tümü yönünden istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; taraflar arasında 2017 yılına kadar bir takım sorunlar yaşandığı, erkeğin 2017 yılında eşini aldattığını itiraf ettiği, boşanma aşamasına gelen tarafların barışarak evlilik birliğini devam ettirdikleri, 2017 yılı sonlarında ve 2018 yılı içerisinde ailece hep birlikte tatillere gittikleri, tarafların evlilik birliğini sürdürmeleri nedeniyle 2017 yılına kadar birbirlerine atfettikleri kusurları affetmiş sayılacakları, bu tarihten önceki olaylara dayanılarak taraflara kusur yüklenemeyeceği, devam eden süreçte erkeğin eşine kiloları hakkında olumsuz söylemlerde bulunduğu, kadının da aşırı kıskanç tavırlar sergilediği, erkeği yalancılıkla suçladığı, en son kadının internet ortamında yaptığı araştırmadan şüphelenen erkeğin eşinden telefon kayıtlarını göstermesini istediği, kadının bu isteğe olumsuz cevap verdiği, eşine karşı güven sorunu yaşayan erkeğin ortak konutu terk ettiği ve fiili ayrılık döneminde eşine ve küçük çocuğa yeterli maddî katkıda bulunmadığı, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda tarafların eşit kusurlu oldukları, kadın tarafından açılan davada 4721 sayılı Kanun'un 161 inci ve 162 nci maddelerinde düzenlenen özel boşanma şartlarının gerçekleşmediği, yine mahkemece tarafların iddiaları özetlendikten sonra gerekçeli kararın 18 inci sayfasında karşılıklı olarak açılan davalarda kusur belirlemesinin yapıldığı, bu haliyle gerekçeli karar hakkının ihlâl edildiğinden bahsedilemeyeceği, müşterek çocuğun yaşı, eğitimi ve ihtiyaçları, tarafların dosyaya yansıyan sosyal ve ekonomik durumları dikkate alındığında hükmedilen tedbir ve iştirak nafakası miktarları ile kadın yararına hükmedilen tedbir nafakası miktarlarının hakkaniyete uygun olduğu, ancak kadın yararına hükmedilen yoksulluk nafakası miktarının fazla olduğu, yine eşit kusurlu kadın yararına 4721 sayılı Kanun'un 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası uyarınca tazminata hükmedilemeyeceği, kesinleştirme işleminin idari işlem niteliğinde olup her zaman mahkemece düzeltilmesi veya kaldırılmasının mümkün bulunması ve istinafa konu edilemeyeceğinden erkeğin ek karara yönelik istinaf dilekçesinin reddi gerektiği gerekçesiyle; kadının kusur belirlemesine yönelik istinaf talebinin reddine, yüklenen vakıaya yönelik istinaf talebinin kısmen kabulüne, erkeğin kusur belirlemesine ve yüklenen vakıaya yönelik istinaf talebinin kısmen kabulüne, boşanmaya yol açan olaylarda tarafların eşit kusurlu sayılmalarına, erkeğin yoksulluk nafakasına yönelik istinaf talebinin kısmen kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının yoksulluk nafakasına ilişkin bendinin kaldırılmasına, kadın yararına kesinleşmeden itibaren aylık 5.000,00 TL yoksulluk nafakası takdiri ile nafakanın kararın kesinleştiği tarihten itibaren her yıl TÜİK'in belirleyeceği ÜFE oranında artırılmasına, erkeğin kadın lehine hükmedilen tazminatlara yönelik istinaf talebinin kabulüne, İlk Derece Mahkemesinin kadın yararına hükmedilen tazminatlara ilişkin bendinin kaldırılmasına, kadının maddî ve manevî tazminat talebinin reddine, erkeğin 15.06.2022 tarihli ek karara yönelik istinaf dilekçesinin reddine, tarafların sair istinaf istemlerinin ise esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davacı -karşı davalı kadın tarafından, öncelikle dosyanın İstanbul 14. Aile Mahkemesi'nin 2022/394 esas sayılı yeni açmış oldukları boşanma dava dosyası ile birleştirilmek üzere İlk Derece Mahkemesine iade edilmesi, aksi halde 4721 sayılı Kanun'un 161 inci ve 162 nci maddelerine dayalı davalarının reddi, kusur belirlemesi, reddedilen tazminat talepleri ile nafakaların miktarı yönünden, davalı-karşı davacı erkek tarafından ise; kusur belirlemesi, kadın yararına hükmedilen yoksulluk nafakası, yoksulluk nafakasına uygulanan yıllık artış oranı ile taraflarca istinaf edilmeyerek kesinleşen kadının davasında verilen boşanma hükmü gereğince kesinleştirme işlemlerinin yapılmaması yönünden temyiz edilmiştir.
2. Dairemiz 21.02.2023 tarihli ilamı ile Bölge Adliye Mahkemesince boşanmaya sebebiyet veren olaylarda her ne kadar taraflar eşit kusurlu kabul edilmişlerse de tarafların Bölge Adliye Mahkemesince kabul edilen ve gerçekleşen kusurlu davranışlarının yanında davalı-karşı davacı erkeğin ayrıca son olayda kadının telefon kayıtlarını kendisine vermemesi karşısında kadına mesaj yoluyla hakaret ettiği ve evi terk etmek suretiyle birlikte yaşamaktan kaçındığını, gerçekleşen bu durum karşısında evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda davalı-karşı davacı erkeğin, davacı-karşı davalı kadına nazaran daha ağır kusurlu olduğu, tarafların ekonomik ve sosyal durumları nedeniyle boşanmayla yoksulluğa düşmeyeceği anlaşılan kadın yararına yoksulluk nafakası verilemeyeceği, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile 4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi ile 6098 sayılı Kanun'un 50 nci ve 51 inci maddelerinde düzenlenen "hakkaniyet kuralları" da dikkate alınarak 4721 sayılı Kanun'un 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası uyarınca davacı-karşı davalı kadın yararına uygun miktarda maddî ve manevî tazminata hükmedilmesi gerektiği belirtilerek hükmün kusur belirlemesi, yoksulluk nafakası ve tazminatlar yönünden bozulmasına, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin ise 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca onanmasına karar verilmiştir.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla bozma ilamına uyulmakla, tarafların ekonomik sosyal durumları, kusur durumu ve tazminata esas olan fiilin ağırlığı da gözetilerek kadın yararına yasal faiziyle birlikte 600.000,00 TL maddî, 600.000,00 TL manevî tazminata ve kadının yoksulluk nafakası talebinin reddine karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı- karşı davalı kadın vekili, kararın usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek özetle; tazminat miktarlarının çok düşük olduğunu erkek eşin gelirinin çok daha yüksek olduğunu ve kadının boşanmakla yoksulluğa düşeceğini,tarafların evlilik birliği süresince son derece yüksek standartta yaşadıklarını, erkeğin halen dahi son derece yüksek bir standartta yaşamaya devam ettiğini, sırf hükmedilen tazminat ve düşürülmesi için ekonomik sosyal durumuna ilişkin gerçeğe aykırı beyanlarda bulunduğunu, kendisini sıradan bir çalışanmış gibi göstermeye çalıştığını, birçok şirkette hisse sahibi olduğunu ve menkul değerleri bulunduğunu, şirket varlıklarının 31 Aralık 2022 tarihinde 3.933.802.367 TL'ye ulaştığını, erkeğin ekonomik durumunun boşanma davası açıldıktan sonra daha da artarak iyileştiğini, erkek eşin başka bir kadınla ilişkisinin devam ettiğini, çekinmeden bu ilişkiyi sürdürdüğünü ve yurtiçi ve yurtdışa tatillere gittiklerini belirterek; maddî ve manevî tazminatların miktarı ile yoksulluk nafakasının reddi yönlerinden kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davalı- karşı davacı erkek vekili, kararın usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek özetle; bozma ilamında davacı-karşı davalı kadın yararına uygun miktarda maddî ve manevî tazminata hükmedilmesine karar verildiğini, bozma ilamında İlk Derece Mahkemesince belirlenen tazminatın az veya çok olduğuna ilişkin hiçbir değerlendirme yapılmadığını, Bölge Adliye Mahkemesince fahiş miktarda tazminat tayini yoluna gidildiğini, Bölge Adliye Mahkemesinin bozma ilamı ile sınırlı olduğunu ve bozma ilamında eşitliği bozan sadece iki adet kusur değerlendirmesinin yapılarak tazminat miktarının belirlenmesi gerektiğini, hakaret eylemi ile 600.000,00 TL manevî tazminatın makul ve orantılı olmadığını, ayrı konut edinmesinin kusur olarak değerlendirilemeyeceğini, Yargıtay ilamında erkeğe yüklenen kusurun aslında Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yüklenen kusurların içinde olduğunu ve aynı kusurun iki defa kusur olarak değerlendirildiğini, 1.200.000,00 TL tazminatın erkeğin ekonomik hayatını altüst edeceğini,erkeğin adı geçen şirkette fon yöneticisi olduğunu, aylık gelir elde ettiğini, fon yöneticisi olmakla fon sahibi olmanın aynı anlama gelmediğini, şirketin 3 ortağından biri olduğunu ve iş yerinden sadece maaş aldığını belirterek; kusur belirlemesi, maddî ve manevî tazminatlar ve miktarları yönünden kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, taraflarca açılan karşılıklı boşanma davasında, kadın yararına hükmedilen tazminatların miktarı noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 6100 sayılı Kanun'un 353 üncü maddesinin birinci fıkrası, 369 uncu, 370 inci ve 371 inci maddeleri, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50 nci ve 51 inci maddeleri.
3. Değerlendirme
1.Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmanın kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinin artık mümkün olmadığı gibi bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak oluşturan yönlerin de yeniden incelenmesinin hukuken mümkün olmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Taraf vekillerinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenlere yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,19.10.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.