Logo

2. Hukuk Dairesi2023/7665 E. 2024/3041 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Taraflar arasında evlilik öncesi yapılan mal ayrılığı sözleşmesinin geçerliliği ve davacı kadının katılma alacağı talebinde bulunup bulunamayacağı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Evlilik öncesi yapılan mal ayrılığı sözleşmesinin geçerli olduğu ve davacı kadının sözleşmenin iptali için dava açmadığı, ayrıca mal ayrılığı rejimi gereğince katılma alacağı hakkının doğmadığı gözetilerek yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2021/2175 E., 2023/1200 K.

KARAR : Esastan ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Gaziantep 2. Aile Mahkemesi

SAYISI : 2012/752 E., 2021/488 K.

Taraflar arasındaki katılma alacağı davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı kadın vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı kadın vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1.Davacı kadın vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar evlendikten sonra müvekkilinin de katkısı ve yönlendirmesi ile davalının malvarlığında artış olduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 100.000,00 TL katkının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

2.Davacı kadın vekili 16.04.2021 tarihli dilekçesiyle; talep miktarını 483.076,72 TL' ye yükseltmiştir.

II. CEVAP

Davalı erkek vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar nişanlı iken evlilik dönemini de kapsayacak şekilde Pazarcık Noterliği'nin 27.11.2002 tarih 055581 yevmiye nolu mal ayrılığı sözleşmesi ile davacının müvekkilinden herhangi bir talebinin olmadığını kabul ettiğini, sözleşmenin boşanma dosyasında olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla mal rejiminin sona ereceği, noter aracılığı ile evlilik öncesi yapılan sözleşme ile taraflar arasında evlilik tarihinden geçerli olmak üzere mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu, bu sözleşmenin geçersizliğine dair ayrı bir dava açılmadığı, her ne kadar boşanma davasında taraflar arasında yapılan sözleşmenin dikkate alınmadığı ve davacı lehine nafaka ve tazminata hükmedildiği beyan edilmiş ise de, hukukumuzda mal rejimi sözleşmesi yapılmasına kanunen izin verildiği, ancak hukukumuzda ileride nafaka ve tazminat talep etmeden boşanacağına dair yapılan sözleşmelerin hukuki dayanağının olmadığı, doğmamış haktan feragat edilemeyeceği, kaldı ki boşanma dava dosyası içerisinde yer alan sözleşmenin boşanmanın ferilerine ilişkin olmadığı, vasiyetname olduğu, dosyamızla alakasının olmadığı, taraflar arasında yapılan mal ayrılığı sözleşmesinin geçerli olduğu, taraflar arasında yapılan ve Mahkemece geçerli olduğu kabul edilen mal rejimi sözleşmesine göre taraflar "....bizler aramızda mal ayrılığı rejimini kabul ettik. a) Her birimiz yasal sınırlar içerisinde kendisine ait olan malvarlığı üzerinde yönetim, yararlanma ve tasarruf hakkı olacaktı. b) Belirli bir malın kendisine ait olduğunu iddia eden iddiasını ispat etmekle hükümlü olacaktır. Bu güne kadarki herkesin tasarrufu kendisine aittir. Aksi takdirde aidiyeti ispat edilemeyen mallar paylı mülkiyetteki mallardan sayılacaktır..." şeklinde beyanda bulunmuş olup, alınan rapora ve dosya arasındaki evraklara göre dava konusu taşınmazların bir kısmı kişisel mal olup, davacının zaten bunlar üzerine herhangi bir hakkı yoktur, kalan taşınmazlarda mal ayrılığı rejimi geçerli olup, davacı sadece tavsiyede bulunduğu yönlendirmeleriyle katkı sağladığını beyan etmiş olup, bu taşınmazın alınmasına maddî bir katkısı olmadığı gibi her ne kadar sözleşmenin ikinci maddesine dayanılmış ise de ispat yükü davacı da olup, davacı dava konusu olan taşınmazların mal ayrılığı rejimine tabi olmayan mal olduğunu veya kendisine ait olduğunu ispat etmesi gerekmekte olup taşınmazlar tapuda zaten davalı adına kayıtlı olduğu için davalının ayrıca taşınmazın kendisine ait olduğunu ispat etmesine gerek oladığı, yapılan sözleşme ve alınan rapora göre davacının dava konusu taşınmazlarda katılma alacağı veya katkı payı alacağı olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı kadın vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalının 16.01.2013 tarihli dilekçesinde delil olarak dayanmadığı sözleşmenin Mahkemece hükme esas alındığını, müvekkilinin okuma yazma bilmediği için sözleşmenin geçerli olmadığını ileri sürerek davanın reddi yönünden istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının da delil olarak dayandığı boşanma davası dosyası içerisinde bulunan Pazarcık Noterliği tarafından düzenlenen 27.11.2002 tarih 055581 yevmiye nolu düzenleme şeklinde 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu uyarınca mal ayrılığı seçimine ilişkin sözleşmenin tarafların beyanları kısmında " Bizler her iki taraf şu anda nişanlıyız. 2002 yılı Aralık ayı sonuna kadar resmi nikah işlemlerini tamamlayıp evlenmeyi düşünüyoruz. Daha doğrusu evleneceğiz. Bizler aramızda mal ayrılığı rejimini kabul ettik. Her birimiz yasal sınırlar içerisinde, kendimize ait malvarlığı üzerinde yönetim, yararlanma ve tasarruf hakkı olacaktır. Belirli bir malın kendisine ait olduğunu iddia eden iddiasını ispat ile yükümlü olacaktır. Bugüne kadarki herkesin tasarrufu kendisine aittir. Aksi takdirde aidiyeti ispat edilmeyen mallar, paylı mülkiyetimizdeki mallardan sayılacaktır. Her eş kendi borçlarından dolayı kendisine ait malların tümüyle sorumlu olacaktır. Mal rejiminin sona ermesi halinde her birimiz diğerinin zilyedinde bulunan mallarını geri alacaktır...." denildiği, her ne kadar davacı sözleşmenin geçersiz olduğunu iddia etmiş ise de, aradan geçen süre içerisinde sözleşmenin iptali için dava açmadığı, İlk Derece Mahkemesinin delil değerlendirmesi ve gerekçesinin doğru olduğu, kanunun olaya uygulanmasında hata edilmediği, İlk Derece Mahkemesi kararında usule ve esasa ilişkin herhangi bir aykırılığın bulunmadığı, inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesiyle davacının istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı kadın vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı kadın vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki beyanlarını tekrarla davanın reddi yönünden kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava katılma alacağı istemine ilişkindir. Uyuşmazlık davanın kabulü koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 190 ıncı maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6 ncı maddesi, 179 uncu maddesi, 202 nci maddesi, 219 uncu maddesi, 220 nci maddesi, 222 nci maddesi, 225 inci maddesinin ikinci fıkrası, 235 inci maddesinin birinci fıkrası, 236 ıncı maddesinin birinci fıkrası.

3. Değerlendirme

1.Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı kadın vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,02.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.