"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ: Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/1112 E., 2023/1810 K.
KARAR : Kararın kaldırılarak kısmen yeniden esas hakkında hüküm kurulması
İLK DERECE MAHKEMESİ: Osmancık 1. Asliye Hukuk ( Aile) Mahkemesi
SAYISI : 2020/415 E., 2023/26 K.
Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüyle tarafların boşanmalarına ve boşanmanın ferilerine karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen kabulüyle kararın kaldırılarak yeniden kısmen esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı kadın vekili dava dilekçesinde özetle; erkeğin cebir ve şiddet uyguladığını, kadının şiddet nedeniyle 2016 yılında boşanma davası açtığını, araya ailelerin girmesi nedeniyle boşanma davasından vazgeçtiğini, bir araya geldikten sonra erkeğin sözlü şiddet uygulamaya devam ettiğini, bu kez de erkeğin sadakatsiz davrandığını, kadını kıskanç olmakla suçladığını, küfür ve hakaret ettiğini ileri sürerek 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca tarafların boşanmalarına, kadın yararına aylık 1.500,00 TL, ortak çocuklar yararına 750,00’er TL tedbir nafakasına, kararın kesinleşmesinden sonra aynı miktarlar üzerinden yoksulluk ve iştirak nafakası ödenmesine, nafakalara ÜFE oranında artırım uygulanmasına, 100.000,00 TL maddî, 100.000,00 TL manevî tazminatın faizi ile birlikte kadına ödenmesine, ziynet eşyalarının kadına aynen iadesine, mümkün olmadığı takdirde bedelinin kadına ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı erkek cevap dilekçesinde özetle; davanın reddine karar verilmesini talep etmiş, kadının ev hanımı olması, çocukları erkeğe karşı silah olarak kullanması ve çocukların psikolojilerini düşünmemesi nedeniyle velâyetlerinin babaya bırakılmasını talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dinlenen bir kısım tanık beyanları ve HTS kayıtlarından erkeğin sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği, evlilik birliğinin kendisine yüklediği yükümlülükleri ve sorumlulukları yerine getirmediği, davacı kadına hakaret ettiği, davalı tanık beyanlarının davacı kadının kusurlu bir davranışını ispat etmeye elverişli olmadığı, kadının başka bir kadınla sadakatsiz davrandığını öğrendiği eşi nedeniyle, kadının kıskançlık göstermesinin kadına kusur olarak yüklenemeyeceği, böylece evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda erkeğin tam kusurlu olduğu gerekçesiyle 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca tarafların boşanmalarına, ortak çocuklardan ... her ne kadar babasının yanında kalmayı istediğini uzman huzurunda beyan etmiş ise de 18.01.2021 tarihli sosyal inceleme raporunda annenin çocuklara uygun bir aile ortamı sunduğu ve çocuklara bakabilecek yeterlilikte olduğu ve diğer ortak çocuk İbrahim'in annesinin yanında kalmak istediğini beyan etmesi hususları karşısında her iki ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, baba ile çocuklar arasında şahsi ilişki tesisine, ortak çocuklar yararına aylık 600,00'er tedbir, 750,00'şer TL iştirak nafakası ödenmesine, geliri bulunmayan kadın yararına karar tarihinden itibaren aylık 1.500,00 TL tedbir, kararın kesinleşmesinden itibaren ise aynı miktar üzerinden yoksulluk nafakasına, yasal şartları oluştuğu gerekçesiyle kadın yararına 40.000,00 TL maddî, 40.000,00 TL manevî tazminat ödenmesine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1.Davacı kadın vekili istinaf dilekçesiyle; tedbir nafakasının başlangıç tarihi, nafakalara ÜFE oranında artırım uygulanmaması ve tazminatların miktarı yönünden kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
2.Davalı erkek vekili istinaf dilekçesiyle; hükmün tamamı yönünden kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; erkeğe yüklenen sadakatsizlik kusurunun güven sarsıcı davranış boyutunda kaldığı ve davacı kadın tarafından birlik görevlerini yapmama vakıasına dilekçeler aşamasında usulünce dayanılmadığından bu kusurun erkekten çıkartılması gerektiği, kusur durumu değişmese de netice itibariyle güven sarsıcı davranışlarda bulunan ve eşine hakaret eden erkeğin boşanmaya neden olan olaylarda tam kusurlu olduğu, tedbir nafakasına karar tarihinden itibaren hükmedilmesinin ve kadının nafakalara ÜFE oranında artış talebi olduğu halde bu hususta karar verilmemiş olmasının isabetsiz olduğu, tazminat miktarlarının az olduğu ve kadının tazminatlara faiz uygulanmasına yönelik talebi olduğu halde bu talebi hakkında bir karar verilmemesinin hatalı olduğu gerekçesiyle tarafların istinaf taleplerinin kısmen kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının ilgili fıkralarının kaldırılmasına, yeniden kısmen esas hakkında hüküm kurulması suretiyle tarafların kusur durumuna ilişkin gerekçenin yukarıda belirtilen şekilde düzeltilmesine, kadın yararına dava tarihinden itibaren aylık 1.500,00 TL tedbir nafakası ödenmesine, kararın kesinleşmesinden itibaren aynı miktar üzerinden yoksulluk nafakası takdirine, nafaka miktarına her yıl ÜFE oranında artış uygulanmasına, ortak çocuklar yararına dava tarihinden itibaren aylık 600,00'er tedbir, kararın kesinleşmesinden itibaren 750,00'şer TL iştirak nafakası ödenmesine, nafakaya ÜFE oranında artırım uygulanmasına, kadın yararına 60.000,00 TL maddî, 60.000,00 TL manevî tazminatın yasal faizi ile birlikte erkekten alınıp kadına verilmesine, tarafların sair istinaf taleplerinin ise esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı kadın vekili temyiz dilekçesinde özetle; erkeğin kusurlu davranışının sadakatsizlik hatta zina olduğunu, başka bir kadın ile birlikte yaşadığını, hükmedilen tazminat miktarlarının düşün olduğunu ileri sürerek kararın kusur belirlemesi ile tazminatların miktarı yönünden bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
2.Davalı erkek vekili temyiz dilekçesinde özetle; güven sarsıcı davranışa ilişkin tanık beyanlarının soyut, dayanaksız ve çelişkili ifadelerden oluştuğunu, erkeğin iş arkadaşı ile gece nöbetlerinde gece vakti konuşmasının olağan olduğunu, ortak çocuk ...'in 2 yıla yakın süredir baba yanında kaldığı, kadının da bu durumu aşamalarda kabul ettiği, okul belgesinin dahi mahkemeye sunulduğu ancak bu konuya ilişkin iddialar dinlenmeden ortak çocuk ...'in velâyetinin anneye verilmesinin ve erkek aleyhine iştirak nafakasına hükmedilmesinin hatalı olduğunu, çocuğun babasında kalma iradesini açıkça ifade ettiğini, ortak çocuk İbrahim'in de babasının yanına gelmek istediğini beyan ettiğini, fiilen baba yanında bulunan çocuk için tedbir nafakası ödenmesinin hatalı olduğunu, kadının sözleşmeli olarak çalışıyor olması nedeniyle tedbir ve yoksulluk nafakası ödenmesine ilişkin şartların oluşmadığını, aleyhine tazminata hükmedilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek kadının kabul edilen boşanma davası kusur belirlemesi, aleyhine hükmedilen nafaka ve tazminatlar ile velâyet düzenlemesi yönünden kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacı kadın tarafından açılan boşanma davasında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, davanın kabulü, kadın yararına tazminat ve nafakaya hükmedilmesine ilişkin koşulların oluşup oluşmadığı ile bunların miktarının hakkaniyete uygun olup olmadığı, ortak çocukların velâyetinin çocukların üstün yararına olacak şekilde belirlenip belirlenmediği ile iştirak nafakası koşullarının oluşup oluşmadığı, oluştu ise miktarın hakkaniyete uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi, 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 175 inci maddesi, 182 nci ve 330 uncu maddesi, 323 üncü ve 324 üncü maddeleri, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin 3 üncü maddesi, 12 nci maddesi, Çocuk Haklarının Kullanılmasına Dair Avrupa Sözleşmesi'nin 3 üncü maddesi, 4 üncü maddesi, 6 ncı maddesi, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddesi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (6098 sayılı Kanun) 50 nci ve 51 inci maddeleri.
3. Değerlendirme
1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı kadın vekilinin tüm, davalı erkek vekilinin ise aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2.Velâyet düzenlemesinde; çocukla ana ve baba yararının çatışması halinde, çocuğun yararına üstünlük tanınması gereklidir. Çocuğun yararı ise; çocuğun bedensel, fikri ve ahlaki bakımdan en iyi şekilde gelişebilmesi ve böyle bir gelişmenin gerçekleştirilmesi için, çocuğa sosyal, ekonomik ve kültürel koşulların sağlanmış olmasıdır. Çocuğun bu konulardaki üstün yararını belirlerken; çocuk yetişkin biri olmuş olsaydı, kendisini ilgilendiren bir olayda, kendi yararı için ne gibi bir karar verebilecekti ise, çocuk için karar veren makamındaki kişinin de aynı yönde karar vermesi gerekir; yani, çocuğun farazi düşüncesi esas alınacaktır.
Velâyet kamu düzenine ilişkin olup, re’sen araştırma ilkesi geçerlidir. Bu nedenle, yargılama sırasında meydana gelen gelişmelerin bile göz önünde tutulması gerekir.
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 12. maddesi ile Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi'nin 3 ve 6. maddeleri, iç hukuk tarafından yeterli idrake sahip olduğu kabul edilen çocuklara, kendilerini ilgilendiren davalarda görüşlerini ifade etmeye olanak tanınmasını ve görüşlerine gereken önemin verilmesi gerektiğini öngörmektedir. Çocukların üstün yararı gerektirdiği takdirde görüşlerinin aksine karar verilmesi mümkündür. velâyet hususu, çocukları ilgilendiren konuların en başında gelir.
Somut olayda İlk Derece Mahkemesince; 23.03.2022 tarihli sosyal inceleme raporunda ortak çocuk ...'in baba yanında kalmasında herhangi bir sakınca belirtilmediği ancak 18.01.2021 tarihli sosyal inceleme raporunda davacı annenin ortak çocuklara bakabilecek yeterliliğe sahip olduğu ve diğer ortak çocuk İbrahim'in anne yanında kalmak istediğini beyan ettiği, böylelikle çocukların velâyetinin anneye verilmesinin çocukların menfaatine olacağı gerekçesiyle çocukların velâyeti anneye verilmiş ise de tanık ifadelerinden ve kadının yargılama sırasındaki beyanlarından ortak çocuk ...'in 2021 yılının başından itibaren babasının yanında kaldığı, ihtiyaçlarının babası tarafından karşılandığı, diğer ortak çocuk İbrahim'in ise anne yanında yaşadığı anlaşılmakta olup bu haliyle dosya kapsamında aldırılan bilirkişi raporları hüküm kurmaya elverişli değildir. O halde, velâyet düzenlemesi yapılırken çocuğun üstün yararının belirlenmesi amacıyla psikolog, pedagog ve sosyal çalışmacıdan oluşan uzmanlardan, her iki ebeveyn ve çocuklarla görüşmek suretiyle inceleme ve rapor istenip; tarafların barınma, gelir, sosyal ve psikolojik durumlarına göre çocukların sağlıklı gelişimi için velâyeti üstlenmeye engel bir durumun bulunup bulunmadığının araştırılması, gerektiğinde mahkemece idrak çağındaki çocukların görüşü alınıp ve diğer deliller de gözönüne alınmak suretiyle ebeveynlerinden hangisi yanında kalmalarının menfaatlerine olacağı tespit edilerek velâyet konusunda bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırmayla yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Temyiz olunan, Bölge Adliye Mahkemesi kararının velâyet düzenlemesi yönünden BOZULMASINA,
2.Davacı kadın vekilinin tüm, davalı erkek vekilinin ise sair temyiz itirazlarının reddi ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA, bozma sebebine göre velâyet yönünden yeniden hüküm kurulacağından ortak çocuklar için hükmedilen iştirak nafakasına ilişkin temyiz itirazının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde temyiz eden Selami'ye iadesine,
Aşağıda yazılı temyiz karar harcının temyiz eden Şeyma Nur'a yükletilmesine,
Dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
11.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.