Logo

2. Hukuk Dairesi2023/7928 E. 2024/6359 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Karşılıklı boşanma davasında, boşanmaya sebep olan olaylarda kusur oranının belirlenmesi, nafaka miktarlarının tespiti ve maddi-manevi tazminat taleplerinin değerlendirilmesi uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesinde, kusur belirlemesi hususunda çelişkili ifadelere yer verilerek, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 24.02.2010 tarihli ve 2010/1-86 Esas, 2010/108 Karar sayılı kararı ile 6100 sayılı HMK'nın 297. maddesine aykırılık oluşturulduğu gözetilerek karar bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 28. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/558 E., 2023/1014 K.

KARAR : İstinaf başvurusunun kısmen kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm kurma

İLK DERECE MAHKEMESİ : Eskişehir 4. Aile Mahkemesi

SAYISI : 2018/372 E., 2022/88 K.

Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince her iki boşanma davasının da kabulü ile tarafların boşanmalarına ve fer'îlerine karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince kadın vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmünün kabul edilen yönlerden kaldırılmasına ve bu yönlerden yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, kadın vekilinin diğer, erkek vekilinin ise tüm istinaf itirazlarının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı-karşı davalı erkek vekili dava, cevaba cevap (karşı davada cevap) dilekçelerinde özetle; tarafların 2006 yılında evlendiğini, bu evliliklerinden ortak çocuklarının olduğunu, kadının, hakaret ettiğini, iftira attığını, fiziksel şiddet uyguladığını, sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiğini, cinsel birliktelikten kaçındığını, birlik görevlerini ihmal ettiğini, erkeğin önceki evliliğinden olan çocuğunu istemediğini, karşı dava dilekçesinde dayanılan vakıaların gerçeği yansıtmadığını iddia ederek davanın kabulü ile tarafların evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebiyle boşanmalarına, karşı davanın reddine, erkek yararına yasal faizi ile birlikte 50.000,00 TL maddî tazminat, 50.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı-karşı davacı kadın vekili cevap, karşı dava dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde dayanılan vakıaların gerçeğe aykırı olduğunu, erkeğin, ekonomik, fiziksel şiddet uyguladığını, iftira attığını, hakaret ve tehdit ettiğini, kadını takip etmesi için dedektif tuttuğunu ve kadının telefon görüşmelerini takip ettiğini, ortak konuta gizli bir şekilde dinleme cihazı yerleştirdiğini, ortak konutu terk ettiğini, aşırı kıskanç olduğunu iddia ederek karşı davanın kabulü ile tarafların evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebiyle boşanmalarına, asıl davanın reddine, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, ortak çocuk yararına aylık 5.000,00 TL tedbir nafakası, 5.000,00 TL iştirak nafakası, kadın yararına aylık 5.000,00 TL tedbir nafakası, 5.000,00 TL yoksulluk nafakası, yasal faizi ile birlikte 2.000,000,00 TL maddî tazminat, 3.000,000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; tarafların birbirlerine hakaret ettikleri, karşılıklı dava dilekçelerinde dayanılan diğer vakıaların ise ispatlanamadığı, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğu gerekçesiyle her iki davanın da kabulü ile tarafların evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebiyle boşanmalarına, ortak çocuğun annesi ile yaşadığı ve erkeğin velâyet ile ilgili talebi olmadığından velâyetin anneye verilmesine, ortak çocukla baba arasında kişisel ilişki kurulmasına, tarafların ekonomik ve sosyal durumları dikkate alınarak ortak çocuk yararına dava tarihinden 18.10.2018 tarihine kadar aylık 1.000,00 TL tedbir nafakası, 18.10.2018 tarihinden 19.07.2019 tarihine kadar aylık 2.500,00 TL tedbir nafakası, 19.07.2019 tarihinden 27.09.2019 tarihine kadar aylık 3.000,00 TL tedbir nafakası, 27.09.2019 tarihinden kararın kesinleştiği tarihe kadar aylık 4.000,00 TL tedbir nafakası, karar kesinleştikten sonra aylık 4.000,00 TL iştirak nafakası, kadın yararına aylık 2.000,00 TL tedbir nafakası, 2.000,00 TL yoksulluk nafakası, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğu dikkate alınarak tarafların tazminat taleplerinin ayrı ayrı reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1.Davacı-karşı davalı erkek vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğu, eksik inceleme ile karar verildiği, ortak konutta bulunan kamera görüntülerinin hukuka aykırı delil olmayacağı, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda kadının tam kusurlu olduğu, karşı davanın reddine karar verilmesi gerektiği, nafakaya hükmedilmesini hatalı olduğu, erkeğin tazminat taleplerinin reddine karar verilmesinin hatalı olduğu belirtilerek; kadının davasının kabulü, kusur belirlemesi, tazminatlar ve nafakalar yönünden istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2.Davalı-karşı davacı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğu, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda kadının kusurlu bir davranışının olmadığı, asıl davanın reddine karar verilmesi gerektiği, kadının tazminat taleplerinin reddine karar verilmesinin hatalı olduğu, nafaka miktarlarının ise çok az olduğu belirtilerek; erkeğin davasının kabulü, kusur belirlemesi, tazminat taleplerinin reddi ve nafakaların miktarları yönünden istinaf başvurusunda bulunmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; erkeğin davasını 04.05.2018 tarihinde açtığı, kadının 16.05.2018 tarihli cevap ve karşı dava dilekçesi ile taraflar arasında 08.05.2018 tarihinde gerçekleşen olaylara ilişkin vakıalara dayandığı, nitekim erkeğin de 16.06.2018 tarihli cevaba cevap ve karşı davaya cevap dilekçesiyle 08.05.2018 tarihinde gerçekleşen olaylara ilişkin vakıalara dayandığı, erkeğin, asıl davayı açmasından sonra 08.05.2018 tarihinde yaşanan olaylara ilişkin dayanılan vakıaların, asıl dava tarihinden sonra, karşı davanın açıldığı 16.05.2018 tarihinden önce gerçekleştiği, bu nedenle bu vakıaların asıl davanın kabulü yönünden değerlendirmeye alınamayacağı, kadının dayandığı ve tanık beyanları ile sübut bulan erkeğin, kadının çok sayıda erkekle ilişkisi olduğu iddiasını sürekli olarak üçüncü kişilere anlattığı, kadından habersiz olarak ortak konuta ses kaydı ve kamera tertibatı kurduğu, aşırı kıskanç davrandığı, evi terk ederek birlikte yaşamaktan kaçındığı vakıalarının erkeğe kusur olarak yüklenmesi gerektiği, erkek tarafından dayanılan ancak, hukuka aykırı delil niteliğinde olan kayıtların hükme esas alınmamasında isabetsizlik bulunmadığı, İlk Derece Mahkemesince kabul edilen ve gerçekleşen diğer kusurlu davranışlara göre boşanmaya sebebiyet veren olaylarda, erkeğin ağır, kadının az kusurlu olduğu, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizliğin mevcut ve sabit olduğu, olayların akışı karşısında erkeğin asıl davada ileri sürdüğü vakıaları ispatlayamadığından davasının reddi gerektiği, kadının ise karşı dava açmakta haklı olduğu, bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, kadının karşı davasının kabulü ile boşanmaya karar verilmesi gerektiği, Buna göre; asıl dava yönünden evlilik birliğinin sarsılmasına sebep olan olaylarda yukarıda açıklandığı üzere erkeğin tamamen kusurlu olduğu halde, İlk Derece Mahkemesince tarafların eşit kusurlu kabul edilmesi ve hatalı değerlendirmeyle asıl davanın kabulüne karar verilmesinin doğru görülmediği, dosya kapsamından; ortak çocuğun 2009 doğumlu olduğu, halen anneyle birlikte yaşadığı, çocuğun anne yanında kalmasının bedeni, fikri, ahlaki gelişimine engel olacağı yönünde bir iddia ve delil bulunmadığı, çocuğun üstün yararı gereğince velâyetinin anneye verilmesi gerektiği, İlk Derece Mahkemesince bu hususta verilen kararın isabetli olduğu, yine velâyet kendisine verilmeyen baba ile ortak çocuk arasında kurulan kişisel ilişkinin dosya kapsamına uygun olduğu, tarafların ekonomik ve sosyal durumları dikkate alındığında kadın ve ortak çocuk yararına hükmedilen tedbir nafakaları miktarlarının az olduğu, tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, nafaka yükümlüsü babanın dosyaya yansıyan mal varlığı ve gelir durumu, nafakanın niteliği, hakkaniyet ilkesi, günün ekonomik koşulları dikkate alındığında iştirak nafakası miktarının az olduğu, toplanan delillerle, boşanmaya neden olan olaylarda kadının, erkeğe oranla az kusurlu olduğu, herhangi bir geliri bulunmadığı, boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği, kadın yararına geçimi için yoksulluk nafakası takdirinin isabetli olduğu, ancak tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, nafaka yükümlüsü erkeğin dosyaya yansıyan mal varlığı ve gelir durumu, nafakanın niteliği, günün ekonomik koşulları ve hakkaniyet ilkesi dikkate alındığında kadın yararına takdir edilen yoksulluk nafakası miktarının az olduğu, toplanan delillerden boşanmaya sebep olan olaylarda maddî tazminat isteyen kadının, erkeğe oranla daha az kusurlu olduğu, erkeğin kusurlu davranışlarının kadının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu, boşanma sonucu bu eşin en azından diğerinin maddî desteğini yitirdiği, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ve hakkaniyet ilkesi dikkate alınarak kadın yararına uygun miktarda maddî ve manevî tazminata hükmedilmesi gerektiği, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda ağır kusurlu erkek yararına tazminata hükmedilme şartlarının ise oluşmadığı gerekçesiyle kadın vekilinin istinaf itirazlarının kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmünün tamamının kaldırılmasına ve yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, asıl davanın reddine, karşı davanın kabulü ile tarafların evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebiyle boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine ve ortak çocuklar baba arasında kişisel ilişki kurulmasına, ortak çocuk yararına 04.05.2018 olan dava tarihinden 18.10.2018 tarihine kadar aylık 1.000,00 TL, 18.10.2018 tarihinden 19.07.2019 tarihine kadar aylık 2.500,00 TL, 19.07.2019 tarihinden 27.09.2021 tarihine kadar aylık 3.000,00 TL, 27.09.2021 tarihinden itibaren aylık 4.000,00 TL olarak hükmedilen tedbir nafakasının Bölge Adliye Mahkemesi karar tarihinden itibaren, tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile, aylık 5.000,00 TL'ye artırılarak babadan alınarak anneye verilmesine, boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren iştirak nafakası olarak devamına, kadın yararına 04.05.2018 olan dava tarihinden itibaren hükmedilen aylık 2.000,00 TL tedbir nafakasının, Bölge Adliye Mahkemesi karar tarihinden itibaren, tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile, aylık 5.000,00 TL'ye artırılarak erkekten alınarak kadına verilmesine, kararın kesinleşmesinden itibaren yoksulluk nafakası olarak devamına, kadın yararına yasal faizi ile birlikte 500.000,00 TL maddî tazminat, 500.000,00 TL manevî tazminat, erkeğin tazminat taleplerinin ise reddine, kadın vekilini diğer, erkek vekilinin ise tüm istinaf itirazlarının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1.Davacı-karşı davalı erkek vekili temyiz dilekçesinde özetle; Bölge Adliye Mahkemesi tarafından istinaf başvurusunun kısmen kabulüne dair verilen kararın hatalı olduğu, istinaf dilekçesinde ileri sürülen gerekçeler ile her iki dava ve fer'îleri yönünden temyiz yoluna başvurmuştur.

2.Davalı-karşı davacı kadın vekili temyiz dilekçesinde özetle; Bölge Adliye Mahkemesi tarafından istinaf başvurusunun kısmen kabulüne dair verilen kararın hatalı olduğu, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda kadının kusurunun olmamasına rağmen Bölge Adliye Mahkemesi karar gerekçesinde kadının az kusurlu olduğunu belirtmesinin hatalı olduğu, istinaf dilekçesinde ileri sürülen gerekçeler ile kusur belirlemesi tazminatların ve nafakaların miktarları yönünden temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

1.Uyuşmazlık ve hukuki nitelendirme

Uyuşmazlık, taraflarca karşılıklı olarak açılan boşanma davasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, kadının davasının kabulü ile boşanmaya karar verilmesinin yerinde olup olmadığı, erkeğin davasının fer'îleri ile birlikte kabulü şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği, kadın yararına tedbir nafakası, yoksulluk nafakası, maddî ve manevî tazminata hükmedilmesi için gerekli şartların gerçekleşip gerçekleşmediği, gerçekleşmiş ise miktarlarının dosya kapsamına ve hakkaniyete uygun olup olmadığı, ortak çocuk yararına hükmedilen nafakaların miktarlarının dosya kapsamına ve hakkaniyete uygun olup olmadığı, erkek tarafından dayanılan delillerin hukuka aykırı delil olup olmadığı, eksik inceleme bulunup bulunmadığı, gerekçenin kendi içerisinde çelişkili olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 26 ncı, 297 nci 298 inci, 189 uncu maddesi, 190 ıncı maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri; 4721 sayılı Türk Medeni Kanun’un 4 üncü maddesi, 6 ıncı maddesi, 166 ncı maddesinin birinci fıkrası, 169 uncu maddesi, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkraları, 175 inci maddesi, 182 inci maddesi, 327 inci maddesi, 328 inci maddesi, 330 uncu maddesi; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50 nci ve 51 inci maddeleri.

3. Değerlendirme

1.6100 sayılı Kanun'nun 26 ncı maddesi gereğince hâkim, tarafların talep sonucu ile bağlı olup, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Adil yargılanma hakkı Anayasamızın 36 ncı maddesinin birinci fıkrası ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6 ncı maddesinde düzenlenmiş olup, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bazı kararları ile Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruya ilişkin bazı kararlarında gerekçeli karar hakkının adil yargılanma hakkının somut görünümlerinden olduğu belirtilmiştir. Anayasa'nın 141 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre, bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. Adil yargılanma hakkının sağlanması kapsamında kararların gerekçeli olmasıyla ilgili kamu düzenine ilişkin hükümlere 6100 sayılı Kanun'da da yer verilmiştir. 6100 sayılı Kanun'un 297 nci maddesine göre hükümde tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri yer almalı ve sonuç kısmında da taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Yine 6100 sayılı Kanun'un 298 inci maddesinin ikinci fıkrasında ise gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz hükmü mevcuttur.

2.Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 24.02.2010 tarihli ve 2010/1-86 Esas, 2010/108 Karar sayılı kararında da "...Yasa'nın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddî olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddî olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtayın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur..." hususlarına yer verilmiştir.

3.Kararın gerekçesi ile hüküm fıkrası arasında çelişki yaratılması yukarıda açıklanan ve Anayasa ile teminat altına alınan yargılamanın açıklığı, adil yargılanma hakkı prensibine ve kararların gerekçeli olması gerektiğine dair Anayasa ve yasa hükümlerine de açıkça aykırı olacaktır.

4.Somut olayda, Bölge Adliye Mahkemesince kararın gerekçesinde; "...Bu haliyle; ilk derece mahkemesince kabul edilen ve gerçekleşen diğer kusurlu davranışlara göre boşanmaya sebebiyet veren olaylarda, davacı - karşı davalı erkeğin ağır, davalı - karşı davacı kadının az kusurlu olduğu, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizliğin mevcut ve sabit olduğu, olayların akışı karşısında erkeğin asıl davada ileri sürdüğü vakıaları ispatlayamadığından davasının reddi gerektiği... Buna göre; asıl dava yönünden evlilik birliğinin sarsılmasına sebep olan olaylarda yukarıda açıklandığı üzere erkeğin tamamen kusurlu olduğu halde, ilk derece mahkemesince tarafların eşit kusurlu kabul edilmesi ve hatalı değerlendirmeyle asıl davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş olup... Toplanan delillerle, boşanmaya neden olan olaylarda davalı - karşı davacı kadının, erkeğe oranla az kusurlu olduğu , herhangi bir geliri bulunmadığı anlaşılmakla, boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği gerçekleşmiştir... Toplanan delillerden boşanmaya sebep olan olaylarda maddi tazminat isteyen davalı - karşı davacı kadının, erkeğe oranla daha az kusurlu olduğu anlaşılmaktadır... Toplanan delillerden boşanmaya olaylarda davacı - karşı davalı erkeğin, kadına oranla daha ağır kusurlu olduğu, kusurlu eylemlerinin kadının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği anlaşılmaktadır... Yukarıda açıklandığı üzere boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davacı - karşı davalı erkek, kadına oranla daha ağır kusurludur. Tam kusurlu eş yararına maddi ve manevi tazminata (TMK madde 174/1-2) hükmedilemez..." şeklinde karar verilmiştir. Görüldüğü üzere; gerekçe içerisinde kusur belirlemesi yönünden çelişki yaratılmıştır.

5.Gerekçe içerisindeki uyumsuzluk mahkemelere olan güveni sarsar. Gerekçenin kendi içerisinde uyumlu olması gerekir. Hüküm, bu konuya ilişkin Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 10.04.1992 tarih ve 1991/7 Esas, 1992/4 Karar sayılı kararı ve 6100 sayılı Kanun'un 297 inci ve devamı maddelerine aykırı olarak tesis edilmiştir.

6.Bu durumda, Bölge Adliye Mahkemesince, gerekçe içerisinde çelişki yaratılmadan, 6100 sayılı Kanun'un 297 nci maddesine uygun biçimde, gerekli unsurları içeren bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının usulden BOZULMASINA,

Bozma sebebine göre taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,

Temyiz peşin harcının istek halinde yatıranlara iadesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

25.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.