Logo

2. Hukuk Dairesi2023/89 E. 2023/2916 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Boşanma davasında yoksulluk nafakası talebinin değerlendirilmemesi, iştirak nafakası ile hükmedilen maddi ve manevi tazminat miktarlarının azlığı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Davacı kadının dava dilekçesindeki yoksulluk nafakası talebinin örtülü de olsa yapılmış olması ve davalıya cevap dilekçesi tebliğ edilmeden önce açıkça talep edilmiş olması, ayrıca hükmedilen iştirak nafakası ile maddi-manevi tazminat miktarlarının düşük olması gözetilerek, mahkeme kararının bu kısımlarının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

...

MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/1555 E., 2022/1911 K.

KARAR : Esastan ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : ... 12. Aile Mahkemesi

SAYISI : 2020/767 E., 2022/519 K.

Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına ve fer'îlerine karar verilmiştir.

Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı kadın vekili dava dilekçesinde; davalı ile 2017 yılında evlendiklerini, bu evliliklerinden ... ... adında ortak çocuklarının olduğunu, kendisinin ikinci davalının ise üçüncü evliliği olduğunu, davalının iş seyahatleri olduğundan bahisle ortak eve haftada bir iki kez müşterek eve geldiğini, kendisine fiziksel şiddet uyguladığını ve ilgisiz davrandığını, karı koca ilişkilerinin olmadığını, davalının ortak çocuklarının doğumundan sonra eski eşi Fazilet ile birlikteliğinden bir çocuğunun dünyaya geldiğini, psikolojik destek aldığını, davalının bir çok kişi ile kendisini aldattığını, kendisini ve müşterek çocuğu ailesi olarak sahiplenmediğini, hakaret ve tehdit ettiğini iddia ederek 4721 sayılı Türk Medeni Kanun'un (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesi gereğince tarafların boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin annesine verilmesine, çocuk yararına aylık 3.000,00 TL tedbir ve iştirak, davacı kadın yararına, 300.000,00 TL maddî, 300.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı erkek vekili cevap dilekçesinde; dava dilekçesindeki iddiaların asılsız olduğunu, davacı kadının müvekkilinin evli ve dört çocuklu olduğunu bildiğini ve kendisine "seni bu şekilde kabul ediyorum" dediğini ve evlilik dışı müvekkili ile yaşadığını ve nikah kıymaya zorladığını, müvekkilinin genel ahlaka aykırı hiç bir fiili olmadığını, davacının evin geçimine fiili ve maddî katkıda bulunmadığını, müvekkiline küfür ve hakaretler ettiğini, müvekkilini kendi evine almadığını, aşırı kıskançlıkları ve tutarsızlıkları olduğunu yine maddîyat düşkünü olduğunu belirterek davanın boşanma yönünden kabulüne, mali talepler yönünden ise reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalı erkeğin eşine birden fazla kez fiziksel şiddet uyguladığı, genel olarak kötü davrandığı, hakaret ettiği ve telefonuna şifre koymak suretiyle güven sarsıcı davranışlar içine girdiği, davacı kadının ise eşini müşterek haneye almadığı, birden fazla kez hakaret ettiği, eşya atarak yaraladığı, eşini iş yerinde çalışan kadınla ilişkisi olmakla suçlayıp hakaret ettiği, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda davalı erkeğin ağır, davacı kadının az kusurlu olduğu, tarafların velâyete tabi ortak çocuğunun fiilen anne yanında kalıyor olması ve anne yanında kalmaya devam etmesinin gelişimlerini olumsuz etkileyeceğine dair bir delil bulunmaması nazara alınarak velâyetin anneye verilmesi, baba ile kişisel ilişki kurulması gerektiği, 4721 sayılı Kanun'un 182 nci maddesi gereğince velâyetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin, çocuğun bakım ve eğitim giderine gücü oranında katılmak zorunda olduğu anlaşılmakla, tarafların ekonomik ve sosyal durumları gözetilerek ortak çocuk için uygun miktarda tedbir ve iştirak nafakasına hükmedilmesi gerektiği, boşanmaya neden olan olaylarda kusuru daha az olan davacı kadının, mevcut veya beklenen menfaatlerinin boşanma yüzünden zedelenmiş bulunduğu ve boşanmaya neden olan olayların kişilik haklarına saldırı teşkil edecek nitelikte olduğu anlaşıldığından, evlilik süresi, tarafların ekonomik ve sosyal durumları ile kusur durumu nazara alınarak davacı kadın yararına maddî ve manevî tazminat koşullarının oluştuğu, davacı kadının dilekçelerin teatisi aşamasında yoksulluk nafakası talebinde bulunmadığı, yoksulluk nafakası talebinin ise süresi geçtikten sonra yapıldığı gerekçesi ile tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebi ile boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin annesine verilmesine, babası ile kişisel ilişki kurulmasına, çocuk yararına aylık 1.000,00 TL tedbir ve 1.000,00 TL iştirak nafakasına, kadın yararına hükmedilen tedbir nafakasının karar kesinleşinceye kadar devamına, yoksulluk nafakası talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına, kadın yararına 30.000,00 TL maddî, 30.000,00 TL manevî tazminata (karar kesinleştiği tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte) karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1.Davacı kadın vekili, hükmedilen nafaka ve tazminat miktarlarının az olduğunu, yoksulluk nafakası hakkında hükmedilen karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesinin doğru olmadığını, İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek; tazminat miktarları ve yoksulluk nafakası konusunda karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi yönlerinden kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

2.Davalı erkek vekili, müvekkiline kusur yüklenmesinin doğru olmadığını, tazminat koşullarının oluşmadığını, İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek; kusur belirlemesi ve tazminatlar yönlerinden kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile İlk Derece Mahkemesince; davanın esasıyla ilgili hükme etki edecek tüm delillerin toplanıp değerlendirildiği, usulü işlemlerin kanununa uygun olarak yerine getirildiği, kanunun olaya uygulanmasında, kusur belirlemesinde ve gerekçede hata edilmediği, tarafların tespit edilen sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği, günün ekonomik koşulları, kadının ve çocuğun ihtiyaçları ve hakkaniyet ilkesi birlikte değerlendirildiğinde, 4721 sayılı Kanun'un 169 uncu maddesi kapsamında ortak çocuk ve kadın yararına hükmedilen tedbir nafakası miktarlarında, ve 4721 sayılı Kanun'un 182 nci maddesinin ikinci fıkrası kapsamında ortak çocuk yararına hükmedilen iştirak nafakası miktarında, davacı kadının usulüne uygun yoksulluk nafakası talebi olmadığından, yoksulluk nafakası hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair verilen kararda, boşanmaya sebep olan olaylarda daha ziyade veya eşit kusurlu olmadığı anlaşılan, mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen, en azından eşinin maddî desteğini yitiren kadın yararına, 4721 sayılı Kanun'un 174 üncü maddesinin birinci fıkrası gereğince maddî tazminat takdir edilmesinde, tarafların, boşanmaya neden olan olaylardaki kusur dereceleri, tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, paranın alım gücü, evliliğin süresi, beklenen menfaatlerin kapsamı ve hakkaniyet kuralları birlikte değerlendirildiğinde, takdir edilen tazminatın miktarında, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda ağır ya da eşit kusurlu olmadığı anlaşılan, bu olaylar nedeniyle kişilik hakları saldırıya uğrayan kadın yararına, 4721 sayılı Kanun'un 174 üncü maddesinin ikinci fıkrası gereğince manevî tazminat takdir edilmesinde, tarafların, boşanmaya neden olan olaylardaki kusur dereceleri, tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, paranın alım gücü, tazminata esas olan fiilin ağırlığı, evliliğin süresi ve hakkaniyet kuralları birlikte değerlendirildiğinde, takdir edilen tazminatın miktarında herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesi ile tarafların istinaf başvurularının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) inci alt bendi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1.Davacı kadın vekili, hükmedilen nafaka ve tazminat miktarlarının az olduğunu, yoksulluk nafakası hakkında hükmedilen karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesinin doğru olmadığını, Bölge Adliye Mahkemesi kararının usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek; tazminat miktarları ve yoksulluk nafakası konusunda karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi yönlerinden kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

2.Davalı erkek vekili, müvekkiline kusur yüklenmesinin doğru olmadığını, tazminat koşullarının oluşmadığını, Bölge Adliye Mahkemesi kararının usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek; kusur belirlemesi ve tazminatlar yönlerinden kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, boşanma davası olup, uyuşmazlık taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, kadın yararına tazminata hükmedilmesinde ve miktarlarında isabetsizlik olup olmadığı, yoksulluk nafakası konusunda karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesinin isabetli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi, 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 169 uncu maddesi, 174 üncü maddesinin ikinci fıkrası, 175 inci maddesi; 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 inci ve 371 inci maddesi; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 50 nci ve 51 inci maddeleri.

3. Değerlendirme

1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı erkeğin tüm, davacı kadının aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2. Davacı kadının dava dilekçesinde yer alan "2.700,00 TL ile geçinmem mümkün değil" beyanı ile davalı erkeğin cevap dilekçesi davacı kadına tebliğ edilmeden önce davacı kadın vekilinin müvekkili yararına aylık 5.000,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakası talep ettiği 02.12.2020 havale tarihli dilekçe birlikte değerlendirildiğinde davacı kadın tarafından süresi içinde ve usulüne uygun şekilde yoksulluk nafakası talebinin bulunduğunun kabulü gerekir. O halde Mahkemece, davacı kadının yoksulluk nafakası talebinin de olduğu gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde yoksulluk nafakası konusunda karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş olması doğru görülmemiş kararın bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.

3.Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre ortak çocuk ... ... yararına takdir edilen iştirak nafakası azdır. Mahkemece 4721 sayılı Kanun’un 4 üncü maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

4.Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur derecelerine, paranın alım gücüne, ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaatlerin kapsamına nazaran, davacı kadın yararına hükmolunan maddî ve manevî tazminat azdır. 4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile 6098 sayılı Kanun'un 50 nci ve 51 inci madde hükümleri nazara alınarak, 4721 sayılı Kanun'un 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkraları uyarınca daha uygun miktarda maddî ve manevî tazminat takdiri gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1.Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının yoksulluk nafakası, iştirak nafakası ve kadın yararına hükmedilen maddî ve manevî tazminat yönlerinden ORTADAN KALDIRILMASINA,

2.İlk Derece Mahkemesi kararının kadının yoksulluk nafakası, iştirak nafakası ile kadın yararına hükmedilen maddî ve manevî tazminat yönlerinden davacı kadın yararına BOZULMASINA,

3.Davalı erkek vekilinin tüm, davacı kadın vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde temyiz eden ...'ye iadesine,

Aşağıda yazılı temyiz gider harcının temyiz eden ...'e yükletilmesine,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

06.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.