"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ: Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/874 E., 2023/1115 K.
KARAR : İstinaf başvurusunun esastan reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ: Görele 2. Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi
SAYISI : 2020/197 E., 2022/320 K.
Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl boşanma davasının reddine, evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebi ile açılan birleşen boşanma davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına ve fer'îlerine karar verilmiştir.
Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince taraf vekillerinin alacak talebi dışındaki istinaf başvurularının esastan reddine, alacak talebi yönünden kadın vekilinin istinaf başvurusunun kesinlik sınırının altında kaldığından usulden reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı-davalı erkek dava dilekçesinde özetle; davalı-davacının, müvekkilinin maddiyatı açısından evlenmek istediğini ve amacına ulaştığını, davalı-davacının müvekkiline ekonomik şiddette bulunduğunu, bu nedenle tam kusurlu olduğunu, müvekkili için ortak hayatın sürdürülebilmesinin çekilmez bir hal aldığını, evliliklerinden beri davalı-davacının evlilik birliğinden doğam yükümlülüklerini yerine getirmediğini, eşi ve eviyle hiç ilgilenmediğini, beyanlarını destekler nitelikte Yargıtay kararı bulunduğunu, davalı-davacının cinsel birliktelikte bulunmadığından bu nedenle de boşanmada tam kusurlu olduğunu, müvekkiline yönelik kötü söz ve onur kırıcı davranışlarda bulunduğunu, müvekkiline karşı gereksiz kıskanç tavırlar sergilediğini, davalı-davacının sürekli olarak müşterek konutu terk ettiğini, müvekkilini başka erkeklerle kıyaslayarak müvekkilinin kişilik haklarını zedelediğini belirterek, davanın kabulü ile tarafların evlilik birliğinin sarsılması nedeniyle boşanmalarına, müvekkilinin lehine 100.000,00 TL maddi, 100.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalı-davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı-davacı kadın birleşen dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin karşı davalı ile 19.03.2019 yılında resmi olarak evlendiklerini, müvekkilinin davalı ile olan evliliğinin ikinci evliliği olduğunu, ilk evliliğinin eski eşinin vefatı nedeniyle sonlandığını, bu evliliklerinden müşterek çocuklarının bulunmadığını, evliliğin ilk zamanlarında davalının son derece ilgili, sıcak ve anlayışlı davrandığını ancak ilerleyen zamanlarda müvekkili ile davalının fikren ve ruhen anlaşamadıklarından aralarında geçimsizliğin baş gösterdiğini, şiddetli geçimsizliğin evlilik birliğinin devamını imkansız hale getirdiğini, müvekkilinin davalı ile bir araya gelerek evlilik birliğini devam ettirmesinin mümkün olmadığını belirterek öncelikle işbu davanın Mahkememizin 2020/197 esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine, davanın kabulü ile davalı tarafın kusurlu davranışları nedeniyle evlilik son bulduğundan tarafların boşanmalarına, dava tarihinden başlamak üzere 1.000,00 TL tedbir nafakasının ve 50.000,00 TL maddî, 50.000,00 TL manevî olmak üzere 100.000,00 TL tazminatın davalıdan alınarak müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile tüm dosya içeriği birlikte incelendiğinde; ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve evlilik birliğinin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizliğin mevcut olduğu, boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin kadına karşı evlilik birliği içerisinde hakaret ve şiddet içerikli incitici söz ve davranışları ve kadını müşterek konuttan kovması nedeniyle ağır ve tek kusurlu olduğu, kadının ise erkek tarafından ispatlanmış hafif de olsa bir kusurunun bulunmadığı, bu durumun kadının tanıklarının beyanları ile sabit olduğu, her ne kadar erkeğin tanıklarınca bir kısım beyanlarında kadının evlilik birliği içerisinde müşterek konutu birden çok kez terk ederek gittiği beyan edilmiş ise de tanıkların beyanlarında da belirtildiği üzere erkeğin tanıklarının taraflar arasındaki olayların ayrıntısına ve kadının konuttan ayrılma nedenlerine ilişkin görgüye dayalı bilgilerinin bulunmadığı, kadının tanıklarının bir kısım beyanlarında ise erkeğin kadını evden kovması nedeni ile kadının müşterek konuttan ayrıldığını beyan ettikleri ve bu beyanların erkeğin tanıklarının beyanlarına göre daha somut olaylara dayalı ve itibar edilebilir olduğu, bu nedenle kadının müşterek konutu terk etme nedenlerinin evlilik birliğinden kaynaklı yükümlülüklerinden kaçınma amacıyla olmayıp erkeğin şiddeti ve kadını konuttan kovması nedeniyle haklı sebeple olduğu, yine erkek tarafından kadının Karasu İlçesindeki evi ve önceki eşinden olan çocukları için birtakım masraflar yaptığı ve bunların ekonomik şiddet niteliğinde olduğu iddia edilerek kadına kusur izafe edilmiş ise de yapıldığı ileri sürülen masrafların kadının ısrarı ve zorlamasıyla baskı altında yapıldığının erkek tarafından ispatlanamadığı aksine kadının tanıklarının bir kısım beyanlarında erkeğin kendi isteği ile kadının evinin tadilatına yönelik masraflar yapmış olduğunun beyan edildiği, öte yandan erkeğin şiddeti ile kadının müşterek konutu terk etmesine kadar tarafların evlilik birliğine devam edip birlikte yaşadıkları gözetildiğinde erkek tarafından ileri sürülen bu boşanma nedenlerinin affedilmiş olduğunun veya en azından hoşgörü ile karşılandığının kabulü gerektiği ve bu olayların eldeki davada kadına kusur olarak yüklenip boşanma sebebi olarak ileri sürülemeyeceği, bu şartlar altında tarafları birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün olmadığı, evlilik birliğinin erkeğin ağır kusurlu davranışları nedeniyle temelinden sarsıldığı ve ortak hayatın taraflar için çekilmez hale geldiği kanaatine varılmış olduğu gerekçesi ile birleşen boşanma davasının 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereğince kabulü ile tarafların boşanmalarına, tarafların ortak çocukları bulunmadığından velâyet hususunda karar verilmesine yer olmadığına, davacı-davalı kadın için davanın 15.12.2021 tarihli celsesinin 3 nolu ara kararı ile dava tarihinden itibaren geçerli olmak üzere aylık 350,00 TL olarak hükmedilen, davanın 06.07.2022 tarihli celsesinin 2 nolu ara kararı ile 06.07.2022 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere 250,00 TL arttırılarak aylık 600,00 TL'ye yükseltilen tedbir nafakasının kararın kesinleşmesine kadar tedbir ve kararın kesinleşmesinden itibaren yoksulluk nafakası olarak tahsilde tekerrüre yol açmamak kaydıyla erkekten alınarak kadına verilmesine, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, boşanmaya neden olan olaylarda erkeğin kusurlu davranışları, kadının maddî ve manevî tazminat taleplerinin kısmen kabulü ile kararın kesinleşme tarihinden geçerli olmak üzere kadın lehine 25.000,00 TL maddî ve 20.000,00 TL manevî tazminat takdiri ile takdir edilen bu tazminatların kararın kesinleşme tarihinden sonra erkekten alınarak kadına verilmesine, asıl davada; davacı-davalı erkek tarafından kadına karşı açılan boşanma davasının ise boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin kadına karşı evlilik birliği içerisinde hakaret ve şiddet içerikli incitici söz ve davranışları ve kadını müşterek konuttan kovması nedeniyle ağır ve tek kusurlu olduğu, kadının ise erkek tarafından ispatlanmış hafif de olsa bir kusurunun bulunmadığı gerekçesi ile erkeğin asıl boşanma davasının reddine, kadının mehir alacağı davasının da reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1.Davalı-davacı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkili için öngörülen nafaka miktarının geçim sınırının çok altında olduğunu, müvekkilinin karşı taraf ile evlendiğinde eski eşinden aldığı ölüm aylığının da kesildiğini, İlk Derece Mahkemesince taleplerinin dikkate alınmadan düşük miktarda nafakaya hükmedildiğini, müvekkilinin lehine hükmedilen maddî ve manevî tazminat tutarlarının da davacı karşı davalının kusur, ekonomik durumu nazara alındığında düşük olduğunu, mehir alacağının reddine ilişkin verilen kararın hatalı olduğunu belirterek, İlk Derece Mahkemesince verilen nafaka, maddî ve manevî tazminat miktarı ve mehir alacağı kararlarının usul ve kanuna aykırı olması nedeniyle kaldırılmasına, talepleri doğrultusunda karar verilmesi istemiyle istinaf yoluna başvurmuştur
2.Davacı-davalı erkek vekili istinaf dilekçesinde özetle; kusur değerlendirlmesi, açtıkları davanın kabulüne ve karşı tarafın birleşen davasının reddine karar verilmesi nedeniyle yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesi gerektiğini, İlk Derece Mahkemesince verilen birleşen dosya kararının kaldırılmasına, asıl davanın kabulüne karar verilmesini talep ederek her iki boşanma davası yönlerinden istinaf yoluna başvurmuştur
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; tarafların alacak talebi dışındaki istinaf başvurularının esastan reddine, alacak talebi yönünden kadın vekilinin istinaf başvurusunun kesinlik sınırı altında kaldığından reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı-davalı erkek temyiz dilekçesinde özetle; kusurun hatalı değerlendirildiğini, af olgusunun gerçekleşmediğini, süreklilik olduğunu, asıl dava ve birleşen dava yönünden kadının hatalı olduğunu belirterek temyiz başvurusunda bulunmuştur.
2.Davalı-davacı kadın vekili temyiz dilekçesinde özetle; yoksulluk nafakası ve maddî ve manevî tazminatın miktarlarının az olduğu, mehir alacağı için verilen kararın hatalı olduğunu belirterek kararın bozulması yönünden temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, karşılıklı açılan boşanma davasında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamında imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, erkeğe yüklenen kusurun gerçekleşip gerçekleşmediği, kadından kaynaklanan kusurlu bir davranışın ispat edilip edilmediği, kusur belirlemesine bağlı olarak kadının maddî ve manevî tazminata, yoksulluk nafakasına hak kazanıp kazanmayacağı, kadın yararına hükmedilen tazminat ve nafaka miktarlarının hakkaniyete ve dosya kapsamına uygun olup olmadığı, asıl boşanma davasının reddinin ve karşı boşanma davasının kabulünün usul ve kanuna uygun olup olmadığı, mehir alacağı talebinin istinaf kesinlik sınırı altında kalıp kalmadığı noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Kanun’un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri; 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası, 169 uncu maddesi, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 175 inci maddesi. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50 nci ve 51 inci maddeleri.
3. Değerlendirme
1.Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup taraf vekillerince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenlere yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
10.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.