"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2013/98 E., 2015/375 K.
DAVA TARİHİ : 21.05.2013
KARAR : Kısmen kabul kısmen ret
Taraflar arasındaki kayyım atanması davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece davanın kısmen kabulüne kısmen reddine karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda;
Davacı Hazine vekilinin kayyımın şahsına-sıfatına yönelik temyiz dilekçesinin incelenmesinde;
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 431 inci maddesi uyarınca, vasinin atanması usulüne ilişkin kurallar, kayyım ve yasal danışmanın atanmasında da uygulanır. Aynı Kanun'un 422 ve 431 nci maddesi uyarınca kayyımın şahsına-sıfatına karşı yapılan itirazları veya kayyımın ileri sürdüğü kaçınma sebeplerini (özürleri) inceleme görevi, öncelikle vesayet makamı olan sulh hukuk mahkemesine, onun kabul etmemesi halinde denetim makamına aittir. 4721 sayılı Kanun'un 397 nci maddesi uyarınca da denetim makamı görevinin asliye hukuk mahkemesine ait olduğu hükme bağlanmıştır. Açıklanan bu hukuki düzenlemelere göre; temyiz dilekçesinin kayyımın şahsına-sıfatına karşı yapılan itiraz olarak kabul edilip ileri sürülen sebeplerin öncelikle sulh hukuk mahkemesince değerlendirilmesi, itiraz nedenleri yerinde görülmediği takdirde buna ilişkin kararla birlikte evrakın denetim makamı olan asliye hukuk mahkemesine gönderilmesi ve denetim makamınca bu konuda kesin bir karar verilmek üzere, temyiz dilekçesinin kayyımın şahsına yönelik itiraz kısmı yönünden dosyanın Mahkemesine geri çevirilmesine karar vermek gerekmiştir.
Davacı Hazine vekilinin kararın esasına yönelik gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hakimi tarafından hazırlanan rapor dinlenildikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı Hazine vekili dava dilekçesinde; Artvin İli, Merkez İlçesi, Seyitler köyünde bulunan 40-41-42-44 ve 48 parsel sayılı taşınmazlarda 4/16 hissenin ...: ... oğlu ile 1/16'şar hissenin Zinnet: Süleyman kızı, Emine: ... kızı adına kayıtlı olduğunu, tapu maliklerinin kim olduklarının ve mirasçılarının tespit edilemediğini belirterek; taşınmaz malikleri ...: ... oğlu, Zinnet: Süleyman kızı, Emine: ... kızına 3561 sayılı Mal Memurlarının Kayyım Tayin Edilmesine Dair Kanun
(3561 sayılı Kanun) uyarınca kayyım atanmasını talep ve dava edilmiştir.
II. CEVAP
Kayyım adayı cevap dilekçesinde; gerekli araştırmaların yapılarak 3561 sayılı Kanun'a göre kayyım atanması talep etmiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin yukarıda başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, Artvin İli, Merkez İlçesi, Seyitler köyünde bulunan 40-41-42-44 ve 48 parsel sayılı taşınmazlarda 4/16 hissedar görünen ... oğlu ...'nin kim olduğunun bilinmediği, dinlenen tanık beyanları ve dosyaya alınan kolluk araştırmaları ile bu şahsın saptanamadığı, mirasçılarının kimler olduğunun bilinemediği; 1/16 hissedar Süleyman kızı Zinnet ve 1/16 hissedar ... Kızı ...için yapılan araştırmalar sonucundan söz konusu şahısların çocuklarının olduğu ve hala hayatta oldukları gelen yazı cevaplarından bu şahısların tanık beyanları ile mirasçılarından olan Servet ve ...'in nüfus kayıt örneklerinin dosya içerisinde bulunduğu gerekçesiyle; davanın kısmen kabulü ile, 40-41-42-44 ve 48 parsel sayılı taşınmazlarda 4/16 hissedar ... oğlu ...'ye 3561 sayılı Kanun uyarınca Artvin İl Defterdarı ...'ın kayyım olarak atanmasına, 40-41-42-44 ve 48 parsel sayılı taşınmazlarda 1/16 hissedar Süleyman kızı Zinnet ve 1/16 hissedar ... kızı ...yönünden talebin reddine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı Hazine vekili temyiz dilekçesinde; eksik araştırma ve inceleme ile karar verildiğini, tanık beyanları doğrultusunda ayrıntılı araştırma yapılmadığını 3561 sayılı Kanun ve ilgili yönetmelikte 2022 yılında yapılan değişiklikle Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürünün kayyım olarak atanması gerektiğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, dava şartları, eksik araştırma bulunup bulunmadığı, tapu maliklerinin tespit edilip edilemediği noktasında toplanmaktadır. Dava, 3561 sayılı Kanun'a dayalı kayyım atanması istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 428 inci maddesi, 438 inci maddesinin yedi, sekiz ve dokuzuncu fıkraları ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrası; T.C. Anayasa'nın 73 üncü maddesi; 3561 sayılı Kanun'un 1 inci ve 2 nci maddesinin birinci fıkrası, Mal Memurlarının Kayyımlığı Hakkında Yönetmelik; 4721 sayılı Kanun'un 397 nci maddesi, 422 nci maddesi, 426 ncı ve devamı maddeleri, 431 nci maddesi, 477 nci maddesi; 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun (492 sayılı Kanun) 13 üncü maddesi.
3. Değerlendirme
1. 3561 sayılı Kanun'un 1 inci maddesinde Kanun'un amacı, bir kimsenin uzun süreden beridir bulunamaması veya oturduğu yerin bilinememesi nedeniyle mal varlıkları üzerinde Hazine menfaatinin korunmasını sağlamak üzere, mahallin en büyük mal memurunun kayyım olarak atanmasına ilişkin usul ve esasları düzenlemek olarak tarif edilmiştir. Aynı kanun'un 2 nci maddesinin dördüncü fıkrasında ise, '... Kayyımlıkla ilgili işlemler, her türlü vergi, resim, harç, katkı payı gibi mali yükümlülüklerden müstesnadır. ...' şeklinde düzenlenmiştir.
2. 3561 sayılı Kanun'un 24.07.2008 tarih ve 5793 sayılı Kanun'la değişiklikten önce bu hüküm "... kayyım tayin edilen mal memurunun 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 1 ve 3 sayılı tarifelerine göre bütün işlemleri hakkında aynı kanunun 13.maddesinin (j) bendi hükmü uygulanır. ... " şeklinde düzenlenmiştir. Bu itibarla 5793 sayılı Kanun'la gerçekleşen 24.07.2008 tarihli değişikliğe kadar buradaki açık kanun hükmü gereğince 3561 sayılı Kanun gereğince kayyım atanması için hazine tarafından açılan davalarda dava harcı (yargı harcı) alınmamaktaydı.
3. Oysa, 5793 sayılı Kanun'la değişik 3561 sayılı Kanun'un 2. maddesinde yargı harcından muafiyetle ilgili hükme yer verilmemiştir. Yerine '... Kayyımlıkla ilgili işlemler, her türlü vergi, resim, harç, katkı payı gibi mali yükümlülüklerden müstesnadır. ...' düzenlemesiyle yetinilmiştir.
4. Yargıtay İçtihadi Birleştirme Kurulunun 23.12.1976 tarih ve 1976/7 Esas, 1976/6 Karar sayılı kararında açıklandığı üzere harç, adli ve idari hizmetlerde ve bu hizmetlerin gerektirdiği masrafları karşılamak mülahazasıyla gerçek ve tüzel kişilerden Hazinece alınan bir paradır. Buna göre, bir hizmetin harç konusu olabilmesi için kişilerin bir kamu kurumundan yararlanmaları, kişilere kamu eliyle özel bir yarar sağlanması ve kamu idaresinin kişilerin özel bir işiyle uğraşması gerekmektedir.
5. Bir kamu hizmetinden dolayı harç alınabilmesi, bu hizmetin kanunla belirlenmesine ve bu hususla ilgili harç alınmasına ilişkin düzenlemelerin de kanunda yer almasına bağlıdır.
6. Nitekim T.C. Anayasa'nın 73 üncü maddesinde '... vergi, resim, harç vb. mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır. ... hükmü düzenlenmiştir.
7. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 12.04.2017 tarih ve 2017/1-1201 Esas. 2017/716 Karar sayılı kararında da açıklandığı üzere; yargı harcı devletin mahkemeler aracılığıyla yaptığı hizmete ondan yararlananların katkısıdır. Kanunla açıkça yargı harçlarından muaf olduğu ya da işleminin müstesna olduğuna ilişkin düzenleme yapılmamış olan herkes, bu harçları ödemekle yükümlüdür.
8. 5561 sayılı Kanun'un 2 nci maddesinin dördüncü fıkrasında ise, '... Kayyımlıkla ilgili işlemler, her türlü vergi, resim, harç, katkı payı gibi mali yükümlülüklerden müstesnadır.' şeklinde düzenlenmiş ise de, burada yargı harçlarından bağışıklığa ilişkin özel bir düzenleme bulunmamaktadır. Hal böyle olunca Kanun'da kayyımlıkla ilgili işlemlerin parasal yükümlülüklerden bağışık olduğu belirtilmiş ise de açıkça yer verilmeyen yargı harcının bu bağışıklık içerisinde olduğunun kabulüne imkan yoktur.
9. Dosya kapsamından, eldeki dava açılırken başvurma harcı ile peşin maktu harcın yatırılmadığı, Mahkemece bu harçların daha sonra ikmal edilmesine ilişkin bir ara kararı da bulunmadığı gibi, tahsile ilişkin bir bilgi ve belgenin olmadığı anlaşılmaktadır.
10. Az yukarıda açıklanan maddî ve hukuki vakıalar karşısında; 3561 sayılı Kanun uyarınca Hazine vekilinin mülkiyeti Hazine'ye ait olmayan dava konusu taşınmazda, Hazinenin hak ve menfaatlerinin korunması yanında nerede ve kim oldukları tespit edilemeyen gerçek kişi maliklerin hak ve menfaatlerinin de korunması sonucunu doğuracak şekilde mahallin en büyük mal memurunun yönetim kayyımı atanması için açtığı davada yargı harçlarını ödeme yükümü altında olduğu anlaşıldığına göre, başvurma harcıyla maktu peşin harç ödenmedikçe, eldeki davaya devam etme imkanı bulunmamaktadır. Mahkemece, bu husus gözetilmeksizin, dava açılırken usulünce yargı harcı yatırılmadan yargılamaya devamla davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
11. Kabule göre de; Mahkemece, tapu malikleri Süleyman kızı Zinnet ve ... kızı ...yönünden davanın reddine karar verilmiş ise de; yapılan araştırma ve inceleme yeterli değildir. Şöyle ki, kayyım atanması istemine ait davalar kamu düzeni ile yakından ilgili olup Mahkemeler hiçbir kuşku ve duraksamaya neden olmaksızın gerekli araştırmayı yaparak karar vermek durumundadır. Tüm dosya kapsamı birlikte incelendiğinde; dava konusu 40-41-42-44 ve 48 parsel sayılı taşınmazlarda 1/16 hissedar Süleyman kızı Zinnet ve 1/16 hissedar ... kızı ...adına kayıtlı olduğu, tapuda maliklerin soyisim ve detaylı kimlik bilgilerinin olmadığı, Mahkemece, dosya kapsamında nüfus kaydı bulunan Servet ve ...'in murisleri ile tapu maliklerinin aynı kişi olduklarının mevcut delil itibariyle duraksamaksızın tespit edilemediği anlaşılmaktadır. O halde, Mahkemece, tapu malikleri ile dosya kapsamında nüfus kaydı ve veraset belgesi bulunan kişilerin murislerinin aynı kişi olup olmadığının araştırılması, tapu kaydı ile nüfus kaydında geçen kişinin kimlik bilgilerinin farklılığı karşısında gerekirse tapuda isim düzeltim davası açmak üzere taraflara süre verilmesi ve sonuca uyarınca bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile de karar verilmesi doğru görülmemiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Davacı vekilinin kayyımın şahsına yönelik itiraz kısmı yönünden dosyanın itiraz denetim makamı olan Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmek üzere GERİ ÇEVİRİLMESİNE,
2. Diğer yönlerden yapılan temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
Temyiz olunan Mahkeme kararının BOZULMASINA,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
21.02.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
1.Dava, Hazine tarafından ... açılmış olup, 3561 sayılı Kanun gereğince uzun süreden beri maliki bulunamayan, bilinemeyen 40-41-42-44 ve 48 parsel sayılı taşınmazlarda 4/16 hisse bulunan ... oğlu ... ile 1/16'şar hissesi bulunan Süleyman kızı Zinnet ile ... kızı Emine'ye kayyım atanması istemine ilişkindir.
2.3561 sayılı Kanun'un 1 inci maddesinde Kanun'un amacı, bir kimsenin uzun bir süreden beri bulunamaması veya oturduğu yerin bilinememesi nedeniyle mal varlıkları üzerinde Hazine menfaatinin korunmasını sağlamak üzere, mahallin en büyük mal memurunun kayyım olarak atanması, yetkileri, devri, kayyımlık mallarının yönetimi ve giderleri, kayyım ve görevli personele ödenecek ücretler ile diğer hususlara ilişkin usûl ve esasları düzenlemek olarak gösterilmiştir. Aynı Kanun'un 2 nci maddesinin dördüncü fıkrasında da kayyımlıkla ilgili işlemlerin her türlü vergi, resim, harç, katkı payı gibi mali yükümlülüklerden müstesna olduğu düzenlenmiştir.
3.492 sayılı Kanun'un 2 nci maddesinin birinci fıkrasına göre, yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanlar (dava açılması,...) yargı harçlarına tabiidir. Aynı Kanun'un 13 üncü maddesinde harçtan müstesna işlemler, 14 üncü maddesinde ise harçtan muaf olan kişiler sayılmıştır. Aynı Kanun'un 13 üncü maddesinin birinci fıkrasının (j) bendine göre Hazine, Kanun'un (1) ve (3) sayılı tarifelere giren bütün işlemlerinde harçtan muaftır. Yine aynı Kanun'un 123 üncü maddesine göre de özel kanunlarda harçtan muaf tutulan kişilerle, istisna edilen işlemlerden harç alınmaz. 492 sayılı Kanun'a göre, kural olarak dava açılması yargı harcına tabidir. Davacıdan yargı harcı alınmaması için ya aynı Kanun'un 13 ve 14 üncü maddelerine göre harçtan müstesna veya muaf olması ya da özel yasalarda harçtan muaf tutulmuş olması gerekir.
4.Somut olayda, davacı Hazine'dir ve 492 sayılı Kanun'un 13 üncü maddesi uyarınca harçtan müstesnadır. Davada uygulanacak olan 3561 sayılı Kanun ve bu Kanun'a dayalı olarak çıkarılan yönetmelikte harçla ilgili tek hüküm 3561 sayılı Kanun'un 2 nci maddesinin dördüncü maddesindeki hüküm olup buna göre de kayyımlıkla ilgili işlemler harçtan müstesnadır. Hazine'nin yargı harcından müstesna olduğu 492 sayılı Kanun'da, bunun dışındaki işlemlerinde harçtan muaf olduğu ise 3561 sayılı Kanun'da gösterilmiştir. Bu durumda, 492 sayılı Kanun'un 13 üncü maddesine göre Hazine'nin açacağı veya aleyhine açılacak davalarda, davanın kimin yararına olduğu hususunda hiç bir ayrım yapılmadan (kaldı ki 3561 sayılı Kanun'un 1 inci maddesinde amacın Hazine menfaatinin korunması olduğu açıkça belirtilmiş olup Hazine menfaati olmadığı, hallerde dava reddedilmektedir.) dava harcından müstesna kılınması; 3561 sayılı Kanun'da ise dava harcına ek olarak kayyımın tüm işlemlerinin harçtan müstesna kılınmış olması ve açılan bu dava nedeniyle harç alınacağına dair hiç bir yasal düzenleme bulunmaması nedenleriyle, sayın çoğunluğun yargı harcı alınması gerektiğine yönelik bozma kararına katılmıyorum.