"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1408 E., 2023/2715 K.
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Bakırköy 11. Aile Mahkemesi
SAYISI : 2020/614 E., 2022/112 K.
Taraflar arasındaki mal ayrılığı sözleşmesinin iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı kadın vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı kadın vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı kadın vekili dava dilekçesinde, evlilik birliği içinde alınan tüm taşınmazların davalı adına kaydedildiğini, müvekkili adına kayıtlı herhangi bir taşınmaz ya da araç bulunmadığını, müvekkilinin evlendikleri 1998 yılından itibaren hiç boş durmadığı, çocuklara ve kadınlara kuran eğitimi vererek en az asgari ücret tutarında kazanç sağladığını ve evin geçimine katkıda bulunduğunu, müvekkilinin 1998-2002 yılları arası alınan taşınmazlara olan katkılarının hesaplanarak tahsili gerektiğini; taraflar arasında 24.11.2009 tarihinde düzenleme şeklindeki mal ayrılığı sözleşmesi imzalandığı, müvekkilinin ilkokul mezunu olup sadece kuran eğitimi aldığını, davanın ise avukat olduğunu, davalının 2007 yılında müvekkilini aldattığından boşanma davası açarak müvekkilini boşanmaya ikna etmeye çalıştığını, müvekkilinin de davalının bu kusurlu davranışları sebebiyle evi terk ettiğini, ancak davalının birkaç ay sonra boşanma davası devam ederken pişman olduğunu, müvekkiliyle tekrar biraraya gelmek için aile büyüklerini araya sokarak müvekkilini eve geri dönmeye ikna ettiğini, tarafların evliliklerine devam etme kararından kısa bir süre sonra davalının müvekkilini notere götürdüğünü ve müvekkiline “bu seni sıkıntıya sokacak birşey değil, ben seni mağdur eder miyim, bana güvenmiyor musun, ben sana seni mağdur edecek birşey imzalatır mıyım” diyerek kandırarak mal ayrılığı sözleşmesini imzalattığını, müvekkilinin ilkokul mezunu olup resmi evrak işinden hiç anlamadığı gibi, önüne konulan mal ayrılığı sözleşmesinin kendisine nasıl bir netice getireceğini anlamadığını, davalı eşi olduğu için, eşinin sözüne güvenerek ve eşinin ısrarlı talepleri üzerine yeni barıştıkları için aralarında yeniden bir sorun olmasın diye, önüne konulan sözleşmeyi imzalamak zorunda kaldığını, müvekkilinin sözleşmenin neticesinin ne olduğundan, huzurdaki boşanma davası için vekile danışmak üzere geldiği gün haberi olduğunu, davalının avukatlık kimliğini ve müvekkilin bilgisizliğini kullanarak, baskı yaparak ve hileli davranışlarda bulunarak neticelerini anlamadığı bu sözleşmeyi müvekkiline imzalattığını; ayrıca, işbu mal ayrılığı sözleşmesinin orantısız olması ve müvekkilinn tamamen aleyhine şartlar içermesi nedeniyle de iptali edilmesi gerektiğini, nitekim bu sözleşme yapılırken davalının müvekkiline herhangi bir taşınmaz, araç vs. vermediğini; davalının mal paylaşımı öncesi sahip olduğu mal varlıklarını elden çıkararak 2009 yılından sonra satıştan elde ettiği paralarla, yeniden taşınmaz satın aldığını, davalının kötüniyetli davranarak tüm mal varlığını sanki mal ayrılığı sözleşmesinden sonra almış gibi gösterdiğini; davalının eşlik ve avukatlık kimliğini kullanarak, hileli davranışları ve baskısı ile, müvekkilenin neticesini anlamadan iradesi fesada uğratılarak imzalamak zorunda bırakıldığı, hukuka aykırı, orantısız mal ayrılığı sözleşmesinin iptali edilerek davalı adına kayıtlı 01.01.2002 - 06.10.2020 tarihleri arası edinilen tüm mal varlığı için müvekkilinin katılma alacağı hesaplanarak tahsili gerektiğini; 2009 sonrası satın alınan taşınmaz ve araçlar 2009 yılı öncesi edinilmiş malların bedelleri ile alındığından, bu malların da tespiti ile, mal paylaşımına dahil edilmesi ve müvekkilinin bu taşınmazlar üzerindeki katılma alacağının hesaplanması gerektiğini belirterek; 24.11.2009 tarihli mal ayrılığı sözleşmesinin iptali ile, dava dilekçesinde belirtilen paylaşıma dahil edilerek bilirkişi incelemesi sonucunda ortaya çıkacak tüm gerçek değerle ilgili talep hakları saklı kalmak kaydıyla, alacaklarının tespiti ile bu alacakların yasal faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı erkek vekili cevap dilekçesinde; taraflar arasındaki düzenlenen sözleşmenin, kanuna uygun olarak ve davacının rızası ile davacı ile günlerce yapılan müzakereden sonra düzenlendiğini, sözleşmenin üzerinden 11 yıl geçtiğini, zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin dolduğunu, müvekkilinin yaptığı işler nedeni ile yatırımlarını yaptığını, malların mal ayrılığı sözleşmesi imzalandıktan sonra edinildiğini, sözleşme düzenlenirken müvekkilinin gelirinin davalıdan daha iyi olduğunu, davacının dürüstlük kuralına aykırı davrandığını, davacının dünya görüşü nedeni ile okumadığını, cahil olmadığını, yıllarca ticaretin içinde olduğunu, davacının sözleşmeyi imzalarken macaının babasının malvarlığından kalan malları müvekkilinin almasına engel olmak olduğunu belirterek; davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
1. İlk Derece Mahkemesince 11.02.2020 tarihli (5) nolu celsede; davacının mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklı alacak talebinin işbu dava dosyasından ayrılmasına karar verilmiştir.
2. İlk Derece Mahkemesinin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, düzenleme şeklinde mal ayrılığı rejimi sözleşmesinin kanunda aranan şekil şartlarını taşıdığı; her ne kadar davacı kadın ilkokul mezunu olduğu iddiasına dayanmış ise de, taraf ve tanık anlatımlarından kadının pek çok öğrencinin bulunduğu, kurum işlettiği ve gelir elde ettiği anlaşılmakla, eğitim durumu ve ticari faaliyetleri nedeni ile olayları kavrayabilecek durumda bulunduğu, davacının zor durumda bulunduğu ididasının ispatlanamadığı; davacının davalı tarafın aldatması ile sözleşmeyi imzalamaya mecbur bırakıldığı hususunun da tüm dosya kapsamı, her iki tarafın tanıkları birlikte değerlendirildiğinde ispatlanamadığı; taraflar arasında evlilik birliği içinde mal ayrılığı sözleşmesi imzalandığı, davacının sözleşmenin imzalanması sırasında fiil ehliyetine sahip olduğu ve sözleşmenin şekil şartlarına uygun olarak yapıldığı, sözleşmenin yapıldığı tarihte irade bozukluğuna ilişkin iddianın ispat edilemediği ve taraflar arasındaki boşanma davasının sözleşmeden çok sonra açıldığı, davanın ispatlanamadığı gerekçesiyle; davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı kadın vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı kadın vekili istinaf dilekçesinde; taraflar arasındaki eğitim düzeyi çok farklı olup müvekkilinin davalı tarafından yanıltıldığını, müvekkilinin hukuka ve hakkaniyete aykırı mal ayrılığı sözleşmesini baskı altında imzaladığını, mal ayrılığı sözleşmesinin orantısız olduğunu ve davalının kötü niyetli davrandığını, müvekkilinin mal ayrılığı sözleşmesinin sonuçlarından davalının 06.10.2020 tarihinde boşanma davası açması ve müvekkilinin de boşanmaya cevap vermek için bir avukata danışması üzerine öğrendiğini belirterek istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, iptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı olmayıp yanılma veya aldatmayı öğrendiği andan tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde sözleşme karşı tarafa yöneltilecek tek taraflı sarih ve zımni bir irade açıklaması ile feshedilebileceği gibi def'i veya dava yoluyla da kullanılabileceği; tüm dosya kapsamı, taraflarca sunulan deliller ve dinlenen tanık beyanlarından, davacı tarafca sözleşmenin sonuçlarının boşanma davası açılmasıyla öğrenildiği iddiasıyla işbu davanın açıldığı, taraflarca davaya konu sözleşmenin noterde düzenleme şeklinde yapılıp bizzat taraflarca imzalandığı, resmi memur önünde yapılan irade açıklamasının geçerli olduğu, toplanan deliller ve dosya kapsamı itibariyle davacının iddialarının kanıtlanamadığı, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olmasında isabetsizlik bulunma gerekçesiyle; başvurunun esastan reddine reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı kadın vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı kadın vekili temyiz dilekçesinde; müvekkilinin 24.11.2009 tarihli mal ayrılığı sözleşmesini aile düzeni bozulmasın, boşanma olmasın diye davalının baskısı altında imzaladığını, taraflar arasındaki eğitim düzeyinin çok farklı olduğunu, davalının mesleğinin verdiği bilgeliği kullanarak ilkokul mezunu olan müvekkilini sözleşmenin ona zarar verecek bir sözleşme olmadığı söylenerek müvekkilinin yanıltıldığı, mal ayrılığı sözleşmesinin orantısız olduğunu ve davalının kötü niyetli davrandığını, müvekkilinin mal ayrılığı sözleşmesinin sonuçlarından davalının 06.10.2020 tarihinde boşanma davası açması ve müvekkilinin de boşanmaya cevap vermek için bir avukata danışması üzerine öğrendiğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, iradenin sakatlanıp sakatlanmadığı, mal ayrılığı sözleşmesinin geçerli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Dava, mal ayrılığı sözleşmesinin iptali istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 26 ncı maddesi, 33 üncü maddesi, 190 ıncı maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 2 ve 3 üncü maddeleri, 5 inci maddesi, 6 ncı maddesi, 179 uncu maddesi, 202 nci maddesi, 203 üncü maddesi, 204 üncü maddesi, 205 inci maddesi; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 28 inci maddesi, 30 ve devamı maddeleri.
3. Değerlendirme
1.Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı kadın vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
11.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.