Logo

2. Hukuk Dairesi2024/2354 E. 2024/2432 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı vekiline yapılan tebligatların usulüne uygun olup olmadığı ve davanın işlemden kaldırılması sonucu açılmamış sayılmasının doğru olup olmadığı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Davacı vekilinin yeni adres bildirimine rağmen, mahkemece sonraki tebligatların bu adrese yapılmayıp eski adreslere yapılması ve buna rağmen davanın işlemden kaldırılıp açılmamış sayılmasına karar verilmesi, 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 35. maddesine ve hukuki dinlenilme hakkına aykırı bulunarak bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi

SAYISI : 2016/524 E., 2017/923 K.

KARAR : Açılmamış sayılmasına

Taraflar arasındaki katkı payı alacağı davasından dolayı bozma sonrası yapılan yargılama sonunda, Mahkemece asıl ve birleşen davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davacı erkek vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı erkek vekili dava ve birleşen dava dilekçesinde; tarafların 1971 yılında evlendiklerini, evlilik birliği içerisinde edinilen mallarda müvekkilinin katkısının bulunduğunu belirterek; şimdilik asıl dava yönünden 300.000,00 TL, birleşen dava yönünden 10.000,00 TL alacağın faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı kadın vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı süresinin geçtiğini, dava konusu malları müvekkilinin boşanma davası açıldıktan sonra edindiğini belirterek; davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 08.05.2008 tarih ve 2006/221 Esas, 2008/263957 Karar sayılı kararı ile, davanın ispatlanamadığı gerekçesiyle; davanın reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Birinci Bozma Kararı

1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde davacı erkek vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizin 28.04.2010 tarih ve 2009/4265 Esas, 2010/8487 Karar sayılı kararı ile, davaya Aile Mahkemesi sıfatıyla bakılması gerekirken Asliye Hukuk Mahkemesi sıfatıyla bakılmasının hatalı olduğu belirtilerek; hükmün bozulmasına, bozma sebebine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

B. İkinci Bozma Kararı

1. Mahkemenin 21.09.2011 tarih ve 2010/368 Esas, 2011/465 Karar sayılı kararı ile, Aile Mahkemesi sıfatıyla, davaları ispatlanamadığı gerekçesiyle; asıl ve birleşen davanın ayrı ayrı reddine yönelik verilen karara karşı, süresi içinde davacı erkek vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 03.03.2016 tarih ve 2015/22109 Esas, 2016/3833 Karar sayılı kararı ile, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile hükmün 2159 ada 1 parselde kayıtlı 7 nolu, B bodrum kat 11 nolu ve A Bodrum kat 11 ile 12 nolu bağımsız bölümler yönünden bozulmasına, davacı vekilinin bozma kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.

Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Son Karar

Mahkemenin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, Bodrum 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/324 Esas, 2016/375 Karar sayılı kararıyla Bodrum ilçesi adli yargı sınırları içerisinde Aile Mahkemesi kurulduğundan, Aile Mahkemesinin görev alanına giren işbu dava dosyasının Aile Mahkemesine gönderilmesine dair karar verildiği, Mahkemece işbu esasa kaydedildiği, taraflara usulüne uygun davetiye çıkartıltıldığı, davacı vekilinin adresi tespit edilmeye çalışıldığı ve tebligatların iade döndüğünden Muğla Baro Başkanlığına yazı yazıldığı, bildirilen adreslere tebligat çıkartıldığı ve Baro Başkanlığı tarafından bildirilen adrese 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun (7201 sayılı Kanun) 35 nci maddesi uyarınca tebligatlar yapıldığı; devredilen dava dosyasının önceki davanın devamı niteliğinde olduğu, dosyanın devredildiği Bodrum 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/368 Esas sayılı dava dosyasının 14.04.2011 tarihli celsesinde davacı vekili tarafından dosyanın takipsiz bırakılması sebebi ile dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verildiği, dosyanın yenilendiği ve yargılamaya devam edildiği, dava dosyası devredildikten sonra 07.04.2017 tarihli celsede davacı vekilinin mazeretinin doğru adres bildirmediği ve belgelendirmeksizin mazeret sunması sebebi ile reddine karar verilerek dava dosyasının ikinci kez işlemden kaldırılmasına karar verildiği, dava dosyasının davacı vekili tarafından tekrar yenilendiği ve 25.10.2017 tarihli celsesinde duruşmaya katılmadığı, mazeret bildirmediği ve kendisini başka bir vekil aracılığıyla temsil ettirmemesi sebebiyle üçüncü kez takipsiz bırakıldığı gerekçesiyle; asıl ve birleşen davanın ayrı ayrı açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuran

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı erkek vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı erkek vekili temyiz dilekçesinde; işlemden kaldırma kararlarının hatalı olduğunu, tebligatların usulüne uygun yapılmadığını, bildirilen son adrese tebligat yapılmadığını, yeni adres bildirilmesine rağmen 7201 sayılı Kanun'un 35 nci maddesi uyarınca tebligat yapılmasının hatalı olduğunu, vekil aracılığıyla takip edilen işlerde asıla tebligat yapılamayacağını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, yapılan tebligatların ve işlemden kaldırma kararlarının usulüne uygun olup olmadığı, hukuki dinlenme hakkı noktasında toplanmaktadır. Dava, katkı payı alacağı istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Kanun'un 27 nci maddesi, 150 nci maddesi, geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanun'un 4 üncü, 428 inci maddesi, 438 inci maddesinin yedi, sekiz ve dokuzuncu fıkraları ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrası; 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının (Anayasa) 36 ncı maddesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) 6 ncı maddesi; 7201 sayılı Kanun'un 1 inci maddesi, 2 nci maddesi, 12 nci maddesi, 35 nci maddesi; Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 4 üncü maddesi; Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliğinin 52 nci maddesi, Bölge Adliye ve Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdarî ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 212 nci maddesi.

3. Değerlendirme

1. 6100 sayılı Kanun'un 150 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca, usulüne uygun şekilde davet edilmiş olan taraflar, duruşmaya gelmedikleri veya gelip de davayı takip etmeyeceklerini bildirdikleri takdirde dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilebilir. Ayrıca aynı Kanun'un 150 nci maddesinin altıncı fıkrası uyarınca da davanın ikiden fazla takipsiz bırakılması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilir.

2. 6100 sayılı Kanun’un “Hukuki dinlenilme” başlıklı 27 nci maddesi ve Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36 ncı maddesi ile AİHS'nin adil yargılanma hakkına ilişkin 6 ncı maddesi nazara alındığında davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukukî dinlenilme hakkına sahiptirler.

3.Bu çerçevede, öncelikle tarafların gerek yargı organlarınca gerek karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir. Hak sahibinin kendisi ile ilgili yargılama ve yargılamanın içeriği hakkında tam bir şekilde bilgi sahibi olması sağlanmalıdır. Tarafın bilgi sahibi olmadığı işlemler, belge ve bilgiler yargılamada esas alınamaz. Bilgilenmenin şekli bakımından, hukukî dinlenilme hakkına uygun davranılmalı, ilgilinin bilgilenmesi şeklen değil, gerçek anlamda sağlanmaya çalışılmalıdır.

4.Yargılama ile ilgili bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını mahkemenin açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini içeren hukukî dinlenilme hakkının ve yargılamanın aleniliği ilkelerinin gerçekleşmesinin en önemli aracı duruşma yapılmasıdır.

5.Duruşma günü celseye katılma imkânı olmayan taraf buna ilişkin mazeretini bildirip, belgeleyerek, bildirim giderlerini de yatırarak duruşmanın ertelenmesini isteme olanağına sahiptir.

6. O hâlde, duruşma tayin edilerek, usulüne uygun şekilde davet edilmiş olan taraflardan yalnız biri duruşmaya katılırsa gelmeyen tarafın geçerli mazeret gönderip göndermediği, gerekli masrafın karşılanıp karşılanmadığı incelenerek; gelen tarafın bu mazeret dilekçesine karşı beyanına göre, dosyanın işlemden kaldırılmasına ya da yargılamaya devam edilmesine karar verilecektir. Anılan hususların uygulanabilmesi için, her şeyden önce tarafların usulüne uygun davet edilmiş olmaları gerekmektedir.

7. Bu bağlamda tebligat , AİHS ve Anayasa ile güvence altına alınan iddia ve savunma hakkının tam olarak kullanılmasının zorunlu unsurudur.

8. Savunma hakkının temelini teşkil eden hukukî dinlenilme hakkı, adil yargılanma ilkesinin en önemli görünümlerinden biridir. Bu hakkın ihlal edilmemesi için yapılan bildirimin 7201 sayılı Kanun'a uygun olması gerekir.

9. Muhatap usulüne uygun olarak yapılacak tebligat ile açılan davadan zamanında ve tam olarak haberdar olur. Bu nedenle tebligat, yapıldığı tarihte yürürlükteki tebligat mevzuatına aykırı yapılmışsa, sadece tebligat hukukuna aykırı davranış söz konusu olmaz; aynı zamanda hukukî dinlenilme hakkı da ihlal edilmiş olur.

10.Yazı işleri hizmetlerinin yürütülmesi ve bu işlemlerde UYAP’ın kullanılmasına dair usul ve esasları düzenlemek amacıyla çıkartılan 03.04.2012 tarih ve 28253 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren ve dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliğinin 52 nci maddesi ile 06.08.2015 tarih ve 29437 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren ve 2012 tarihli Yönetmeliği yürürlükten kaldıran Bölge Adliye ve Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdarî ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 212 nci maddesi gereğince tebligat işlemlerinin 7201 sayılı Kanun ile 7201 sayılı Kanun uyarınca çıkarılan yönetmeliklere göre fizikî ya da elektronik ortamda yapılacağı düzenlenmiştir.

11.7201 sayılı Kanun'un 11 inci maddesinin birinci fıkrasında vekil vasıtasıyla takip edilen işlerde tebligat vekile yapılacağı; 35 inci maddesinin birinci fıkrasında da kendisine veya adresine kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmış olan kimse, adresini değiştirirse, yenisini hemen tebliği yaptırmış olan kaza merciine bildirmeye mecbur olduğu, adres değişikliği bildirilmesi halinde bundan sonraki tebliğlerin bildirilen yeni adrese yapılacağı kabul edilmiştir.

12. Somut olayda, 28.04.2010 tarihli ilk bozma ilamından sonra davacı vekilinin bir önceki celse yetki belgeli davacı vekili hazır olmasına davacı vekilinin mazeretsiz olarak duruşmaya gelmediğinden 14.04.2011 tarihli (2) nolu celsede dosyanın birinci kez işlemden kaldırılmasına karar verildiği, yenileme talebi üzerine dosyanın yenilendiği; 21.09.2011 tarihli davanın reddine yönelik kararın davacı vekili tarafından temyiz edildiği, temyiz dilekçesinde davacı vekilinin yeni adres bildirdiği; 03.03.2016 tarihli bozma ilamından sonra davacı vekiline duruşma gün ve saatinin bildirir davetiyenin bildirilen son adrese tebliğ edildiği, tebligatın muhatabın tanınmadığı belirtilerek iade edildiği; 19.10.2016 tarihli (1) nolu celsede davacı vekilinin adresinin BARO'ya sorulmasına karar verildiği, BARO'nın bildirdiği adres ile davacı vekilinin bildirdiği son adresin aynı olduğu, 09.12.2016 tarihli (2) nolu celsede BARO'nun bildirdiği adrese yeniden duruşma gün ve saatinin bildirir davetiyenin tebliğ edilmesine karar verildiği, BARO'nun bildirdiği adrese yapılan tebligatın yine muhatabın tanınmadığı belirtilerek iade edildiği; 17.02.2017 tarihli (3) nolu celsede hem vekâletnamede hem de temyiz dilekçesinde bildirilen son adrese 7201 sayılı Kanun'un 35 inci maddesi uyarınca davacı vekiline duruşma gün ve saatinin bildirir davetiyenin tebliğ edilmesine karar verildiği, her iki adrese de 7201 sayılı Kanun'un 35 inci maddesi uyarınca 22.02.2017 tarihinde tebligatın yapıldığı; davacı vekilinin 07.04.2017 tarihli dilekçesi ile Mahkemeye yeni adresini bildirdiği, ayrıca aynı tarihli ayrı bir dilekçe ile de duruşma saatinden önce mazeret dilekçesi gönderdiği, Mahkemece 07.04.2017 tarihli (4) nolu celsede '...Davacı vekilinin dosyayı sürümcemede bırakarak doğru adres bildirmediği ve belgelendirmeksizin mazeret sunduğu, davalı vekilinin de mazeretin reddini talep ettiği anlaşıldığı ve davacı vekilinin kendisini başka bir vekil aracılığıyla temsil ettirmediği..' belirtilerek dosyanın ikinci kez işlemden kaldırılmasına karar verildiği; davacı vekilinin 06.07.2017 tarihli yenileme talebi üzerine dosyanın yeniden işleme alındığı, yenileme tensip tutanağı ekli duruşma gün ve saatini bildirir davetiyenin önce temyiz dilekçesinde bildirdiği adrese tebliğ edildiği, tebligatın yine muhatabın tanınmadığı belirtilerek iade edildiği, daha sonra da hem vekâletnamede hem de temyiz dilekçesinde bildirilen adrese (07.04.2017 tarihli dilekçede bildirilen adrese değil) 7201 sayılı Kanun'un 35 inci maddesi uyarınca davacı vekiline duruşma gün ve saatinin bildirir davetiyenin tebliğ edildiği; 25.10.2017 tarihli (5) nolu celsede de '...Davacının ve vekili ile davalı vekilinin duruşma gün ve saatinden haberdar olduğu halde duruşmaya katılmadığı, mazeret bildirmediği ve kendisini bir başka vekil aracılığıyla temsil ettirmediği ...' belirtilerek dosyanın daha önce iki kez işlemden kaldırıldığından davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.

13. Yukarıda açıklanan kanuni düzenlemelere göre yapılan incelemede; 7201 sayılı Kanun'un 35 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca davacı vekilinin 07.10.2017 tarihli dilekçe ile bildirdiği adrese bundan sonraki tebliğlerin yapılması gerekirken, Mahkemece 25.10.2017 tarihli duruşma günü ve saatini bildirilen davetiyenin son adrese değil, daha önceki bildirilen adreslere tebliğ edilmesi usule uygun değildir. O halde, Mahkemece, usulüne uygun davetiye olmamasına rağmen dosyanın daha önce iki kez işlemden kaldırıldığından davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi hatalı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı erkek vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde temyiz edene iadesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

04.04.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

...