Logo

2. Hukuk Dairesi2024/2776 E. 2024/2871 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Boşanma davasında, kesinleşmiş boşanma hükmü ve yoksulluk nafakası dışında, kadın lehine hükmedilen maddi ve manevi tazminat miktarlarının fazla olup olmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkeme kararında ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı ve mahkemece bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olduğu gözetilerek, temyiz itirazlarının reddine ve yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi

SAYISI : 2023/45 E., 2023/539 K.

KARAR : Bozmaya uyularak hüküm tesisi

Taraflar arasındaki "boşanma" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Mahkemece davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, boşanmanın fer'îlerine karar verilmiştir.

Mahkeme kararının davalı kadın tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairemizin 19.06.2018 tarihli ve 2016/20124 E., 2018/7667 K. sayılı kararı ile bozulmuş, bozma üzerine ikinci kez Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, kararın davalı kadın tarafından temyiz edilmesi üzerine hüküm, Dairemizin 09.09.2019 tarihli ve 2019/4435 E., 2019/8365 K. sayılı kararı ile ikinci kez bozulmuş, bozma üzerine Mahkemece bozma ilâmına direnilmiş ve bu kararın da davalı kadın vekili tarafından temyizi üzerine Dairemizce bozma kararı yerinde bulunarak direnme kararı incelenmek üzere dosya Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderilmiştir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08.11.2022 tarihli ve 2020/2-260 Esas 2022/1453 Karar sayılı ilâmı ile davalı kadın vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Daire kararında gösterilen nedenlerden dolayı bozulmasına karar verilerek dosya Mahkemesine gönderilmiştir.

Mahkemece Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun bozma kararı sonrası yeniden yapılan yargılama sonucunda; kadın lehine hükmedilen tazminatların miktarı artırılarak 200.000,00 TL maddî, 150.000,00 TL manevî tazminatın erkekten alınarak kadına verilmesine karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davacı erkek vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü

I. DAVA

Davacı erkek vekili dava dilekçesinde özetle; arafların 01.02.1973 tarihinde evlendiklerini, ortak dört çocuklarının bulunduğunu, evliliğin ilk anlarından itibaren eşlerin anlaşmadıklarını, sorunun temelinde kadının eşine yönelik tutum ve davranışlarının olduğunu, eşinin hiçbir ihtiyacını karşılamadığını, saygısız davranışlar sergilediğini, çocuklar yüzünden zoraki devam eden evliliğin devamında hiçbir yarar bulunmadığını, taraflar arasında Malatya 2. Aile Mahkemesinin 20.12.2011 tarihli ve 2011/494 E., 2011/727 K. sayılı boşanma davasının feragat nedeniyle reddine karar verildiğini, bu davadan sonra ortak hayatın yeniden kurulmadığını ileri sürerek tarafların boşanmalarına karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı kadın vekili cevap dilekçesinde özetle; erkek hakkındaki iddiaların doğru olmadığını, davacının tüm kötü davranışlarına rağmen çocukları uğruna evliliğe devam ettiğini, erkeğin evine ve çocuklarına karşı ilgisiz olduğunu, eşine fiziksel şiddet uyguladığını, sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığını, 2009 yılından itibaren Antalya’da bir başka kadın ile yaşadığını ileri sürerek davanın reddine, mahkeme aksi kanaatte ise müvekkili yararına 1.000,00TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 200.000,00 TL maddî ve 200.000,00TL manevî tazminat ödenmesine karar verilmesini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 27.05.2016 tarih ve 2015/893 E., 2016/557 K. sayılı kararı ile; davalı kadın eş tarafından “eşinin başka bir kadınla yaşadığı ve kendisine kötü muamelede bulunduğu” iddiası ile boşanma davası açıldığı, Malatya 2. Aile Mahkemesinin 20.12.2011 tarihli ve 2011/494 E., 2011/727 K. sayılı dosyasında davanın feragat nedeniyle reddine karar verildiği, dolayısıyla davalı kadının öncesinde yaşanılan olayları affettiği, fiili ayrılık döneminde davacı erkeğin başka bir bayanla yaşamaktan başka bir kusurlu davranışının ispatlanamadığı, hâl böyle olunca boşanmaya sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu oldukları gerekçesiyle davanın kabulüne, tarafların boşanmalarına, eşit kusur nedeniyle davalının tazminat taleplerinin reddi ile yararına aylık 550,00 TL tedbir, 600,00 TL yoksulluk nafakası ödenmesine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Birinci Bozma Kararı

1. İlk Derece Mahkemesinin 27.05.2016 tarihli kararına karşı süresi içinde davalı kadın tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

2. Dairenin 19.06.2018 tarihli ve 2016/20124 E., 2018/7667 K. sayılı kararı ile; “…Yasal sebep bulunmadıkça gösterilen tanığın dinlenmemiş olması savunma hakkını kısıtlayan önemli bir usul hatasıdır (HMK m. 27). Mahkemece, gösterilen tanıklardan bir kısmının tanıklığı ile ispat edilmek istenen husus hakkında yeter derecede bilgi edinildiği takdirde, geri kalanların dinlenilmemesine karar verilebilir (HMK m. 241). Davalı kadın cevap dilekçesinde davacı erkeğin fiili ayrılık döneminde dahi başka bir kadınla birlikte yaşadığını iddia ettiğine göre bu iddiasının ispatı bakımından dinlenilmesinden açıkça vazgeçmediği tanıkları ... ve ... yönünden Hukuk Muhakemeleri Kanununun 241. maddesi koşullarının oluştuğundan söz edilemez. O halde mahkemece, davalı kadın tanıkları ... ve ...'ın Hukuk Muhakemeleri Kanununun 243. ve devamı maddeleri uyarınca dinlenilerek, toplanan tüm delillerin birlikte değerlendirilip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir,…” gerekçesiyle karar bozulmuş, bozma sebebine göre sair temyiz itirazları incelenmemiştir.

B. İkinci Bozma Kararı

1.Mahkemenin 05.02.2019 tarih ve 2018/955 E., 2019/136 K. sayılı kararı ile; bozmaya uyularak yapılan yargılamada kadının dinlenmeyen tanıkları .... ve ....'nin dinlendiği, tarafların 11.06.2012 tarihinde kesinleşen Malatya 2.Aile Mahkemesinin 20.12.2011 tarihli ve 2011/494 E., 2011/727 K. sayılı boşanma davasının reddine ilişkin karardan sonra tarafların ortak hayatı yeniden kurmak amacıyla bir araya gelmedikleri, eldeki davanın 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 166 ıncı maddesinin dördüncü fıkrasında yazılı üç yıllık sürenin sonunda açıldığı, somut olaya gelindiğinde eşlerin on yıldan beri ayrı yaşadıkları, davalı kadın tarafından açılan eylemli ayrılık sebebine dayalı boşanma davasına dayanak ret ile sonuçlanan boşanma davasında sadakatsizlik vakıasına dayanıldığı ne var ki davadan feragat edildiği, hâl böyle olunca kadının 06.10.2011 tarihli feragati nedeniyle eşinden kaynaklanan tüm kusurlu davranışları affetmiş sayıldığı, nitekim dinlenen tanık beyanlarına göre davalı kadının bu feragati karşılığında karşı taraftan üç daire aldığı, tüm bunlara rağmen eşlerin yeniden bir araya gelmedikleri, ortak hayatın yeniden kurulmadığı, olaya bu yönü ile bakıldığında her iki tarafın uzlaşmaz tavırları neticesinde karşılıklı geçimsizlik oluşturacak davranışlar sergilediği, dolayısıyla boşanmaya sebep olan olaylarda eşit kusurlu oldukları, kaldı ki davacı erkeğin fiili ayrılık döneminde başka bir kadınla yaşadığı hususunun ispat edilemediği, bu yönde tanıklık yapan ... ve ...’nin beyanlarının görgüye değil, davalıdan duyuma dayalı aktarma beyanlar olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, tarafların boşanmalarına, eşit kusur nedeniyle davalının tazminat taleplerinin reddi ile yararına aylık 550,00 TL tedbir, 700,00 TL yoksulluk nafakasına karar verilmiştir.

2.İlk Derece Mahkemesinin 05.02.2019 tarihli kararına karşı süresi içinde davalı kadın tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

3.Dairenin 09.09.2019 tarihli ve 2019/4435 E., 2019/8365 K. sayılı kararı ile; “… 1-Dosyadaki yazılara ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına göre davalı kadının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2-Mahkemece tarafların uzlaşmaz tavırları ile karşılıklı geçimsizlik oluşturacak davranışlar sergilemeleri nedeniyle eşit kusurlu oldukları gerekçesiyle 4721 sayılı kanunun 166 ıncı maddesinin dördüncü maddesi uyarınca fiili ayrılık hukuki sebebiyle boşanmalarına karar verilmiş ise de; yapılan yargılama toplanan delillerden, davacı erkeğin fiili ayrılık döneminde sadakatsiz davranışlar içerisine girdiği davalı kadının da retle sonuçlanan ilk boşanma davasını açarak birlikte yaşamaktan kaçındığı ve boşanma sebebi yarattığı anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu duruma göre boşanmaya sebep olan olaylarda, davacı erkeğin ağır, davalı kadının ise az kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Bu husus gözetilmeden tarafların eşit kusurlu olarak kabulü doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir. 3-Yukarıda 2. bentte açıklandığı üzere; evlilik birliğinin sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen davalı kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların kadının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği anlaşılmaktadır. Boşanma sonucu bu eş, en azından diğerinin maddi desteğini yitirmiştir. O halde, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları dikkate alınarak kadın yararına uygun miktarda maddi ve manevi tazminata karar vermek gerekirken, hatalı kusur belirlemesinin sonucu olarak yazılı şekilde davalı kadının maddî ve manev3i tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir…” gerekçesiyle kararın 2. ve 3. bentte gösterilen sebepler yönünden bozulmasına, bozma kapsamı dışında kalan diğer yönlerden ise onanmasına karar verişlmiştir.

C. Mahkemece Verilen Direnme Kararı

1.Mahkemenin 08.01.2020 tarih ve 2019/587 E., 2020/35 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçe tekrar edilmek suretiyle önceki hüküm yönünden direnme kararı verilmiştir.

2.Mahkemece verilen direnme kararına karşı süresi içerisinde davalı kadın vekili temyiz isteminde bulunmuş, Dairemiz bozma kararı usul ve kanuna uygun bulunduğundan direnme kararı incelenmek üzere dosya temyiz incelemesi için Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderilmiştir.

3.Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 08.11.2022 tarih, 2020/2 - 260 Esas ve 2022/1453 Karar sayılı kararı ile ; "... Mahkeme ile Özel Dairenin de kabulünde olduğu üzere, boşanmaya sebep olan olaylarda, erkeğin sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı buna karşılık kadının da redle sonuçlanan ilk boşanma davasını açarak boşanma sebebi yarattığı hususlarında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık öncelikli olarak; davalı kadın tarafından açılan ilk boşanma davasında “erkeğin bir kadınla ilişki yaşadığı iddiasına” dayanıldığı, sonrasında ise kadının bu davasından feragat etmiş olmasının “af niteliğinde” sayılıp sayılmayacağı hususudur. Her ne kadar kadın tarafından açılan boşanma davası feragat nedeniyle reddolunmuşsa da erkek eş tarafından sadakatsiz davranış tanık beyanlarının açıkça görgüye dayalı bilgisinden anlaşıldığı üzere süregelen şekilde devam etmiştir. Feragat sonucunda eşler arasında barışma gerçekleşerek ortak hayat yeniden kurulmadığı gibi erkek eş tarafından böyle bir iddianın ileri sürülmemiş olduğu gözetildiğinde kadın eşin açtığı boşanma davasından feragat etmesi sonrasında da devam eden erkeğin sadakat yükümlülüğüne aykırı eyleminin “affedilmiş” olarak nitelendirilmesi somut olayın özelliğine uygun düşmemektedir. Diğer yandan eşler arasında boşanma kararının kesinleşme anına kadar sadakat yükümlülüğü devam ettiğinden, erkeğin bilinen bu kusurlu davranışlarının affedildiğinden söz etme olanağı bulunmamaktadır. Nitekim aynı ilkeler HGK’nın 11.11.2020 tarihli ve 2020/2-244 E., 2020/881 K.; 18.01.2022 tarihli ve 2019/2-92 E., 2022/13 K. sayılı kararları ile de benimsenmiştir. Hâl böyle olunca; 01.02.1973 tarihinde evlenen ve ortak dört çocukları olan eşler arasında gerçekleşen evlilikte erkeğin sadakat yükümlülüğüne aykırı davranması karşısında kadının da retle sonuçlanan ilk boşanma davasını açarak boşanma sebebi yarattığı eldeki davada eşlerin kusurları birbiri ile kıyaslandığında boşanmaya sebep olan olaylarda erkek eşin ağır kusurlu olduğunun ve kadın eş yararına maddi-manevi tazminat şartlarının oluştuğunun kabulu gerekmektedir. O hâlde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu".... gerekçesiyle direnme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

D. Mahkemece Verilen Son Karar

Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun bozma ilâmı doğrultusunda, boşanma hükmü ve yoksulluk nafakası kesinleştiğinden karar verilmesine yer olmadığına, 200.000,00 TL maddî, 150.000,00 TL manevî tazminatın erkekten alınarak kadına verilmesine karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen son kararına karşı süresi içinde davacı erkek vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı erkek vekili temyiz dilekçesinde özetle; mahkeme kararında boşanma ile birlikte yoksulluğa düşeceğinden bahisle tazminata hükmedildiğini fakat davalı kadın üzerine kayıt olan bir tanesi dublex daire olmak üzeri iki adet taşınmazının bulunduğunu, dubleks daireyi de bağımsız iki adet taşınmaza dönüştürdüğünü yani gelir elde edebileceği üç adet taşınmazının olduğunu yoksulluğa düşme şartlarının oluşmadığını, kararın gerekçelendirilmediğini, adil yargılama haklarının kısıtlandığını, kendilerini savunamadıklarını belirterek kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, tazminatların miktarı haricindeki hususlar kesinleşmiş olmakla, bozma ilâmına uyulmasına karar veren Mahkemenin bozmanın amacına uygun karar verip vermediği, kadın lehine hükmedilen tazminat miktarlarının fazla olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

4721 sayılı Kanun'un 4 üncü ve 174 üncü maddesi. 6098 sayılı Kanun'un 50 nci ve 51 inci maddeleri. 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanun'un 428 inci maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrası.

3. Değerlendirme

1.Mahkemelerin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanun'un 428 inci maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen Mahkeme kararında ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, Mahkemece bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olduğu anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı erkek vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25.04.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.