Logo

2. Hukuk Dairesi2024/2934 E. 2024/4123 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı eşin rızası olmadan aile konutu üzerine konulan ipoteğin kaldırılması talebi üzerine, ipoteğin hangi kapsamda kaldırılacağı hususunda yaşanan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Yargıtay'ın önceki bozma kararlarında aile konutu olarak kullanılan kısmın tespit edilerek ipoteğin sadece bu kısımla sınırlı olarak kaldırılması gerektiği belirtilmişken, mahkemenin taşınmazın tamamı üzerindeki ipoteğin kaldırılmasına karar vermesi, bozma kararına uyulmaması ve usuli müktesep hak ilkesine aykırı bulunarak karar bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile)Mahkemesi

SAYISI : 2023/110 E., 2023/429 K.

KARAR : Bozma sonrası Aile konutu şerhi konulması ipoteğin kaldırılması

Taraflar arasındaki aile konutu şerhi konulması ve ipoteğin kaldırılması davasından dolayı bozma sonrası yapılan yargılama sonunda, Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davalı kooperatif vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı kooperatif tarafından davacının eşi ... adına kayıtlı aile konutu olarak kullanılan ve zmir İli, ... İlçesi, ... Mahallesi, 10 ada 9 parsel nolu" taşınmazda üçüncü kişiye kefil olarak ipotek koyulduğunu ve bu borçtan dolayı iki adet haciz bulunduğunu yeni öğrendiğini, taşınmazın tapuda arsa vasıflı olmasına karşılı üzerinde aile olarak yaşamlarını sürdürdükleri binanın bulunduğunu, kendisinin ipotek konulurken haberi ve rızasının bulunmadığını iddia ederek belirtilen taşınmazın kaydına aile konutu şerhi konulmasına ve davalı şirket yararına tesis edilen ipoteğin ve hacizlerin kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının kötü niyetli olduğunu, taşınmazın tapu kaydında arsa olarak göründüğünü ve aile konutu olarak kullanıldığına dair herhangi bir şerh bulunmadığını, müvekkilinin kredi veren değil kredi verilmesine aracılık ederek kefil olan esnaf dayanışma ve yardımlaşma amaçlı bir kurum olduğunu, davacı kadının Foça İcra Müdürlüğünün 2012/99 Tal sayılı kıymet takdiri sırasında 02.04.2012 tarihinde öğrendiğini, davanın süresinde açılmadığını, müvekkilinin tapu kaydına göre ipotek tesis ettiğini, tapu kaydına güvenen müvekkilinin iyi niyetinin korunması gerektiğini, ayrıca tapu kaydının üzerindeki hacizlerin kaldırılması talebinde bulunulduğunu, hacizlerin alacaklısınin müvekkil değil Türk Telekom AŞ ve İZSU olduğunu bu talebin onlara yönlendirilmesi gerektiğini iddia ederek; hacizlerin kaldırılması istemi ile açılan davanın husumetten, ipoteğin kaldırılması istemi ile açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 08.12.2021 tarihli ve 2021/109 Esas, 2021/264 Karar sayılı kararı ile; davacı ile davalı ...'nin karı koca oldukları, dava konusu taşınmazda ikamet etmekte oldukları. taşınmazın "arsa" vasıflı olarak kayıtlı olduğunun görüldüğü, ipotek lehtarı davalı kooperatifi bu kayda göre ipotek tesis işlemini yapmış olması karşısında buranın aile konutu olarak kullanıldığını bilmesinin mümkün olmadığı, kooperatifin bu bakımdan kötü niyetli sayılamayacağı ve tapu kaydının güven ilkesine dayalı olarak iyi niyetli kabul edilen davalı kooperatif tarafından iyi niyetinin korunması gerektiği; taşınmaz her ne kadar tapuda arsa olarak kayıtlı ise de üzerinde ev olduğu ve bu evin aile konutu olarak kullanıldığı gerekçesi ile; davanın kısmen kabulü ile taşınmazın tapu kaydına aile konutu şerhi konulmasına, ipoteğin kaldırılmasının reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde davacı tarafından, ipoteğin ve hacizlerin kaldırılması talepleri yönünden temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemiz19.11.2020 tarihli kararı ile; "... taşınmaz üzerinde aile konutu niteliğinde bağımsız bölüm olduğu, davalı eşin dava konusu aile konutunun bulunduğu taşınmaz üzerinde diğer davalı kooperatif lehine ipotek tesis ettiği, bu işlem sırasında davacı eşin açık rızası alınmadığı anlaşılmıştır. Hukuk Genel Kurulu'nun 15.04.2015 tarih ve 2013/2-2056 esas, 2015/1201 karar sayılı kararında açıkça ifade edildiği ve Dairemizce de aynen benimsendiği üzere eşin açık rızası alınmadan yapılan işlemin geçerli olduğunu kabul etmek imkansızdır. Eş söyleyişle eşin "Açık rızası alınmadan" yapılan işlemin "Geçersiz olduğunu" kabul etmek zorunludur. Dava konusu taşınmaz üzerinde 2 katlı ve iki bağımsız bölümden oluşan bir bina olduğu iddia edildiğine göre ve dava aile konutu olarak kullanıldığı ileri sürülen taşınmaz üzerinde bulunan ipoteğin kaldırılmasına yönelik olduğuna göre, öncelikle aile konutu olarak kullanılan bölümün belirlenmesi gerekir. Bu durumda, mahkemece yapılacak iş; taşınmazın vasfı da dikkate alınarak, dava konusu aile konutunun bulunduğu yerde usulünce keşif yapılıp, ipotek tesis tarihinde ve halen tarafların aile konutu olarak kullandıkları bağımsız bölümün belirlenmesi, uzman bilirkişilerden "Aile konutu" olarak kullanılan bölümün kroki ve harita üzerinde işaretlenmesinin istenmesi, aile konutu olarak kullanılan bu bölümün belirlenip, davanın kabulü ile bu bölümle sınırlı olacak şekilde ipoteğin kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde ret hükmü kurulması usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir." gerekçesiyle; hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

B. İkinci Bozma Kararı

1. Bozmaya uyan Mahkemece verilen 15.11.2017 tarihli ve 2017/444Esas, 2017/556Karar sayılı karar ile; davaya konu olan İzmir İli ... İlçesi ... Mahallesi 10 Ada 9 Parsel sayılı arsa vasfındaki taşınmazın tapu kaydında Buca Esnaf ve Sanatkarlar Kooperatifi lehine 21.04.2008 tarihinde ipotek tesis edildiği, davacı ... ve davalı ...'nin 19.08.1975 tarihinden beri evli olduğu, yapılan keşif sonucu tapu kaydında arsa olarak görünen taşınmazın üzerinde bodrum ve iki kattan oluşan mesken olduğu, ancak taşınmazda kat irtifakının kurulmadığı, keşifte dinlenen mahalli bilirkişi beyanlarına göre davacı ve davalı ...'nin aile konutu olarak dava konusu yerdeki binanın 2. Katındaki dairenin 20-25 senedir aile konutu olarak kullanıldığını beyan ettikleri ve söz konusu taşınmazın yapılan keşif sonucu düzenlenen, 21.10.2021 havale tarihli bilirkişi raporunda harita üzerinde gösterilen ve rapora ekli fen bilirkişisi Uğur Aslan tarafından düzenlenen krokide gösterildiği, ipoteği tesis tarihinde de davaya konu taşınmazın aile konutu olarak kullanıldığı, ancak ipoteğin tesisi işlemi için davacının açık rızasının alınmadığı, bu haliyle yapılan işlemin geçersiz olduğu gerekçesiyle; davanın kabulü ile, davaya konu taşınmaz üzerine aile konutu şerhi konulmasına, taşınmaz üzerine konulmuş ipoteğin kaldırılmasına karar verilmiştir.

2.Karara karşı davalı kooperatif vekili tarafından davanın kabulü, yargılama giderleri ve vekâlet ücreti yönünden temyize başvurulmuştur.

3. Dairemiz 21.09.2022 tarihli kararı ile ".. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297. maddesinin (2.) fıkrasında; hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde açıkça gösterilmesi gerektiği, aynı Yasanın 298. Maddesinin ikinci fıkrasında ise; gerekçeli kararın, tefhim edilen hükme aykırı olamayacağı hükme bağlanmıştır. Bu düzenlemeye göre; bilirkişi raporu, kroki gibi herhangi bir belgeye atıf yapılarak hüküm kurulamaz. Mahkemece, gerekirse yeniden bilirkişi raporu da alınarak, infazda güçlük çıkarmayacak şekilde, dava konusu taşınmaz üzerindeki hangi bölümün aile konutu olarak kullanıldığının tespit edilmesi ve bu bölümle sınırlı olacak şekilde ipoteğin kaldırılması ile aile konutu şerhi konulmasına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir." gerekçesiyle; hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

C. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Son Karar

Mahkemenin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararıyla bozma kararına uyulmasına karar verilerek; dava konusu taşınmazın tapu kayıtlarında arsa olarak geçtiği, davalı taraf lehine dava konusu taşınmaz üzerine konulan 21.04.2008 tarih ve 1568 yevmiye nolu işlem ile tescil edilen 75.000,00 TL bedelli ipotek konulduğunda dava konusu taşınmazın tapudaki vasfının arsa olduğu ve taşınmazın tamamı üzerine ipotek konulduğu, taşınmazda her ne kadar iki ayrı daire fiilen bulunsa da mevcut hali ile bir kat irtifakı ya da kat mülkiyeti tesisi yapılmadığı, bu hali ile tapu kayıtlarında bir bağımsız bölüm bulunmadığı ve taşınmazın üzerine ipoteğin konulduğu tarihte taşınmazın tamamına ipotek konulduğu, taşınmazın tamamına konulan ipoteğin tapu kaydında kat irtifakı kurulmamış olması nedeniyle kısmen kaldırılmasının mümkün olmadığı gerekçesi ile; dava konusu taşınmazın üzerine davalı Buca Esnaf Sanatkarlar Kredi Kooperatifi lehine kurulan ipoteğin terkinine, dava konusu olan İzmir ili, Foça ilçesi, Bağarası Köyü Mevkii 10 ada, 9 parselde kayıtlı arsa niteliğindeki taşınmaz üzerindeki iki katlı toplam 190 metrekarelik yapının birinci katında bulunan 95 metrekarelik kısmın aile konutu olarak kullanıldığının tespitine, tapu kaydına bu şerhin konulmasına karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuran

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı kooperatif vekili temyiz dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmaz üzerindeki ipoteğin aile konutu konulmasına karar verilen alan üzerinden kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken tamamı üzerinden kaldırılmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, tapu kaydına güvenen iyiniyetli müvekkili aleyhine, sanki dava açılmasına sebebiyet vermiş gibi aleyhine yargılama gideri ve vekâlet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu beyan ederek; taşınmazın tamamının üzerinden ipoteğin kaldırılmasının hatalı olduğunu, yargılama gideri ve vekâlet ücreti yönünden kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, davacının aile konutu konulması ve ipoteğin kaldırılması talebinin konusuz kalıp kalmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Kanun'un 190 ıncı maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun(4721 sayılı Kanun) 194 üncü maddesi.

3. Değerlendirme

1. Temyizen incelenen İlk Derece Mahkemesi kararında ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olduğu anlaşılmakla; davalı ... vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2. Davacı kadın tarafından açılan aile konutu olarak kullanılan ve mülkiyeti davalılardan ...'na ait taşınmazın üzerine aile konutu şerhi konulması ve taşınmazın üzerine konulmuş olan ipoteğin kaldırılması davasının yargılaması sonunda; İlk Derece Mahkemesince; taşınmazın üzerine aile konutu şerhi konulmasına, ipoteğin kaldırılması davasının reddine hükmedilmiş ve hükme karşı davacı kadın vekili tarafından temyiz kanun yoluna başvurmuştur. Dairemiz ilk bozma kararı ile " taşınmazın vasfı da dikkate alınarak, dava konusu aile konutunun bulunduğu yerde usulünce keşif yapılıp, ipotek tesis tarihinde ve halen tarafların aile konutu olarak kullandıkları bağımsız bölümün belirlenmesi, uzman bilirkişilerden "Aile konutu" olarak kullanılan bölümün kroki ve harita üzerinde işaretlenmesinin istenmesi, aile konutu olarak kullanılan bu bölümün belirlenip, davanın kabulü ile bu bölümle sınırlı olacak şekilde ipoteğin kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde ret hükmü kurulması usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir." karar verilmiştir. Dairemizin bozma ilamı sonrası dosya kendisine gönderilen İlk Derece mahkemesi, bozma ilamına uyulması ile ipotek tesis tarihinde davaya konu taşınmazın aile konutu olarak kullanıldığı, ancak ipoteğin tesisi işlemi için davacı kadının açık rızasının alınmadığı, bu haliyle yapılan işlemin geçersiz olduğu gerekçesiyle; davanın kabulü ile taşınmazın üzerine aile konutu şerhi konulmasına ve konulmuş ipoteğin kaldırılmasına karar verilmiştir. Bozma sonrası mahkemece verilen karar davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemiz ikinci bozma kararında "Mahkemece, gerekirse yeniden bilirkişi raporu da alınarak, infazda güçlük çıkarmayacak şekilde, dava konusu taşınmaz üzerindeki hangi bölümün aile konutu olarak kullanıldığının tespit edilmesi ve bu bölümle sınırlı olacak şekilde ipoteğin kaldırılması ile aile konutu şerhi konulmasına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir" gerekçesiyle bozma kararı üzerine İlk Derece Mahkemesinin son kararında, taşınmazın tapudaki vasfının arsa olduğu ve taşınmazın tamamı üzerine ipotek konulduğu, taşınmazda her ne kadar iki ayrı daire fiilen bulunsa da mevcut hali ile bir kat irtifakı ya da kat mülkiyeti tesisi yapılmadığı, bu hali ile tapu kayıtlarında bir bağımsız bölüm bulunmadığı ve taşınmazın üzerine ipoteğin konulduğu tarihte taşınmazın tamamına ipotek konulduğu, taşınmazın tamamına konulan ipoteğin tapu kaydında kat irtifakı kurulmamış olması nedeniyle kısmen kaldırılmasının mümkün olmadığı gerekçesi davanın kabulü ile taşınmazın tamamı üzerine konulan ipoteğin kaldırılmasına karar verilmiştir. Karar davalı ... vekili tarafından taşınmazın tamamı üzerindeki ipoteğin kaldırılmasına karar verilmesinin hatalı olduğunu beyan ederek temyiz kanun yoluna başvurmuştur.

3.Vermiş olduğu bir hüküm Yargıtay tarafından bozulan ve Yargıtay’ın bu bozma kararına gerek iradi ve gerekse kanuni şekilde uymuş olan hukuk mahkemesi, bozma kararı doğrultusunda inceleme yapmak ve hüküm vermek zorundadır. Mahkeme, bozma kararından dönerek direnme kararı veremeyeceği gibi, hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan bölümleri hakkında da yeni bir hüküm kuramaz. Bu müesseseye “usuli müktesep hak” veya “usule ilişkin kazanılmış hak” denir. “Usuli müktesep hak”, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay içtihatları ile kabul edilmiş, usul hukukunun ana ilkelerindendir ve kamu düzeni ile ilgilidir. Açıkça bozmaya uyulmasına karar verilmesiyle, taraflardan birisi yararına usule ilişkin kazanılmış hak doğar. Bundan sonra mahkemenin yapacağı iş, bozma kararı uyarınca ve o doğrultuda işlem yapmak ve gerekli kararı vermekten ibarettir. Kural olarak, hakim ara kararından dönebilirse de, bozmaya uyulmasına ilişkin karar bunun istisnalarındandır. Farklı anlatımla, bozma kararına uyan mahkeme, bununla bağlıdır. Ne var ki; İlk Derece mahkemesince, bozmaya uyulduğu halde bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmemiştir. Şöyle ki, Dairemiz bozma kararında açıkça aile konutunun tespit edilmesi ve bu bölümle sınırlı olacak şekilde ipoteğin kaldırılması ile aile konutu şerhi konulmasına karar verilmesi gerekirken taşınmazın tamamı üzerinden ipoteğin kaldırılmasına karar verilmesine yönelik bozma ilamının gereklerinin yerine getirilmemesi usul ve yasaya aykırı olduğundan bozma ilamına aykırı olarak hüküm tesisi yerinde görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1.Yukarıda (2) ve (3) numaralı paragraflarda belirtildiği üzere temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Temyiz peşin harcının istek halinde yatırana iadesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, 30.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.