Logo

2. Hukuk Dairesi2024/3065 E. 2024/4078 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Boşanma davasının kesinleşmesinden sonra açılan veya devam eden nafaka ve tazminat davasında, kesinleşen boşanma kararındaki kusur belirlemesinin bağlayıcı olup olmadığı hususu.

Gerekçe ve Sonuç: Kesinleşen boşanma kararındaki kusur belirlemesinin, aynı taraflar arasında evlilik birliğine dayalı hukuki ilişkiden kaynaklanan nafaka ve tazminat davaları için kesin hüküm oluşturduğu ve mahkemenin boşanmaya sebep olan olaylar yönünden yeniden kusur belirlemesi yaparak karar veremeyeceği gözetilerek, yerel mahkemenin bozmaya uygun olarak verdiği karar onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi

SAYISI : 2021/737 E., 2022/18 K.

KARAR : Ret

Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı bozma sonrası yapılan yargılama sonunda, Mahkemece boşanmalarına yönelik talep konusuz kaldığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, kadın lehine tedbir nafakasına, kadının maddî ve manevî tazminat ile yoksulluk nafakası talebinin kesin hüküm nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davacı kadın vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikler yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı kadın vekili dava dilekçesinde özetle; davalının müvekkilini sürekli mağdur ettiğini, kıskanç ve asabi davranışlar sergilediğini, müvekkilinin evden çıkmasına izin vermediğini, sürekli cinsel ilişkiye girmek istediğini, reddedildiği takdirde hakaret ettiğini, fiziksel şiddet uyguladığını, evden kovduğunu belirterek evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle tarafların boşanmalarına, kadın yararına aylık 500,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakası ile 10.000,00 TL maddî ve 10.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı erkek vekili cevap dilekçesinde özetle; iddiaların tümünü inkârla, evliliğin kısa bir süre devam ettiğini, davacının psikolojik sorunları olduğunu, müvekkilini beğenmediğini söyleyerek yatak odasını ayırdığını, hakaret ve küfür ettiğini, birlik görevlerini yerine getirmediğini belirterek davanın reddine, erkek yararına 10.000,00 TL maddî ve 10.000,00 TL manevî tazminata ödenmesine karar verilmesini talep ettikten sonra 13.09.2013 tarihli dilekçe ile de; Sarayköy Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesinin 29.04.2013 tarihli ve 2012/372 E., 2013/170 K. sayılı kararı ile tarafların boşanmalarına karar verildiğini, hükmün 11.09.2013 tarihinde kesinleştiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 22.01.2014 tarihli ve 2012/503 E., 2014/30 K. sayılı kararı ile; tarafların 22.08.2012 tarihinde evlendikleri, ortak çocuklarının bulunmadığı, eldeki boşanma davası açıldıktan sonra 20.11.2012 tarihinde davalı tarafından Sarayköy Asliye Hukuk Mahkemesinde boşanma davası açıldığı, açılan davanın bu davayla birleştirilmesine karar verilmesi gerekirken, davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına karar verildiği ve hükmün kesinleştiği, bu nedenle eldeki davaya 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 178 inci maddesi kapsamında yasal süresi içerisinde açılmış maddî-manevî tazminat ve nafaka talepleri doğrultusunda devam edildiği, boşanmaya sebep olan olaylarda ise dinlenen davalı tanıklarına itibar edilmeyerek, Sarayköy Sulh Ceza Mahkemesinin 2013/34 E. sayılı dosyası ile davalının davacıyı döverek evden kovması şeklinde gerçekleşen kusurlu davranışı neticesinde davalının asli kusurlu davranışlarıyla neden olduğu gerekçesiyle boşanmaya yönelik talep konusuz kaldığından bu yönde karar verilmesine yer olmadığına, davacı yararına aylık 200,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakası ile 8.000,00 TL maddî ve 10.000,00 TL manevî tazminata karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde davacı kadın vekili yargılama gideri ve vekâlet ücreti yönünden; davalı erkek vekili kusur belirlemesi, tazminatlar ve yoksulluk nafakası yönünden temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairenin 06.11.2014 tarihli kararı ile; "Davacı kadın tarafından davalı koca aleyhine 15.11.2012 tarihinde Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesi yasal dayanağı ile boşanma davası açılmış, davanın devamı sırasında tarafların beyanlarından, davalı kocanın da 20.11.2012 tarihinde Sarayköy'de eşi aleyhine Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesi uyarınca boşanma davası açtığı anlaşılmıştır. Celp edilen Sarayköy Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/372 esas, 2013/170 karar sayılı dosyasının davalı kadın tam kusurlu bulunarak boşanma kararı ile sonuçlandığı, hükmün taraflara tebliğ edildiği ve temyiz edilmeden 11.9.2013 tarihinde kesinleştiği görülmüştür. Bunun üzerine mahkemece yargılamaya kusur tespiti, yoksulluk nafakası, maddî ve manevî tazminat talepleri yönünden devam edilmiş, davalı koca ağır kusurlu bulunarak, davacı kadın lehine yoksulluk nafakası ile maddî ve manevî tazminata hükmedilerek yargılama sonlandırılmıştır.

Ne var ki, Sarayköy Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi nezdinde görülen davacı kocanın açtığı davanın, davalı kadın tam kusurlu bulunarak, boşanma hükmü verilmek sureti ile sonuçlandırıldığı, kararın eldeki dava derdest iken kesinleştiği, böylelikle de taraflar açısından kesin hüküm oluşturacağı ortadadır. O halde mahkemece davacı kadının talep ettiği maddî tazminat (TMK. 174/1) ve manevî tazminat (TMK. 174/2) ile yoksulluk nafakası (TMK. 175) talebinin kesinleşen kusur durumu itibari ile reddine karar verilmesi gerekirken, bu yön nazara alınmadan davacı kadın yararına maddî ve manevî tazminat ile yoksulluk nafakasına hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

3. Bozma ilamına karşı davacı vekili tarafından yapılan karar düzeltme istemi, Dairemizin 17.03.2015 tarihli kararı ile reddedilmiştir.

B. Mahkemece Verilen Direnme Kararı

1. Mahkemenin 16.09.2015 tarihli ve 2015/296 E., 2015/610 K. sayılı kararı ile bozma öncesi kararda yer alan gerekçenin yanında; eldeki dava derdestken davalının 20.11.2012 tarihinde Sarayköy'de boşanma davası açtığı, birleştirme talep edilmediği, davanın boşanma kararı ile sonuçlanarak kesinleştiği, taraflar boşanmış hâle geldiğinden eldeki davaya 4721 sayılı Kanun'un 178 inci maddesi kapsamında devam olunduğu, 4721 sayılı Kanun'un 174 ve 175 inci maddeleri gereğince maddî-manevî tazminatlar ile yoksulluk nafakası taleplerinin ayrı bir dava olarak görülebildiği, irdelenmesi gereken konunun davacı tarafından açılan boşanma davasından sonra davalı tarafından açılarak kesinleşen boşanma davasının, bu dava yönünden kesin hüküm oluşturup oluşturmayacağı hususunun olduğu, taraflar arasında yargılaması yapılarak sonuçlanan 03.10.2013 suç tarihli, Sarayköy Sulh Ceza Mahkemesinin 2013/34 E. ve 2013/187 K. sayılı kararı ile erkek eşin kadın eşe yönelik "eşe karşı kasten basit yaralama ve kötü muamele suçları" sübut bulunmakla erkek eş hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, kesinleşen boşanma dosyasında dinlenen ve köy muhtarı olan tanık ...'in beyanı ile de bu olayın doğrulandığı, eldeki dosyada mevcut delillerden kadın eşin gördüğü fiziksel şiddet sonrası kadın sığınma evine yerleştiği, bozma ilamına konu kesin hüküm niteliğinde kabul edilen erkeğin boşanma dava dosyası incelendiğinde ise; davalı kadının adresinin sığınma evi olarak bildirildiği, bu adrese yapılan tebligatın bila tebliğ olduğu, sonrasında Mahkemece tebligatın doğrudan mernis adresine çıkarılarak Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesine göre tebliğ edildiği, duruşma gününü bildirir davetiyenin ise Mahkemece tespit edilen adreste annesine tebliğ edilmesi şeklinde gelişen yargılamada kadın eşin, aleyhine açılan boşanma davasında savunma ve delillerini ibraz etme olanağı bulamayarak mağdur olduğu, bu sebeple de davacının tazminat ve nafaka taleplerinin ayrı bir dava olduğu kabul edilerek yargılamaya devam edildiği ve taraf delillerinin değerlendirilmesi sonucunda davacı yararına nafaka ve tazminatlara hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

2.Kararın davalı erkek vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairenin 13.04.2017 tarihli kararı ile; Mahkemece verilen direnme kararının yerinde olmadığı anlaşıldığından, temyiz incelemesinin yapılmak üzere dosyanın Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmiştir.

3.Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 04.11.2020 tarihli ve 2017/2- 2291 Esas, 2020/845 Karar sayılı kararıyla; "...kadın eş tarafından açılan boşanma davasının yargılaması devam ederken, erkek eş tarafından bir başka mahkemede boşanma davası açılarak, boşanmaya sebep olan olaylarda kadın eşin tam kusurlu olduğu gerekçesiyle boşanma kararı verilmiş, karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir. Mahkemece davaya; nafaka ve tazminat talepleri yönünden devam edilerek, erkek eşin ağır kusurlu davranışları nedeniyle, kadın eş yararına tazminat ve nafaka ödenmesine karar verilmiştir. Her ne kadar boşanma davası ile TMK’nın 178. maddesine göre devam edilen dava konularının, birbirinden farklı olmasına rağmen; her iki davanın temelinin de taraflar arasındaki evlilik birliğine dayalı hukuki ilişkiden kaynaklandığı, yukarıda da açıkça vurgulandığı üzere; aynı taraflar arasında, aynı hukuki ilişkinin temelini oluşturan sebebe dayalı olarak açılan ve sonuçlanan "kesin hüküm nedeniyle oluşan kesin delilin" tarafları ve hâkimi bağladığı, artık kesin delil ile kanıtlanan olayların hukuksal açıdan doğru olarak kabul edilmesinin zorunlu olduğu, hâkimin kesin delilleri takdir yetkisinin bulunmadığı gibi ayrıca TMK’nın 178. maddesine göre açılmış veya somut olayda olduğu gibi taraflar arasında boşanma kararının kesinleşmiş olması nedeniyle davaya tazminatlar ve yoksulluk nafakası yönünden devam edilmesinin zorunlu hâle gelmesi nedeniyle devam edilen davaların, boşanma davasının devamı niteliğinde olduğu, artık bu davada hâkimin, boşanma davasıyla belirlenen kusurlu davranışların boşanmaya sebep olması nedeniyle boşanma davasında belirlenen kusur belirlemesi ile bağlı olduğu, başka bir ifadeyle boşanma kararında taraflarca gerçekleştirildiği kabul edilerek kesinleşen kusurlu davranışların, TMK’nın 178. maddesine göre devam edilen davada kesin hüküm oluşturacağı, hâkimin boşanmaya sebep olan olaylar yönünden yeniden bir kusur belirlemesi yaparak nafaka ve tazminatlara ilişkin karar veremeyeceği açıktır. Mahkemece bu hususlar gözetilmeksizin; tarafların boşanmalarına ilişkin kararda belirlenen kusurlu davranışlar bir kenara bırakılarak yeniden kusur belirlemesi yapılmasının hatalı olduğu gibi, bu hatalı kusur belirlemesine bağlı kadın eş yararına tazminat ve nafaka ödenmesine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir." gerekçesiyle Mahkemece önceki kararda direnilmesi doğru olmadığından, hükmün Özel Daire bozma kararında belirtilen nedenler yanında ilave nedenlerle bozulmasına karar verilmiştir.

4. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararına her iki taraf vekili tarafından yapılan karar düzeltme istemi, 06.07.2021 tarihli kararla reddedilmiştir.

C. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Bozmaya uyan Mahkemenin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; taraflar arasında Sarayköy Asliye (Aile) Hukuk Mahkemesinin 2012/372 Esas, 2013/170 Karar sayılı kararı ile boşanmalarına karar verilmiş olup, kararın 11.09.2013 tarihinde kesinleşmiş olması nedeni ile tarafların boşanmalarına yönelik talep konusuz kaldığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, kadın lehine aylık 200,00 TL tedbir nafakasına, kadının maddî ve manevî tazminat ile yoksulluk nafakası talebinin kesin hüküm nedeniyle reddine karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davacı kadın vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı kadın vekili temyiz dilekçesinde özetle; maddî ve manevî tazminat ile yoksulluk nafakası

yönünden kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, bozmaya uygun karar verilip verilmediği noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 428 inci maddesi, 438 inci maddesinin yedi, sekiz ve dokuzuncu fıkraları ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrası; 4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 175 inci maddesi.

3. Değerlendirme

1.Mahkemelerin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanun'un 428 inci maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen Mahkeme kararında ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, Mahkemece bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olduğu anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı kadın vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,

Adli yardımdan yararlanması sebebiyle başlangıçta alınmamış olan aşağıda yazılı karar ve ilam harcı ile temyiz başvuru harcının davacıya yükletilmesine,

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,30.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.