Logo

2. Hukuk Dairesi2024/3254 E. 2024/4963 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davalının, mirasçısı olduğu kişinin adına kayyım atanan taşınmazla ilgili işlemlerden kaynaklanan zararlardan sorumlu olup olmadığı ve hükmedilen tazminat miktarının uygunluğu.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının maddi tazminat talebinde bulunurken talep kalemlerini net bir şekilde belirtmemesi ve manevi tazminat için gerekli koşulların oluşmaması gözetilerek yerel mahkemenin kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2023/10 E., 2023/376 K.

KARAR : Davanın kabulü

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen tazminat davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece esastan ret kararının ortadan kaldırılarak İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı her iki taraf vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı dava dilekçesinde özetle, 09.07.1999 tarihinde vefat eden ...'den 20.07.1997 yılında 165.000 USD değerinde 15.05.1999 vadeli bir borç senedi aldığını, borçlu ... in borcunu ödemeden vefat ettiğini, ...'in tek mirasçısı bulunan ... taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile aldığı evin adına devrini sağlayamadan, taşınmaz kendisine intikal eden ...’nın öldüğü, mirasçı olduğu düşünülen ve bulunamayan kardeşi ... için kayyım atandığı, kayyım kararının kesinleşmemesine rağmen bugüne kadar ilgili taşınmazın kayyım tarafından yönetildiği, kiraya verildiği, 17.01.2014 de Hazineye karşı açtığı tapu iptali ve tescili davasının kabulü ile de taşınmazın adına tescil edildiği 02.07.2018 tarihinden sonra da Kayyımdan taşınmazın tahliyesini ve bugüne kadar ki kira bedellerinin tarafına ödenmesini talep ettiği, Kayyım Bürosu Başkanlığından gelen cevabi yazıda “taşınmazın kira bedellerinin ödenmesi talebinin uygun görülmediği, ödenebilmesi için ayrı bir dava açılması gerektiği” belirtilerek tarafına bir ödeme yapılmadığı, hazinenin tek yasal mirasçı olduğu halde yapılan işlere müdahale etmediği, kiraların devrini istemediği, kayyımın yetkisini kaldırmak için dava açmadığı için tarafına karşı sorumlu olduğu, maliki olduğu taşınmaza malik olamaması, kiraya verememesi, adına geçirmek için yaptığı masraflar, harçlar, vekalet masrafları gibi bir çok yapılan masraflarla maddi ve manevi zarara uğradığından bahisle, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 50.000,00 TL maddi ve ayrıca 5.000,00 TL manevi zararın 2003 den itibaren yasal faizi ile davalı hazineden tahsilini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı ... cevap dilekçesinde özetle; Hazine adına herhangi bir tescil işlemi gerçekleştirilmediğini, herhangi bir gelir elde edilmediğini, Hazinenin sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını belirterek davanın zamanaşımı, husumet ve esas yönlerden reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 19.03.2019 tarihli ve 2018/428 Esas, 2019/135 Karar sayılı kararıyla; davacının mahkeme kararı ile adına tescil ettirdiği taşınmaza ilişlkin kayyımlık kararının bulunması ve bu nedenle davalar açması, önceki malik ile ilgili mirasçı Hazine tarafından herhangi bir girişimde bulunulmaması, taşınmazın kayyım tarafından kiraya verilmesi nedenleriyle tazminat istemine ilişkin olduğu, oysa Hazinenin davaların açılmasına sebebiyet verecek işlem ve eylemi olmadığı gibi davacının 02.07.2018 tarihinde taşınmazı adına tescil ettirerek malik olduğu, bu durumda davacının Hazineden talep hakkının yersiz olduğu, Hazinenin kayyımlık şerhinin kaldırılmasına ilişkin dava açma yükümlülüğünün bulunmadığı, bu nedenle husumetin Hazineye değil, varsa işgalcilerine veya kiraya verene yöneltilmesi gerektiği gerekçesi ile davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 25.11.2021 tarihli ve 2021/2528 Esas, 2021/2410 Karar sayılı kararıyla; İlk Derece Mahkemesinin kararında esası etkileyen bir usul hatası bulunmadığı, vakıa tespitlerinin tam ve doğru olarak yapıldığı, maddi hukuk normlarının doğru olarak uygulandığı, delillerin değerlendirilmesinde de hatalı bir sonuca varılmadığı gerekçesi ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizin 28.11.2022 tarihli, 2022/3652 Esas 2022/9673 Karar sayılı ilamı ile; davacının dava dilekçesinde aslında ...’nin ...’den önce ölmesine rağmen kendisine Şişli 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 14.11.2002 tarihli kararı ile kayyım atandığı ve bu kayyım kararının bilahare Şişli 5. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2010/1327 Esas ve 2011/281 Karar sayılı kararı ile ölü kimseye kayyım atanamayacağı gerekçesiyle iptal edildiği, ...’in tek mirasçısının kendisine gayrimenkulü satış vaadi sözleşmesi ile devreden ... olduğu, kayyım atanmasının hatalı olduğu gibi Eyüp 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 07.06.2005 tarih 2002/687 Esas ve 2005/605 Karar sayılı kararı ile Hazinenin ...’nın tek yasal mirasçısı olduğunun tespiti yapılmasına rağmen bu aşamadan sonra da yapılan işlemlere Hazinenin müdahale etmediği ve bu nedenle devletin sorumlu olduğunu iddia ederek iş bu davayı açtığı, 4721 sayılı Türk Medeni Kanun’un (4721 sayılı Kanun) 468 inci maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde Devletin vesayet dairelerinde görevli olanların hukuka aykırı olarak sebebiyet verdikleri zararlardan doğrudan doğruya sorumlu olduğunun belirtildiği, vesayet makamı ve denetim makamı gibi vesayet dairelerinde görevli olanların haksız fiilleri ile başkalarına verdikleri zarardan dolayı Devletin sorumlu tutulması esası getirildiği, bu durumda Devletin asıl sorumlu olduğu kabul edilerek esastan inceleme yapılması gerekirken pasif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddinin doğru olmadığı gerekçesi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına, İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davalının işbu davadaki talepler yönünden sorumluluğunun bulunduğu, mezkur madde uyarınca davacının mülkiyeti kendisine ait olduğu tespit edilen taşınmazı kiralayamaması, kullanamaması ve hak sahibi olmasına rağmen işlem yapamaması sebebiyle maddi tazminat koşullarının oluştuğunun sabit olduğu, Mahkemece alınan 16.10.2023 tanzim tarihli bilirkişi heyeti raporunun dosya kapsamına uygun, ayrıntılı, denetime ve hüküm kurmaya elverişli olduğu, bilirkişi heyeti raporu ile belirtildiği üzere davacı tarafın mahkeme masrafları ve avukatlık ücretleri taleplerinin kabulü yerleşik Yargıtay içtihatları ile mümkün değil ise de, davacının taşınmazı kiralayamaması, kullanamaması ve hak sahibi olmasına rağmen işlem yapamaması sebebiyle mahrum kaldığı kira bedellerini, taşınmazdan kaynaklı gelir kayıplarını, maddi tazminat kayıplarını talep edebileceği, mezkur bilirkişi heyeti raporu ile tespit edilen bedeller itibariyle de davacı tarafın dava konusu edilen maddi tazminat talebine ilişkin davasını ve iddiasını ispatladığı, davacının kendisine ait olan taşınmazı kiralayamaması, kullanamaması ve hak sahibi olmasına rağmen işlem yapamaması sebepleriyle uzun yıllar boyunca dava açmak zorunda kaldığı, hakkını aramak ve taşınmazın tescili için işlemler yaptığı, hukuki ve yasal yollara başvurduğu, bu hususların dosya kapsamına alınan ilgili mahkemelerin dosyaları ile sabit olduğu, davalının sorumluluğu nedeniyle davacının manevi olarak kayba uğradığının tüm dosya kapsamında sabit olduğu, hem maddi hem de manevi olarak davacının zarara uğradığının kabulünün gerektiği gerekçeleri ile davanın kabulü ile 50.000,00 TL maddi tazminatın, dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 5.000,00 TL manevi tazminatın, dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde her iki taraf vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1.Davacı vekili; hükmedilen miktarın az olduğunu, 132.472 Dolar tazminat alacağı bulunduğunu, ıslah taleplerinin reddedilmesinin hatalı olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

2. Davalı vekili; kayyım idaresinin davaya dahil edilmesi gerektiğini, Hazine adına herhangi bir tescil yapılmadığını, bilirkişi raporunun yetersiz olduğunu, davacının maddi ve manevi zararının ispat edilmediğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

. Uyuşmazlık, davalının kayyımın yaptığı işlemlerden sorumlu olup olmadığı, davanın kabulünün ve hükmedilen miktarın uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 190 ıncı maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 4721 sayılı Kanun`un 468 inci maddesi

3.Değerlendirme

1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre taraf vekillerinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2. Davacı vekili dava dilekçesinde maddi tazminat olarak kül halinde fazlaya dair haklarını saklı tutarak 50.000,00 TL kira, mahkeme masrafları ve vekalet ücretini talep etmiş, ne var ki talep kalemlerini açıkça belirtmemiştir. Mahkemece öncelikle talep kalemlerinin ve hangi talebine karşılık ne istediğinin açıklattırılması, tarafların delillerinin toplanması ve sonucu uyarınca karar verilmesi gerekirken işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup hükmün bozulması gerekmiştir.

3. Manevi tazminat talebinde bulunabilmek için kişisel değerlerden birine saldırıda bulunulmalı, saldırı hukuka aykırı olmalı, manevi zarar meydana gelmeli ve saldırı ile manevi zarar arasında illiyet bağı olmalıdır. Davacının iddiasının sürülüş şekline göre davacı yararına manevi tazminat koşulları oluşmamıştır. Mahkemece davacının manevi tazminat talebinin reddine karar vermek gerekirken kabulüne karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1.Yukarıda (2) ve (3) numaralı paragraflarda belirtildiği üzere temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA, maddi tazminat talebinin esasına yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına

2.Yukarıda (1) numaralı paragrafta belirtildiği üzere taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının reddi ile bozma kapsamı dışında kalan yönlerden usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,

İstek halinde temyiz peşin harcının davacıya iadesine,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,27.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.