"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/1126 E., 2024/596 K.
DAVA TÜRÜ : Tapu İptal ve Tescil-Aile Konutu Şerhi Konulması
İLK DERECE MAHKEMESİ : Karşıyaka 6. Aile Mahkemesi
SAYISI : 2020/102 E., 2021/122 K.
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalılar ... ve ... vekili tarafından davanın kabulü ve vekâlet ücreti yönünden temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
10.12.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
(Muhalif) (Muhalif)
KARŞI OY YAZISI
Uyuşmazlık dava konusu taşınmazın tapu iptal ve tescili ile taşınmaza aile konutu şerhi konulması istemine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama neticesinde davacı ve davalı ...'ın senelerdir dava konusu taşınmazda ikamet ettikleri, davalı ...'ın davalılar ... ve ...'ya bu taşınmazı 15.12.2017 tarihinde 65.000,00 TL bedelle devrettiği, ... ve ... tarafından ... Kauçuk Med. Ürn. San. ve Tic. Ltd. Şti.nin ... AŞ.'ye olan borcundan dolayı ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla satışının istenmesi nedeniyle aralarında yaptıkları anlaşma gereğince borcun kendileri tarafından ödenerek karşılığında dava konusu taşınmazı devir aldıkları, davacının ... Kauçuk Şirketinin ortağı olduğu ve satıştan haberdar olduğu, satış tarihi ile dava tarihi arasında uzun bir süre olduğu ve satışı bilmemesinin mümkün olmadığı ileri sürülmüş ise de, davacı eşin satış için açık rızasının alınmasının gerektiği, davacı ...'ın ev hanımı olduğu, ... Kauçuk Şirketinin ortağı bulunmakta ise de fiilen şirketin idaresinin davalı eşi tarafından yürütüldüğü, davacının tapu işlemleri sırasında bulunmadığının davalı tanıklarınca da ifade edildiği, mevcut duruma göre davacının bu devirden haberinin olmadığı ve devre rıza göstermediği gerek tanık beyanları gerekse taraf anlatımlarından açıkça anlaşıldığından aile konutu vasfında bulunan dava konusu taşınmazın satışında davacı eşin açık rızasının alınmadığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir. Davalılar ... ve ... vekili, kadının satıştan haberdar olduğunu, hatta satış bedelini düşük bulduğunu, taşınmazın devir tarihindeki değil de dava tarihindeki değeri üzerinden hüküm kurulmasının, bu bedel üzerinden harç, vekalet ücreti ve diğer yargılama giderlerine hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, ıslah yapılmadığını, taşınmaz üzerinde bulunan ipotekten dolayı ...'ın icra takibi başlattığını, bankaya karşı aile konutu iddiasında bulunulmadığını, banka kredi borçlarının davalılar tarafından ödenip borçtan kurtulduktan sonra aile konutu iddiasıyla bu davayı açtıklarını, taşınmazı devir alırken ödedikleri paraları iade alamama riski ile birinci dereceden karşı karşıya kaldıklarını, taşınmazın aile konutu olduğunu bilebilecek durumda olmadıklarını ve iyiniyetli olduklarını belirterek davanın kabulü yönünden istinaf başvurusunda bulunmuş, Bölge Adliye Mahkemesi istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. Karar davalılar vekili tarafından davanın kabulü yönünden temyiz edilmiştir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 3 üncü maddesi uyarınca; ''Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.'' Dava konusu taşınmaz üzerinde 25.01.2013 tarih ve 975 yevmiye no'lu, 195 bin TL bedelli, davacının da ortak olduğu ... Kauçuk Ltd. Şti. tarafından ... A.Ş. Lehine ipotek tesis edildiği, bundan dolayı taşınmaz hakkında ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takip başlatıldığı, borcun davalılar tarafından icra dosyasına ödenmesi üzerine taşınmazın icra yolu değerinin altında satıştan kurtulduğu, şirketin borcuna karşılık taşınmazın 1/2'şer hisse ve 65.000,00 TL (32.500,00 TLx2) satış bedeliyle davalı eş ... tarafından 15.12.2017 tarihinde davalılara devredildiği anlaşılmıştır. Davalı eş adına kayıtlı olan Amasya'daki taşınmaz üzerinde de davacı eşin ortak olduğu şirket kredi borcundan dolayı banka lehine 31.12.2013 tarih, 14449 yevmiye ile 142.500 TL bedelli ipotek bulunmaktayken, Amasya'daki taşınmaz da borcun davalılar tarafından ödenmesine karşılık davalılara 20.12.2017 tarihinde devredilmiştir. Her ne kadar taşınmazın davacının ve davalı eş Hüsnü'nün aile konutu olduğu sabit ise de, tanık beyanları ve tüm dosya mevcuduna göre davalılar ... ve ...'nın sahibi oldukları ... Kauçuk Ltd. Şti. ile davacı ve davalı eşin ortak oldukları ... Kauçuk Med. Ürn. San. ve Tic. Ltd. Şti. Arasında mal alış-verişi olduğu, davalılar ... ve ... tarafından ... Kauçuk Med. Ürn. San. ve Tic. Ltd. Şti.nin ... AŞ.'ye olan borcundan dolayı ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla satışının istenmesi nedeniyle aralarında yaptıkları anlaşma gereğince borcun kendileri tarafından ödenerek karşılığında dava konusu taşınmazı devir aldıkları, davacı kadının bu şirketin ortağı olduğu, davalı tanığı G.D.'nın; "...taşınmazı satmayı düşündüğüklerinden bir kaç kez emlakçı ile evlerine gittikleri, eve gittiklerinde ...'ın da orada olduğu, davacı ...'nin taşınmazın belirledikleri satış değerinin dahi düşük olduğunu söyleyip müdahale etmek istediğini, daha sonra bu şekilde zaman kazanmaya çalıştıklarını söyleyerek bu davayı açtıklarını'' beyan ettiği, davalı tanığı A.A.'nın; ''...görüşmeler sırasında ...'ın gelmediğini ancak yapılan işlemlerden haberdar olduğunu, taşınmazı devraldıktan bir süre sonra eve bir kaç kez emlakçı gönderdiklerini, haberi olmasaydı davacı ...'ın itiraz edeceğini, ...'ın bu konuda bir itirazının olmadığını, hatta taşınmazın satışa çıkardıklarında bedele davacı ...'in itiraz ettiğini, satış bedelini düşük bulduğunu, yapılan devir işleminden davacının haberdar olduğunu'' beyan ettiği anlaşılmıştır. Davalılar tanıklarının beyanları, satış tarihi ile dava tarihi arasında uzun bir süre olduğu, davacı kadının borcu davalılarca kapatılan şirket ortaklığı da gözetildiğinde davacının bu işlemlerden haberdar olmamasının hayatın olağan akışına aykırı düştüğü, davacının bu satıştan haberdar olduğu, açık rızanın şekle bağlı olmadığı, bu itibarla kadının dava konusu taşınmazın satışına açık rızasının olduğunun kabulünün gerekeceği, öte yandan toplanan deliller, açıklanan olgular karşısında kadının sürecin başından itibaren olayların içinde ve gelişmelerden haberdar olduğu ve bilgisi dahilinde olan olgular konusunda açık rızasının olmadığını ileri sürmesinin hakkın kötüye kullanımı niteliğinde bulunduğu, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 3 üncü maddesi uyarınca; bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeninin korumayacağı düzenlemesi karşısında Mahkemece yukarıda belirtilen gerekçe ile ''davanın kabulüne'' karar verilmesi yerinde olmayıp bu yönden hükmün bozulması kanaatinde olduğumuzdan Sayın Heyetin onama kararına katılmıyoruz.