"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/1436 E., 2024/817 K.
DAVA TÜRÜ : Mal Rejiminin Tasfiyesinden Kaynaklanan Alacak
İLK DERECE MAHKEMESİ : Çanakkale 1. Aile Mahkemesi
SAYISI : 2018/1124 E., 2021/171 K.
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-davalı kadın vekili tarafından sadece asıl dava yönünden temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 119 uncu maddesinin birinci fıkrasında dava dilekçesinde bulunması gereken hususlar sayılmış olup aynı maddesinin (ğ) bendinde ''... Açık bir şekilde talep sonucu ...'' bulunması gerektiği belirtilmiştir. Aynı maddesinin ikinci fıkrasında da, birinci fıkrada sayılan dava dilekçesinde bulunması gereken (a), (d), (e), (f) ve (g) bentleri dışında kalan hususların eksik olması hâlinde, davacıya eksikliği tamamlaması için bir haftalık kesin süre vereceği, bu süre içinde eksikliğin tamamlanmaması hâlinde de davanın açılmamış sayılacağına karar verileceği düzenlenmiştir.
2. 6100 sayılı Kanun'un 107 nci maddesinin birinci fıkrasında belirsiz alacak davası "... Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. ..." şeklinde düzenlenmiştir.
3. Alacaklının bu tür bir dava açması için, dava açacağı miktar ya da değeri tam ve kesin olarak gerçekten belirlemesi mümkün olmamalı ya da bu objektif olarak imkânsız olmalıdır. Açılacak davanın miktarı biliniyor yahut tespit edilebiliyorsa, böyle bir dava açılamaz. Çünkü, her davada arandığı gibi, burada da hukukî yarar aranacaktır, böyle bir durumda hukukî yararın bulunduğundan söz edilemez. Özellikle, kısmî davaya ilişkin yeni hükümler de dikkate alınıp birlikte değerlendirildiğinde, baştan tespiti mümkün olan hâllerde bu yola başvurulması kabul edilemez. Belirsiz alacak davası açılması hâlinde, alacaklı, tüm miktarı belirtmese dahi, davanın başında hukukî ilişkiyi somut olarak belirtmek ve tespit edebildiği ölçüde de asgarî miktarı göstermek durumundadır.
4. Aynı maddenin ikinci fıkrasında da, belirsiz alacak davası açılabilen durumlarda, karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda, iddianın genişletilmesi yasağından etkilenmeksizin talebini artırabileceği belirtilmiştir. Kural olarak, bir davada başlangıçta belirtilen miktar veya değerin artırılması, iddianın genişletilmesi yasağına tâbidir. Bunun amacı, davacının dava açarken hakkını kötüye kullanmaması, daha özenli davranması, yargılamayı gereksiz yere uzatmamasıdır. Oysa, baştan miktar veya değeri tam tespit edilemeyen bir alacak için, davacının böyle bir ihmal ya da kusurundan söz edilemez. Bu sebeple, belirsiz alacak davası açıldıktan sonra, yargılamanın ilerleyen aşamalarında, karşı tarafın verdiği bilgiler ve sunduğu delillerle ya da delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemleri sonucu (örneğin, bilirkişi ya da keşif incelemesi sonrası), baştan belirsiz olan alacak belirli hâle gelmişse, davacının, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilmesi benimsenmiştir. Davacı, sınırlama ve yasağa tabi olmadan, sadece talepte bulunmak suretiyle yeni miktar üzerinden yargılamaya devam edilmesini isteyebilecektir. Şüphesiz, alacağın belirli hâle gelmesini müteakip ortaya çıkan yeni talep eksik belirtilmişse, bundan sonra yeni bir artırma isteği iddianın genişletilmesi yasağıyla karşılaşacaktır. Çünkü, bu hâlde belirsizlik değil, davacının kendi ihmalinden kaynaklanan bir durum söz konusudur.
5. Yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler uyarınca yapılan incelemede; İlk Derece Mahkemesince, davanın 6100 sayılı Kanun'un 119 uncu maddesinin birinci fıkrasının (ğ) bendi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş ise de, karar hatalı olmuştur. Şöyle ki, davacı-davalı kadının dava dilekçesinin talep sonucunun ''... Yargılama sırasında yapılacak araştırma ve incelemeler sonucunda ortaya çıkacak gerçek alacak miktarını talep etme hakkımız saklı kalmak kaydıyla şimdilik harca esas değer olarak göstermiş bulunduğumuz 1.000,00 (bin) TL alacağın (katkı payı alacağımız için dava tarihinden, değer artış payı ve katılma alacağımız için karar tarihinden itibaren hesaplanacak faizi ile birlikte) davalıdan alınarak müvekkile verilmesine, ...'' şeklinde olduğu, açıklama bölümünde de tasfiye konusu malların davalının akrabaları adına alınan taşınmazlar, sigorta numaraları yazılı olduğu iki hayat sigortasından davalının aldığı paralar olduğunun açıklandığı, İlk Derece Mahkemesince 15.12.2016 tarihli (6) nolu celsede davacıya ''... talep sonuçlarının soyut nitelikte olduğu, hangi malvarlığı değerleri için hangi miktarda hangi alacak talep edildiğinin açıklanmadığı, bu nedenle asıl davacı ve karşı davacıya dava konusu mal varlıklarının hangileri olduğunun ayrı ayrı bildirilmesi, her bir mal varlığı hakkında ayrı ayrı ne kadar miktarda katkı payı alacağı, katılma payı alacağı ve değer artış payı alacağı talep edildiğinin Mahkememize verilecek dilekçe ile bildirilmesi için 1 haftalık kesin süre verilmesine, verilen kesin süre içerisinde asıl davacı ve karşı vekili tarafından talep sonucu açık bir biçimde Mahkememize bildirilmediği takdirde davacının katkı payı alacağı, katılma payı alacağı ve değer artış payı alacağı talepleri yönünden HMK 119. Maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılacağına karar verileceğinin ihtarına ...'' karar verildiği, işbu ihtar üzerine de süresinde davacı-davalı kadının 28.12.2021 tarihli dilekçesinde ''... tasfiye konusu malların davalının akrabaları adına Kumkale köyünde alınan dört adet taşınmaz, sigorta numaraları yazılı olduğu iki hayat sigortasından davalının aldığı paralar olduğunu ve gerçek alacak miktarının bilirkişi incelemesi ile ortaya çıkacağını ...'' açıkladığı, davacı-davalı kadının tasfiye konusu malların belirlenmesi için gerekli olan delillerini de dava dilekçesi ve 28.12.2021 tarihli dilekçesinde sunduğu anlaşılmaktadır.
6. Öncelikle, davacı-davalı kadın vekilinin dava dilekçesinde, tasfiye konusu malların davalı-davacı erkeğin akrabaları adına alınan dört adet taşınmaz ve iki adet hayat sigortası olduğunu açıklayarak işbu mallar yönünden şimdilik bir dava değeri gösterilmek suretiyle mal rejiminin tasfiyesine yönelik dava açtığı anlaşılmakla; dava, belirsiz alacak davası niteliğinde olup 6100 sayılı Kanun'un 119 uncu maddesinin birinci fıkrasının (ğ) bendi uyarınca talep sonucunun da açık olmadığından söz edilemez.
7. Diğer yandan, dava dilekçesi ve 28.12.2021 tarihli açıklama dilekçesi ile davalı-davacı erkeğin akrabaları adına alındığı iddia edilen Kumkale köyündeki dört adet taşınmazın belirlenmesi için Mahkemece tapu, banka kayıtları için ilgili kurumlara yazı yazılmasının ve taşınmazların bulunduğu mahalde taşınmazların ada-parsel numaralarının belirlenmesi için delil tespiti için keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmasının talep edildiği, iki adet hayat sigortasına yönelik de sigorta numaraları bildirilerek sigorta şirketi ve banka kayıtları için ilgili kurumlara yazı yazılmasının talep edildiği; Mahkemece ilgili kurumlara yazı yazılmadan ve tasfiye konusu mallar tespit edilmesi talebi yönünden araştırma yapılmadan davacı-davalıya talep ettiği alacak kalemlerinin her biri yönünden talep ettiği alacak miktarını ayrı ayrı açıklaması için süre verilmesi hakkaniyete de uygun değildir. Mahkemeler, taraflar arasındaki ihtilafı çözme ile görevli olup bundan kaçınılmaması gerekmektedir.
8. O halde, İlk Derece Mahkemesince, tasfiye konusu mallar tespiti için gerekli deliller toplandıktan ve tasfiye konusu mallar tespit edildikten sonra davacı-davalı tarafa hangi mal için ne kadar miktar talepte bulunulduğunun bildirilmesi/açıklaması için süre verilmesi, davacı-davalı taraf talebini açıklamaz ise, bu durumda dava dilekçesindeki talep miktarı yönünden her bir kalem için eşit alacak talebinde bulunulduğunun kabulü edilerek; alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda da 6100 sayılı Kanun'un 107 nci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davacı-davalıya iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebilmesi için süre verilmesi, aksi takdirde davanın talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.
KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Temyiz peşin harcının istek halinde yatırana iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,16.01.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.