"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/1136 E., 2023/1501 K.
KARAR : İstinaf başvurusunun kısmen kabulü, yeniden esas hakkında hüküm kurma
İLK DERECE MAHKEMESİ : Sürmene Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi
SAYISI : 2021/161 E., 2023/124 K.
Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl davanın reddine, karşı davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına ve fer'îlere karar verilmiştir.
Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmünün ilgili bölümlerini kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı -davalı erkek vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı-davalı erkek vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili davacı ile davalı uzun süren arkadaşlıkları sonucunda 25.01.2020 tarihinde evlendiklerini, tarafların işbu evlilikten ortak çocukları bulunmadığını, taraflar evlendikten kısa süre sonra aralarındaki anlaşmazlıklar gün yüzüne çıkmaya başladığını, ilk olarak davacı ile davalı balayındayken aralarında yaşanan küçük bir anlaşmazlık sonrasında davalının ortadan kaybolduğunu ve müvekkilden gizlendiğini, müvekkilin yarım saat boyunca daha balayındayken davalıyı aramak zorunda kaldığını ve ilk yaşanan bu olaydan sonra davalı hatalı olduğunu kabul ederek müvekkilin yanına geldiğini, müvekkilinin daha balayındayken davalının bu tip bir hareketine maruz kaldığını, tarafların uzun olmayan evlilikleri süresince davalının davranışları nedeniyle evlilikleri çekilmez bir hal aldığını, taraflar arasındaki çok küçük fikir ayrılıklarında davalının anlaşmazlığı ileri boyuta taşıyarak müvekkile hakaretler ettiğini, müvekkilinin evlilik birliğinin bozulmaması adına davalının kendisine karşı yapmış olduğu hakaretleri sürekli olarak sineye çektiğini, yine davalı yaşanan küçük anlaşmazlıklarda evdeki bardak çanakları kırdığını, küfürler savurduğunu, müvekkilinin evden dışarı atmaya kadar gittiğini, taraflar arasındaki bir başka anlaşmazlık konusu da tarafların yaşayacağı ev ile ilgili olduğunu, müvekkilinin babasısının müteahhit olduğunu, evlilikleri süresince uzak ve sakin bir yerde ikamet etmek istemekteyken davalı ise müvekkilin babasının yapmış olduğu Çamlıca mahallesinde bulunan inşaatlardaki dairelerin bir tanesinde kalmak istediğini, davalının bu ısrarı sonucunda taraflar müvekkil davacının babası tarafından yaptırılan Çamlıca mahallesindeki yapım aşamasında olan daireye huzursuzluk çıkmasın diye taşınmaya rıza gösterdiğini, davalının bir konuşmasında karşısındakine sürekli olarak müvekkili ve ailesini kötüleyici ve aşağılayıcı laflar sarf ettiğine şahit olduğunu, bunun üzerine yaşanan tartışma sonrasında davalı yeni eve geçmek için mobilya teslim tarihi (3-4 gün) beklerken "Babama gidiyorum" diyerek evi terk ettiğini, müvekkil davacı, davalının o gece babasında değil de arkadaşının evinde kaldığını öğrenince davalıya karşı olan tüm güvenini yitirdiğini, bu durum tarafların evliliklerinin bitmesinde ciddi bir rol oynadığını, davalı tarafın bir başka kusurlu hareketi de, arkadaşlarına müvekkilin ailesi için "ölüm dileyici" mesajlar atmış olması olduğunu, müvekkil davacının, davalının telefonunda bu tarz mesajları gördükten sonra adeta şok olduğunu, son olarak taraflar arasında yaşanan bir tartışmadan sonra davalı babasını aradıktan sonra davalının babasının eve geldiğini, müvekkil davacının davalıya arkadaşken almış olduğu hediyeler dahi olmak üzere eşyalarını toplayarak davalı, babasının evine taşındığını, yaklaşık 5-6 aydır da davalı, babasının evinde kaldığını, taraflar arasında yaşanan tüm bu anlaşmazlıklarda kusurlu olan taraf davalı taraf olduğunu, davalı ve ailesi, sırf müvekkil ve ailesini küçük düşürmek adına taraflar arasında yaşananları, siyasi olarak müvekkil ve ailesinden farklı görüşte olan müvekkilin amcası ve müvekkilin babasının kuzenine anlatmış olduğunu, buradaki tek amacın müvekkili ve ailesini küçük düşürmek olduğunu, tüm yaşananlar karşısında müvekkili davacının evliliklerini kurtarabilmek adına terapiye dahi gittiğini, ancak davalının davranışlarından sonra evliliğin daha da yürümeyeceğine kanaat getirmiş olduğunu, tarafların bu aşamadan sonra tekrardan bir araya gelebilmeleri imkansız olduğunu, taraflar arasındaki evlilik birliği temelden sarsılmış olup bu duruma tamamen davalı tarafın sebebiyet verdiğini belirterek, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun 166/1 nci maddesi uyarınca evliliğin temelden sarsılmış olması nedeniyle tarafların boşanmalarına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı-davacı karşı davacı cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; davacı taraf ile aralarındaki evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını ve bir araya gelme imkanlarının bulunmadığını belirterek boşanma davası ikame ettiğini, dava dilekçesinde iddia edilen hususların hiçbiri gerçeği yansıtmadığını, davacının yaptığı kusurlu eylemler dahi kendisi tarafından yapılmış gibi dilekçeye yazıldığını, dava dilekçesinde bahsi geçen balayındaki kavganın oluş şekli aslında şöyle olduğunu, balayındayken davacı tüm vaktini ailesi ile telefonda görüşmeye, (annesiyle defalarca görüntülü dahi konuşmuştur) ailesine bilgi vermeye, telefonuyla meşgul olmaya ayırmış olduğunu, bir kaç gün önce evlenmiş bir çiftin tüm zamanını bu görüşmelerle geçirmesi de kabul edilebilir olmadığını, davacıdan asgari düzeyde ilgi beklemesinin aslında olması gerektiği gibi davranmasını beklemesinin kendisine kusur olarak atfedilmemesi gerektiğini, kendisinin davacıya hakaret ettiği, küfrettiği, agresif davrandığı gibi iddialar gerçek olmadığını, tamamen kendisine kusur yükleme saiki ile olmayan şeyler yaşanmış gibi anlatıldığını, davacı ile nişanlıyken ailesinin kendilerine (dava dilekçesinde bahsi geçen Çamlıca mahallesinde bulunan evi kastederek) "evlendikten sonra bu evde oturmak ister misiniz, 2020 yılının Mayıs ayında bitecek orada oturabilirsiniz" diyerek ev gösterdiğini, bu teklifin kendileri tarafından da kabul edildiğini, bir kaç ay sonra kendi evinde oturacağı ümidi ile davacının bekar evi olan ve ailesinin üst katında bulunan evine taşındıklarını ve bu evde davacının evlenmeden önce kullandığı eşyalar olduğunu, yeni evde yeni eşyalar alacakları için bu eve herhangi bir eşya almadıklarını, henüz yeni evli iken davacının eski eşyalarını kullandığını, öyle ki çeyizini kolilerden çıkarmadıklarını, davacının kendisine taahhüt etmiş olmasına rağmen evlendikten sonra bu eve taşınma konusunda sıkıntı çıkardığını, dava dilekçesinde her ne kadar kendisinin evi terk ettiği yazılmış ise de doğru olan evden kovulduğu için evden ayrılmak zorunda kaldığını, ailesinin aramızdaki huzursuzluğu öğrenmesi bile çok daha yeni tarihli (mart ayında) ve evden kovulması dolayısıyla zaruri olduğu halde davacı taraf dava dilekçesinde kendisini olan biten her şeyi ailesine anlatmakla suçladığını, oysaki yaşananların anlatılanın tam tersi olduğunu, dava dilekçesinde evden ayrılmasına ilişkin beyanı ise, davacının geç saatte kendisini evden kovması üzerine arkadaşlarının evine sığınmak zorunda kaldığını, burada sorgulanması gereken sokağa çıkma yasağı olan bir dönemde kendisinin davacı tarafından evden kovulması olduğunu, davacının kendisini evden kovduğu bu gece boyunca bir kez dahi aramadığını ve nerede olduğunu merak etmediğini, evden kovularak apar topar üzerimde pijamalarıyla çıktığını, başka bir deyişle davacı tarafından sokağa atıldığını, kendi ailesinin hiçbiri ne davalıya ne de ailesine karşı hakaret veya küçük düşürücü söz içerir herhangi bir söylemde bulunmadığını, ayrıca davacının terapiye gittiği hususu doğru olduğunu ancak eksik olduğunu, aynı terapistten hem kendisinin hem de davacı tarafın online olarak destek aldıklarını, davacının ailesinin kendi üzerinde oldukça yoğun bir baskı kurduğunu, bilhassa davacının annesi tarafından bu kurulmuş olduğunu ve davacının da buna müsade ettiğini, bayramlar gibi özel günlerde giymiş olduğu kıyafetlerin dahi sorun olduğunu, kendisinin ücretli öğretmenlik yaptığını, ancak çalışmasının davacının ailesi tarafından hoş karşılanmadığını, davacının annesinin kendisine "dışarda çalışmak zina etmek demektir" sözleri ile hakaret ettiğini, davacının da bu sözler karşısında ailesinin yanında durduğunu, ev işleri ile ilgilenmesi, çalışıyor olmasına rağmen üzerine yüklenen tüm sorumlulukları yerine getirmesine rağmen davacıyı bir türlü memnun edemediğini, davacının hiçbir sorumluluğu kendisi ile paylaşmadığını, yaptığı yemekleri beğenmediğini, ayrıca davacının kendisini ailesinin ikametindeki ev işlerini yapması için de zorladığını, kendisine ekonomik şiddet ve psikolojik şiddet uyguladığını, evlilik birliğinin sona ermesine sebebiyet verenin davacının olduğunu, bu nedenlerle kusurlu taraf olan davacının açmış olduğu boşanma davasının reddine karar verilmesi gerektiğini, davacı-karşı davalının kusuru nedeniyle eşler arsındaki saygı sevgi bağının sona erdiğinden ve evlilik birliği temelinden sarsıldığından davalı-karşı davacı olarak kendisininde boşanmak istediğini, zira evliliğin devamında korunmaya değer bir yarar kalmadığını, evlenme sırasında takılan altın ve paralar düğün gecesi davacı-karşı davalının ailesi tarafından kendisinden alındığını, balayı dönüşü ise düğünde takılan paralar hariç kalan altınların kendilerine verildiğini, bu altınların bir kısmı zaman zaman davacı-karşı davalı tarafından bozdurulduğunu, evden ayrılırken altınları yanına almadığına dair tanıklarının mevcut olduğunu, söz konusu takılar kendi kullanımına özgü, kişisel eşyalar olduğundan, bunların davacı-karşı davalıdan aynen veya bunun mümkün olmaması halinde güncel değeri hesaplanarak nakden alınmasına karar verilmesini, kendisinin boşanmada herhangi bir kusurum bulunmadığını ve boşanmaya sebebiyet veren davacı-karşı davalının haksız tutum ve davranışları olduğunu, bu nedenle boşanma nedeniyle menfaatlerim zarar görecek olduğundan 50.000,00 TL maddî tazminata hükmedilmesine karar verilmesini, ayrıca boşanma sebebiyle yoksulluğa düşecek olduğumdan dava tarihinden itibaren 1.000,00 TL tedbir nafakasının davacı- karşı davalıdan alınarak tarafına verilmesine, boşanmaya karar verilmesi durumunda bunun yoksulluk nafakası olarak devam ettirilmesine karar verilmesini, yine boşanmaya sebep olan olaylar davacı karşı davalının kusurundan kaynaklandığından ve açıklandığı üzere maruz kaldığım psikolojik, ekonomik şiddet ile baskılar kişilik haklarıma saldırı niteliğinde olduğundan 50.000,00 TL manevî tazminatın davacı- karşı davalıdan alınarak tarafına ödenmesine, davacı-karşı davalının açmış olduğu davanın reddine, davasının kabulü ile boşanmalarına karar verilmesini talep ve karşı dava etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dosya kapsamından ve dinlenen tanık beyanlarından davacı -karşı davalı kocanın düzenli olarak çalışmadığı, evin geçimini Kibar'ın ailesinin ve davalı karşı davacı kadının sağladığı, davacı- karşı davalı kocanın davalı- karşı davacı kadına şizofren dediği, davalı -karşı davacı kadının kayınvalidesinin davalı- karşı davacı kadına ' sen bu evde çocuk doğuramazsın, Allah belanı versin' dediği, tarafların evlendikten sonra tadilat yapılan evin tadilatı bittiğinde o eve taşınacakları konusunda anlaştığı, ancak tadilatın bitmesine yakın tarihlerde davacı- karşı davalı kocanın davalı- karşı davacı kadını arayarak alt kattaki komşunun evi boşaltacağı ve oraya taşınmak istediğini beyan etmesi ve yeni evde alınan yeni eşyaları tarafların halihazırda oturdukları eve getirttiği, tüm bunlara karşılık olarak davalı -karşı davacı kadının kusurunun ispatlanamadığı anlaşılmış olup, tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde davacı -karşı davalı kocanın daha ağır kusurlu olduğu gerekçesiyle asıl davanın ispatlanamadığı kanaatine varılarak reddine, karşı davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanun'unun 166/1nci maddesi gereğince boşanmalarına, davacı kadın lehine 15.000,00 TL maddî ve 15.000,00 TL manevî tazminata, davalı -karşı davacı kadın için takdir edilen aylık 700,00 TL tedbir nafakasının kararın kesinleşmesi ile birlikte yoksulluk nafakası olarak devamına karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1.Davacı-karşı davalı erkek vekili istinaf dilekçesinde özetle; kusur değerlendirmesi boşanma gerekçeleri ile nafaka taktir etme gerekçesi arasında ciddi bir çelişki olduğunu, müvekkili yararına nafaka taktir edilmesi gerekirken aksi yönde karar tesisinin hatalı olduğunu, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
2.Davalı -davacı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk Derece Mahkemesi kararının maddî ve manevî tazminat yönünden ele alınarak mümkün görülmesi halinde düzeltilmesine, aksi takdirde hükmün bu yönü ile kaldırılarak mahal mahkemesine iadesine karar verilmesi yönlerinden istinaf başvurusunda bulunmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile boşanma yüzünden zedelenen mevcut ve beklenen menfaatlerin kapsamı dikkate alındığında kadın yararına takdir edilen maddî ve manevî tazminatın az olduğu gerekçesiyle kadının istinaf başvurusunun kabulüne, kadının, tazminat miktarlarına yönelik istinaf başvurusunun kabulü ile bu hususlara yönelik hükmün kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle kadın yararına 50.000,00 TL maddî ve 50.000,00 TL manevî tazminatın erkekten alınarak kadına verilmesine, erkeğin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı-davalı erkek vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı-davalı erkek vekili temyiz dilekçesinde;kusur değerlendirmesi boşanma gerekçeleri ile nafaka taktir etme gerekçesi arasında ciddi bir çelişki olduğunu, müvekkili yararına nafaka taktir edilmesi gerekirken aksi yönde karar tesisinin hatalı olduğunu beyanla ilk derece mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesi yönlerinden kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, açılan boşanma davasında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamında imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, nafakalar noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri. 4721 sayılı Kanun’un 4 üncü, 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 169 uncu maddesi, 175 inci maddesi.
3. Değerlendirme
1.Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı-davalı erkek vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
21.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.