Logo

2. Hukuk Dairesi2024/5331 E. 2024/6502 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Boşanma davasında, hükmedilen maddi ve manevi tazminat ile avukatlık ücretinin hukuka uygunluğu.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkeme kararının gerekçesinde kusur belirlemesi ve tazminatlar yönünden çelişki bulunması ve kesinleşen avukatlık ücreti yönünden tekrar hüküm kurulması, 6100 sayılı HMK'nın 297. maddesine ve adil yargılanma hakkına aykırı olduğundan bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ:Aile Mahkemesi

SAYISI : 2023/173 E., 2023/409 K.

KARAR : Davanın kısmen kabulü

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen karşılıklı boşanma ve ziynet alacağı davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının esastan ret kararının ortadan kaldırılarak İlk Derece Mahkemesi kararının kısmen onanmasına kısmen bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı davacı karşı davalı erkek vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı karşı davalı erkek vekili dava dilekçesinde özetle; tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebi ile boşanmalarına karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı karşı davacı kadın vekili karşı dava dilekçesinde özetle; tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebi ile boşanmalarına, 1.500,00 TL tedbir-yoksulluk nafakasının, faizi ile 100.000,00 TL maddî, 100.000,00 TL manevî tazminatın davacı karşı davalı erkekten alınarak davalı karşı davacı kadına verilmesine, ziynet alacağı karşılığının müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 30.01.2019 tarihli ve 2016/840 Esas, 2019/76 Karar sayılı kararıyla; her iki davanın kabulü ile tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebi ile boşanmalarına, davalı karşı davacı kadının yoksulluk nafakası ve tazminat taleplerinin reddine, ziynet alacağı talebinin reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davalı karşı davacı kadın vekili; kusur belirlemesi, nafaka ve tazminat taleplerinin reddi ve ziynet alacağı talebinin reddi yönünden istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 01.02.2022 tarihli ve 2020/1280 Esas, 2022/142 Karar sayılı kararıyla; davalı karşı davacı kadının istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davalı karşı davacı kadın vekili; kusur belirlemesi, nafaka ve tazminat taleplerinin reddi ve ziynet alacağı talebinin reddi yönünden temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizin 27.06.2022 tarihli 2022/4190 Esas 2022/6268 Karar sayılı kararı ile; taraflar arasında görülen karşılıklı boşanma davasının yapılan yargılaması sonucunda İlk Derece Mahkemesince, davalı karşı davacı kadının, evlilik birliği içerisinde eşine kahvaltı hazırlamaması, erkeğin ailesine soğuk davranması, eşiyle beraber tatil planı yaptıkları halde evden ayrılması ve eşinin akrabalarının olduğu sohbet grubuna veda mesajı yazarak bu durumu erkeğe haber vermemesi nedeniyle ağır, davacı karşı davalı erkeğin ise haftanın 2-3 günü eve geç gelmesi nedeniyle az kusurlu olduğundan bahisle karar verilmiş ise de; yapılan yargılama ve toplanan delillerden, davacı karşı davalı erkeğin ortak konutun kilidini iki defa değiştirdiği, ilk kilit değiştirme amacının güvenlik nedeniyle olduğu ancak ikinci kilit değiştirme vakıasından sonra kadına anahtar yollanmadığı ve kadının ortak konuta giremediği, öte yandan davacı karşı davalı erkeğin, dava dışı P. ile güven sarsıcı olacak şekildeki mesaj kayıtlarının, kadın tarafından hukuka aykırı şekilde elde edildiği iddia edilmişse de; dosya içeriğine kazandırılan ve hukuka uygun şekilde elde edilen HTS kayıtlarına göre, davacı karşı davalı erkeğin, bir şirket adına kayıtlı olan ancak şirket çalışanı P. tarafından da kullanılan telefon numarası ile sık olacak şekilde konuşmalarının bulunduğu da dikkate alındığında erkeğin güven sarsıcı davranışlarda bulunduğunun sabit olduğu, İlk Derece Mahkemesince davalı karşı davacı kadına, erkeğin ailesi ve akrabalarının olduğu sohbet grubundan veda mesajı yazarak ayrılması ve bu durumu erkeğe açıklamaması kusuru yüklenmiş ise de; bu vakıanın evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olacak bir davranış olmadığı dikkate alındığında kadına kusur olarak yüklenmesinin hatalı olduğu, hal böyle iken, haftanın 2-3 günü eve geç gelen, güven sarsıcı davranışlarda bulunan ve ortak konutun kilidini değiştiren erkeğin ağır, eşine kahvaltı hazırlamayan, eşinin ailesine soğuk davranan ve tatil planı yaptıkları halde evden ayrılan kadının ise az kusurlu olduğu gözetilmeden hatalı değerlendirme sonucu kadının ağır, erkeğin az kusurlu olduğunun kabulünün doğru olmadığı, boşanmaya neden olan olaylarda davacı karşı davalı erkek ağır kusurlu olup, bu kusurlu davranışların aynı zamanda kadının kişilik haklarına saldırı teşkil eder nitelikte olduğu, davalı karşı davacı kadının boşanma sonucu eşinin maddî desteğinden yoksun kalacağı, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci maddesi koşullarının kadın yararına oluştuğu, bu durumda tarafların ekonomik ve sosyal durumları, kusurun ağırlığı, hakkaniyet kuralları gözetilerek davalı karşı davacı kadın yararına uygun miktarda maddî ve manevî tazminata hükmedilmesi gerekirken, hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak kadının maddî ve manevî tazminat taleplerinin reddinin doğru görülmediği gerekçeleri ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına, İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer itirazların reddi ile hükmün onanmasına karar verilmiştir.

B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; kesinleşen yönlerden karar verilmesine yer olmadığına, 70.000,00 TL maddî tazminat ve 30.000,00 TL manevî tazminatın boşanma kararının kesinleştiği tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacı karşı davalıdan alınarak, davalı karşı davacıya verilmesine, davalı karşı davacı kendisini vekili ile temsil ettirdiğinden AAÜT uyarınca 9.200,00 TL avukatlık ücreti taktir olunarak, davacı karşı davalıdan alınıp, davalı karşı davacıya verilmesine karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı karşı davalı erkek vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı karşı davalı erkek vekili; kusur belirlemesi, aleyhine hükmedilen tazminatlar, miktarları ve vekâlet ücreti yönünden kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, kadın yararına hükmedilen maddî ve manevî tazminatın uygun olup olmadığı, vekâlet ücreti kesinleştiği halde tekrar hüküm kurulmasının doğru olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Kanun`un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 4721 sayılı Kanun``un 174 üncü maddesi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu`nun 50 ve 51 inci maddeleri

3. Değerlendirme

1.6100 sayılı Kanun'nun 26 ncı maddesi gereğince hâkim, tarafların talep sonucu ile bağlı olup, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Adil yargılanma hakkı Anayasamızın 36 ncı maddesinin birinci fıkrası ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6 ncı maddesinde düzenlenmiş olup, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bazı kararları ile Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruya ilişkin bazı kararlarında gerekçeli karar hakkının adil yargılanma hakkının somut görünümlerinden olduğu belirtilmiştir. Anayasa'nın 141 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre, bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. Adil yargılanma hakkının sağlanması kapsamında kararların gerekçeli olmasıyla ilgili kamu düzenine ilişkin hükümlere 6100 sayılı Kanun'da da yer verilmiştir. 6100 sayılı Kanun'un 297 nci maddesine göre hükümde tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri yer almalı ve sonuç kısmında da taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Yine 6100 sayılı Kanun'un 298 inci maddesinin ikinci fıkrasında ise gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz hükmü mevcuttur.

2.Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 24.02.2010 tarihli ve 2010/1-86 Esas, 2010/108 Karar sayılı kararında da "...Yasa'nın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddî olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddî olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtayın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur..." hususlarına yer verilmiştir.

3.Kararın gerekçesi ile hüküm fıkrası arasında çelişki yaratılması yukarıda açıklanan ve Anayasa ile teminat altına alınan yargılamanın açıklığı, adil yargılanma hakkı prensibine ve kararların gerekçeli olması gerektiğine dair Anayasa ve yasa hükümlerine de açıkça aykırı olacaktır.

4.Somut olayda İlk Derece Mahkemesince gerekçede evlilik birliğinin sarsılmasında davalı karşı davacının daha ağır kusurlu, davacı karşı davalının daha az kusurlu olduğu, davalı karşı davacı daha ağır kusurlu olduğundan maddî ve manevî tazminat taleplerinin reddine karar verildiği yazılmışken hükümde 70.000,00 TL maddî ve 30.000,00 TL manevî tazminatın davacı karşı davalıdan alınarak davalı karşı davacıya verilmesine karar verildiği, bu surette gerekçe ve hüküm fıkrası arasında çelişki yaratıldıldığı anlaşılmıştır.

5.Gerekçe ile hüküm arasındaki uyumsuzluk mahkemelere olan güveni sarsar. Gerekçe ile hükmün kendi içerisinde uyumlu olması gerekir. Hüküm, bu konuya ilişkin Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 10.04.1992 tarih ve 1991/7 Esas, 1992/4 Karar sayılı kararı ve 6100 sayılı Kanun'un 297 inci ve devamı maddelerine aykırı olarak tesis edilmiştir.

6.Bu durumda, İlk Derece Mahkemesince, kusur belirlemesi ve tazminatlar yönünden gerekçe ile hüküm arasında çelişki yaratılmadan, 6100 sayılı Kanun'un 297 nci maddesine uygun biçimde, gerekli unsurları içeren bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.

7.Mahkemece verilen ilk karara karşı davalı karşı davacı kadın tarafından temyiz kanun yoluna başvurulmuş, karar Dairemizin 27.06.2022 tarihli, 2022/4190 Esas 2022/6268 Karar sayılı kararı ile kusur belirlemesinin hatalı olduğu ve kadın yararına maddî ve manevî tazminat verilmesi gerektiğini belirterek kusur belirlemesi ile kadının tazminat talepleri yönlerinden bozulmuş, diğer yönlerden onanarak kesinleşmiştir. Mahkemece bozma sonrası verilen kararda vekâlet ücreti kesinleştiği halde yeniden davalı karşı davacı kadın yararına vekâlet ücreti hükmedilmiştir. Mahkemece yazılı şekilde kesinleşen yön hakkında yeniden hüküm kurulması doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

İlk Derece Mahkemesi kadın yararına hükmedilen tazminatlar ile kusur belirlemesi yönünden gerekçe ve hüküm çelişkisi nedeniyle ve kadın yararına hükmedilen vekâlet ücreti yönünden ayrı ayrı BOZULMASINA, bozma sebebine göre kusur belirlemesi ve tazminatlara yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,

Peşin alınan harcın istek halinde yatırana iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine

26.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.