"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 42. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/1270 E., 2023/1471 K.
DAVA TARİHİ : 25.08.2017-26.10.2017
KARAR : Bozmaya uyularak hüküm tesisi
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen boşanma ve birleşen tedbir nafakası davalarında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; kısmen kabul, kısmen karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı-davalı erkek vekili dava dilekçesinde özetle; evlilik birliğinin erkeğin kusurlu davranışları ile temelinden sarsıldığını iddia ederek; 4721 sayılı Türk Medeni Kanun'un (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesi gereğince davasının kabulüne tarafların boşanmalarına,ortak çocuğun velâyetinin babaya verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
1.Davalı-davacı kadın vekili asıl davada sunduğu cevap dilekçesinde özetle; asıl dava dilekçesinde dayanılan vakaların gerçeği yansıtmadığını, erkeğin, birlik görevini ihmal ettiğini, hakaret ettiğini, ekonomik şiddet uyguladığını, yatağını ayırdığını, kadının ailesini istemediğini iddia ederek davanın reddini, aksi kanaatin oluşması durumunda ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesini, ortak çocuk yararına aylık 1.500,00 TL tedbir nafakası, 1.500,00 TL iştirak nafakası, kadın yararına aylık 1.000,00 TL tedbir nafakası, 1.000,00 TL yoksulluk nafakası, yasal faizi ile birlikte erkekten alınmak üzere 200.000,00 TL maddî tazminat, 200.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
2.Davalı-davacı kadın vekili birleşen dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında erkeğin kusurlu davranışları sebebiyle geçimsizlik olduğunu, erkeğin, tehdit ettiğini, ortak konuttan kovduğunu, kadının ortak konuta dönmek istediğini ancak erkeğin kabul etmediğini, birlik görevini ihmal ettiğini iddia ederek davanın kabulü ile kadın yararına aylık 1.000,00 TL tedbir nafakası, 1.000,00 TL yoksulluk nafakası, ortak çocuk yararına aylık 1.500,00 TL tedbir nafakası, 1.500,00 TL iştirak nafakası, nafakalar dava tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile tarafların erkeğin annesi ile altlı üstlü oturdukları, ancak erkeğin, annesinin evinde yoğun bir şekilde zaman geçirmesi nedeni ile bunun kısmen bir arada yaşamaya dönüştüğü, bu durumun hem karı-koca arasında hem de kadın ile kayınvalide arasında anlaşmazlıklara sebep olduğu, evlilik birliğini çekilmez hale getirdiği, bu sebepten davalı kadının ayrılmak gibi bir düşüncesi olmadığı gibi kayınvalidesi rahatsızlandığında ona da baktığı, her ne kadar tanık olarak dinlenen erkeğin annesi tarafından kadının erkeğe hakaret ettiği beyan edilmişse de gelin ve kayınvalide arasındaki anlaşmazlık da nazara alındığında tanığın beyanının yeterli kanaat vermediği gibi bu beyan doğru kabul edilse dahi tarafların bu tartışmalara rağmen evliliklerini sürdürdükleri, diğer tanıkların tarafların doğrudan bir geçimsizliğine şahit olmadıkları ancak erkeğin kadının kendi köyüne gitmesini istemediği ve taraflar arasında temel anlaşmazlığın bu konu olduğu, kadının köye gitmesinin kusur olarak kabul edilip edilmeyeceği değerlendirildiğinde ise kadının köyüne gitmesinin evlilik birliğini ihmal kastı taşıdığının söylenemeyeceği, kırsal kesimle bağlantısı olan kişilerin yazları köye gidip gelmelerinin olağan bir durum olduğu, köye ortak çocukla birlikte gittiği, ailesini ve yakınlarını ziyaret etmek amacıyla köyüne gitmesi normal bir davranış olduğu gibi köye gitmenin ortak çocuk için de tatil niteliğinde olduğu, erkeğin bu seyahatlere karşı çıkmasının makul bir sebebi olmadığı, kadının köyüne gitmesine taraftar olmasa da bu gidişleri bildiği, gönülsüzce olsa da yazıhaneye gidip biletlerini aldığı, evlilik birliğinin "şimdi dönersen dönebilirsin, yoksa boşanırız" gibi restleşme ile bitirilemeyeceği, öne sürülen hususun haklı bir dayanağı olması gerektiği, aksi kabul edildiği taktirde herkesin eşine herhangi bir davranış şeklini şart koşup uymadığı taktirde boşanacaklarını belirterek karşı tarafı boşanmaya sebebiyet vermekle suçlayabileceği, erkeğin annesinin, kadını kabul etmeyeceklerini bildirdiği, erkeğin boşanma isteğinde tek başına değil annesinin de dahil olduğu bir karar verdiği, kadının eşi tarafından kabul edilmediği için ortak konuta dönemediği, taraflar arasındaki mevcut geçimsizlik ve fiili ayrılığa sebep olan tarafın erkek olduğu, kadına yüklenebilecek kusurlu bir davranışın bulunmadığı gerekçesiyle asıl davanın reddine, asıl davada kadın yararına takdir edilen aylık 400,00 TL tedbir nafakasının karar kesinleşinceye kadar devamına, taraflar arasındaki fiili ayrılığın erkekten kaynaklandığı, kadının herhangi bir geliri olmadığı ve erkeğin maddî desteğinin olmadığı, kadının birleşen davayı açmakta hukuki yararı olduğu, tarafların ekonomik ve sosyal durumları, ortak çocuğun eğitim, sağlık ve bakım giderleri dikkate alınarak birleşen davanın kısmen kabulü ile dava tarihinden itibaren kadın yararına aylık 400,00 TL tedbir nafakası, ortak çocuk yararına dava tarihinden itibaren tahsilde tekerrür oluşturmamak kaydıyla aylık 700,00 TL tedbir nafakasına karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı-davalı erkek vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile İlk Derece Mahkemesi tarafından kusur belirlemesinin hatalı yapıldığı, kadının, erkeğin aynı binadaki annesi ile görüşmesini sorun ettiği, erkeğe hakaret ettiği, her yaz ailesinin yanına Rize'ye gidip bütün yaz mevsimini orada geçirmeyi alışkanlık haline getirdiği, kendi ailesini önde tutup onları önemsediği yönünde konuştuğu, ortak konuttan ayrılırken erkeğin annesine, onu erkek ile yakıştıracak şekilde rencide edici konuştuğu, ortak konuttan ayrılarak birlikte yaşama yükümlülüğüne aykırı davrandığı, erkeğin ise aynı binada oturduğu annesinin evine hemen her gün giderek eşini ve çocuğunu ihmal ettiği, kadına hakaret ettiği, kadın ortak konuta dönmek istediğinde kabul etmediği, bu hususun tüm dosya kapsamı ile ispatlandığı, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda kadının erkeğe nazaran ağır kusurlu olduğu ve erkeğin davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesinin isabetli olmadığı, kadın boşanma davasının açılması ile ayrı yaşama hakkına sahip olduğundan ve ortak çocuk da anne ile birlikte yaşadığından birleşen davada kadın ve ortak çocuk yararına tedbir nafakasına hükmedilmesinin isabetli olduğu, kadının birleşen davayı açmakta hukuki yararı olduğu, ancak birleşen davada kadın ve ortak çocuk yararlarına hükmedilen tedbir nafakası miktarlarının tarafların ekonomik ve sosyal durumları dikkate alındığında fazla olduğu gerekçesiyle davacı-davalı erkek vekilinin asıl davanın reddi, kusur belirlemesi, birleşen davada hükmedilen tedbir nafakası miktarlar yönünden istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, asıl davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası hükmü uyarınca boşanmalarına, ortak çocuğun yaşı, ihtiyaçları, yargılama sırasında anne yanında kalıyor olması, sosyal inceleme raporu içeriği dikkate alındığında velâyetin anneye verilmesine, ortak çocukla baba arasında kişisel ilişki kurulmasına, asıl davanın reddi yönünde verilen hükmün kaldırılmasına karar verildiğinden kadın ve ortak çocuk yararına tarafların ekonomik ve sosyal durumları dikkate alınarak tekrardan tedbir nafakasına hükmedilmesi gerektiği belirtilerek kadın yararına aylık 400,00 TL tedbir nafakası, ortak çocuk yararına aylık 500,00 TL tedbir nafakasına, tarafların ekonomik ve sosyal durumları, ortak çocuğun yaşı ve ihtiyaçları dikkate alınarak ortak çocuk yararına aylık 600,00 TL iştirak nafakası, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda kadının ağır kusurlu olduğu dikkate alınarak tazminat ve yoksulluk nafakası taleplerinin ayrı ayrı reddine, erkeğin tazminat ve nafaka talepleri olmadığından bu hususlarda karar verilmesine yer olmadığına, davacı-davalı erkek vekilinin diğer yönlere ilişkin istinaf itirazının ise esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1.Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davalı-davacı kadın vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2.Dairenin 31.05.2023 tarih, 2022/6419 Esas-2023/2788 karar sayılı ilamıyla; Bölge Adliye Mahkemesince kadına, her yaz ailesinin yanına Rize'ye gidip bütün yaz mevsimini orada geçirmeyi alışkanlık haline getirdiği, kendi ailesini önde tutup onları önemsediği yönünde konuştuğu, ortak konuttan ayrılırken erkeğin annesine, onu erkek ile yakıştıracak şekilde rencide edici konuştuğu, ortak konuttan ayrılarak birlikte yaşama yükümlülüğüne aykırı davrandığı vakıaları kusur olarak yüklenmişse de bu vakıaların ispatlanamadığı ve kadına kusur olarak yüklenemeyeceği, evlilik birliğinin sarsılmasına neden olan olaylarda, Bölge Adliye Mahkemesince kabul edilen ve gerçekleşen tarafların diğer kusurlu davranışlarına göre erkeğin kadına nazaran ağır kusurlu olduğunun kabulünün gerektiği, hal böyle iken, hatalı değerlendirme ile kadının, erkeğe nazaran ağır kusurlu kabul edilmesinin hatalı olduğu, evlilik birliğinin sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen davalı-davacı kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların onun kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği ve boşanma sonucu bu eşin, en azından diğerinin maddî desteğini yitirdiği , bu nedenle mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile 4721 sayılı Kanun'un 4. maddesi ile 6098 sayılı Kanun'un 50 nci ve 51. maddelerinde düzenlenen "hakkaniyet kuralları" da dikkate alınarak 4721 sayılı Kanun'un 174. maddesinin birinci ve ikinci fıkrası uyarınca davalı-davacı kadın yararına uygun miktarda maddî ve manevî tazminata hükmedilmesi gerekirken, hatalı kusur belirlemesinin sonucu olarak yazılı şekilde kadının tazminat taleplerinin reddine karar verilmesinin doğru görülmediği, 4721 sayılı Kanun'un 175. maddesi uyarınca boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek tarafın, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mâli gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebileceği, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davalı-davacı kadının, davacı-davalı erkeğe nazaran kusurunun daha ağır olmadığı, geliri ve malvarlığı bulunmadığından boşanmakla yoksulluğa düşeceği anlaşılmışolup 4721 sayılı Kanun'un 175. maddesi koşulları somut olayda davalı-davacı kadın yararına gerçekleştiği, o halde, davalı-davacı kadın yararına uygun miktarda yoksulluk nafakasına hükmedilecek yerde, hatalı kusur belirlemesi sonucu yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru görülmediği, tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre, velâyeti anneye verilen ortak çocuk 2010 Doğumlu Hüda Nur yararına takdir edilen iştirak nafakasının az olduğu, mahkemece 4721 sayılı Kanun’un hakkaniyet ilkesi ile ilgili 4. maddesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle kararın bozulmasına, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerin onanmasına karar verilmiştir.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Bozmaya uyan Bölge Adliye Mahkemesince yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararla; kusur tespiti yapılan incelemede, davalı-davacı kadının davacı-davalının, aynı binadaki annesi ile görüşmesini sorun ettiği, davacı-davalıya küfür ettiği, davacı-davalının ise aynı binada oturduğu annesinin evine hemen her gün giderek eşini ve çocuğunu ihmal ettiği, davalı-davacıya hakaret ettiği, davalı-davacı eve dönmek istediğinde ortak haneye kabul etmediğinin anlaşıldığı, ilk derece mahkemesi karar gerekçesinin boşanmaya neden olan olaylarda davacı-davalı erkeğin ağır, davalı-davacı kadının az kusurlu olduğu şeklinde düzeltilmesine karar vermek gerektiği, ortak çocuk Hüda Nur için, aylık 1.000,00 TL iştirak nafakasının davacı-davalıdan alınarak davalı-davacıya verilmesine, davalı-davacı kadın lehine boşanma hükmünün kesinleştiği tarihten itibaren geçerli olmak üzere aylık 1.000,00 TL yoksulluk nafakasına, 50.000,00 TL maddî ve 40.000,00 TL manevî tazminatın boşanma kararının kesinleştiği tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacı-davalıdan alınarak davalı-davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar vermek gerektiği, davalı-davacı vekili ilk derece mahkemesindeki yargılama sırasında iştirak ve yoksulluk nafakalarının yıllık artış oranına tabi tutulması yönünde talepte bulunmadığından, istinaf aşamasında ileri sürdüğü iştirak ve yoksulluk nafakalarının her yıl ÜFE oranında artırılması talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1-Davalı-davacı kadın vekili temyiz dilekçesinde özetle; tazminatların ve nafakaların miktarı yönünden temyiz kanun yoluna başvurmuştur.
2-Davacı-davalı erkek vekili temyiz dilekçesinde özetle; kusur, tazminatlar ve nafakalar yönünden temyiz kanun yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, taraflar arasında görülen 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebine dayalı boşanma ve fer'îleri istemine ilişkin boşanma davasında bozmaya uygun karar verilip verilmediği, nafakaların ve tazminatların miktarı noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri. 4721 sayılı Kanun'un 4 üncü, 174 üncü, 175 inci, 182 nci, 327 nci, 328 inci ve 330 uncu maddeleri. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50 nci ve 51 inci maddeleri.
3. Değerlendirme
1.Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmanın kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinin artık mümkün olmadığı gibi bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak oluşturan yönlerin de yeniden incelenmesinin hukuken mümkün olmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeple;
Taraf vekillerinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenlere yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
13.03.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.