"İçtihat Metni"
...
MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
SAYISI : 2022/614 E., 2022/802 K.
DAVA TARİHİ : 09.09.2011-09.12.2011
KARAR : Kısmen ret
Taraflar arasında görülen karşılıklı boşanma davalarında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya karşı direnme kararı verilmiş, bu kararın davacı karşı davalı erkek vekili tarafından temyizi üzerine Dairemizce bozma kararı yerinde bulunarak direnme kararı incelenmek üzere dosya Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 14.12.2021 tarihli ve 2018/2-1095 E., 2021/1676 K. sayılı ilâmı ile, davacı-karşı davalı erkek vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı bozulmasına karar verilerek dosya Mahkemesine gönderilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davalı-karşı davacı kadının tazminat ve yoksulluk nafakası talebinin reddine karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davalı-karşı davacı kadın vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı-karşı davalı erkek vekili dava dilekçesinde; davalının son üç yıldır oğlundan ve eşinden bağımsız bir yaşam sürdürdüğünü, “artık seninle olmak istemiyorum” diyerek ortak yaşamı sonlandırdığını, birlik görevlerini yerine getirmemesi nedeni ile evde yatılı bir hizmetçi istihdam etmek zorunda kaldıklarını, aile bütçesine gereken özeni göstermediğini, eşi hakkında “bu adam manyak, mükemmeliyetçi, şüpheci, her şeyime karışıyor” şeklinde sözler söylediğini, çalışmak yerine tüm zamanını bir takım kurslarda, derneklerde ve arkadaşları ile gezerek geçirdiğini, yaşanan en küçük olayda “seni kapının önüne koyarım” şeklinde tehdit ettiğini, eve geç geldiğini, bazı geceler hiç gelmediğini, sorulduğunda açıklama yapmadığını, evin geçimine katkıda bulunmadığını, LYS sınavına giren çocuğunun yanında olmak yerine Abant'a gittiğini ve oradan “ruhum seninle beraber” diye mesaj gönderdiğini, tuttuğu not defterinde müvekkilini bir böcek olarak nitelendirdiğini, yeni bir sevgili istediği yolunda ifadeler kullandığını ileri sürerek tarafların boşanmalarına, velâyetin babaya tevdiine, 100.000,00 TL maddî, 200.000,00 TL manevî tazminata, kadının tasarruf yetkisinin kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı-karşı davacı kadın vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde; tüm iddiaları inkârla, erkeğin evlilik süresince eşine ekonomik ve psikolojik baskı uyguladığını, çocuğun gözünde anneyi küçük düşürme çabası içinde olduğunu, velâyetle tehdit ettiğini, edinilen malvarlıklarının kullanım hakkının erkekte olduğunu, ekonomik olarak baskı altında kalan müvekkilinin mecburen organizasyon işleri yaptığını, Zekeriyaköy Türk Müziği Topluluğunu eşinin bilgisi dahilinde kurduğunu, ayrıca 2 yıldır geçimini sağlamak için Ali Akkanat Anadolu Lisesinde müzik ve resim öğretmenliği yaptığını, Büyükşehir Belediyesi adına düzenlenen festivallerde konser organizatörü olduğunu, tüm bunları eşinin bildiğini, kandırılarak arabasının elinden alındığını, bu sebeple bazı geceler zorunlu olarak arkadaşında kaldığını, tüm bunların gelinen aşamada kötü niyetli olarak kullanılmaya çalışıldığını, bahsedilen notların kişisel gelişim seminerinde kendine ait geri bildirim aracı olarak kullanılmak üzere tutulmuş bir defterden alındığını, bunun nefes seminerinin zorunlu bir unsuru olduğunu, kişinin içinde yaşadığı sorunların çözümünü kendi içinde bulması gerektiği şeklindeki öğretinin sonucunda eşi ile ilişkilerinde var olan huzursuzluğun sebeplerini araştırma ve buna çözüm üretmek adına yapılan çalışmanın bu davada kullanılmasının hukuka aykırı delil olduğunu ve itibar edilemeyeceğini, sevgili ibaresinin tasavvuf grubunda geliştirilen “ALLAH” sevgisi olduğunu, güven sarsıcı davranışlarda bulunduğunu, bankadaki parayı müvekkilinden habersiz kendi hesabına aktardığını ileri sürerek asıl davanın reddine, karşı boşanma davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına, aylık 10.000,00 TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 3.000.000 TL maddî ve 5.000.000 TL manevî tazminata, Aşiroğlu soyadını taşımasına izin verilmesine taşınmazlarda ki kira gelirinin ve evlilik süresince karşı davalının insiyatifinde olan ancak ailenin ortak tasarrufu olarak kullanılması gereken menkul birikimlerinin evlilik birliğinin sona ermesi durumunda müvekkili ile karşı davalı arasında paylaşılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
III. MAHKEME KARARI
İstanbul 11. Aile Mahkemesinin 05.12.2014 tarihli ve 2011/682 E., 2014/755 K. sayılı kararı ile; başlangıçta normal şekilde yürüyen evliliğin erkeğin eşine baskıcı davranması, eşini kontrolü altında tutma isteği, ilk eşinden ayrılma sebebi nedeniyle kadına güven duymakta zorlandığı, hatta eşini kolay kontrol edebilmek amacıyla cep telefonu dahi almadığı, ekonomik şiddet uyguladığı, hesap ekstrelerini kontrol ettiği, bu şekilde eşini kontrol altında tutarken kendi şahsına aşırı harcamalar yaptığı, kadının eşine boşanmak istediğini söylemesi üzerine eşler arasındaki ilişkinin zedelendiği, bundan sonra gelişen olaylarda erkeğin eşine herkesin yanında “geri zekalı” gibi aşağılayıcı sözler söylediği, eşi tarafından azledilmesine rağmen bankada bulunan parayı virman yoluyla kendi hesabına aktardığı, boşanma sürecinde şirket hisselerini devrettiği, eşinin özel sağlık sigortasını habersiz şekilde iptal ettirerek eşini zor duruma soktuğu, ayrıca “ortak evde yatak odasında kadın saçı bulunması suretiyle” bir başka kadınla güven sarsıcı davranışta bulunduğu, buna karşılık kadın da; karşılıklı da olsa eşine hakaret ettiği, meditasyon seanslarında eşine hoş olmayan benzetmelerde bulunduğu, meditasyon çalışmalarında aldığı notları eşinin görmesine sebebiyet vererek eşini üzdüğü, böylece boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin ağır kadının ise az kusurlu olduğu gerekçesiyle her iki davanın da kabulü ile tarafların boşanmalarına, şartları oluşmadığından erkeğin tazminat taleplerinin reddine, kadın yararına 3.000,00 TL tedbir, 4.000,00 TL yoksulluk nafakası ile 70.000,00 TL maddî ve 30.000,00 TL manevî tazminata, kadının Aşiroğlu soyadını kullanmasına izin verilmesine, erkeğin tasarruf yetkisinin sınırlandırılması, kadının kira gelirlerinin paylaştırılması talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına, kadının aile konutu şerhi konulması talebinin reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı erkek vekilince "kusur, kadın lehine hükmedilen tazminatlar, nafakalar, kendi reddedilen tazminat talepleri, soyadı kullanımına izin verilmesi yönünden", kadın vekilince "erkeğin davasının kabulü, kusur, tazminat ve nafakaların miktarı" yönlerinden temyiz isteminde bulunmuştur.
2.Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 07.03.2016 tarihli ve 2015/13231 E., 2016/4390 K. sayılı kararı ile; "...yapılan soruşturma ve toplanan delillerden; davacı-karşı davalı erkeğin, eşine ''nankör'' diyerek hakaret ettiği, ortak çocukla birlikte toplam üç kişi yaşanılan evde çalışan yardımcı kadına iki kişilik yemek hazırlamasını söyleyerek eşini evlilik birliğinden dışlayıcı davranışlar sergilediği, eşinin mutfak harcamalarında kullandığı parayı eşine vermemek, eşinin yaptığı harcamaları sürekli denetlemek, kayden kendisine ait ancak eşinin kullanımında olan aracı eşinin haberi olmaksızın satmak ve eşine ait banka hesaplarından vekillikten azledildikten sonra kendi hesabına para aktarmak suretiyle ekonomik yönden eşinin güvenini sarstığı ve ekonomik gücünü kullanarak eşi üzerinde baskı uyguladığı, buna karşılık davalı-karşı davacı kadının da tuttuğu günlüklerde eşi ile ilgili hakaretamiz ifadeler kullandığı, sevmediği eşinin hayatındaki engel olduğunu günlüğüne yazdığı, eşine “köylü, kaba, korkak” diyerek hakaret ettiği ve aşağıladığı, bazı günler eve geç gelerek bazı günler ise gelmeyerek evi, eşi ve çocuğu ile ilgilenmediği anlaşılmaktadır. Her iki eş de diğer tarafın başka kişilerle görüşmek suretiyle güven sarsıcı davranışlar sergilediğini iddia etmiş ise de; toplanan delillerle tarafların güven sarsıcı davranışları kanıtlanamamış olup, kusur belirlemesinde dikkate alınamaz. Davacı-karşı davalı erkeğin eşine “geri zekâlı” diyerek hakaret ettiği kendisine kusur olarak yüklenmiş ise de, toplanan delillerden bu fiilin 2006 yılında gerçekleştiği, sonrasında evlilik birliğinin uzunca bir süre daha devam ettiği anlaşılmakta olup, kadının bu olayı affettiği, en azından hoşgörü ile karşıladığı kabul edilmelidir. Affedilen veya hoşgörü ile karşılanan olaylar taraflara kusur olarak yüklenemez. Gerçekleşen bu olaylara göre tarafların boşanmaya sebep olan olaylarda eşit kusurlu olduklarının kabulü gerekir." gerekçesiyle kadın lehine maddî ve manevî tazminata hükmedilmesinin ve kadının boşanma nedeniyle yoksulluğa düşmeyeceğinden kadının yoksulluk nafakası isteminin kabulünün hatalı olduğu belirtilerek hükmün bozulmasına, kadının tüm, erkeğin sair temyiz itirazlarının reddi ile bozma kapsamı dışında kalan diğer bölümlerin onanmasına karar verilmiştir.
B. İkinci Bozma Kararı
1.İstanbul 11. Aile Mahkemesinin 30.11.2017 tarihli ve 2017/506 E., 2017/794 K. sayılı kararı ile bozma öncesi kararda yer alan gerekçenin yanında; bozma ilamı itibariyle bile erkeğin kusurunun kadının kusurundan sayıca daha fazla olduğu, tarafların eşit kusurlu kabul edilmesinin mümkün olmadığı; kadının sabit gelirinin sadece 1.015,00 TL emekli maaşından ibaret olduğu, kadın adına kayıtlı taşınmazlardaki hisselerinin tümünde erkeğin intifa hakkı bulunduğu, dolayısıyla kadının bu taşınmazlardan gelir elde etme imkanının bulunmadığı, aylık 10.000,00 Doların üzerinde kira gelirinin tamamının erkeğin kullanımında olduğu, ikamet edilen konuttan boşanma sonucunda yararlanma imkanının ortadan kalkacağı, organizasyon işinin ise yılda 1-2 iş ile sınırlı olduğu, bu iş nedeniyle vergi mükellefiyetinin tespit edilemediği, bu nedenle gelirinin dahi denetlenme imkânının bulunmadığı, buradan gelecek gelirin kadını yoksulluktan kurtarabilecek mahiyette olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
2.Direnme kararının davacı karşı davalı erkek vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairenin 25.10.2018 tarih ve 2018/4712 E., 2018/12020 K. sayılı kararı ile; direnme kararının yerinde olmadığı anlaşıldığından, temyiz incelemesinin yapılmak üzere dosyanın Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmiştir.
3.Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 14.12.2021 tarihli ve 2018/2-1095 E., 2021/1676 K. sayılı kararıyla; erkeğin güven sarsıcı davranışının kanıtlanmadığı, erkek eşe kusur olarak yüklenen herkesin yanında eşine “geri zekâlı” şeklinde hakaretinin, azledilmesine rağmen bankada bulunan parayı virman yoluyla kendi hesabına aktarmasının, eşinin kullandığı aracı tamir ettireceğini söyleyip elinden alarak vekâleten satmasının ve şirket hisselerini devretmesinin tarihleri dikkate alındığında kadının bu olayları affettiği, en azından hoşgörü ile karşıladığı, affedilen veya hoşgörü ile karşılanan bu olayların tarafa kusur olarak yüklenemeyeceği, erkeğin eşine “nankör”, kadının ise “köylü, kaba, korkak” diyerek eşlerin karşılıklı olarak birbirlerine hakaret ettikleri, bunun dışında erkeğin ortak çocukla birlikte sergilediği davranışlarıyla eşini evlilik birliğinden dışladığı, eşine ekonomik ve psikolojik baskı uyguladığı, buna karşılık kadının da tuttuğu günlükte eşi hakkında aşağılayıcı nitelikte ifadeler kullandığı, eşini sevmediğini ve hayatına engel olduğu yönündeki düşüncelerini günlüğüne aktardığı, bazı günler eve geç gelerek bazı günler ise gelmeyerek evi, eşi ve çocuğu ile ilgilenmediği, gerçekleşen bu kusurlu davranışlar karşılaştırıldığında tarafların boşanmaya sebebiyet veren olaylarda eşit kusurlu olduklarının kabulü gerektiği, kadının emekli olduğu ve düzenli maaşının bulunduğu, oğlu ile kendi adına ½ paylı İstanbul/Zekeriyaköy’de kayıtlı tripleks evinin olduğu ve bu evde yalnız yaşadığı, yine tarafların ekonomik ve sosyal durumlarına ilişkin 06.08.2013 tarihli bilirkişi raporuna göre eşi ile kendi adına ½ paylı iki adet işyerinin bulunduğu, tanık beyanlarında açıkça yer aldığı üzere TRT ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi gibi kurumlara konser organizasyonları gerçekleştirdiği ve bu işten gelir elde ettiği dolayısıyla kadının boşanma nedeniyle yoksulluğa düşeceğinden söz edilemeyeceği gerekçesiyle kusur ve tazminatlara ilişkin direnme kararının oy çokluğu, yoksulluk nafakası yönünden verilen direnme kararının oy birliği ile Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı bozulmasına karar verilmiştir.
4. Davalı-karşı davacı kadının karar düzeltme talebi Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.06.2022 tarihli ve 2022/2-617 E., 2022/967 K. sayılı kararı ile reddedilmiştir.
C. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Son Karar
Bozmaya uyan Mahkemenin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; tarafların eşit kusurlu olduğu gerekçesiyle davalı karşı davacı kadının tazminat taleplerinin reddine, boşanma ile yoksulluğa düşmeyecek kadının yoksulluk nafakası talebinin reddine karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı-karşı davacı kadın vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı-karşı davacı kadın vekili temyiz dilekçesinde özetle; müvekkilinin düzenli geliri bulunmadığını, müvekkiline bütün boşanma sebeplerinin yaşatıldığını, gerek Özel Daire, gerekse Hukuk Genel Kurulu'nun tarafsızlığına gölge düştüğünü, tanıkları bizzat dinleyen, gözlemleyen hakimin emeği ve yargısının hiçe sayıldığını belirterek kararın kusur tespiti, tazminat ve nafakaların reddi yönünden bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, Mahkemece uyulan bozma ilamı doğrultusunda hüküm verilip verilmediği noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Türk Kanunun 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 175 inci ve 176 ncı maddesi, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 428 inci maddesi, 438 inci maddesinin yedi, sekiz ve dokuzuncu fıkraları ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrası.
3. Değerlendirme
1.Mahkemelerin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanun'un 428 inci maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen Mahkeme kararında ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, Mahkemece bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olduğu anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı-karşı davacı kadın vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
08.02.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.