"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/1473 E., 2022/1476 K.
DAVACI-DAVALI : ... vekili Av. ...
DAVALI-DAVACI : ... vekili Av. ...
DAVA TARİHİ : 10.07.2020
KARAR : İstinaf başvurusunun esastan reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Gebze 4. Aile Mahkemesi
SAYISI : 2020/313 E., 2021/212 K.
Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl davanın reddine, karşı davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına ve fer'îlerine karar verilmiştir.
Kararın davacı-davalı erkek vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı-davalı erkek vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1.Davacı-davalı erkek dava dilekçesinde; eşi ile 15.07.2014 tarihinde evlendiklerini, bir ortak çocuklarının bulunduğunu, aralarında ruhen ve fikren anlaşmazlıklar çıktığını ve geçimsizlik başladığını, saygılarını yitirdiklerini, birbirlerine tahammüllerinin kalmadığını beyanla, protokol doğrultusunda anlaşmalı olarak boşanmalarına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
2.Yargılama aşamasında tarafların boşanmanın fer'îlerinde anlaşamamaları üzerine, Mahkemenin 13.07.2020 tarihli duruşmasında davacı-davalı erkek vekiline, çekişmeli boşanmaya özgü dava dilekçesi sunması, aksi halde davanın reddine karar verileceği ihtaratı ile iki haftalık kesin süre verilmiş, karşı dava dilekçesi ise davacı-davalı erkek vekiline 12.08.2020 tarihinde bizzat tebliğ edilmiş, davacı-davalı erkek vekili 08.09.2020 tarihinde sunduğu çekişmeli boşanma dava ve karşı davaya cevap dilekçesinde;
kadının ileri derecede MS hastası olduğunu, sinirli bir yapısının bulunduğunu, müvekkiline karşı sözel şiddet uyguladığını, hakaret ve tehdit içeren, aynı zamanda üçüncü kişilerin yanında ... kırıcı nitelikte "bu çocuğun babası sen değilsin, adam değilsin" şeklinde sözler söylediğini, müvekkilinin ailesine yakınlık göstermediğini ve sosyal ortamlarda birlikte bulunmaktan kaçındığını, ilaç yutarak kürtaj olmak durumunda kaldığını, kıskanç olduğu ve kıskançlığına bağlı tavırlarının müvekkili ve yakın çalışma arkadaşlarında rahatsızlıklar oluşturduğunu, telefon oyunları ile bağımlılık derecesinde zaman geçirdiğini ve sabahlara kadar oyun oynaması nedeni ile evi, ortak çocuğu ve ailesini ihmal ettiğini, kişisel ve cinsel olarak müvekkiline karşı mesafeli olduğunu, sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığına ilişkin müvekkilinde ciddi şüpheler oluştuğunu, ortak evi sürekli terk ettiğini ve en son "ben gidiyorum" şeklinde söyleyerek gittiğini, 07.08.2020 tarihli olayda müvekkilinin çocuğunu görmek için yanına gittiğinde kadının araca binip arka koltuktan müvekkiline saldırdığını ve yaraladığını, akabinde haklı çıkmak çabası ile kadının şikayette bulunup dava açtığını, kadının iddialarının gerçek dışı olduğunu, somut bir vakıaya dayanmadığı gibi müvekkilini zor durumda bırakmayı amaçladığını, kabul etmediklerini, kadının kusurlu davranışları nedeniyle evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını ve çekilmez hale geldiğini beyanla asıl davalarının kabulüne, karşı davanın reddine, ortak çocuğun velâyetinin müvekkiline verilmesine, müvekkili lehine 50.000,00 TL maddî ve 50.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı-davacı kadın vekili karşı dava dilekçesinde; müvekkiline, eşi tarafından psikolojik, fiziksel ve ekonomik şiddet uygulandığını, erkek eşin sürekli kıskançlık yaptığını, müvekkilinin giydiği kıyafetlere karışıp "sen çocuğuna analık yapamazsın" şeklinde ... kırıcı sözler söylediğini, müvekkilinin çalışmasına izin vermediğini, müvekkilinin ailesine küfür ettiğini, müvekkilini telefonla tehdit ettiğini, müvekkilinin beyanına göre davacının uyuşturucu kullandığını, en son 08.07.2020 tarihinde ortak çocuk ile görüşme sırasında müvekkilini darp ettiğini, telefonunu ve ortak çocuğu zorla aldığını, bunun üzerine müvekkilinin şikayette bulunduğunu, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını beyanla tarafların boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin müvekkiline verilmesine ve çocuk için 500,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, müvekkili için 500,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakası ile 20.000,00 TL maddî, 20.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; Mahkemenin 13.07.2020 tarihli celsesinde tarafların velâyet hususunda anlaşamaması üzerine anlaşmalı boşanma koşulları sağlanamadığından erkek tarafına çekişmeli boşanmaya özgü dava dilekçesini sunmak üzere iki haftalık kesin süre verildiği, aksi halde davanın reddedileceğinin ihtar edildiği, verilen kesin sürenin son günü adli tatile denk geldiğinden sürenin 07.09.2020 tarihine uzadığı, erkek vekilinin 08.09.2020 tarihinde dava dilekçesi ve kadının açtığı karşı davaya cevap dilekçesi sunduğu, verilen kesin süre dolduktan sonra dava dilekçesi sunulduğundan asıl davanın reddine, karşı dava dilekçesinin 12.08.2020 tarihinde erkek vekiline kalemde bizzat tebliğ edildiği, karşı davaya cevap dilekçesinin uyap üzerinden 08.09.2020 tarihinde, cevap süresi dolduktan sonra sunulduğu, bu nedenle süresinde olmayan cevap dilekçesindeki iddia ve beyanların değerlendirilmediği, erkeğin, kadına karşı fiziksel şiddet uygulaması nedeniyle kadının 07.08.2020 tarihli darp raporu aldığı, bu olay nedeniyle erkek hakkında ceza davasının olduğu, asıl davanın anlaşmalı boşanma davası olması ve bu rapora konu darp iddiasının kadının karşı davasına konu edilmesi nedeniyle, darp olgusunun erkeğe kusur olarak yüklenmesi gerektiği, kadına atfedilen ve ispatlanan bir kusur bulunmadığı, kadına fiziksel şiddet uygulayan erkek eşin tam kusurlu olduğu, taraflar arasında evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı, evlilik birliğinin devamına imkan vermeyecek nitelikte taraflar arasında geçimsizliğin olduğu, eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın kanunen mümkün olmadığı gerekçesi ile karşı davanın kabulüne, ortak çocuğun yaşı, anneyle birlikte yaşaması, sosyal inceleme raporu ve erkeğin uzmana geçmişte uyuşturucu kullandığı ikrarı, erkek hakkında Gebze Cumhuriyet Başsavcılığı' nın 2020/18134 soruşturma numaralı dosyasından uyuşturucu nedeniyle soruşturma yürütülmesi ve 21.09.2020 tarihli kolluktaki ifadesi, ortak çocuğun ... yararları da dikkate alınarak velâyetinin anneye verilmesine ve baba ile yeterli şekilde kişisel ilişki kurulmasına, erkeğin çalıştığı, kadının gelirinin olmadığı, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ve ihtiyaçları gözetilerek kadın ve ortak çocuk lehine tedbir nafakasına, velâyetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorunda olduğundan ortak çocuğun ihtiyaç ve giderleri, tarafların ekonomik ve sosyal durumları gözetilerek babanın iştirak nafakası ödemesine, kadının gelirinin olmadığı, boşanmayla yoksulluğa düşeceği, tarafların kusur durumu, sosyal ve ekonomik durumları dikkate alınarak kadın lehine yoksulluk nafakasına, mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz kadın yararına, hakkaniyet ilkesi, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, kusur durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı, evlilik süresi gözönünde bulundurularak maddî tazminata, erkeğin fiziksel şiddet uyguylayarak kadının kişilik haklarına saldırıda bulunduğu ve tam kusurlu olduğu, buna göre tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı, evlilik süresi gözönünde bulundurularak kadın yararına manevî tazminata karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile, asıl davanın reddine, karşı davanın kabulüne, 4721 sayılı Türk Medeni Kanun'un (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereğince tarafların boşanmalarına, müşterek çocuk Mehmet Ayaz'ın velâyetinin anneye verilmesine, ortak çocuk ile baba arasında kişisel ilişki tesisine, ortak çocuk yararına aylık 300,00 TL tedbir, aylık 400,00 TL iştirak nafakasına, kadın yararına aylık 300,00 TL tedbir ve aylık 400,00 TL yoksulluk nafakası ile 12.000,00 TL maddî ve 12.000,00 TL manevî tazminata karar verilmiş, davalı-davacı kadın vekilinin asıl davanın reddi sebebiyle lehlerine vekâlet ücreti verilmesi yönündeki talebinin kabulü ile asıl dava yönünden ek kararla, kadın yararına vekâlet ücretine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı-davalı erkek vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı-davalı erkek vekili, verdikleri dava ve cevap dilekçesinin süresinde olduğunu, delillerinin toplanmaması ve tanıkların dinlenilmemesinin usul ve kanuna aykırı olduğunu, açtıkları dava tarihinden sonraki olayın müvekkiline kusur olarak yüklenmesinin ... olmadığını, kadının aynı dosyada müvekkiline karşı basit yaralamadan sanık olduğu ve dikkate alınmadığı, ceza dosyasının bekletici mesele yapılması gerektiği, hatalı ve eksik inceleme ile velâyet düzenlemesine, kadın ve ortak çocuk lehine nafakaya ve kadın lehine maddî, manevî tazminata karar verildiğini, yargılama aşamasında velâyetin geçici olarak anneye verilmesi üzerine müvekkili ile ortak çocuk arasında tesis edilen kişisel ilişki ile gerekçeli kararda tesis edilen kişisel ilişkinin farklı olduğunu, bunun usul ve kanuna aykırı olduğunu, müvekkilinin kusurunun bulunmadığını beyanla; asıl davanın reddi, karşı davanın kabulü, kusur belirlemesi, velâyet ve kişisel ilişki düzenlemesi, ortak çocuk lehine hükmedilen tedbir ve iştirak nafakası, kadın lehine hükmedilen tedbir ve yoksulluk nafakası ile maddî ve manevî tazminat yönlerinden istinaf başvurusunda bulunmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, dosya kapsamına göre, Mahkemenin davanın reddine, karşı davanın kabulüne dair gerekçesinin ... olduğu, kanunun olaya uygulanmasında hata edilmediği, kararda usule ve esasa ilişkin herhangi bir aykırılığın bulunmadığı, bu nedenle inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesi ile, davacı-davalı erkek vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) ... alt bendi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı-davalı erkek vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı-davalı erkek vekili, verdikleri dava ve cevap dilekçesinin süresinde olduğunu, delillerinin toplanmadığını ve tanıkların dinlenilmediğini, açtıkları dava tarihinden sonraki olayın müvekkiline kusur olarak yüklenmesinin ... olmadığını, kadının aynı dosyada müvekkiline karşı basit yaralamadan sanık olduğu ve bu hususun dikkate alınmadığını ceza dosyasının bekletici mesele yapılması gerektiğini, hatalı ve eksik inceleme ile velâyet düzenlemesine, kadın ve ortak çocuk lehine nafakaya ve kadın lehine maddî, manevî tazminata karar verildiğini, yargılama aşamasında velâyetin geçici olarak anneye verilmesi üzerine müvekkili ile ortak çocuk arasında tesis edilen kişisel ilişki ile gerekçeli kararda tesis edilen kişisel ilişkinin farklı olduğunu, müvekkilinin kusurunun bulunmadığını beyanla, kararın usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek; asıl davanın reddi, karşı davanın kabulü, kusur belirlemesi, velâyet ve kişisel ilişki düzenlemesi, ortak çocuk lehine hükmedilen tedbir ve iştirak nafakası, kadın lehine hükmedilen tedbir ve yoksulluk nafakası ile maddî ve manevî tazminat yönlerinden kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, karşılıklı açılan boşanma davasında; asıl davada çekişmeli dava dilekçesi ile karşı davaya cevap dilekçesinin süresinde olup olmadığı, asıl davanın incelenip incelenemeyeceği(mesmu olup olmadığı), taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamında imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, karşı davanın ispatlanıp ispatlanamadığı ve kabulü şartlarının oluşup oluşmadığı, velâyet ve ortak çocuk ile kişisel ilişki düzenlemesi, ortak çocuk yararına hükmedilen tedbir ve iştirak nafakası, kadın yararına hükmedilen tedbir ve yoksulluk nafakası ile maddî ve manevî tazminatların verilmesi şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği ve miktarları noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi, 6 ncı maddesi, 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 169 uncu maddesi, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 175 ... maddesi, 182 nci maddesi, 323 üncü maddesi, 327 nci ve 328 ... maddesi, 330 uncu maddesi, 336 ncı maddesi, 6100 sayılı Kanun'un 90 ıncı, 92 nci ve 94 üncü maddesi, 104 üncü maddesi, 119 uncu maddesi, 127 nci ve 129 uncu maddesi, 190 ıncı maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ... maddesinin birinci fıkrası ve 371 ... maddesi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50 nci ve 51 ... maddeleri.
3. Değerlendirme
1.Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 29.11.2017 tarih 2017/20-2873 Esas, 2017/1449 Karar sayılı kararında; "...Adli tatilin sürelere etkisi" başlıklı 6100 sayılı Kanun'un 104 üncü maddesinde 'Adli tatile tabi olan dava ve işlerde bu kanunun tayin ettiği sürelerin bitmesi tatil zamanına rastlarsa, bu süreler ayrıca bir karara gerek olmaksızın adli tatilin bittiği günden itibaren bir hafta uzatılmış sayılır' düzenlemesi mevcuttur. Madde gerekçesinde de, 'Adli tatile tâbi olan, yani adli tatilde görülemeyecek dava ve işlerdeki süreler açısından tatilin etkisinin düzenlendiği, burada kastedilenin, maddi hukuka ait süreler olmayıp, zamanaşımı gibi, usul hukukundaki süreler olduğu, örneğin yirmi Temmuzda başlayan on beş günlük sürenin bitim tarihinin dört Ağustos günü akşam mesai saati sonu olduğu, ancak bu tarihin tatil zamanına rastlaması nedeniyle sürenin, altı Eylül gününden itibaren uzayacağı' açıklanmıştır (6494 sayılı Kanunla 6100 sayılı Kanun'un 102 nci maddesinde yapılan değişiklikten önceki madde metni ‘Adli tatil her yıl bir Ağustosta başlar, beş Eylülde sona erer' şeklindedir). Gerekçe metninden de anlaşılacağı üzere uzatılması gereken bir haftalık sürenin adli tatilin sona erdiği 31 Ağustos tarihini takip eden 1 Eylül tarihinden itibaren başlatılması gerekmektedir. 6100 sayılı Kanun'un "Sürelerin bitimi" başlıklı 92 nci maddesinin ikinci fıkrasında süre; hafta, ... ve yıl olarak belirlenmiş ise başladığı güne son hafta, ... ve yıl içindeki karşılık gelen günün tatil saatinde biter hükmü yer almaktadır. 6100 sayılı Kanun'un 102 nci maddesi uyarınca yeni adli yılın başladığı gün 01.09.2017 tarihi olup, Cuma gününe rast gelmektedir. Bu tarihe bir hafta eklendiğinde o haftaya tekabül eden gün Cuma günü olacağından kanunen temyiz süresi 08.09.2017 tarihinde dolacaktır..." şeklinde gerekçeye yer verilmiştir.
2.Davacı-davalı erkek tarafından açılan anlaşmalı boşanma davasında, tarafların boşanmanın fer'îlerinde anlaşamamaları üzerine, Mahkemenin 13.07.2020 tarihli duruşmasında davacı-davalı erkeğe, çekişmeli boşanmaya özgü dava dilekçesi sunması, aksi halde davanın reddine karar verileceği ihtaratı ile iki haftalık kesin süre verildiği, davalı-davacı kadının karşı dava dilekçesinin ise davacı-davalı erkek vekiline 12.08.2020 tarihinde bizzat tebliğ edildiği, davacı-davalı erkek vekili tarafından 08.09.2020 tarihinde çekişmeli boşanma dava ve karşı davaya cevap dilekçesi verildiği, Mahkemenin verdiği süre ile karşı davaya cevap süresinin son günü, adli tatil süresi içine denk geldiğinden sürenin adli tatilin sona erdiği tarihten itibaren bir hafta uzamış sayılacağı, HGK kararına göre, çekişmeli dava dilekçesi ve karşı davaya cevap süresinin adli yılın başladığı 01.09.2020 tarihinden itibaren bir hafta uzayacağı ve bu durumda sürelerin son gününün 08.09.2020 tarihi olduğu, buna göre davacı-davalı erkek vekilinin 08.09.2020 tarihinde verdiği çekişmeli dava ve karşı davaya cevap dilekçesinin süresinde olduğunun kabulü gerekmektedir. Hal böyle olunca, Mahkemece davacı-davalı erkeğin çekişmeli dava ve karşı davaya cevap dilekçesinin süresinde olduğu dikkate alınarak dilekçeler aşamasının tamamlanması, tüm delillerin toplanarak yapılacak yargılama ile oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi ... görülmemiş ve hükmün bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Bozma nedenine göre, asıl ve karşı dava yönünden yeniden hüküm kurulması gerektiğinden sair temyiz itirazlarının incelenmesine YER OLMADIĞINA,
Peşin alınan harcın istek halinde yatırana iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
17.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.