"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
SAYISI : 2018/686 E., 2022/395 K.
HÜKÜM/KARAR : Kabul
Taraflar arasındaki katkı payı ve katılma alacağı davasından dolayı bozma sonrası yapılan yargılama sonunda, Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davacı kadın vekili ve davalı erkek vekili tarafından temyiz edilmiş, Mahkemece 07.10.2022 tarihli ek kararla davalı erkek vekilinin temyiz başvurusunun yapılmamış sayılmasına karar verilmiş, ek karar temyiz edilmemiş olmakla; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, davacı kadın vekilinin temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı kadın vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin ikamet ettiği 3837 ada 1 parsel 10 nolu bağımsız bölümde müvekkilinin katkı payı alacağının mevcut olduğunu, ilk önce 1994 yılında kooperatiften bir ev alındığını, o dönemde müvekkilinin asgari ücretle çalıştığını bütün maaşını kooperatif ödemeleri için kullandığını, evlenmeden önce aldığı 4 adet bilezik ve düğünde takılan tüm altınlarını (12 adet bilezik ve 16 adet çeyrek altın) bu ev alınırken davalıya verdiğini, bu ev satılarak tasfiyeye konu taşınmazın satın alındığını; davalının müvekkiline nafaka ödememek için 8399 ada 7 parsel 1,2 ve 3 nolu bağımsız bölümleri devrettiğini, bu taşınmazların eklenecek değer olduğunu, bu taşınmazların edinilmesinde müvekkiline ablalarının hediye ettiği 9 adet Adana burgusu bileziğini vererek katkısının olduğunu; müvekkiline çocuğun doğumunda 3.500,00 mark hediye edildiğini, müvekkilinin bu parayı araç alımı esnasında davalıya verdiğini, bu araçtan da alacağı bulunduğunu; davalının şirket ortağı olmasına rağmen yine mal kaçırmak amacıyla şirket ortaklığını müşterek çocuk adına yaptığını, şirket hissesinin ve kar payının da edinilmiş mal olarak tasfiyede dikkate alınması gerektiğini; müvekkilinin bilgisi dışında davalının diğer malvarlıklarının tespiti için tapu müdürlükleri, trafik müdürülüğü, banka, ticaret odası ve vergi dairesi ile ilgili kurumlardan davalıya ait kayıtların temin edilerek, tüm malvarlığının tasfiyeye dahil edilmesini, davalının katılma alacağını azaltmak amacıyla banka hesaplarındaki mevcut birikimleri devretmiş olabileceğinden eklenecek değer olarak dikkate alınması gerektiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla alacağına karşılık olarak 3837 ada 1 parsel 10 nolu bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ile müvekkili adına tescilini, aksi halde şimdilik 10.000,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren faizi ile birlikte tahsilini talep etmiş; davacı kadın vekili 28.02.2013 tarihli dilekçesinde talep miktarını 3837 ada 1 parsel 10 nolu bağımsız bölüm yönünden 1.000,00 TL, 8399 ada 7 parsel 1 nolu bağımsız bölüm yönünden 2.500,00 TL, 8399 ada 7 parsel 2 nolu bağımsız bölüm yönünden 2.500,00 TL, 8399 ada 7 parsel 3 nolu bağımsız bölüm yönünden 1.000,00 TL olarak açıklamıştır.
2. Davacı vekili 03.03.2015 tarihli 9 nolu celsede; taleplerinin sadece taşınmazlar olduğunu, araba ve bankadaki mevduatlardan vazgeçtiklerini beyan etmiştir.
3. Davacı kadın vekili 28.04.2022 tarihli dilekçesinde, 23.03.2022 tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda talep miktarını toplam 544.918,34 TL'ye yükseltmiş, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 544.918,34 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı erkek vekili cevap dilekçesinde; tarafların evlendikten sonra eşyaların borçlarını beraber ödediklerini, ortak kararları ile düğünlerinde takılan takılar ile kooperatife girdiklerini, 4-5 yıl ödeme yaptıktan sonra bu eve taşındıklarını; 1996 yılında müvekkilinin borca girerek Hıfzısıhadaki evi satın aldığını, müvekkilinin ablalarından 5.000,00'er mark borç aldığını, müvekkilinin gece gündüz çalışarak bu evin borcunu ödediğini; daha sonra 2000 yılında Hıfsızsıhadaki evi satarak Bornova Özkanlar'dan evi satın aldığını, bu evin kalan borcu için müvekkilinin çalıştığı işyerinden kredi çektiğini, davacının ablasından 7,000,00 mark borç aldığını bu borcunu emekli olunca ödeyebildiğini; şirketin zarar eden bir firma olduğunu; davacının 1988 yılından sonra çalışmadığını ve gelirinin olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 11.11.2015 tarihli ve 2012/504 Esas ve 2015/802 Karar sayılı kararı ile, davalının 2009 yılında iflas ettiği, 3837 ada 1 parsel 10 nolu bağımsız bölümün 2002 yılından önce edinildiği, davacının çalışmadığı, davacının evlenmeden önceki birikimleri ve ziynetlerinin kullanıldığını ispatlayamadığı, 451 ada 85 parsel 16 nolu bağımsız bölümün boşanma dava tarihinden 6 yıl önce satıldığı, azaltma kastı ile devrin yapıldığına dair davacının delil sunmadığı, 8399 ada 7 parsel 1, 2 ve 3 nolu bağımsız bölümlerin boşanma davasından kısa süre önce devredilmiş ise de davalının bir çok borcunun olduğu sabit olduğundan davalının muvazaa kastının olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde davacı kadın vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 30.05.2018 tarihli ve 2016/3069 Esas, 2018/13403 Karar sayılı ilamı ile, 3837 ada 1 parsel 10 nolu bağımsız bölüme yönelik istemin katkı payı alacağı niteliğinde olduğu, dava ve cevap dilekçesinin içeriği ile tarafların örtüşen beyanları ve dosya kapsamındaki tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde, 3837 ada 1 parsel 10 nolu bağımsız bölümün alımında yine evlilik birliği içerisinde edinilmiş iki adet taşınmazın sırasıyla alınıp satılması sonucu elde edilen satım bedelinin kullanıldığı, ilk edinilen taşınmazın alımında davacı kadının ziynet eşyalarının kullanıldığının sabit olduğu, Mahkemece, tasfiyeye konu taşınmaz yönünden katkı payı alacağının hesaplanması, hesaplama yapılırken dava konusu bu taşınmazın yargılama sırasında satıldığı göz önüne alınarak satım nedeninin bu taşınmazdan kaynaklanan bir borç mu yoksa başka borçlar nedeniyle mi olup olmadığının değerlendirilmesi, başka borçlar nedeniyle mal rejimi sona erdikten sonra satılmışsa bu durumdan davacının şahsi alacak hakkının etkilenmeyeceğinin göz önünde bulundurulması gerektiği; 8399 ada 7 parsel 1-2 ve 3 nolu bağımsız bölümler yönünden istemin artık değere katılma alacağı niteliğinde olduğu, bağımsız bölümlerin boşanma dava tarihinden dört gün önce satıldığı, bağımsız bölümlerin eklenecek değer olarak katılma alacağı hesabında dikkate alınması gerektiği, davalının borçlu olduğu söylenen tüm kayıtlar ve icra dosyaları getirtilerek dava konusu taşınmazların değerleri de dikkate alınarak dava konusu taşınmazlarla borçlar arasında illiyet bağı kurulup kurulamayacağı göz önüne alınarak karar verilmesi gerektiği belirtilerek hükmün bozulmasına, davacı kadın vekilinin bozma kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
1. Mahkemenin yukarıda başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararıyla, 3837 ada 1 parsel 10 nolu bağımsız bölümün edinilmesinde daha önce alınıp satılan taşınmazların satışından elde edilen paranın kullanıldığı, işbu taşınmazdan kaynaklanan borç bulunmadığı, davacının taşınmaza % 27,83 katkı payı oranında katkısının olduğu; 8399 ada 7 parsel 1, 2 ve 3 nolu bağımsız bölümlerin eklenecek değer olduğu, icra dosyalarındaki borçların taşınmazlardan kaynaklı olmadığı gerekçesiyle; davanın kabulüyle, 3837 ada 1 parsel 10 nolu bağımsız bölüm yönünden 53.711,90 TL katkı payı alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline, 8399 ada 7 parsel 1, 2 ve 3 nolu bölümler yönünden 501.206,44 TL katılma alacağının karar tarihi olan 24.05.2022 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmiştir.
2. Mahkemenin yukarıda başlıkta tarih ve sayısı belirtilen ek kararıyla, davalının süresinde eksik harç ve avansı yatırmadığı gerekçesiyle temyiz başvurusunun yapılmamış sayılmasına karar verilmiş, ek karar davalı vekili tarafından temyiz edilmemiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı kadın vekili ve davalı erkek vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Mahkemece 07.10.2022 tarihli ek kararla, davalı erkek vekilinin temyiz başvurusunun yapılmamış sayılmasına karar verilmiş;, ek karar temyiz edilmemiştir.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı kadın vekili temyiz dilekçesinde; 3837 ada 1 parsel 10 nolu bağımsız bölüm, 8399 ada 7 parsel 1-2 ve 3 nolu bağımsız bölümler yönünden alacağın düşük belirlendiğini, dava dilekçesinde mal varlıklarının tespitinin istendiğini, Mahkemece delillerin hepsi toplanmadan tüm talepler hakkında karar verilmediğini, yargılama sırasında tespit ettikleri davalı adına iken muvazaalı olarak davalının kız kardeşine devrettiği 451 ada 85 parsel 16 nolu bağımsız bölüm yönünden de karar verilmediğini belirterek katkı payı ve katılma alacağı tutarlarının eksik hesap edilmesi ve Mahkemenin talep edilen delilleri toplamayarak dava dilekçesindeki tüm talepleri tahkikata dahil etmeyerek karara bağlamaması yönünden hukuka aykırı olan kararının bozularak/kaldırılarak, tüm delillerin toplanarak davalının Groupama Sigorta-Groupama Emeklilik'te ve Başak Sigorta/Emeklilik sistemlerinde birikimleri ve davalının adına kayıtlı olup evlilik birliği içerisinde alınan ancak muvazaalı şekilde davalının kardeşine devrettiği 451 ada 85 parsel 16 nolu bağımsız bölüm yönünden katılma alacağının da hesap edilerek müvekkile verilmesi gerektiğini ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmalık, talep, deliller, usuli kazanılmış hak noktasında toplanmaktadır. Dava, katkı payı ve katılma alacağı istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 428 ... maddesi, 438 ... maddesinin yedi, sekiz ve dokuzuncu fıkraları ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrası; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 26 ıncı maddesi, 170 ... maddesi, 190 ıncı maddesi, 297 nci maddesi; 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi'nin (743 sayılı Kanun) 170 ... maddesi, 186 ncı maddesinin birinci fıkrası, 189 uncu maddesi; 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun (818 sayılı Kanun) 146 ncı maddesi, 544 üncü maddesi; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 646 ncı maddesi; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6 ncı maddesi, 179 uncu maddesi, 202 nci maddesi, 219 uncu maddesi, 222 nci maddesi, 225 ... maddesinin ikinci fıkrası, 229 uncu maddesi, 230 uncu maddesi, 231 ... maddesi, 235 ... maddesinin birinci fıkrası, 236 ıncı maddesinin birinci fıkrası; Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 28.04.1959 tarihli ve 1957/13 Esas, 1959/5 Karar sayılı kararı, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 09.05.1960 tarihli ve 1960/21 Esas, 1960/9 Karar sayılı kararı.
3. Değerlendirme
1. Mahkemelerin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanun'un 428 ... maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmanın kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinin artık mümkün olmadığı gibi bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak oluşturan yönlerin de yeniden incelenmesinin hukuken mümkün olmadığına göre davacı kadın vekilinin 3837 ada 1 parsel 10 nolu bağımsız bölüm ile 8399 ada 7 parsel 1-2 ve 3 nolu bağımsız bölümler yönünden ve aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
3. Vermiş olduğu bir hüküm Yargıtay tarafından bozulan ve Yargıtay’ın bu bozma kararına gerek iradi ve gerekse kanuni şekilde uymuş olan hukuk mahkemesi, bozma kararı doğrultusunda inceleme yapmak ve hüküm vermek zorundadır. Mahkeme, bozma kararından dönerek direnme kararı veremeyeceği gibi, hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan bölümleri hakkında da yeni bir hüküm kuramaz. Bu müesseseye usuli müktesep hak veya usule ilişkin kazanılmış hak denir. Usuli müktesep hak, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay içtihatları ile kabul edilmiş, usul hukukunun ana ilkelerindendir ve kamu düzeni ile ilgilidir. Açıkça bozmaya uyulmasına karar verilmesiyle, taraflardan birisi yararına usule ilişkin kazanılmış hak doğar. Bundan sonra mahkemenin yapacağı iş, bozma kararı uyarınca ve o doğrultuda işlem yapmak ve gerekli kararı vermekten ibarettir. Kural olarak, hakim ara kararından dönebilirse de, bozmaya uyulmasına ilişkin karar bunun istisnalarındandır. Farklı anlatımla; bozma kararına uyan Mahkeme, bununla bağlıdır.
4. Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir (Prof. Dr. Baki Kuru, Usuli Müktesep Hak (Usule İlişkin Kazanılmış Hak), Dr. A. Recai Seçkin’e Armağan, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları, No 351, 1974, s. 395 vd.).
5. Ayrıca, 6100 sayılı Kanun'un 297 nci maddesinin ikinci fıkrasında, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiği belirtilmiştir.
6. Yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler uyarınca yapılan incelemede; Mahkemece, yazılı şekilde karar verilmiş ise de, karar hatalı olmuştur. Şöyle ki, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 30.05.2018 tarihli kararında hükmün 3837 ada 1 parsel 10 nolu bağımsız bölüm ve 8399 ada 7 parsel 1-2 ve 3 nolu bağımsız bölümler yönünden bozulmasına, davacı kadın vekilinin bozma kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının da reddine karar verildiği, tasfiyeye konu 451 ada 85 parsel 16 nolu bağımsız bölüm yönünden temyiz itirazlarının ret kapsamında kaldığı, bozma kapsamı dışındaki tasfiye konusu mal varlığı yönünden açıkça onama kararı bulunmadığı anlaşılmaktadır. O halde, Mahkemece, bozma ilamına uyulduğuna göre, infazda tereddüt oluşmaması ve bozma kapsamı dışında kalması yolu ile taraflar lehine oluşan usuli kazanılmış haklar da gözetilerek tasfiyeye konusu her bir mal varlığı yönünden ayrı ayrı yeniden hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde sadece bozma kapsamındaki mal varlığı yönünden karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuş, hükmün bozulması gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davacı kadının vekilinin 3837 ada 1 parsel 10 nolu bağımsız bölüm ile 8399 ada 7 parsel 1-2 ve 3 nolu bağımsız bölümler yönünden ve bozma kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının REDDİNE,
2. Davacı kadın vekilinin 451 ada 85 parsel 16 nolu bağımsız bölüme ve usuli kazanılmış hakka yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA,
Temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
18.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.