Logo

2. Hukuk Dairesi2022/2989 E. 2023/2545 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Değer artış payı ve katılma alacağı davasında, Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesi ile hüküm fıkrası arasında çelişki bulunup bulunmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesinde davacı ve davalı vekillerinin istinaf taleplerinin reddine karar verildiği belirtilirken hüküm fıkrasında sadece davacı vekilinin talebinin reddine karar verilmesi suretiyle gerekçe ile hüküm arasında çelişki yaratıldığı gözetilerek karar usulden bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2021/3324 E., 2022/434 K.

KARAR : Esastan ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Ordu 2. Aile Mahkemesi

SAYISI : 2020/40 E., 2021/232 K.

Taraflar arasındaki değer artış payı ve katılma alacağı davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne kısmen reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı kadın vekili ve davalı erkek vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekilinin başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı kadın vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı kadın vekili dava dilekçesinde; tarafların evlilik birliği içerisinde biriktirdikleri 29.974,58 Euro nakit paranın davalının hesabında bulunduğunu, davalı adına kayıtlı taşınmaz bulunduğunu ve davalının son iki senedir taşınmazı kiraya vermek suretiyle gelir elde ettiğini, ayrıca 2011 yılında 30.000,00 TL karşılığında taşınmazın tadilatını müvekkilinin yaptırdığını, müvekkilinin harcamış olduğu bu bedel nedeniyle taşınmazda meydana gelen değer artışı ve yapım maliyetinin davalıdan tahsilini talep ettiklerini belirterek tarafların evlilik birliği içerisinde biriktirdiği ve davalı adına kayıtlı banka hesabında bulunan parasal değerlerin, davalı adına kayıtlı taşınmazdan elde edilen kira gelirlerinin, müvekkilinin taşınmazın tadilatı karşılığında yapmış olduğu masrafların ve müvekkilinin harcamış olduğu bu bedel nedeniyle taşınmazda meydana gelen değer artışının bilirkişi marifetiyle hesaplanarak malların tasfiyesine ve malların edinilmiş mallara katılma ile ilgili mal rejimine göre paylaştırılmasını, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 5.000,00 TL'nin tahsiline karar verilmesini talep etmiş; davacı kadın vekili 14.01.2021 tarihli dilekçesinde; dava dilekçesindeki talebini banka hesabı yönünden 3.500,00 TL, taşınmaza yapılan iyileştirme ve tadilat yönünden 1.450,00 TL, kira geliri yönünden 50,00 TL olarak açıklamış, banka hesabı yönünden talep miktarını toplam 141.238,65 TL'ye, taşınmaza yapılan iyileştirme ve tadilat yönünden talep miktarını toplam 32.154,17 TL'ye yükseltmiştir.

II. CEVAP

Davalı erkek vekili cevap dilekçesinde; tarafların anlaşmalı boşanma davası sonucu boşanma ve boşanmanın ferilerine ilişkin konular üzerinde anlaşma sağlamış olmalarına rağmen, davacının kötü niyetli olarak huzurdaki mal rejiminin tasfiyesi davasını açtığını, evlilik birliği içerisinde 29.974,58 Euro nakit para biriktirdikleri iddiasının ... olmadığını, müvekkilinin hesabında para bulunmadığını, müvekkilinin iş kazası sebebiyle tazminat aldığını bu parayı da Almanya'da tarafların satın aldıkları evin borcunu ödediğini, dolayısı ile müvekkilinde para bulunmadığını, tarafların yurt dışında ikamet edip her iki tarafın da ... yıllar çalıştığını, davacının kazancını biriktirdiğini, tarafların ortak birikimi ile davacının hesabında yaklaşık 25.000,00 TL para bulunduğunu, evlilik birliği içerisinde yatırım amaçlı olarak 20.000,00-30.000,00 Euro değer aralığında altın aldıklarını, söz konusu altınların da davacıda kaldığını, davacının bu altınları boşanma sürecinde müvekkilinden kaçırdığını, söz konusu altınların tasfiyeye tabi olduğunu, müvekkili adına kayıtlı taşınmazın tadilat giderine yönelik iddianın kesinlikle gerçek dışı olduğunu, müvekkilinin söz konusu taşınmazın tadilatının müvekkilinin ve taşınmazın diğer hissedarı olan müvekkilinin kardeşi tarafından karşılandığını, müvekkilinin tadilat gideri olarak hesabından 20.000,00 TL çektiğini ve tadilatını yapan firmanın işçisine teslim ettiğini, daha sonra yine müvekkilinin hesabından davacının hesabına tadilat masrafı olarak 7.000,00 TL para gönderdiğini, davacının söz konusu tadilatla maddî hiç bir katkısı ve yardımı bulunmadığını, müvekkilinin söz konusu taşınmazdan herhangi bir gelir elde etmediğini, taşınmazın 03.10.1986 yılında müvekkili ve kardeşi tarafından 1/2 hisse oranında satın alındığını, esasen taşınmazın malikinin babaları olduğunu, zira işbu taşınmazın bedelini müvekkilinin babasının ödediğini, bu sebeple de taşınmazdan elde edilen kira gelirlerinin maliklerin borçlarına karşılık doğrudan babalarına ödendiğini, tarafların evlilik birliği içerisinde biriktirdikleri para ile Almanya’da bir araç satın aldıklarını, söz konusu aracın anlaşmalı boşanma gereği davacıda kaldığını, yine Türkiye’de ve Almanya'da alınan tüm muhtelif ev eşyalar ile beyaz eşyaları davacının aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, davacının taşınmaza yapılan tadilat ve iyileştirme nedeniyle 32.154,17 TL alacağı olduğu, boşanma dava tarihinde mevcut olan malların tasfiyeye dahil edileceği, banka hesabındaki paranın 02.07.2012 tarihinde çekildiği, mal rejimin sona erdiği tarihte hesapta para olmadığı, davalının katılma alacağını azaltma kastıyla devir yaptığının da ispatlanamadığı, yine aynı şekilde kira gelirinin de mevcut olduğunun ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüyle 32.154,17 TL değer artış payı alacağının karar tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı kadın vekili ve davalı erkek vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacı kadın vekili, banka hesabındaki paranın tasfiyede dikkate alınması gerektiğini, tarafların 18.06.2012 tarihinde evlerini ayırdıklarını, taşınmazdan taşınma tarihinin bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde sundukları ikamet belgesi ile belli olduğunu, davalının kısa süre sonra hesaptaki parayı çektiğini, katılma alacağını azaltma kastıyla hareket edildiğini, ispat yükünün davalıda olduğunu, bu hususta emsal içtihatlar olduğunu, boşanma davasından kısa süre önce para çekildiğinden katılma alacağını azaltma kastıyla çekildiğinin kabulü gerektiğini, tanıkların tarafların ayrı yaşadığı ve müvekkilin davalıyı terk ettiğine yönelik beyanlarının alınmadığını, eksik inceleme ile karar verildiğini belirterek davanın kısmen reddine yönelik istinaf yoluna başvurmuştur.

2. Davalı erkek vekili, tarafların anlaşmalı olarak boşandıklarını, boşanma davasında boşanmanın ferisine yönelik konularda anlaşma sağlandığını, davacının iyiniyetli olmadığını, taşınmazın tadilatı ve iyileştirmeleri için gerekli masrafların müşterek malikle birlikte yapıldığını, davacının katkısının olmadığını belirterek istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, dava dosyası içeriğine, dosyadaki yazılara göre İlk Derece Mahkemesi kararında usule ve esasa ilişkin herhangi bir aykırılığın bulunmadığı, davanın esasıyla ilgili hükme etki edecek tüm delillerin dava dosyası içinde bulunduğu, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu, tarafların istinaf isteminin ayrı ayrı esastan reddi gerektiği belirtilerek davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı kadın vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı kadın vekili temyiz dilekçesinde; banka hesabındaki paranın tasfiyede dikkate alınması gerektiğini, tarafların 18.06.2012 tarihinde evlerini ayırdıklarını, taşınma tarihinin bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde sundukları ikamet belgesi ile belli olduğunu, davalının kısa süre sonra hesaptaki parayı çektiğini, katılma alacağını azaltma kastıyla hareket edildiğini, ispat yükünün davalıda olduğunu, bu hususta emsal içtihatlar olduğunu, boşanma davasından kısa süre önce para çekildiğinden katılma alacağını azaltma kastıyla çekildiğinin kabulü gerektiğini, tanıkların tarafların ayrı yaşadığı ve müvekkilin davalıyı terk ettiğine yönelik beyanlarının alınmadığını, eksik inceleme ile karar verildiğini belirterek banka hesabı yönünden davanın kısmen reddine yönelik hükmün bozulmasını talep etmiştir.

. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, değer artış payı ve katılma alacağı istemine ilişkin olup uyuşmazlık temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının usul ve kanuna uygun olup olmadığı gerekçe ile hüküm arasında çelişki bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

1.2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) 141 ... maddesinin üçüncü fıkrasında, “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli yazılır.” hükmü bulunmaktadır. Bu hüküm ile gerekçenin önemi Anayasa düzeyinde vurgulanmış olup gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.Adil yargılanma hakkı Anayasamızın 36 ncı maddesinin birinci fıkrasında ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6 ncı maddesinde düzenlenmiş olup, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bazı kararları ile Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruya ilişkin bazı kararlarında gerekçeli karar hakkının adil yargılanma hakkının somut görünümlerinden olduğu belirtilmiştir.

2.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 297 nci maddesinde bir mahkeme hükmünün hangi hususları kapsaması gerektiği açıklanmıştır. Maddenin birinci fıkrasının (c) alt bendine göre hüküm; tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde içermelidir.

3.6100 sayılı Kanun'un 298 ... maddesinin ikinci fıkrasında ise gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz hükmü mevcuttur.

4.07.06.1976 tarihli ve 1976/3-4 Esas, 1976/3 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir.” şeklindeki açıklamaya yer verilmiştir.

5.Hukuk Genel Kurulu'nun 24.02.2010 tarihli ve 2010/1-86 Esas, 2010/108 Karar sayılı kararında da "Yasa'nın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddî olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddî olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların o dava ayönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay'ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur" hususlarına yer verilmiştir.

3. Değerlendirme

1.Yukarıda belirtilen ilgili hukuk uyarınca bir mahkeme kararında; tarafların iddia ve savunmalarının özetlerinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında

toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür.

2. “Gerekçe, hâkimin tespit etmiş olduğu (sabit gördüğü) maddî vakıalar ile hüküm fıkrası (sonucu) arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde, sabit görülen vakıalardan çıkarılan sonuç ve hukukî sebep (veya sebepler), başka bir deyimle, hükmün dayandığı hukukî esaslar açıklanır. ... Hâkim, tarafların kendisine sundukları ve ( tahkikat sonucunda ) sabit gördüğü maddî vakıaların hukukî niteliğini (hukukî sebepleri) kendiliğinden (resen) araştırıp (m.33) bularak, hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar. Hâkim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün ... olup olmadığını, yani kendi kendini denetler. İstinaf mahkemesi ve Yargıtay da, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. ... Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz. ... Hukukî dinlenilme hakkı, mahkemenin, tarafların açıklamalarını dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini de içerir.” (Baki Kuru, Medeni Usul Hukuku El Kitabı, C.I, Ankara, İkinci Baskı, 2021, s. 890-892)

3.Kanunun aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde o davaya konu maddî olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca maddî olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir.

4. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtayın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur. Kararın gerekçesi ile hüküm fıkrası arasında ve gerekçenin kendi içinde çelişki yaratılması yukarıda açıklanan ve Anayasa ile teminat altına alınan yargılamanın açıklığı, adil yargılanma hakkı prensibine ve kararların gerekçeli olması gerektiğine dair Anayasa ve kanun hükümlerine de açıkça aykırı olacaktır.

5.Mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, başka bir dava yönünden kesin hüküm, kesin veya ... delil oluşturup oluşturamayacağı gibi hukuksal değerlendirmeler de bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür.

6. Gerekçeye ilişkin hükümler, kamu düzeni ile ilgili olup gözetilmesi kanun ile hâkime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama, gerek yargı erki ile hâkimin gerek mahkeme kararlarının her türlü kuşkudan uzak, ... ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.

7.Somut olayda; Bölge Adliye Mahkemesi kararın gerekçesinde, davacı kaddın vekili ve davalı erkek vekilinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verildiği belirtilirken, hüküm kısmında, sadece davacı vekilinin başvurusunun esastan reddine karar verilerek gerekçe ve hüküm arasında çelişki yaratılmıştır.

8.Bu durumda Mahkemece yapılacak iş, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ilkeler gözetilerek anlaşılabilir ve denetlenebilir nitelikte gerekçe içeren ve hüküm sonucuna uygun bir karar vermek olmalıdır.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının usulden BOZULMASINA,

Bozma sebebine göre davacı kadın vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde temyiz edene iadesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

18.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.