Logo

2. Hukuk Dairesi2022/6815 E. 2023/5514 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Boşanma davası sonrasında, edinilmiş mal niteliğindeki taşınmazın tasfiyesinde, artık değere katılma alacağının hesabı ve davanın tam ya da belirsiz alacak davası olarak nitelendirilmesi uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemece, bozma kararında belirtilen hususlara aykırı olarak, taşınmazın edinilmesinde kullanılan konut kredisinin kapatılması için kullanılan tüketici kredisinin oranlamasının hatalı yapıldığı ve davanın tam dava olarak açıldığı gözetilerek, davalı kadın vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ:Aile Mahkemesi

SAYISI : 2019/322 E., 2022/4 K.

KARAR : Kısmen kabul, kısmen ret

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, mümkün olmaması halinde katılma alacağı davasından dolayı bozma sonrası yapılan yargılama sonunda, Mahkemece davanın kısmen kabulüne kısmen reddine karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davalı kadın vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1. Davacı erkek vekili dava dilekçesinde; evlilik birliği içinde davalı adına 1419 ada 1 parsel 10 nolu bağımsız bölümün edinildiğini belirterek; taşınmazın yarı hissesinin müvekkili adına devrini veya hisse bedelinin ödenmesini talep ve dava etmiştir.

2. Davacı erkek vekili 12.09.2012 tarihli (2) nolu celsede; taşınmazın yarı hissesi bedeli olan 35.000,00 TL'nin tahsilini talep etmiştir.

3. Davacı erkek vekili 10.10.2020 tarihli dilekçesinde; talep miktarını artırarak toplam 53.988,03 TL'nin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

4. Davacı erkek vekili 30.06.2021 tarihli dilekçesinde; talep miktarını artırarak toplam 73.727,61 TL'nin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

5. Davacı erkek vekili 23.02.2022 tarihli dilekçesinde; talep miktarını artırarak toplam 91.069,00 TL'nin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı kadın vekili cevap dilekçesinde; taşınmazın müvekkili tarafından önce 22.03.2006 tarihinde harici alım-satım sözleşmesi ile 58.000,00 TL'ye satın aldığını, evin alınmasına kadarki tüm birikimlerini 13.800,00 TL nakit ve 8.700,00 TL'si çek olarak 22.500,00 TL peşinat, bakiye 35.000,00 TL için de konut kredisi kullandığını, kredi ödemelerinin müvekkili tarafından kira geliri ve üzerine para ekleyerek yapıldığını, müvekkilinin bilahare kalan 19,500,00 TL tutarındaki kredi borcunun tamamını kapatmak içinde 20.01.2011 tarihinde 15.000,00 TL kredi çektiğini ve babasından aldığı 4.000,00 TL borç parayı da bu miktarın üzerine ekleyerek tüm kredi borcunu ödeyerek konut kredisini kapattığını, müvekkilinin halen krediyi kapatmak için çektiği krediyi ödediğini, davacının müvekkili ile evlendiği tarihten evin satın alındığı tarihe kadar da 31 aylık süre içerisinde 20 ay civarında çalıştığını, 2005 Mart ayından itibaren 7-8 ay boyunca çalışmadığını, çalışma kazancının asgari ücret düzeyinde olduğunu, müvekkilinin taşınmazı 02.04.2012 tarihinde sattığını, taşınmazın edinilmesinde davacının hiçbir katkısı olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI

1. Davanın 13.03.2013 tarihinde boşanma davası ile birleştirilmesine karar verilmiş, daha sonra 21.05.2014 tarihinde de boşanma davasından ayrılmasına karar verilmiştir.

2. Mahkemenin 14.10.2015 tarih ve 2014/420 Esas, 2015/7552 Karar sayılı kararı ile, davalının 15.000.00 TL kredi çektiğini iddia etmiş ise de, bununla ilgili somut delil ibraz edemediğinden taşınmazın değeri olan 66.970.270 TL'nin yarısı oranı olan 33.485.13 TL'nin davacının katılma alacağı olduğu, edinilmiş mallar yönünden mülkiyet ve ayni bir hak talep edilemeyeceği gerekçesiyle; davanın kısmen kabulü ile, 33.485,13 TL alacağın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazla talebin reddine, davacının taşınmazın yarı hissesinin devri yönündeki talebinin ise edinilmiş mallar yönünden sadece mülkiyet ve ayni hak talep edilemeyeceğinden reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde davalı kadın vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2.Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 06.02.2019 tarih ve 2018/15996 Esas, 2019/1068 Karar sayılı kararı ile, tasfiyeye konu taşınmazın edinilmesinde kullanılan konut kredisinin 19.01.2011 ve 20.01.2011 tarihinde yapılan toplu ödemeler ile kapatıldığı, davalının savunmasında belirttiği ve noksan ikmali ile temyiz aşamasında getirtilen kredi evraklarından davalının Halk Bankasından 20.01.2011 tarihinde 15.000,00 TL bedelli 48 ay vadeli kredi kullandığı, boşanma dava tarihinde kadar (10.08.2011) 6 aylık taksidin ödendiği, boşanma davasından sonraya 42 aylık taksidin borç olarak kaldığı, konut kredisinin kapatıldığı tarih, yatan toplu para miktarı ve aynı tarihte çekilen tüketici kredisi miktarı dikkate alındığında tüketici kredisinin konut kredisinin kapatılmasında kullanıldığının kabulü gerektiği, o halde, tasfiyeye konu taşınmazın edinilmesinde kullanılan konut kredisinin kapatılması için kullanılan tüketici kredisinin boşanma dava tarihinden sonra da devam ettiği dikkate alınarak, peşinat, evlilik birliği içinde ödenen kredi borcu ve bakiye kredi (kapatma için kullanılan tüketici kredisi) borcu oranları ayrı ayrı bulunarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, delillerin tamamı toplanmadan eksik araştırma ve inceleme ile karar verilmesinin hatalı olduğu belirtilere hükmün bozulmasına; davalı vekilinin bozma kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, taşınmazın mal rejiminin sona erdiği 10.08.2011 tarihinde borcu olduğu da gözetilerek, Mahkememizin karar tarihi olan tasfiye tarihine en yakın tarih itibarıyla edinilmiş mallarla ödendiği hesaplanan taşınmaz değerinin

% 76,81’lik kısmının ½’si davacı ...’ın yasadan kaynaklanan artık değere katılma alacağı olduğu, 237.128,00 TL % 76,81'i olan 182.138,00 TL'nin 1/2'si 91.069,00 TL yasadan kaynaklanan artık değere katılma alacağı bulunduğu; ancak davacı vekilinin 28.09.2020 tarihli duruşmada ve 30.01.2021 tarihli duruşmada "bilirkişinin ek raporunda iki olasılık belirtildiğini, taşınmazın tasfiye tarihine en yakın değeri hesaba katılarak yaptığı 53.988,00 TL hesaplamayı kabul ettiklerini ve buna göre karar verilmesini talep ettiklerini, davayı 53.988,00 TL olarak ıslah edeceklerini ve ıslah harcını yatıracaklarını" beyan ettiği, 09.10.2020 tarihli ıslah dilekçesiyle, davalarını 35.000,00 TL'den 18.988,03 TL artırarak 53.988,03 TL olarak ıslah ederek, ıslah harcını 27.01.2021 tarihinde yatırmış olduğu ve daha sonra da yine 30.06.2021 tarihinde tekrar ıslah dilekçesi vererek davalarını 73.727,61 TL olarak ıslah etmiş ise de, Yargıtay uygulamalarına göre dava birden fazla ıslah edilemeyeceğinden (Yargıtay bozmasından sonra bir kez ıslahın mümkün olduğu), davacı vekilinin ilk ıslah ve beyan dilekçesi nazara alınarak 53.988,03 TL artık değere katılma alacağının kabulüne karar verildiği; eşlere tanınan hakkın ayni bir hak olmayıp, alacak niteliğinde kişisel bir hak olduğu gerekçesiyle; davanın kısmen kabulü ile, 53.988,03 TL artık değere katılma alacağının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin davacı talebinin reddine, davacının taşınmazın aynına yönelik talebinin reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuran

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı kadın vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı kadın vekili temyiz dilekçesinde; bozma ilamına uygun hesaplama yapılmadığını, denetime ve hüküm kurmaya elverişli olmayan bilirkişi raporuna göre karar verilmesinin hatalı olduğunu; davacının dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmadığını, ıslah yolu ile dava değerini artıramayacağını, muvafakatlarının olmadığını da beyan ettiklerini; Mahkemece taleple bağlı kalınarak 35.000,00 TL'nin tahsiline karar verilebileceğini, ayın talebi reddedilmesine rağmen lehlerine vekâlet ücreti hükmedilmemesinin hatalı olduğunu; peşinat ve kredilerin müvekkili tarafından ödendiğinin aşikâr olduğunu ve müvekkiline ait olduğunun ispatlandığını, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmalık, bozma ilamına uygun hesaplama yapılıp yapılmadığı, kişisel mal savunması ve ispatı, denkleştirme, davanın türü, ıslah yapılıp yapılamayacağı, talep miktarı, vekâlet ücreti noktasında toplanmaktadır. Dava, tapu iptali ve tescil, mümkün olmaması halinde artık değere katılma alacağı istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 26 ncı maddesi, 33 üncü maddesi, 107 nci maddesi, 176 ve devamı maddeleri, 190 ıncı maddesi, geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 428 inci maddesi, 438 inci maddesinin yedi, sekiz ve dokuzuncu fıkraları ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrası; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 6 ncı maddesi, 179 uncu maddesi, 202 nci maddesi, 219 uncu maddesi, 220 nci maddesi, 222 nci maddesi, 225 inci maddesinin ikinci fıkrası, 226 ncı maddesi 229 uncu maddesi, 230 uncu maddesi, 231 inci maddesi, 235 inci maddesinin birinci fıkrası, 236 ıncı maddesinin birinci fıkrası; Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 09.05.1960 tarih ve 1960/21 Esas, 1960/9 Karar sayılı kararı.

3. Değerlendirme

1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere, Mahkemece bozmaya uygun işlem ve araştırma yapılmış olduğuna, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ve bozma kapsamı dışında kalarak kesinleşen yönlerin yeniden incelenmesinin hukuken mümkün bulunmadığına göre davalı kadın vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2.Vermiş olduğu bir hüküm Yargıtay tarafından bozulan ve Yargıtay’ın bu bozma kararına gerek iradi ve gerekse kanuni şekilde uymuş olan hukuk mahkemesi, bozma kararı doğrultusunda inceleme yapmak ve hüküm vermek zorundadır. Mahkeme, bozma kararından dönerek direnme kararı veremeyeceği gibi, hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan bölümleri hakkında da yeni bir hüküm kuramaz. Bu müesseseye usuli müktesep hak veya usule ilişkin kazanılmış hak denir. Usuli müktesep hak, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay içtihatları ile kabul edilmiş, usul hukukunun ana ilkelerindendir ve kamu düzeni ile ilgilidir. Açıkça bozmaya uyulmasına karar verilmesiyle, taraflardan birisi yararına usule ilişkin kazanılmış hak doğar. Bundan sonra mahkemenin yapacağı iş, bozma kararı uyarınca ve o doğrultuda işlem yapmak ve gerekli kararı vermekten ibarettir. Kural olarak, hakim ara kararından dönebilirse de, bozmaya uyulmasına ilişkin karar bunun istisnalarındandır. Farklı anlatımla; bozma kararına uyan Mahkeme, bununla bağlıdır.

3.Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir (Prof. Dr. Baki Kuru, Usuli Müktesep Hak (Usule İlişkin Kazanılmış Hak), Dr. A. Recai Seçkin’e Armağan, ... Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları, No 351, 1974, s. 395 vd.).

4.Yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler uyarınca yapılan incelemede; Mahkemece, bozmaya uyulduğu halde bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmemiştir. Şöyle ki, bozma ilamında taşınmazın edinilmesinde kullanılan konut kredisinin kapatılması için kullanılan tüketici kredisinin de gözetilerek evlilik birliği içinde ödenen kısım ve boşanma dava tarihinden sonra kalan borcun oranlaması yapılarak artık değere katılma alacağının hesaplanması gerektiği belirtildiği, bozma sonrası hükme esas alınan bilirkişi raporunda bir kısım oranlamalar yapılarak artık değere katılma alacağı hesaplanmış ise de yapılan oranlamanın bozma ilamında açıklanan Dairemizin ilke ve uygulamalarına uygun olmadığı anlaşılmaktadır. Şöyle ki, taşınmazın 58.000,00 TL'ye alındığı, taşınmazın edinilmesi için 35.000,00 TL bedelli 120 ay vadeli konut kredisi kullanıldığı, konut kredisinin 57 aylık taksiti ödendikten sonra çekilen 15.000,00 TL bedelli 48 ay vadeli tüketici kredisi ile kredinin toplu ödeme ile kapatıldığı, tüketici kredisinin de boşanma dava tarihine kadar 6 aylık taksitinin ödendiği anlaşılmakla, oranlamaların edinme tarihindeki kredi taksit sayısı üzerinden yapılması gerekirken ödeme miktarları gözetilerek oranlama yapılması hatalı olmuştur. O halde, Mahkemece, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 06.02.2019 tarihli bozma ilamında belirtildiği şekilde, kredi oranlaması yapılarak artık değere katılma alacağı belirlenmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.

5.Davalı kadın vekilinin talep miktarına yönelik temyiz itirazlarının incelemesinde; davacı vekilinin dava dilekçesinde taşınmaz kaydının iptali ile yarı hissesinin müvekkili adına tescili veya hisse bedelinin ödenmesini talep ettiği, davacı vekilinin 12.09.2012 tarihli (2) nolu celsede alacak talebini taşınmazın yarı hisse bedeli olan 35.000,00 TL'nin tahsili olarak açıkladığı, dava dilekçesinde fazlaya ilişkin hakların saklı tutulduğuna yahut davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığına dair bir ifadeye de yer verilmediği anlaşılmakla; davanın tam dava olarak açıldığının kabulü gerekir. O halde, Mahkemece, dava tam dava olarak açıldığından, diğer bir deyişle dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmadığından dava dilekçesi ve 12.09.2012 tarihli (2) nolu celsedeki talep açıklama beyanındaki talep edilen miktarla bağlı kalınarak karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Davalı kadın vekilinin bozma kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının REDDİNE,

2.Davalı kadın vekilinin talep miktarına ve kredi oranlamasına yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA,

Peşin alınan harcın istek halinde yatırana geri verilmesine,

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

22.11.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.